Haberler
Putin, açık açık tehdit etti: Sabrımız bir gün mutlaka tükenecek

Putin, ilk kez bu kadar açık tehdit etti! Sözleri yaklaşan savaşın habercisi

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma! Muhalifler adım adım ilerliyor

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma

Kırıkkale'de yere çöp atanlar güvenlik kameralarından tespit ediliyor

Bir ilde daha başladı! Caddede, sokakta kamera ile takip ediliyorlar

İstanbul'da sahte içkiden 2 kişi hayatını kaybetti

İstanbul'da kabus yeniden hortladı: 2 kişi öldü, sayının artmasından korkuluyor

Savaş Muhabiriyim O Kovanlar Hatıra

Savaş Muhabiriyim O Kovanlar Hatıra
Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Gazeteci Vedat Yenerer, Ergenekon Davası Kapsamında Dün Savunmasını Yaptı. Görev Yaptığı Savaş Bölgelerinde Topladığı ve Süs Olarak İçlerine Çiçek Ektiği Bazı 'Boş' Mermi Kovanlarının İddianamede "Ergenekon'un Cephaneliği" Olarak Gösterildiğini Savunan Yenerer, "Görevim Gereği Çok General Tanırım. Veli Küçük de Onlardan Biri" Dedi.

Gazeteci Vedat Yenerer, Ergenekon Davası kapsamında dün savunmasını yaptı. Görev yaptığı savaş bölgelerinde topladığı ve süs olarak içlerine çiçek ektiği bazı ’boş’ mermi kovanlarının iddianamede "Ergenekon’un cephaneliği" olarak gösterildiğini savunan Yenerer, "Görevim gereği çok general tanırım. Veli Küçük de onlardan biri" dedi.

ERGENEKON terör örgütünün üyesi olduğu gerekçesi ile yargılanan gazeteci Vedat Yenerer, dün savunmasını yaptı. Evini arayan polislerin bomba kovanlarını görünce altın bulmuş gibi sevindiklerini ileri süren Yenerer, "İş yerimde bulunan 2 adet içi boş el bombası, 2 adet içi boş havan mermisi ve 9 adet top ve uçaksavar topu kovanı, 1989’dan beri gazeteci olarak gittiğim değişik savaş bölgelerinden alıp süs olarak tuttuğum şeyler" dedi. Vedat Yenerer, Silivri Cezaevi yerleşkesinde görülen mahkemedeki ifadesine şöyle devam etti:

Bu terör değil bir intikam operasyonu

"Bir televizyon programında gösterdiğim ve annemin evinde bulunan silahı, iddianamede vahim nitelikli olarak gösterdiler. Beni bu tüfekle Ergenekon’un cephaneliğine eklediler. Oysa polisin kriminoloji raporunda, silahın 1873 (135 yıllık) Avusturya - Macaristan İmaparatorluğu döneminde yapılan Wendl marka olduğu yazıyor. Mermisi devlettin laboratuvarında bile bulunamadı. Fişek bulunamadığı için silahı deneyememişlerdir. Savcılar bu tüfeği, iddianameyi ve Ergenekon cephaneliğini şişirebilmek için Alman tüfeği olan ’Mavzer’ olarak yazmış.

Evimde ve iş yerimde bulunmayan 7,65’lik silah ile 43 fişek de kayda geçirilmiş. Bunu da kabul etmiyorum. Benim tek silahım vardır. O da kalemimdir. Otomatik silahım da Nikon marka otomatik fotoğraf makinemdir. 4 yılı aşkın bir süredir Yeniçağ Gazetesi’nde köşe yazıyorum. Başbakan Erdoğan, yazdığım bir eleştiri yazısı nedeniyle hakkımda iki dava açtı. Biri reddedildi diğeri Yargıtay aşamasınadır. İşte başıma ne geldiyse, bu süreçten sonra geldi. Bu terör değil bir intikam operasyonudur.

İşim savaş muhabirliği çok general tanırım

Gazetecinin gizli belgesi olmaz; gazeteci eline geçen belgeyi 2 - 3 gün içinde yayınlar. Ben böyle gazetecilik yapmıyorum. Arabamı polisler filmlerdeki gibi aradı. Utancımdan yerin dibine girdim. Çakal Carlos bile böyle yakalanmadı. Örgütün üst düzey yöneticisi olduğu öne sürülen Veli Küçük’ü arayıp talimatlarına göre haber yaptığım iddia ediliyor. Bunu şiddetle reddediyorum. Talimat aldığıma dair bir tek delil göstersinler. Hayatım savaş bölgelerinde geçti; çok sayıda general tanırım. Veli Küçük ile tanışırım. Kendisinin de ifade ettiği gibi, gazeteci arkadaşıyım. Sevgi ve saygı çerçevesinde bir ilişkimiz var. 3 - 5 kez bir araya geldik. Hepsi de gazetecilik ve hal hatır sormadır. Kitabımla ilgili bilgi danışma olarak görüşmüşümdür. Hiçbir ortak işimiz yok. Evime gelen cemaat bağlantılı polisler, PKK ile ilgili fotoğrafları aldılar ama Çeçenlerin lideri Şamil Basayev ve Aslan Maşadov, Hamas’ın lideri Şeyh Ahmet Yasin, Başbakan Erdoğan’ın dizinin dibine oturduğu ortaçağ zihniyetindeki Hikmetyar gibi Afgan - Taliban lideri, ya da Atatürk düşmanı Hasan El Beşir ile çekilmiş fotoğrafımı almadılar. Bunları size sunuyorum.

Cezaevinde kendimi savaş esiri gibi hissettim

Kuddusi Okkır ve İlhan Selçuk’a yapılan muamele, Şener Paşa ve Hurşit Paşa’ya yönelik tavırlar ortadadır. Kandıra F tipinde üşümeme rağmen 2 tane battaniye hakkımı doldurdum diye bana battaniye vermediler. Kendimi savaş esiri gibi hissettim. Savaş muhabiri olarak dünyada pek çok savaş alanında görev yaptım. Bosna’da gözaltına alındım, ama bu yaşadığım muameleyi hiçbir yerde görmedim.

Savcıların ceketine kadar alacağım

VEDAT Yenerer, ifadesinde şunları da söyledi:"Sahibi olduğum ’internetajans.com’ isimli sitesince Veli Küçük, Sevgi Erenerol ve Emin Gürses’e yılın kuvvacısı ödülü verdiğimiz tören, örgüt etkinliği olarak gösterildi. Törenler halka açık yapıldı. 2004, 2005 ve 2006’da, eski KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın, Prof. Dr. Nur Serter ve Onur Öymen gibi çok sayıda saygın insana plaket verdik. Van Savcısı açılan davalardan sonra ABD’ye hocasının yanına kaçtı. Orada bahçıvanlık yapıyor. Bu savcılar kaçamayacaklar. Her türlü davayı açacağım. Mücadelem sırtlarındaki ceketi alana kadar sürecek."

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
title