Replika Nobel İstanbul Üniversitesi'ne
Orijinal Nobel madalyasını 19 Mayıs'ta Anıtkabir'e bırakan Prof. Dr. Aziz Sancar, kendisine verilen üç replika madalyadan birini ise mezunu olduğu İstanbul Üniversitesi'ne bağışladı.
Orijinal Nobel madalyasını 19 Mayıs'ta Anıtkabir'e bırakan Prof. Dr. Aziz Sancar, kendisine verilen üç replika madalyadan birini ise mezunu olduğu İstanbul Üniversitesi'ne bağışladı. İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası'nda bulunan Mavi Salon'da düzenlenen tören mini konser ve Aziz Sancar'ın hayatını anlatan film gösterimiyle başladı. Repklika Nobel madalyasını üniversiteye veren Sancar'a, İstanbul Üniversitesi de Onur Ödülü verdi. Törende konuşan Prof. Sancar 1969 yılında mezun olduğu İstanbul Üniversitesi'nde olmaktan mutluluk duyduğunu belirterek şunları söyledi:
"Burası benim okulum. Tıp fakültesi ve bundan her zaman gurur duyuyorum. Her yerde bununla övünüyorum. Mezuniyet töreninde de söyledim. Amerikalı, İngiliz arkadaşlarla konuştuğumda onlar 'Ben Harvard mezunuyum, Yale mezunuyum, Cambridge mezunuyum dedikleri zaman ben de İstanbul Tıp Fakültesi mezunuyum diyorum. Gerçekten İstanbul Tıp hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde Türk sağlığına büyük hizmetler yapmıştır. Burada dünyanın en başarılı tıp eğitimi veriliyor. Amerika'da bir Türk profesör arkadaşım ben oğlumu İstanbul Tıp'a göndereceğim diyor. Amerika'nın tıp eğitimi bizimki kadar zor değil diyor. 'Gitsin orada tıp eğitimi ne kadar zor, tıp eğitimi nasıl olur görsün' diyor. Bununla iftihar ediyoruz. Şunu kabul diyoruz bilimsel yönden Avrupalılar, Amerikalılar düzeyinde değiliz. Oraya ulaşmak için elimizden geleni yapacağız. Son olarak Nobel ödülü hakkında bir iki laf etmek istiyorum. Nobel ödülü almak tabii önemli. Fakat memleketimize, insanlığa herhangi bir konuda hizmet etmek çok önemli. Amerika'da bir Türk vakfı kurduk. Orada bir Türk Kültür Merkezi olacak. Oradaki iş adamlarıyla görüşüyoruz. Onlara yaptıklarımızı anlattım. Gereken desteği vereceğiz dediler ve bana teşekküre ettiler. Ben de bana teşekkür etmeyin İsveçlilere edin dedim. Çünkü ben oradaki Türk evini 2007'de açtım. Ama Türkiye'de bunu bilen çok az insan vardı. Tabii İsveçliler Nobel'i verince herkes biliyor.
MARDİN'İ ŞİMDİ ÇİNLİSİ DE BİLİYOR, İNGİLİZİ DE
Bir de Nobelle ilgili bir şey daha söyleyeceğim bunu almak önemli dedim. Şimdi Mardin'i, Savur'u Japonu da bilir, Çinli'si de bilir, İngiliz'i de bilir. Çin'in 2 milyar nüfusu var galiba. Türkiye ve Çin bilimde bir tek Nobel almışlardır. O bakımdan bu bana sevinç veriyor. Memleketimizi 2 milyar nüfuslu ülkeyle rekabet halinde görüyorum. İnşallah bu rekabet devam eder. Nobel Ödülü büyük onurdur ama bir de bu onur Amerika'da moda olmuş bir söyleşi var 'Bir çocuğu anne baba büyütmez bir köy büyütür' diye. Beni de büyüten Nobel'e görüten Meryem ve Abdulkadir Sancar değildir. Mardin Savur Ortaokulu, Mardin Lisesi, İstanbul Tıp Fakültesi ve Amerika'daki eğitimimdir. Onlara vefa borcum vardır. Vefa borcu, namus borcu önemlidir benim için. O bakımdan vefa borcumu ödemek için Nobel alınca hiç düşünmedim, Nobel madalyası Anıtkabir'e gidecek diye söyledim. Anırkabir Atatürk'ün yattığı yerdir. Ondan ayrı Cumhuriyet'i temsil eder. Ben Cumhuriyet eğitim devriminin halkalarından biriyim. Orada Cumhuriyet Eğitim Devrimi müzesi var. Bu o müzedeki başarıların bir halkasıdır o bakımdan oraya konması lazım.
