Prof. Dr. Ali Kahriman: Soma Faciası Kaçınılmaz Mıydı?
Okan Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Türkiye Patlayıcı Mühendisleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Ali Kahriman, Soma faciasıylailgili değerlendirmeler yaptı.
Soma faciasından dersler çıkarılırken, öncelikle üretim sistemlerinde bilimsel ve teknik yaklaşımlarla insan unsurunun etkisinin en aza indirecek yöntemlerin uygulanıp uygulanmadığına bakılmasının gerektiğini belirten Kahriman, "Aynı bağlamda iş kazalarının; iş analizleri, iş kimliği ve iş gerekleriyle eğitimin bir fonksiyonu olduğunun bilinciyle gerekli yönetim ve organizasyonun bu esasa göre yapılıp yapılmadığını, iş görenlere örgüt kültürü ekseninde örgütsel davranış kazandırılıp kazandırılmadığını da sorgulamak gerekiyor" diye konuştu.
Okan Üniversitesi Öğretim Üyesi Ali Kahriman, şu değerlendirmelerde bulundu: Ülkelerin gelişmişlik seviyelerini belirleyici en önemli unsur, yer altı varlıklarını katma değere dönüştürmeleridir. Bu olgunun farkında olan Cumhuriyetimizin kurucu iradesi de bu yönde hamleler yapmış ve o yıllarda ulusal gelire madenciğin katkısı yüze 25-30 lar seviyesine ulaştırılmıştır. Stratejik planlamalara dayanan üretim politikaları geliştirilmeksizin, günü birlik yaşanan olumsuzluklardan hareketle bu kaynaklarımızın üretiminden vazgeçmek; egemenliğimizden, özgürlüğümüzden, bağımsızlılığımızdan vazgeçmekle eşanlamlıdır.
"Ocakları kapatmak çözüm değil"
Soma'daki facia sonrası gerek yetkililerde gerekse bazı diğer kesimlerde dile getirilen maden ocaklarını kapatarak çözüm üretme düşüncesi maalesef 150 yıl önceki teknoloji ve bilim seviyesinde bile söz konusu olmamıştır. Tüm dünyada, bir yandan iş sağlığı ve güvenliği önlem ve ekipmanına yatırım yapılırken, öte yandan da üretim yöntemlerinde ileri teknoloji ürünlerine, yeraltında insansız robotik sistemlere geçilmiştir. Özetle bir yandan üretim kapasiteleri olabildiğince artırılırken aynı zamanda kullanılan insan gücünde önemli düşüşler sağlanmıştır. Bunun sonucunda, günümüzde madencilik de emek yoğunluğu en aza indirilmiş sektörler arasına girmiştir.
"Dünyadaki gelişmelerin ülkemizde yansımaları olmadı"
Kişi başına yarım ton/yevmiyeden 20 ton/yevmiye kömür üretimi seviyesine ulaşılmıştır. Bunun sonucunda da, ağır ve tehlikeli işler kapsamında olan yeraltı işletmeciliğindeki iş kazalarında da üretim değerlerine göre önemli azalmalar olmuştur. Doğal olarak, Dünyada yaşanan bu gelişmeler ülkemizde de yansımalarını bulmuş olmalıydı. Bunun için de gereken politikalar geliştirilerek stratejik planlamalarla uygulamaya konulmuş olmalıydı. Son on yıl içinde yaşanan Bursa, Balıkesir, Elbistan ve Zonguldak ve son olarak da Soma'daki facia boyutundaki madencilik kazaları, ne yazık ki bu konuda bir çelişki olduğunu gösteriyor.
İhmaller ve vurdumduymazlıklar
Öyleyse eğitim-öğretim-istihdam-iş güvenliği, üretim ve verimlilik politikalarımızda önemli açmazlar, ihmaller ve vurdumduymazlıklar var demektir. Her şeyden önce madenciliğin ilk yatırım maliyeti yüksek kurumsal girişimin ve oldukça profesyonel yaklaşımların esas alınması gereken, yeraltındaki seçilen üretim yöntemleriyle jeolojik belirsizliklerin ve çevresel unsurların maliyete yansıtıldığı bir sektör olduğu açıktır. Nitekim tüm dünyada da bu sektörde egemen olan yapının, finansman sorunu olmayan çokuluslu dev şirketler ve kamu ağırlıklı iktisadi kuruluşlar olması herhalde bu gerekçelerden olmalıdır. Ülkemizde ne yazık ki son 30 yılda uygulanan ekonomik politikalar sonucunda bir yandan devlet yatırımdan çekilirken öte yandan özel girişimlerin bu kapasiteye uygun olarak madenciliğe girişi sağlanamamıştır.
Gelinen bu noktada teknik, ekonomik ve güvenlik yönünden yeterlilik arz edecek olan, usulüne uygun, kayırma anlayışından uzak, hiyerarşik ayrıcalıkların olmadığı bir özelleştirme ya da sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde gerçekleştirilecek bir özerkleştirme; yıllardır kaderine terk edilmiş, dışa bağımlı enerji politikalarımızın alternatifi olan kömür varlığımız başta olmak üzere tüm yer altı kaynaklarımız için bir çıkış olacaktır. Gelin hep birlikte 'Madenciliğimizin Ufkunu Açalım'.