Haberler
İsrail ve Hizbullah ateşkese çok yakın: 36 saat içinde ilan edecekler

Savaşın bitmesine saatler kaldı! Ateşkes artık çok yakın

Kreş tartışmasında CHP'li Başarır ağzını fena bozdu: Tweet bu kadar, geri zekalı

CHP'li Başarır ağzını fena bozdu! Varank'ın yanıtı ise daha bomba

Naci Görür'den Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

İşte kokoreçcide ölen gencin son videosu: Ölürsem bunu paylaşın

Sanatta Deneyim Sempozyumu"

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Kültür ve Turizm Bakanlığı Gençlik Destek Programı (GENÇDES) kapsamında Güncel Sanat dergisi tarafından düzenlenen, "Sanatta Deneyim Sempozyumu", Dedeman Otel'de yapıldı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Gençlik Destek Programı (GENÇDES) kapsamında Güncel Sanat dergisi tarafından düzenlenen, "Sanatta Deneyim Sempozyumu", Dedeman Otel'de yapıldı.

"Sanatta Deneyim" başlığıyla gerçekleştirilen ve 2 gün süren etkinliğe, Anadolu'nun çeşitli illerinden gelen sanat öğrencileri katıldı.

Etkinliğin ikinci gününde gerçekleştirilen 2. oturuma katılan Prof. Dr. Can Bilgili, "Dünya Deneyim Eğitimi" konulu sunumunda, Alvin Toffler'ın "3. Dalga" kitabında da anlattığı toplumsal dönüşüm konusunda bilgi verdi.

Bilgili, ilk dalgada "tarıma dayalı üretim ve feodal toplum"un yaşandığını ve kölelik düzeninin bu dönemde kurulduğunu aktararak, günümüzde halen devam eden ikinci dalgada "fabrika üretimi ve kitle toplumu", yakın gelecekte yaşanması beklenen üçüncü dalgada ise "bilgi, endüstri, esnek üretim ve sivil toplum"un söz konusu olacağını kaydetti.

Siyasi fikirleriyle Fransız Devrimini etkileyen Cenevreli filozof ve yazar Jean-Jacques Rousseau'ya da değinen Bilgili, şunları söyledi:

"Rousseau, bir yarışma duyurusu alıyor. O zamanlarda sanatın ve kültürün çekici merkezi Paris. Kral, 'Özgürlüğün ve eşitliğin önündeki en büyük engel nedir?' gibi bir konuda felsefi bir yarışma açıyor Paris'te. Rousseau, İsviçre Alplerini yürüyerek geçiyor, çünkü fakir. Yokluk içinde bir hayatı var. 'Ben bu yarışmaya katılacağım ve bununla ilgili çalışmamı sunacağım' diyor. İlk eserini orada sunuyor. 'Eşitsizliklerin Kaynağı Üzerine Deneme' (İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı) diye bildiğimiz ve kitap olarak okuduğumuz eserinde de yer alıyor. Krala, 'Eşitsizliğin kaynağı sensin' diyor. Kral metni okuduğunda Rousseau'yu Paris'in dışına gitsin istiyor. İşte o kralın kellesi alınıyor. Burjuva devrimi, böyle felsefi bir kökü olan bir süreç."

Can Bilgili, 18. yüzyıla kadar sanatın, soylu sınıfın tekelinde olduğunu, ticari bir meta ya da ürün olmadığını dile getirerek, "18. yüzyıldan sonra sanat, bir ürün ve piyasa sisteminin bir aracı haline geldi. Sadece bununla da kalmadı. Bir anlamda bütün o tek tip imparatorluklara dayalı sanat vizyonunun, görüşünün darmaduman olduğu, çeşitliliğin içeriğe girdiği ama endüstriyel çeşitliliğe izin verildiği yeni bir dönem başladı. Kübizm, dadaizm gibi bütün o isimlerin ortaya çıkışı bu dönemdedir." ifadelerini kullandı.

