Savcı Osman Şanal'a Soruşturmaya HSYK'dan Ret
Antalya'daki Gezi eylemleri sırasında gözaltına alınan avukatların meslektaşlarıyla görüşmesini polise verdiği talimatla engellediği gerekçesiyle Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal hakkında açılan soruşturmada, HSYK 3'üncü Dairesi ret kararı verdi.
Antalya'daki Gezi eylemleri sırasında gözaltına alınan avukatların meslektaşlarıyla görüşmesini polise verdiği talimatla engellediği gerekçesiyle Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal hakkında açılan soruşturmada, HSYK 3'üncü Dairesi ret kararı verdi. Avukatlar HSYK Genel Kurulu'na itiraz etti.
Osman Şanal Antalya Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaparken 2013'ün Haziran ayında Gezi eylemleri sırasında gözaltılar oldu. Gözaltına alınanlar arasında bulunan avukatlar Nusret Gürgöz, Evrim Çelik ve Özge Kurşun, Şanal'ın polise verdiği talimat üzerine meslektaşlarıyla görüştürülmedi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar, Şanal hakkında, 'görevi kötüye kullanma, görevli memura mukavemet ve hürriyetten yoksun bırakmak' suçlarından soruşturma açılması istemiyle Adalet Bakanlığı'na sunulmak üzere Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu. Başvuruda, savcı Şanal'ın talimatıyla gözaltındaki avukatlarla meslektaşlarının görüştürülmemesini 'suçun belgesi' olarak gösteren ÇHD Genel Başkan Yardımcısı Münip Ermiş, gözaltındakilerin avukatlarıyla görüşünü engellemenin sadece bir suç değil, ağır bir insan hakkı ihlali olduğunu savundu.
HSYK SORUŞTURMA İZNİ VERDİ
Soruşturma talebine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) onay verdi. HSYK 3'üncü Dairesi tarafından Antalya Cumhuriyet Başsavcısı soruşturmacı olarak atanarak, ifadelerin alımı ve deliller toplandıktan sonra işlem yapılmamasına karar verildi. HSYK 3'üncü Dairesi, bir süre önce Uşak Adliyesi'ne atanan Şanal hakkındaki ret kararına, 'Cumhuriyet savcısının vekaleti olmayan avukatlarla görüştürülmemesi şeklinde yazılı bir talimatının olmadığı' gerekçesini gösterdi.
GENEL KURULA İTİRAZ
3'üncü Daire'nin bu kararına karşı avukatlar HSYK Genel Kurulu'na itiraz etti. Kanun dışı emir verenin de, bunu uygulayanın da bundan sorumlu olacağının hukukun genel ilkesi olduğunu belirten Münip Ermiş, "TCK'nın 265/2 maddesi, görev yaptırmamak için direnme suçunun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi halinde bu suçu ağırlaştırıcı halde düzenlemiştir. Şikayetçi olunan savcının, karakol binası içerisinde görevini yapmak için gelen avukat için gözaltı talimatı veya kolluğa fiili müdahale için emir vermesi, 'görevli memura direnme suçuna azmettirme' suçunu oluşturur. Müvekkil meslektaşlarımın yaklaşık yarım saat boyunca hürriyetlerinden yoksun bırakılması TCK'nın 109'uncu maddesinin açıkça ihlalidir" dedi.
'İNEK NEREDE, DAĞA KAÇTI'
Münip Ermiş, 3'üncü Daire kararında 'savcının yazılı emri yoktur' denilmesine rağmen, aynı olaydaki polisler hakkındaki şikayette ise 'polislerin savcının emri üzerine avukatların görevini yapmasını engellediği' şeklinde bir ibare olduğunu söyledi. Bir tarafta polislere, savcının yazılı emri nedeniyle takipsizlik kararı verilirken, diğer tarafta da savcıya 'yazılı emir yoktur' diye ceza verilmediğini belirten Münip Ermiş, "Burada iş biraz tekerlemeye dönüyor. Ağaç nerede, balta kesti. Balta nerede, suya düştü. Su nerede, inek içti. İnek nerede, dağa kaçtı. Dağ nerede, yandı, bitti, kül oldu. Yani çocuk hikayesi gibi bizi kandırmaya çalışıyor. İşin üzücü tarafı bunu HSYK'nın yapması" diye konuştu.
TUTANAKLARDA EMİR VAR
Altında 6- 7 polisin imzası bulunan ve 'savcının emriyle bu işi gerçekleştirdiklerine' dair yazılı tutanaklar olduğunu belirten Ermiş, "Kaldı ki savcının her türlü emri yazılı vermesi diye bir kural yok. Sözlü emir verir, yazılı emri sonradan getirir. Üstelik savcı bunu hiçbir zaman inkar etmedi. Bir de bu savcının ifadesini, savunmasını dahi almadı HSYK. Islak imzası yok ama polis tutanakları var. Daha önemlisi kesin mahkeme kararı var. Polisler hakkındaki şikayetimizde polislerin savcının emriyle yaptığı gerekçesiyle takipsizlik verildi ve mahkeme de onayladı" dedi.
- Antalya