ÜÇÜNCÜ NOBEL MARDİN ARTUKLU ÜNİVERSİTESİ'NE
Nobel madalyası bir tane verilir. Ondan ayrı Nobel organizasyonunun bir kuralı var. Nobel alanlar üç tane de replika alabilirler. Eşim de Türkiye'yi sever, takdir eder onunla karar verdik. Üç replika alacağız ve vefa borcumuzu onunla ödeyeceğiz. Birisi benim Amerika'da yaptığım araştırmalarda destek olan üniversiteye verildi. Beni yetiştiren bana bilim öğreten İstanbul Tıp Fakültesi'dir. Onu da bugün rektör beye takdim etti. Üçüncüsü de Mardin Artuklu Üniversitesi'ne gidecek. Böylece vefa borcumu bir dereceye kadar ödemiş olacağım. Nobel bir de para ile geliyor. 325 bin dolar civarında o da bizim oradaki Türk Evi Vakfı'na gitti. Oradaki öğrencilerin Amerika hayatına geçisini kolaylaştıracağız ve Türkiye'den gelen akademisyenlerin kalacağı bir yer temin edeceğiz. Orada kalacak bir eviniz olacak, ev kiralama zorluğu çekmezsiniz.
Ödül ilham kaynağı olacak
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ise, şöyle konuştu:
"Geleceğin akademisyenleri olan genç bilim insanlarına başarıları ve duruşuyla örnek olacak Aziz Sancar gibi mezunlarımızın olması bizi İstanbul Üniversitesi (İÜ) olarak layıkıyla gurulandırıyor. Prof. Dr. Aziz Sancar'ın üniversitemize bağışladığı bu ödül İÜ Rektörlüğü'nde sonsuza dek sergilenecek ve genç bilim insanlarına ilham kaynağı olacaktır. Rol model olması ve çalışmaları karşılığı aldığı ödülünü ülkesine adaması, bizi burada onurlandırması nedeniyle kendisine teşekkür ediyorum."
Diplomasını Aziz Sancar'ın elinden aldı
Prof. Dr. Aziz Sancar Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen, kendisinin de 1969 yılında mezun olduğu bölüm olan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezuniyet törenine de katıldı. Dönem birincisi Dr. Başak Saygın'a diplomasını veren Sancar törende yaptığı konuşmada kendisinin aslında kimya okumak istediğini Mardin'deki arkadaşlarının ısrarıyla, arkadaşlarıyla birlikte tıp fakültesini seçtiklerini söyledi. Bundan pişman olmadığını belirten Sancar, "Beni tıp okumaya zorlayan arkadaşlarımdan Allah razı olsun" dedi. "Bugün yeni doktorlarımızın günüdür" diyen profesör, yeni mezunlara olan dikkatin dağılacağını düşündüğü için törene gelmekte tereddüt ettiğini söyleyerek mezun olacak bir öğrencinin ısrarı sonucu geldiğini belirtti. Hekimlik yeminini Dekan Prof. Dr. Bahaüddin Çolakoğlu yaptırdı. Çolakoğlu yaptığı konuşmada, "Bir işte başarılı olmak için onu sevmek gerekir. Hoca da olsanız talebesiniz. Ömür boyu okumanız gerekiyor" diye konuştu.
Hocam bu formülleri niye ezberletiyordunuz?
Törende Aziz Sancar'ın aynı dönemde mezun olduğu arkadaşlarından birkaçı da vardı. Üniversite sınıf arkadaşı, 1969 mezunu Prof. Dr. Ali Akyüz, Sancar'a 69'lular kuşağı mezunları adına bir plaket takdim etti. Akyüz şöyle konuştu:
"Aziz'in ön sırada otururken yuvarlak yaka bir kazağı ve siyah koyu elbiseleri vardı. Hepimizin öyleydi bugünleri hep birlikte yaşadık. Ben Trabzon'un Of kazasının köyünden, Aziz Mardin'in Savur köyünden gelmişti. Hemen hemen bütün arkadaşlarımız öyleydi. Bir şey daha vardı. Aziz'in veya başka birisinin o sınıflarda ne dili, ne dini, ne mezhebi hiçbir şeyi konuşulmazdı. Biz böyle bir şey görmedik. Ben Aziz'in Muzaffer Aksoy'un peşinde gezdiğini hatırlıyorum. Hatta hocasına 'Hocam bu formülleri niye ezberletiyordunuz, başka şeyler yapalım' dediğini dün gibi hatırlıyorum. Ülkemize bu onuru verdiğin için teşekkür ediyorum."
Akyüz'ün "Yanılmıyorsam o zaman sigarada içiyordu" demesi ise salondakileri güldürdü.
Adı araştırma enstitüsüne verildi
Aynı gün İstanbul Üniversitesi Çapa yerleşkesinde yer alan Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü'ne Aziz Sancar'ın ismi verildi. Açılışa katılan Sancar, "Çok sağ olun. Teveccühünüze layık olmaya çalışacağım. Olağanüstü ilgi gördüm. Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. İnşallah burada büyük araştırmalar, keşifler yapılır" dedi.
Açılışın ardından Enstitü Müdürü Prof. Dr. Uğur Özbek, Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü hakkında bilgi verdi. Merkezin içerisinde öğretim üyelerine konuşan Prof. Sancar, şunları söyledi:
"Ankara'da da benim adıma araştırma merkezi açıldı. Bu bana sorumluluk veriyor. Gücüm her şeye yetmez ama herkesin adı araştırma merkezine verilmez. İsmi verilenin de katkısı olması lazım. Elimden geldiğince yardımcı olacağım. Belki ortak araştırma yapabiliriz ama şimdiden onu vaat edemem. Elimden geleni yapacağım."
Daha önce Aziz Sancar'ın adı İstanbul Tıp Fakültesi'nde bir amfiye verilmişti.