Polis, Asker ve Gerilla Anneleri: Kimse Ölmesin Biz Ölelim
Polis, asker, gerilla anneleri bu savaşın durması için gerekirse her yere canlı kalkan olabileceklerini belirterek, "Gencecik bedenler öleceğine biz ölelim" dediler.
Polis, asker, gerilla anneleri bu savaşın durması için gerekirse her yere canlı kalkan olabileceklerini belirterek, "Gencecik bedenler öleceğine biz ölelim" dediler. Asker, polis ve gerilla öldüğünde ağladıklarını acıya fark koymadıklarını anlatan anneler, gerekirse Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne giderek Başbakan, Bakan ve milletvekillerine, hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısına çıkarak, 'Savaşa Hayır' demeye hazır olduklarını dile getirdiler. Asker, polis ve gerilla anneleri; bu gelişmelere rağmen savaşta ısrar edeceklere de "Kendi çocuklarınızı savaşa gönderin" diyeceklerini ifade ettiler.
Son zamanlarda yangın yerine dönen ülkede hem gerilla anneleri, hem de asker ve polis anneleri durumdan oldukça rahatsız. Savaşta en fazla etkilenenler olan anneler, canları siper etme pahasına savaşın durmasını istiyor. Yüreği yanan bütün annelerin yüreklerine tercüman olan Diyarbakır Barış Anneleri İnisiyatifinden gerilla anneleri Leyla Aslan ve Hanife Akpolat ile Diyarbakır Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİŞAD) Başkanı Rıdvan Işık'ın annesi Nezahat Işık ve Diyarbakır Şehit Aileleri ile İnsan Hakları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Yurt-Sav) Şube Başkanı Ahmet Büyükburç'un annesi Hacı Arabî Peçenek, gencecik bedenler yerine ölmeye bile razı oldukları beyan ediyorlar.
"Yürek yangınını en iyi anneler bilir"
"Çocuklarımız parçalanarak bize geri geliyor. Yani başı var gövdesi yok, gövdesi var başı yok ancak biz yine de yüreklerimiz paramparça elimizi barışa uzatıyoruz" diyen Diyarbakır Barış Anneleri İnisiyatifinden bir gerilla annesi Leyla Aslan (55) bu yürek yangınını annelerden başkasının bilemeyeceğini anlatıyor.
Ne polis ne asker ne de gerilla annelerinin yüreklerinin artık parçalanmasını istemediklerini kaydeden Aslan şöyle diyor:
"Artık yeter yeter yeter, yüzlerce cenaze geliyor. Bunların benim, senin, onların cenazesi diye ayırmıyorum. 13 cenaze de şu anda kapıda 10 gündür verilmiyor. Allah bilir o cenazeler şimdi ne durumdadır. Hiçbir dinde cenazelere bu muamele yapılmaz. Zerre kadar imanı olan bir insan bu cenazelere bu şekilde davranamaz. Ülkeyi yönetenler Kürtlerin kazançlarına tahammül edemediler, belki yine seçimlere gidersek yine tek başlarına iktidarı hedefliyorlar. Bunların hedefi iktidar olmak, yani koltuktur. Hiçbir dinde siyaset ve din bir araya gelmez. Müslümanlıkta da Allah'ın verdiği canı Allah alır başkasının ne haddinedir. Bu zulmü yapanlara insanların eliyle, diliyle, kalbiyle müdahale etmesi gerekiyor.
