Haberler
İsrail ve Hizbullah ateşkese çok yakın: 36 saat içinde ilan edecekler

Savaşın bitmesine saatler kaldı! Ateşkes artık çok yakın

Aliağa'daki Tüpraş Rafinerisi'nde patlama

Aliağa'daki Tüpraş Rafinerisi'nde korkutan patlama

Naci Görür Malatya'daki son depremi işaret ederek uyardı: Endişe verici

Malatya'daki depremden sonra korkutan açıklama: Sonuncusu 2 bin 500 yıl önceydi

20 ilde daha okullar tatil edildi

20 ilde daha okullar tatil edildi

PKK mağaralarına gitmeye hazırım

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Ünlü Sanatçı Ayşen Gruda: PKK mağaralarına gitmeye hazırım, beni dinlerler

Tiyatro ve sinema sanatçısı Ayşen Gruda, "Bu devlet bana bir görev verirse ben korkmadan ama hiç korkmadan mağaralara gidip o insanları ikna ederim. Masal anlatsam bile beni dinlerler" dedi.

Taraf gazetesinden Serkan Ayazoğlu ve Ümit Aslanbay "Türkiye barışını arıyor" başlığı altında birçok ismin PKK sorununa ilişkin görüşlerini aldı. Yazı dizisinin ilk bölümünde Hidayet Şefkatli Tuksal, