RTÜK'ün Kuruluşunun 20'nci Yıl Dönümü
Başbakan Yardımcısı Arınç: (2) "Özellikle seçim dönemlerinde YSK'nın hem seçim takvimini hazırlamak hem de seçim döneminde televizyonların ve diğer yayın kuruluşlarının hangi ilkelere uygun yayın yapacağını tespit etmek yetkisi var. YSK'nın verdiği kararları RTÜK'ün üzerine yıkmak doğru değil" "Herkes parasını verdiği frekansını rahatlıkla kullanabilsin, korsanlıkla yoluna devam etmesin.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, RTÜK'ü günlük olayların, çekişmelerin içine koymanın çok doğru olmadığını belirterek, "Özellikle seçim dönemlerinde YSK'nın hem seçim takvimini hazırlamak hem de seçim döneminde televizyonların ve diğer yayın kuruluşlarının hangi ilkelere uygun yayın yapacağını tespit etmek yetkisi var. YSK'nın verdiği kararları RTÜK'ün üzerine yıkmak doğru değil" dedi.
Arınç, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun (RTÜK) 20'nci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen "Görsel İşitsel Medyaya Bakış" toplantısının açılışında, RTÜK'ü önemli bir kuruluş olarak gördüğünü belirtti.
Bakan olmadan önce hatta Meclis Başkanlığı döneminde de radyo ve televizyon yayıncılığının içinde bulunduğu şartları, kurulun kararlarını yakından takip ettiğini bildiren Arınç, beş yıldan beri de RTÜK'ün kendisine bağlı bir kurum olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
RTÜK üyelerinin seçimine yönelik hususların Anayasa ve Kurulun kendi yasasında yer aldığını hatırlatan Arınç, "Bence RTÜK üyelerinin Meclisimiz tarafından seçilmesi büyük bir onurdur. Doğrudur, isabetlidir. Keşke TBMM başka kurumlara da üye seçebilse, başka kurumlarda da farklı düşüncelerin, farklı siyasi partilerin kontenjanlarından aday gösterilebilecek bir taban zenginliğine kavuşabilse" diye konuştu.
Meclis'in Sayıştay'a da üye seçtiğini, anayasa değişikliklerinin ardından veya taleplerle başka kurumlara da birkaç üye seçimi de yaptığını belirten Arınç, RTÜK'te anayasa gereği siyasi partilere güçleri oranında kontenjan verildiğini, bunların siyasi partilerce hukuk, sosyal bilimler, radyo televizyon yayıncılığı veya iletişim alanında temayüz eden kişilerden kurula katkı sağlayacak üyelerin seçildiğini söyledi.
Seçilen üyelerin de Üst Kurulun yasası, yönetmelikleri kapsamında görev yapmasının gerektiğini vurgulayan Arınç, şunları kaydetti:
"Bu görevlerini eksik yaptıkları, ihmal ettikleri veya kötüye kullandıkları takdirde kendilerine uygulanacak bir yasa kuralı da yoktur. Meseleye sadece etik açıdan bakmamız ve üyelerin kanunlara ve yasaya uygun bir şekilde kendilerine sunulan görevleri yapmasını beklememiz ve talep etmemiz gerekiyor. Bence bir eksikliktir. Her kurulda mutlaka kanunda yazmasa bile bir etik kurul oluşturulabilir ve farklı davranışlar, kuruma zarar veren faaliyetler burada değerlendirilip bunun bir yolu bulunabilir. Aksi takdirde sorumsuzluk o noktaya gelir ki RTÜK, siyasi partilerin kavga ettiği, çekiştiği, birbirinden farklı seslerin dışarıda da seslendirdiği bir arena haline dönüşebilir. Kesinlikle üzerine basarak söylemem lazım ki AK Parti kontenjanından seçilen üyeler AK Parti'nin üyeleri değildir. CHP kontenjanından seçilen üyeler, MHP, BDP kontenjanından seçilen üyeler o partilerin militanları, üyeleri, il ve ilçe başkanları da değildir. Onlar kendilerine sunulan bir kontenjanı en iyi şekilde kullanmak zorundadırlar. Kendi sözlerinden çıkmayacak, kendi partisine her alanda çalışacak, malzeme getirecek, siyasi tartışma konusu yapacak bir görev için seçilmediler. Onlar, Anayasamız gereğinde partilere tanınan bir imkandan istifade ettiler."
-"RTÜK'ün zenginliği buradadır"
Söz konusu kontenjanı genel başkanların çok iyi kullanmaları gerektiğine yönelik düşüncesini paylaşan Arınç, "Kendileriyle çok yakın temasta bulundukları kişilere bir ulufe, bir bahşiş olarak değil, 'Sen bizim partimizin kontenjanından seçiliyorsun, en iyi şekilde görevini yap, siyasi düşüncen ne olursa olsun o kurula katkı sağla' diyerek aday göstermelidir. Ben böyle düşündüklerine de baştan inanıyorum" ifadelerini kullandı. Arınç, şöyle devam etti:
"O arkadaşlarımız da 'Ben filan partinin kontenjanından geldim, ben de o partinin emirleri ve çizgisi doğrultusunda çalışmalıyım' dememelidir. Böyle yaparsa anayasaya aykırı bir düşünceyi dillendirmiş olur fiilleri ve hareketleri itibarıyla. Son zamanlarda üzülerek görmem lazım ki, gizli kalması gereken, içerideki tartışmalar hatta kulis haberleri, hatta bir kısım servis yapılan kişiler bunları dışarıda da alenen konuşmakta ve söylemektedir. Bu kurula zarar verir. Bu ayrıca yeniden bir denetleyici, yeniden bir mekanizmanın kurulmasına yol açacak bir gayrete elbette bizi götürebilir. RTÜK'ün zenginliği buradadır. Her partinin kontenjanından seçilecek güzel insanlarla RTÜK ancak zenginlik kazanabilir yoksa orası Meclis Genel Kurulu'na dönerse şu anda Meclis Genel Kurulu'nun ne hale geldiğini hepimiz çok iyi görüyoruz. Üst Kurulların kendi yasaları ve teamülleri çerçevesinde üyelerimizle zenginleşmesini ve eğer bir kurulu başkanı temsil ediyorsa veya başkanvekili konuşma ve açıklama göreviyle görevlendirilmişse, bunun dışında hiç kimsenin yasaya aykırı bir eylemde bulunmaması gerekir diye düşünüyorum. Elbette arkadaşlarımızın bizlere kattığı olumlu katkılardan dolayı çok memnunuz. Bütün çalışmalarımızın da önceki örneklerimize bakarak, burada 20 yıldan bu yana görev yapanlar var, RTÜK'e her zaman değer katmışlardır, RTÜK'ü siyasallaştırmamışlardır, RTÜK'ün yayın ilkeleri çerçevesinde radyo ve televizyon yayıncılığına katkı sağladıkları bir gerçektir."
-"Biz buna müstahak değiliz"
Toplantıya RTÜK eski başkanlarından Nuri Kayış'ın da katıldığını ifade eden Arınç, "2000'li yıllarda Meclis'te verdiğimiz mücadelede kendisinin dürüst ve samimi, iyi niyetli çabalarını tekrar takdir etmek isterim. O zamanlar bir grup başkanvekili olarak RTÜK Kanunu'na getirilmek istenen ve sadece bir grubun emri ve talimatı doğrultusunda yapılmak istenenlere cesaretiyle karşı çıkmıştır. Biz de elimizden gelen çabayı vermiştik" dedi. Arınç, şunları söyledi:
"RTÜK'ün mazisi şanlıdır, RTÜK'ün mazisi tertemizdir, bembeyazdır. Lütfen hiçbir üye arkadaşımızın veya hiçbir çalışanın buna leke sürebilecek, bunu zayıflatabilecek bir çabanın içerisinde olmamasını dilerim. Bu konuda bazı hususlarda, diyelim ki HSYK gündeme geliyor veya bir başka kurum gündeme geliyor, akla ilk gelen formül budur, işte RTÜK gibi üyelerinin Meclis'te seçimi. Ama hemen arkadan bir itiraz yükleniyor, 'Orada AK Partili, CHP'li üyeler var. HSYK'ya böyle girerlerse ne olur bu işin sonu'. Demek ki öyle bir izlenim yerleşti ki bugün bu partilerin kontenjanlarından seçilenlere yanlışlıkla, o partinin üyeleri gibi bakılabiliyor. Genel başkanlar bile bunu telaffuz edebiliyor. Üzerimizden bunu atmamız lazım, bunu silmemiz lazım. Biz buna müstahak değiliz. Bizim üyelerimiz partilerin kontenjanlarından kıymetleri itibarıyla aday gösterilmiş ve kurulun kendi yasası çerçevesinde çalışan arkadaşlarımız. Bugün diyelim ki yazılı basından şikayet ediliyor, 'Bu kadar da olmaz ki canım' diyor. Hemen bir taraf bize geliyor, 'RTÜK benzeri bir kurulu da yazılı basın için yapsak iyi olmaz mı?' Hayda. Bir başkası geliyor 'Bu internet de çok oldu canım şu internet medyası için de RTÜK benzeri bir üst kurul kursak iyi olmaz mı?' Şahsen ben 'Kötü olur' diye cevap veriyorum. Düzenleyici bir kurul, yazılı basın için de internet medyası için de getirilmesinin üst kurullara, yeni üst kurullar eklemek olarak da değil, kısıtlayıcı, sansür edici ve özgürlük alanlarını daraltıcı bir unsur olarak görüyorum. Ama bu benim şahsi düşüncem."
"Tıpır tıpır idare mahkemesine gidenler var"
Kötüye kullanmalar arttıkça onları denetleyecek, suistimallerin yolunu kapatabilecek çareler aramanın yurttaşların görevi olduğunu dile getiren Arınç, "RTÜK ne kadar başarılı olursa ona benzer taleplerin de bence önü kesilmiş olacaktır" diye konuştu.
Son 5 yılda RTÜK'te yapılan çalışmalara ilişkin bilgi veren Arınç, şunları kaydetti:
"20 yıldan beri yapılamayan frekans tahsislerini yapmalıydık. Çünkü tahsisler yapılmamıştı, tahsisler yapılmadan defacto bir durumda televizyon yayıncılığı, radyoculuk yapılıyordu. Yine herkes bize 'Bunu da yapamazsınız' dedi. 'Bu öyle bir alandır ki önümüze bin tane engel çıkarırlar siz bunu da yapamazsınız'. Uzun uğraşlar sonunda altyapısını da fevkalade teknik anlamda hazırladıktan sonra biz bunu da yapmaya muvaffak olduk. 8 küsur milyon lira artı yüzde 18 KDV ile 1 katrilyon üzerinde frekansların ister HD ister standart olsun, ister tematik olsun hepsinin de ihalelerini yaptık. O ana kadar sesleri çıkmayan bir kısım çevreler, 'Vay bunu da yaptılar' deyince biz çok sevinmiştik. Görevimizi yaptık. 20 senedir yapılamayan işi başardık. Ama bir de baktık ki en yakın dostlarımızdan veya o güne kadar 'Bu kanun çıkmasında biz de sizlere yardımcı olalım' diyenlerden tıpır tıpır idare mahkemesine gidenler var. Türkiye o hale geldi ki bunu üzülerek ifade ediyorum, davacısı kimdir ve hangi idare mahkemesine gitmiştir, o mahkemeden nasıl bir karar çıkacaktır, isterseniz yazılı bir zarfa koyun ertesi gün açın bakın karşınızda onu bulacaksınız. Hiçbir gerekçe olmadan, dava yolunda müracaatta aranan şartların hiçbirisi yerine gelmeden, dosya almamış, ihaleye girmemiş, artırmamış, daha önce bir itirazda bulunmamış, uyduruk bir isimle yapılan müracaatlar karşımıza yürütmeyi durdurma olarak çıktı. Bir kısmını bölge idare mahkemelerinden çevirdik bir kısmı çevrilmedi hatta birkaç mahkeme esasa yönelik karar verdi."
