Polis Tarafından Aranan Avukatın Başvurusuna Ret
Anayasa Mahkemesi, adliyeye girişinde polis tarafından üstü aranarak şeref ve itibarının zedelenmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğini ileri süren avukatın bireysel başvurusunu, konu bakımından yetkisizlik ve başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez buldu.
Anayasa Mahkemesi, adliyeye girişinde polis tarafından üstü aranarak şeref ve itibarının zedelenmesi nedeniyle maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal edildiğini ileri süren avukatın bireysel başvurusunu, konu bakımından yetkisizlik ve başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez buldu.
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, avukat Mehmet Ergin, Afşin Adliyesine girişte avukat olduğunu beyan etmesi ve kimliğini göstermesine rağmen polis tarafından üzerinin aranması nedeniyle şikayetçi oldu. Afşin Kaymakamlığı, arama yapan polis hakkında soruşturma izni verilmemesini kararlaştırdı.
Karara yapılan itirazın Gaziantep Bölge İdare Mahkemesince reddedilmesi üzerine Ergin, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Başvuruda, polis hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle Ergin'in, maddi ve manevi varlığının korunmasını isteme ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği öne sürüldü.
Yüksek Mahkeme, başvuruyu konu bakımından yetkisizlik ve başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez buldu.
Kararda, suç işlediğini düşündüğü üçüncü kişilerin cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören şikayetçi veya katılan sıfatını taşıyanların adil yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki şikayetlerinin, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (AİHS) yer alan temel hak ve özgürlüklerin ortak koruma alanı dışında kaldığı belirtildi.
Kararda, bu kuralın istisnalarının, ceza davasında medeni hak talebine imkan veren bir sistemin benimsenmesi veya ceza davası sonucunda verilen kararın hukuk davası açısından etki, bağlayıcılık yaratması olduğu anlatıldı.
Türk hukuk sistemi açısından 5271 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesiyle ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkanının ortadan kalktığı vurgulanan kararda, başvurucunun ceza muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme imkanı bulunmadığı kaydedildi.
Kararda, şu ifadeler yer aldı:
"Somut olayda, başvurucunun isteğinin üçüncü kişilerin cezalandırılmasına ilişkin olduğu, soruşturma izni verilmemesine dair kararın etkilerinin de ceza muhakemesi süreciyle sınırlı olduğu ve başvurucunun iddiaları göz önünde bulundurulduğunda ceza davasında verilen kararın hukuk yargılaması açısından bağlayıcı bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, ihlal iddiasının konusu Anayasa'da güvence altına alınmış ve AİHS kapsamında yer alan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bu nedenle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir."
Öte yandan, olayda hukuki tazminin daha etkili bir başvuru yolu olduğu belirtilen kararda, başvurucunun, hukuka aykırı fiili nedeniyle idare aleyhine idari yargıda tazminat davası açma yoluna gitmediğine işaret edildi.
Kararda, başvurucu tarafından yalnızca ceza muhakemesi yoluna gidildiği, bireysel müracaat için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirilmediği bildirildi.