Doğaya, insana ve insanın varlık değerlerine duyarsız endüstrilere karşı bir kavga yaşandığını kaydeden Bilgili, "Sanat da bu değerlerin içinden geçiyor. Deneyim ve sanat burada kesişiyor. Çünkü sanat aynı zamanda bir düşünsel devrimin kimlik yansımasıdır." dedi.

"Evrensel olabilmek için dil sorununuzu çözmelisiniz"

Kendisini interaktif sanatsever olarak tanımlayan koleksiyoner Vecdi Uzun da sanatta genç ressamların çok önemli olduğunu belirterek, "Genç ressamların önceki kuşaklara göre biraz farklılığı var. Bilgi o kadar hızlı ilerliyor ki onların bunu algılayabilmesi son derece önemli ve avantajlı." diye konuştu.

Uzun, son 10 yılda 3 binin üzerinde ressam ile temas halinde bulunduğunu dile getirerek, gençlerin çok sabırsız olduğunu söyledi.

Genç sanatçıların farklı olmaya çalışmasını ve iletişim kanallarını açmasını öneren Uzun, "İletişim kanallarını açın ki fark edilebilesiniz. Sosyal medyayı ölçülü ve düzgün kullanın. Sosyal medya ve diğer tüm iletişim araçlarına düştüğünüz andan itibaren, olumlu ya da olumsuz her eleştiriye maruz kalacağınızı bilmeniz gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Vecdi Uzun, Türk sanatçıların Avrupalı sanatçılardan aşağı kalır bir yanının olmadığının altını çizerek, şöyle devam etti:

"Bence yaşadığımız ülkedeki gelişkenlik nedeniyle, Türk sanatçılar daha da üstünler. Hedefinizi İstanbul ile sınırlandırmayıp daha yukarı çıkarmanız ve evrensel olabilmeniz için dil sorununuzu çözmelisiniz. Yapacaklarınız hiç kimseyi ilgilendirmiyor. Sadece sizi ilgilendiriyor. Sanatçı, bireysel yaşayan insandır. Bu bireysellik içinde kendinize ne katkı sağlayabilirsiniz? Bu önemli."

"Söyleyecek sözünüz varsa konuşun"

Sanatçı İbrahim Çiftçioğlu ise Mevlana'nın "Sen ne söylersen söyle, söylediğin karşındakinin anladığı kadardır" sözünü hatırlatarak, bu nedenle anlaşılabilir bir dil kullandığını kaydetti.

İlk kez 19 yaşındayken resim sergisine gittiğini aktaran Çiftçioğlu, sanatçıların eserlerinin, kendilerini yeterince anlattığını ancak konuşmalarının hep aynı kaldığını savunarak, "Fırsat buldukça, önemsediğim, benden büyük, yaşlı ve deneyimli hocalarımızın ve ressamların konuşmaları olduğu zaman dinlemeye özen gösterdim ve notlar almaya çalıştım. Ancak bir hayal kırıklığı yaşadım. Konu elma, konuşmacı ve içerik aynı. Mekan değişiyor. Konu tahta. Konuşmacı ve konuşması aynı. Yani mekan ve zaman değişiyor ama bu ressamlar, büyüklerimiz, emin olun ki bildiklerinden başka bir şey anlatmıyor." ifadelerini kullandı.

Çiftçioğlu, sanatçıların yaşlandıkça mütevazı olması gerektiğini sözlerine ekleyerek, "Eğer söyleyecek sözünüz varsa konuşun. Söyleyecek sözünüz yoksa, söylediklerinizi tekrara düşecekseniz, lütfen suskunluğun bir erdem olduğunu bilin." eleştirisinde bulundu.

Her konuşmacı bir saati aşkın süren sunumunun ardından öğrencilerin yönelttiği soruları cevapladı.

Kaynak: AA / Güncel
title