"El, yürek birliği yapalım savaşı durduralım"
Bizim bir ricamız vardır asker ve polis ailelerini gelin el birliği, yürek birliği yapalım ve bu savaşı durduralım. Ne asker, ne polis, ne gerilla ölmesin, yazık günahtır. Ölenler yine mazlum insanlarımızdır. Fakir ve garibanlardır. Hiç kimse çocuğunu askere bu şartlar altında göndermemelidir. Anneler çocuklarını bir garanti altında askere göndermelidir, bizzat Erdoğan'dan yazılı bir taahhüt ile verdiği gibi sağ salim teslim almalıdır. Neden çocuklarımız bu kardeş kavgasında ölsün. Gün birlik beraberlik günüdür ve savaş isteyenlere karşı sesimizi yükseltme günüdür. Canlarımızı siper edelim kimse ölmesin biz ölelim. Herkese çağrımızdır. Barış barış barış, kimse ölmesin günde 20 gencimizi toprak altına koyuyoruz, yazıktır günahtır. Herkese rica ediyorum gelin elimizi barış için uzatalım. Asker ve polis anneleri gelin birlik barış için birlik olalım savaşa karşı duralım"
"Gencecik bedenler öleceğine biz ölelim daha iyidir"
Diyarbakır Şehit Aileleri ile İnsan Hakları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Yurt-Sav) Şube Başkanı Ahmet Büyükburç'un annesi Hacı Arabî Peçenek ise (85) yaşı gibi yüreğinin de yaşlandığını belirterek, "Benim yüreğim bu acıları artık kaldırmıyor" dedi.
Türkçe bilmeyen ve sürekli barış ve kardeşlik için Kürtçe dualar eden Hacı Arabi Peçenek, "Ben Allah'ın huzuruna bu hesap ile çıkmak istemiyorum. İnşallah kimse Allah'ın huzuruna bu verilemeyecek kadar büyük olan bu hesap ile çıkmaz" diyerek savaş kararının yanlışlığından söz etti. Peçenek şöyle dedi;
"Allahım bu ateşe bir su döksün ve bu yangını söndürsün inşallah. Bu savaş artık son bulsun. Bu kadar yıl boyunca yüreklerimiz yanıyor ve artık buna gücümüz yok. Bütün annelerin yürekleri yangın yerine döndü. Hiç kimse bir insanın ölümünden razı olamaz. Annelerin yüreklerini yakmayın artık. Yazıktır günahtır. Gencecik bedenler öleceğine biz ölelim daha iyidir. Biz genç bedenlerin ölmemesi için ne gerekiyorsa hazırız. Asker, polis ve gerilla annesi için acı aynı acıdır bir annenin yüreğindeki acı farklı değildir. Bu savaşı durdurup barışı sağlayanlardan Allah ve resulü Hz. Muhammed razı olsun inşallah"
"Bir yerde cenazeler varsa, defnedilmeden orada namaz kılınmaz"
"Ben her anne gibi iyilik, güzellik istiyorum, barış istiyorum. Yeter artık elimizi her barışa uzattığımızda birileri kırdı. Erdoğan İŞİD'i getirdi Kürtlerin başına bela etti, ancak şimdi o da İŞİD'i durduramıyor" diyen Diyarbakır Barış Anneleri İnisiyatifinden bir gerilla annesi Hanife Akpolat (57) da, Erdoğan seçim yenilgisinin acısını Kürtlerden çıkardığını dile getirdi. Akpolat, "Bugün 10 günden fazladır cenazelerimiz yerdedir. Deniliyor ki bir yerde cenaze varsa o cenazeler defnedilmeden orada öğle olsa ikindi olsa namaz kılınmaz. Bu kadar zamandır o cenazeler yerde onların annelerinin yüreklerini düşünebiliyor musunuz? Herkesin bu zulmü görmesi gerekiyor.
