Sağlık İçin Hareket Et Günü: Fiziksel Aktivitenin Önemi
Dijitalleşmenin getirdiği bağımlılıkla birlikte insanlık hareketsiz bir yaşama doğru evrilirken, kalp ve damar sistemi hastalıkları başta olmak üzere birçok rahatsızlığı önleyen fiziksel aktivite, yaşamsal sistemi sağlıklı çalıştırırken vücudun da genç kalmasını sağlıyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen 'Sağlık İçin Hareket Et Günü' kapsamında dünya genelinde çeşitli etkinlikler düzenleniyor.
Dijitalleşmenin getirdiği bağımlılıkla birlikte insanlık hareketsiz bir yaşama doğru evrilirken, kalp ve damar sistemi hastalıkları başta olmak üzere birçok rahatsızlığı önleyen fiziksel aktivite, yaşamsal sistemi sağlıklı çalıştırırken vücudun da genç kalmasını sağlıyor.
Bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesinde fiziksel aktivitenin yararları konusunda toplum bilincini oluşturmak, sağlıklı davranışları ve yaşam tarzlarını teşvik etmek için Dünya Sağlık Örgütünce (DSÖ) 10 Mayıs olarak belirlenen "Sağlık İçin Hareket Et Günü" kapsamında dünya genelinde çeşitli etkinlikler düzenleniyor.
DSÖ verilerine göre, dünya genelinde her dört yetişkinden birinin, ergenlik çağında bulunanların ise yüzde 80'inden fazlasının yeterince fiziksel aktivite yapmadığı öngörülüyor.
Düzenli fiziksel aktivite kalp hastalığı, inme, diyabet, hipertansiyon, obezite ve çeşitli kanserler gibi bulaşıcı olmayan hastalıkları önlemeye yardımcı olurken, sağlıklı bir yaşam sürdürülebilmesi için haftanın 5 günü 30 dakika orta şiddette egzersiz yetişkinler açısından yeterli bulunuyor.
Çocuklarda ise 1-4 yaş arasındakilerin gün içinde farklı şiddetlerde 180 dakikalık fiziksel aktivite, 5-18 yaş arasındakilerin de günde 60 dakika, şiddeti değişen aktivite yapması öneriliyor.
"Dünyada direkt ölüme sebep olan ilk 6 hastalıktan biri hareketsizlik"
Medical Park Florya Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. İbrahim Halil Ural, AA muhabirine yaptığı açıklamada, DSÖ'nün 10 Mayıs'ı hareket günü olarak kabul ettiğini ve konuyla ilgili değişik etkinliklerle aktiviteler yapıldığını anlattı.
DSÖ'nün hedefinin her yıl hareketsizliği yüzde 25 oranında azaltmak olduğunu belirten Ural, "Dünyada direkt ölüme sebep olan ilk 6 hastalıktan biri hareketsizlik iken obezite, kalp hastalıkları, kolesterol yüksekliği ve diyabet gibi diğer dört sebep de hareketsizlikle çok yakından ilişkili." dedi.
Hareket etmenin insan vücudundaki olumlu etkilerine değinen Dr. Ural, şu ifadeleri kullandı:
"Hareket etmek, kas iskelet ve kalp damar sistemimiz olmak üzere vücudumuzdaki tüm yaşamsal sistemlerin sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlar. Beyinden salgılanan çeşitli maddeler düzenlenir. Kalbin daha etkili çalışması, damar duvarlarının gevşemesi, akciğer kapasitesinin artması sağlanır. Karaciğer ve sindirim sisteminin düzenli çalışması, bağırsak florasının iyileşmesi ve böbreklerin daha sağlıklı çalışması da hareket etmenin ortaya çıkardığı ilk olumlu etkilerdir. Hareket etmek yaş almayı azaltır ve dokuların yıpranmasını önler. Dolayısıyla hareket eden insan genç kalır."
Teknoloji, doğru kullanılmadığında hareketsiz bir yaşamla obeziteyi beraberinde getiriyor
Halil İbrahim Ural, gündelik hayatta yaşam tarzlarının son dönemde gittikçe hareketsizlik üzerine kurulduğunu, hemen hemen herkesin bilgisayar karşısında çalıştığını ve çalışma saatleri dışındaki zamanlarda da hareket etmekten uzak durduğunu kaydetti.
Kas iskelet sistemi ağrıları başta olmak üzere hareketsizliğin olumsuz etkileri nedeniyle polikliniklere her gün farklı şikayetlerle başvuruların olduğunu aktaran Ural, "Genellikle oturarak çalışılan işlerde haftada 4-5 kez birer saatlik yürüyüşler ve özellikle hareketsiz kalan bölgelerdeki kasları çalıştıracak basit germe egzersizleri yapılmalı. Ancak ideal olanı düzenli bir şekilde haftada 3 ya da 4 gün en az 1 saat olacak şekilde spor yapıp gün içinde de ekran karşısından 30-45 dakikada bir kalkıp hareket edilmeli." tavsiyesinde bulundu.
Hareketsiz bir hayata sahip kişiler için iki egzersiz tipinin ön plana çıktığını belirten Ural, bunlardan ilkinin aerobik egzersizler denilen, kalp damar sistemini güçlendiren ve vücudun oksijen kullanımını artıran yürüyüş, bisiklet, yüzme ve koşu gibi sporlar, ikincisinin ise bölgesel güçlenmeyi ve esnekliği sağlayan pilates, yoga ve fitness gibi sporlar olduğunu söyledi.
Teknolojinin doğru kullanılmadığında hareketsiz bir yaşam ile obeziteyi beraberinde getirdiğine dikkati çeken Ural, şöyle konuştu:
"Bununla mücadele etmek çok kolay değil. Ancak dijital ürünleri kullanım eğitimi belki de ilkokullardaki ders müfredatlarına kadar alınmalı. Belirli sürelerle kullanıp ardından ara vermek, kullandığımız dijital ürünü ergonomik olarak tutmak ve kullanmak nispeten ortaya çıkacak zararların önüne geçecektir. Ancak yine ortaya çıkan hasarları hem önlemede hem de düzeltmede egzersiz yapmak, hareket etmek ön plana çıkıyor."