Konuyla ilgili Danıştay'dan çıkacak kararı beklediklerini vurgulayan Arınç, şöyle konuştu:
"O karar iptal yönünde kesinleşirse elbette yeni yasa gerekiyorsa anında çıkarmak suretiyle yeni yönetmelikler yapılacaksa onu da yapmak suretiyle 20 yıllık iddiamızı da gerçekleştireceğiz. Yani bize 'Bunu yapamazsın, yaptırmaz' diyenler biraz fiyat yükselince hemen ertesi gün mahkeme kapılarına koştular, bildik, tanıdık, dost, ahbap çavuşlardan bildik kararlar çıkarmaya başladılar. 'Çok kötü bir iddia canım'. Evet çok kötü iddianın sahibi benim. İsteyenlere de bunu yeriyle mahkemesiyle ismiyle gösterecek bir noktadayım. Yapmayın Türkiye'ye, 20 yıllık iddiamıza yazık oluyor, herkes parasını verdiği frekansını rahatlıkla kullanabilsin, korsanlıkla yoluna devam etmesin. Bu Türkiye için çok doğru bir yapılanma bunun peşini bırakmayacağız. Son günlerini yaşıyoruz yani mahkemeden kararlar şu veya bu şekilde çıkmış olacaktır, haziran ayına kadar derhal yeni bir yasal düzenlemeyle süratle eğer iptal edilecekse bu ihaleleri yapmak için bütün gücümüzle çalışacağız."
RTÜK kararlarının şu veya bu şekilde eleştirildiğini aktaran Arınç, "Unutmayın ki hem adli hem de idari yargı bu kararları denetleyen mekanizmalardır. Bizim her kararımız yargı denetimine tabidir. Bundan da üzülmüyoruz, korkmuyoruz, çekinmiyoruz. Ama bazı müeyyideler niçin uygulanmadı, niçin bu paralar tahsil edilmedi diye soranlara yargı yolunu göstermek zorundayız. Kararlar kesinleşecek veya kesinleşmeden önce de eğer bir miktarı yatırılmak suretiyle tahsil edilebilecekse bunlar da uygulanabilir" dedi.
RTÜK'ü günlük olayların, çekişmelerin içine koymanın çok doğru olmadığını söyleyen Arınç, şu açıklamalarda bulundu:
"Özellikle seçim dönemlerinde YSK'nın hem seçim takvimini hazırlamak hem de seçim döneminde televizyonların ve diğer yayın kuruluşlarının hangi ilkelere uygun yayın yapacağını tespit etmek yetkisi var. YSK'nın verdiği kararları RTÜK'ün üzerine yıkmak doğru değil. RTÜK ancak rapor tanzim edebilir talep üzerine ama kararı verme yetkisi de YSK'dır. 'YSK'dan bu yetki alınsın canım' diyenler bunun bir yasal düzenlemeyle ancak mümkün olabileceğini de düşünmelidir. RTÜK ilk kurulduğu gün gibi bugüne kadar geldiği 20 yıllık zaman sürecinde olduğu gibi tertemiz, şeffaf görevini en iyi şekilde yapan, birbirleriyle uyum içerisinde çalışan ve kanunu uygulama noktasında herkesin çaba gösterdiği bir kurum olarak yoluna devam etmeli, devam edeceğine de yürekten inanıyorum."
- Ankara