"Gelin Erdoğan'ın karşısına çıkalım"
Herkese çağrımızdır özellikle asker ve polis annelerine; gelin birlik olalım tek ses çıkaralım ve gerekirse meclise kadar gidelim, Başbakan'ın Bakanların, vekillerin, Erdoğan'ın karşısına tek vücut çıkalım ve savaş istemediğimizi bu zulmü kabul etmediğimizi, kimsenin ölmesine razı olmadığımızı ve barışı istediğimizi yüzüne söyleyelim. İki tarafta çatışmayı durdursun ve kimse kimseye ateş etmesin. Biz barışı istiyoruz, ne olursa olsun Erdoğan istiyor diye biz savaş istemiyoruz. Biz bu kadar bedel ödedik yine de barış diyoruz onların hangi birinin evladı öldü hangi birinin yüreği yandı ateş en çok düştüğü yeri yakar ve acısı olmayan bunu bilemez. Biz sadece bizim çocuğumuz öldü diye ağlamıyoruz. Biz asker ve polis ölümlerine de ağlıyoruz. Ölüm ölümdür, acı aynı acıdır, dil, ırk, mezhep nasıl olursa olsun o yürek acısı, akan gözyaşı aynıdır. Herkese, asker ve polis öldüğünde de yine ağlıyoruz. Savaşı isteyen kendi çocuklarını göndersin, fakir fukaranın çocuklarını ölmeye gönderemezsiniz. Biz el ele verelim ve bu savaşa karşı duralım. Erdoğan'ın karşısına çıkalım ve bu savaşı istemiyoruz. Annelerin yüreklerini yakmaya hakkınız yok. Yeter artık inadına barış barış barış diyoruz. Bir ormana ateş düştüğünde kurunun yanında yaşta yanar. Bu savaş AKP'nin ağzından çıkıyor ve bu savaşı başlatan onlardır isterlerse durdurabilirler. Böyle giderse Erdoğan da Evren gibi hesap verecek. Bu savaşı başlatan ve insanların ölmesine aldırış etmeyen herkes hesap verecek"
"Bir annenin ciğeri çok hassastır. İçine bütün dünyayı koyabilir"
Diyarbakır Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Rıdvan Işık'ın annesi Nezahat Işık da (61) savaş istemediklerini net bir dille ifade etti.
"Biz savaş istemiyoruz, barış istiyoruz her gün ağlamaya devam ediyorum. Yirmi küsur yıldır ben ağlıyorum ve ben annelerin ciğerinden anlıyorum" diyen anne Nezahat Işık, gerilla annesinin ciğerinin de kendisindi gibi olduğunu, bütün annelerin ciğerinin aynı olduğunu anlatarak şöyle dedi:
"Bir annenin ciğeri çok hassastır. İçine bütün dünyayı koyabilir. Bir bakan ve milletvekilinin çocuğu askerde değildir, fakir garibanın çocukları askere gidiyor. Hükümet bu yangına son vermelidir. Anneler nasıl derse biz o şekilde hareket etmeye hazırız. Erdoğan, hükümet nasıl istiyorsa biz böyle yapalım ama bu savaş dursun, ölen asker, polis ve gerillaya yazıktır. Hepsi bizim çocuklarımızdır ve biz çocuklarımızın ölmesine göz yumamayız. Nasıl çözüm olursa öyle yapalım biz elimizi taşın altına koymaya razıyız. Çözüm süreci ne kadar güzeldi, yüreğimizin yangını tam olarak sönmese de kimse ölmediği için artık gülebiliyordum. Bizim ciğerlerimiz yandı, başka ciğerler yanmasın, bir annenin ciğer yangınından ancak bir anne haberdar olabilir. Ayrıca bu çocuklar öyle kendi kendine yetişip büyümüyor. Sanki bu çocukları çöplükten mi topluyoruz, ne zorluk zahmet ve fakirlikle büyüyorlar biliyor musunuz? Savaş isteyenlerin yüreği yanmıyor neden çünkü onların çocukları ölmüyor. Her asker öldüğünde benim yüreğin yerinden çıkıyor. Yazık hepsi genç bahar çiçeği gibi, kimi evli, kimi nişanlı, kimi çocuk bekliyor. Hepsi arkasında gözü yaşlı, yüreği paramparça anneler, yaralı babalar gözü yaşlı eşler ve yetim çocuklar bıraktılar. Savaş istemiyoruz, Suriye olmak istemiyoruz, biz Müslüman çocuklarıyız din kardeşiyiz hepsi yavrularımız artık yeter. Buna bir çare bulsunlar, bu ciğer yangınları yeterdir artık"
KAYNAK: ÖZGÜR HABER GAZETESİ