Psikolojik Danışman Bayraktar: Çocuğu En İyi Tanıyan Ailedir
Ali Metin Kazancı Rize Lisesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanı Bülent Bayraktar, çocukların okul fobisini yenmek amacıyla açıklamalar yaptı.
Birinci sınıfa başlayan çocukların okul fobisini yenmeleri ve okulda daha başarılı olmaları için anne ve babaların neler yapmaları gerekiyor konusunda Ali Metin Kazancı Rize Lisesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanı Bülent Bayraktar soruları cevaplandırdı.
1-Okula gitmek istemeyen çocuğa nasıl davranmalıyız?
Okul fobisi genellikle anneden ya da evden ayrılma kaygılarıyla ortaya çıkan okula gitmek istememe ya da sonucunda gitmeme durumudur. Okul fobisi yaşayan çocukların genel olarak hissettikleri sıkıntı, huzursuzluk ve gerginliktir. Okul fobisi ailenin tüm bireylerinin ortak sorunudur. Ailenin her ferdinin problemin çözümünde katkısı beklenir. Çocuğa içinde bulunduğu durumu anlatmamız ve ona yardımcı olacağımız mesajı verilmelidir. Eleştiren, aşağılayan, korkutan ve sindiren bir yaklaşım başarıya ulaşamaz. Başarıya ulaştığı görünse dahi daha sonra oluşabilecek daha büyük sorunları peşinden sürüklemiş olur.
Böyle bir sorunla karşı karşıya kalan ailelerin dikkat etmesi gereken hususları şöyle sıralayabiliriz.
* Kendinizi çocuğunuzun yerine koyunuz, duyduğu kaygı ve endişeyi anlamaya çalışınız.
* Çocuğunuzu okula gitme zorluğu nedeniyle cezalandırmayın, küçük düşürücü sözlerle aşağılamayın.
* Çocuğun bunaltısı ile oluşan belirtileri şımarıklık, ilgi çekme arzusu ya da sizi kızdırmak için yapılan davranışlar gibi yanlış yorumlamaktan kaçının.
* Okula devam etme konusunda kararlı davranın. Sabahları yakınmaya ve yavaş hareket etmeye devam etseler bile giyinmesine, servise binmesine yardımcı olun.
* Çocuğunuz okula gitmek istemediğini söylüyor ve okulda kalamıyorsa bir çocuk psikoloğundan yardım istenmelidir. Okul fobisi hekim, aile ve öğretmenin işbirliği ile çözüme kavuşturulabilir bir sorundur.
2-Okuldan korkan çocuğa nasıl yaklaşılmalı?
Okula başladığımız ilk gün eğitim öğretim hayatımızda en iyi hatırladığımız ve tebessümle anlattığımız anılarımızın bulunduğu belki de tek gündür. Çocuğun karşılaştığı ilk görüntü daha önce alışılmamış bir kalabalık ve gürültü. Bu durum çocukta tedirginlik ve kaygı oluşturur. Vereceği ilk tepkide okula gitmek istememe ve bu isteğini destekleyici psikosomatik davranışlar sergileme olacaktır. Çocuk okul korkusu yaşıyor ve okula gitmek istemiyorsa okula gitmesi sağlanmalı fakat kesinlikle şiddet ve baskı uygulanmamalı. Öğrenci, okul eğitiminin faydaları hakkında açıklayıcı bilgiler verilerek ikna edilmelidir. Aile içindeki diğer bireylerin çocuğa bu konuda yardım etmesi gerektiği gibi, anne ve babanın çocukla ilişkisinde aşırı bağımlı bir tutum sergilememeleri, çocuğun birey olması için ortak davranışlar içine girmeleri gerekmektedir. Çocukla empati kurulmaya çalışılarak duyguları hissedilmeli ve anksiyete durumuna neden olan faktörün tespit edilerek o durum üzerinde çocukla iletişime geçilmelidir. Özellikle okul durumunun aileden uzaklaşmak veya ailenin sevgisini kaybetmek anlamı taşımadığı hissi çocuğa güven verici bir üslupla anlatılmalı ve hissettirilmelidir.
3-Okul fobisi aileden mi kaynaklanıyor?
Okul fobisinin çok fazla nedeni vardır. Bu nedenlerin bir kısmı aileden kaynaklıdır. Anne ve babanın çocukla olan ilişkisi, ona aşırı bağımlı olması okul korkusunun nedenlerinden biridir. Çocuğun sürekli endişe duyan bir aile içinde yaşaması, her istediğinin yapılması veya sürekli huzursuz bir aile düzeninde yaşaması okul korkusuna sebep olan başlıca nedenlerdir.
4-Çocukların Okulu sevmeleri ve daha başarılı olmaları için hangi önerilerde bulunursunuz?
