Ruanda Soykırımı'nın üzerinden 30 yıl geçti
Ruanda'da 1994'te gerçekleşen soykırımda 800 binden fazla ılımlı Hutu ve Tutsi hayatını kaybetti. 30 yıl sonra soykırımın etkileri hala devam ediyor.
Ruanda'da 800 binden fazla ılımlı Hutu ve Tutsi'nin hayatını kaybettiği 100 gün süren Ruanda Soykırımı'nın üzerinden 30 yıl geçti.
Ruanda'da 1994'te Hutular, dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'nın uçağının düşmesinden sorumlu tuttukları Tutsilere karşı soykırım başlattı.
Tarihin en büyük soykırımlarından biri kabul edilen katliamda, 800 binden fazla ılımlı Hutu ve Tutsi hayatını kaybetti.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) verileri, öldürülenlerden 300 bininin çocuk olduğunu gösterdi.
Merkezi Tanzanya'da kurulan Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi, yargıladığı 61 kişiyi ömür boyu hapis cezasına çarptırdı, 14'ünü akladı ve 10 kişiyi ulusal mahkemelere sevk etti.
Fransa'nın Ruanda soykırımındaki rolüne ilişkin dönemin Cumhurbaşkanı François Mitterrand'a ait arşivlerin tamamı, Fransız yetkililerin ülkede soykırım hazırlığı yapıldığına dair bilgilendirildiğini teyit etti.
Ülkede iç savaş 1987'de başladı
Hutuların iktidarı ele geçirmesi sonrası sürgüne gönderilen Tutsiler, 1987'de Ruanda Yurtsever Cephesini (RPF) kurdu.
RPF, 1 Kasım 1990'da Uganda'dan Ruanda'nın kuzey sınırına yönelen bir saldırı başlatarak ülkenin kuzeyini ele geçirdi.
Silahlı mücadeleye 1993'e kadar devam eden RPF, Ruanda hükümetiyle yönetimin paylaşılması, barışın tesisi ve ülkenin krizden kurtulması için Arusha Barış Antlaşması'nı imzaladı.
Bu antlaşma, her iki tarafın da karşı tarafı suçladığı, Devlet Başkanı Habyarimana'nın uçağının düşürülmesi olayıyla son buldu.
Uçağı kimin düşürdüğü hiçbir zaman belirlenememiş olsa da yerel medya bu olaydan Tutsileri sorumlu tuttu.
İlk saldırılar 6 Nisan 1994'te başladı
Tutsilere yönelik ilk saldırılar Kigali'de 6 Nisan 1994'te gerçekleştirildi. Birkaç saat içinde olaylar tüm ülkeye yayıldı. RPF ise 8 Nisan'da Mulundi'den Kigali'ye doğru karşı saldırı başlattı.
Ülkede mahsur kalan Batılılar 9 Nisan'da BM'nin düzenlediği operasyonla kurtarılırken BM, ABD'nin de teşvikleriyle 21 Nisan'da tampon güç ve gözlem için bölgede bulundurduğu Mavi Berelilerin sayısını 2 bin 500'den 250'ye düşürdü.
Hayatını kaybedenlerin sayısı 12 Mayıs itibarıyla 200 bine ulaştı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 17 Mayıs'ta Ruanda'ya giden silahlara ambargo kararı alırken BM Genel Sekreteri 31 Mayıs'ta sivil kayıpların 250 bin ila 500 bin olduğunu açıkladı.
Medyanın rolü
Askerlerin saldırıları devam ederken, medya mesajları ve hükümet yetkililerinin ödül vaatleriyle cesaretlenen halk da Tutsi olduklarını bildikleri kişileri ya da Tutsilere yardım eden Hutuları öldürmeye başladı.
Devlete ait medya kanalları, ülke genelinde Tutsilere karşı nefretin körüklenmesinde merkezi bir rol oynadı.
Radio-Television Libres des Milles Collines (RTLM) adıyla yayın yapan kuruluş, uçak saldırısını RPF'nin üzerine atan ilk yayın organı oldu. Programlarını inceleyen medya araştırmacılarına göre, radyo istasyonu soykırımdan aylar önce dinleyicilerine "büyük bir olay" beklemeleri gerektiğini söyledi.
Radio Rwanda ise yayınlarında sık sık Tutsileri aşağılamak için "hamam böceği" ve "yılan" ifadelerini kullandı.
Saldırılar sırasında, Radio Rwanda ve RTLM, Tutsilerin ya da onlara yardım edenlerin isimlerini veren ve onları nerede bulabileceklerini bildiren yayınlar yaptı.
Fransa soykırımcıları korudu
Fransa, 23 Haziran 1994'te ülkenin güneybatısında sığınmacılar için güvenli bölge oluşturmak amacıyla Turkuaz Operasyonu'nu başlattı ancak Fransa, soykırımı engellemek yerine soykırımcılara silah ve mühimmat desteği sağlayarak RPF'nin ilerleyişini kısıtladı.
Paul Kagame önderliğindeki RPF'ye bağlı ordu, 4 Temmuz'da Kigali ve Butare'nin kontrolünü sağladı.
15 Temmuz 1994'te soykırım eylemleri sona erdi.
3 ay süren olaylarda BM'ye göre 800 bin, Ruanda resmi makamlarına göre ise 1 milyondan fazla Tutsi ve muhalif Hutu hayatını kaybetti.