Haberler
Putin, açık açık tehdit etti: Sabrımız bir gün mutlaka tükenecek

Putin, ilk kez bu kadar açık tehdit etti! Sözleri yaklaşan savaşın habercisi

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma! Muhalifler adım adım ilerliyor

Türkiye'nin yanı başında şiddetli çatışma

Kırıkkale'de yere çöp atanlar güvenlik kameralarından tespit ediliyor

Bir ilde daha başladı! Caddede, sokakta kamera ile takip ediliyorlar

İstanbul'da sahte içkiden 2 kişi hayatını kaybetti

İstanbul'da kabus yeniden hortladı: 2 kişi öldü, sayının artmasından korkuluyor

Saraybosna'da "Balkan Savaşları'nın 100. Yılı" Sempozyumu

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Doç.Dr.Akif Kireççi, Osmanlı varlığının Balkan ülkelerinde halen farklı formatlarda devam ettiğini ifade ederek, "Bugün gerek Balkanlar'da gerekse Ortadoğu coğrafyasında yayınlanan Türk dizileri sayesinde Sultan Süleyman buralarda hala yaşamaya"...

Doç. Dr. Akif Kireççi, Osmanlı varlığının Balkan ülkelerinde halen farklı formatlarda devam ettiğini ifade ederek, "Bugün gerek Balkanlar'da gerekse Ortadoğu coğrafyasında yayınlanan Türk dizileri sayesinde Sultan Süleyman buralarda hala yaşamaya devam ediyor" dedi.

Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'nın Stari Grad Belediyesi konferans salonunda, "Balkan Savaşları'nın 100. Yılında Büyük Göç ve Muhaceret Edebiyatı" başlıklı sempozyum düzenlendi.

"Balkan Savaşları ve Etkileri" başlıklı oturumunda konuşan Doç. Dr. Akif Kireççi, bugün "farklı formatlarda" Balkan ülkelerinde halen Osmanlı varlığının devam ettiğini söyledi. Kireççi, "Bugün gerek Balkanlar'da gerekse Ortadoğu coğrafyasında yayınlanan Türk dizileri sayesinde Sultan Süleyman buralarda hala yaşamaya devam ediyor. Her ne kadar ülkemizde de bu diziler ve Osmanlı konusunda tartışmalar devam etse de ben hem Osmanlıyı mükemmelleştiren hem de iteleyen yaklaşımlara karşıyım" diye konuştu.

Birinci Dünya Savaşı'nı konu alan Avrupa kitaplarında Osmanlı'nın bu savaşın bir tarafı olarak dahi görülmediğine dikkat çeken Kireççi, Balkanlı gayrimüslim yazarların Osmanlı'nın bu coğrafyadaki varlığını geçici olarak gördüğüne işaret etti. Osmanlı Devleti'nin bu coğrafyada 500 yıldan daha fazla kaldığına vurgu yapan Kireççi, şöyle devam etti:

"Osmanlı sadece savaşı kazanmak için değil barışı da kazanmak için bir metot geliştirdi. Mesela ABD, Irak'ta savaşı kazandı ancak barışı kazanamadı. Osmanlı bu topraklarda yaptığı savaşları aristokratlara karşı yaptı ve böylece halkı hiçbir zaman karşısına almadı. 500 yılı aşkın bu süreçte milliyetçiliğin başlamasına kadar sadece iki isyan oldu. Osmanlı, bu coğrafyaya gelince köylülere yönelik olumlu politikalar uyguladı. Böylelikle önce onları kazandı. Devşirme politikası da bu kalıcılıkta önemli bir etkendir. Ancak, Fransız İhtilali ile milliyetçiliğin ortaya çıkmasıyla devşirmeciliğin sağladığı dikey hareket zarar görmeye başladı."

Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Saraybosna Koordinatörü Dr. Zülküf Oruç da "19. Yüzyılda Osmanlı Balkanlarında Ulusçu Hareketler ve Osmanlı Millet Sisteminin Çözülmesi" konulu tebliğinde Osmanlı'daki ulusçuluk hareketleriyle ilgili bilgi verdi.

-"Bu dönemde 450 bin kişi Anadolu'ya göç etti"-

Doç. Dr. Mehmet Alkan da "Balkan Savaşları'nın Osmanlı toplumsal ve Siyasi yapısına etkileri" konulu sunumunda, 2. Meşrutiyet'in Müslüman ve gayrimüslimleri bir arada tutabilmek adına atılan son adım olduğunu, Osmanlıcılığın da bir milliyetçilik olarak 1922 yılına kadar devam ettiğini söyledi.

Balkan Savaşları'nın ardından Osmanlı askeri yerine ilk kez Türk askeri deyimi kullanılmaya başlandığını belirten Alkan, "Bu dönemde ilkokul öğrencileri dahil tüm öğrencilere askerlik eğitimi veriliyor, okullarında esir alma dersi öğretiliyordu. Yine aynı dönemde okullarda okunan ilahiler yerini marşlara bırakmıştı. Bunun ilk örneği, Gençlik Marşı'dır" dedi. Alkan, Türk milliyetçiliğinin 1930'lu yıllarda ırkçılık boyutuna kadar ilerlediğine dikkati çekti.

Uluslararası Saraybosna Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Hasan Korkut da Kızılay kurumunun tarihinden bahsederek, bu kurumun çatısı altında yayımlanan Hilal-i Ahmer Mecmuası'nda yer alan muhacir ve esir hikayelerine dair bilgiler verdi.

Prof. Dr. Belkıs Gürsoy da "Türk Romanında Balkan Göçleri" konulu sunumunda 2000'li yıllar öncesinde bu göçlerin Türk romanına çok fazla konu olmadığını ancak 2000 yılı sonrasında bu konuda birçok eser kaleme alındığını belirtti.

"Balkanlar'dan Anadolu'ya göç edenler bir gün geri dönme umuduyla yaşamışlardır" dedi.

H. Yıldırım Ağanoğlu da "Balkan Savaşları Sonrası göçler ve Tramvatik Etkileri" başlıklı konuşmasında, 1924 yılındaki mübadelenin canlı tanıklarından dinlediği hatıraları paylaştı.

Annesinin Makedonya'dan babasının ise Sırbistan sınırlarında kalan Sancak bölgesinden göç ettiğini söyleyen Ağanoğlu, bu sebeple bu coğrafyaya ayrı bir hassasiyeti olduğunu söyledi. Balkan Savaşları döneminde yaşanan göçlere ilişkin istatistiki bilgiler veren Ağanoğlu, resmi kayıtlara göre yaklaşık 450 bin kişin bu dönemde Anadolu'ya göç ettiğini belirtti.

"Ekonomik sorunlar, dil ve kültür farklılıkları beraberinde psikolojik sorunları da getirmiştir. Göçmen çocukları kendilerini dışlanmış hissetmişlerdir. Bu nedenle bu kimselerde aşırı milliyetçi tavırlara da rastlanmıştır" diyen Ağanoğlu, Anadolu'ya göç edenlere "gavur tohumları", Yunanistan'a gidenlere ise

"Türk tohumları" denildiğini hatırlattı.

Sempozyum etkinlikleri kapsamında, Saraybosna Yunus Emre Türk Kültür Merkezi'nde "Osmanlı basınında Balkan savaşları gazete kupürleri" sergisi açılacak.

Muhabir: Kayhan Gül

Yayıncı: Serkan Fidan - SARAYBOSNA

Kaynak: AA / Güncel
title