Çocuk okula gitmeye teşvik edilmeli ve gitmek istememe nedenleri öğrenilmeye çalışılmalı. Okuldaki rehber öğretmenle görüşülmeli ve ortak bir iletişim dili geliştirilmeli. Çocuğun arkadaş ortamı kontrol edilmeli. Agresif tavırlar sergiliyorsa ona sakin yaklaşılmalı. Anne ve baba olarak aile içinde iletişimsizlik varsa çocuğa yansıtılmamalı. Özellikle çocuğun öğretmeniyle temasa geçilip, çocuğun kişilik özellikleri hakkında öğretmene bilgi verilmeli ve öğretmenin bu özellikleri dikkate alarak çocuğa yaklaşım tarzını belirlemesi hususunda takipçi olunmalıdır. Kişilik özelliklerine göre yaklaşım göremeyen bir çocuk ileride daha büyük problemler oluşturacak davranışların temellerini atabilir. Bu nedenle öğretmen-ebeveyn işbirliğinin kuvvetli ve etkin olması okul fobisinin oluşmamasında ve çözümünde önemli rol oynamaktadır. Örneğin anasınıfına başlayan ve daha önce herhangi bir okul ortamına girmemiş veya sosyal bir grup içinde rol almamış lider kişilik özelliği ağır basan bir çocuk, grup içine ilk dâhil olduğu zaman kendi haline bırakılıp fark edilme ihtiyacı karşılanmamış veya farklı gerekçelerle öğrencinin gruba kendi kendine dahil olması beklenirse o çocuğun yapmak isteyeceği tek şey bir an önce o ortamdan çıkıp kendini daha iyi fark ettirebildiği ev ortamına dönmek olacaktır.
5-Okuldan eve gelen çocuğa nasıl davranmalı?
Çocuğun okula bağlılığını ve okula gitme isteğini arttırmanın en güzel yollarından bir tanesi çocuğa okulun kendisine neler kazandıracağını, faydalarını, sosyal kazanımlarını sohbet havası şeklinde anlatmaktır. Ayrıca çocuk eve geldiğinde gününü anlatmasının istenmesi ve ebeveyninde kendi gününü çocuğa anlatması çocukta okulun önemini arttıracaktır. Çocuğun beyninde var olan okul hakkındaki belirsizlik azalacak ve zamanla yok olacaktır.
6-Sürekli ağlayan çocuğa nasıl davranmalı?
Anne-babalar, önce çocuğa kaygı ve endişelerini sormalı. Onu dinledikten sonra korkularının çok normal olduğunu, sadece onun değil her çocuğun bu tür kaygılar yaşayabileceğini anlatıp, çocuğu okula gitmesi için cesaretlendirmeliler. Zaten bu adaptasyon döneminde kaygıları yüzünden ağlayan çocukların ailelerine bu sürede yanlarında olmaları için izin veriliyor. Yanlarına bulunsunlar. Çocukları onları görsün. Güven gelsin.'Okuldayım, korkunç bir yerde değilim. Ailem de beni yalnız bırakmıyor´ diye hissetsinler.
Okulun ilk günü çocuklar kadar ebeveynler için de duygusal fırtınaların yaşandığı gündür. Anne ve baba belki de ilk defa çocuğundan ayrılıyordur. Hele aşırı korumacı bir aile ise çocuktan çok anne baba heyecanlanıyor ve kaygılanıyordur. Çocuk terk edilmişlik hissini hiç yaşamamıştır belki ama anne baba çocuğunu terk etmiş hissiyle vicdanı parçalanıyordur. Bu nedenle anne baba tutumlarının çocuğun duygu ve davranışları üzerinde etkin rol oynadığı anlardan biridir. Çünkü bu duygu durumunu çocuğa hissettirmeden çocuğunu cesaretlendirmeli ve okula hazırlaması gerekmektedir. Çocuğu en iyi tanıyan anne-babadır. Onun kaygısını geçirecek, korkularını, heyecanını, paniğini bastıracak olan da onlar. Tabii bunun için önce onların çok sakin olması gerekiyor. 6-7 yaşındaki bir çocuğun model aldığı kişi, anne ya da babasıdır. Onları panik halinde gören çocuk daha da panikler. Eğer anne-baba gayet soğukkanlı ve rahat bir şekilde çocuğunu okula hazırlıyorsa, sorun olmayacaktır. Mesela bazı anne babalar vardır, aman evladım hırkanı, eteğini düzelt´ gibi davranışlar sergiler. Anne-babaların tepkilerini kontrol etmeleri gerekmektedir. Çünkü çocuk onlara bakıyor ve 'demek ki benim de böyle tepki vermem lazım.´ Diye düşünüyor ve o da panikliyor, kaygılanıyor ve ağlıyor. Bir de karşılaştırmalı bir tutum içinde olmamalı ebeveynler. Çocuklarını başkalarının çocuklarıyla kıyaslamamalı. Bak Ahmet ağlıyor mu?´ ya da 'bak Ayşe ne kadar uslu duruyor, sen de uslu dur´ demek çocuklarda değersizlik, aşağılanmışlık, kendisini yetersiz hissetme gibi duyguların yer etmesine neden olur. Ben değersizim, ailem onu daha çok beğeniyor´ gibi bir his baskın çıkabilir çocukta. Bu yüzden çocuklarla kesinlikle aşağılayıcı ve küçük düşürücü tarzda konuşulmamalıdır.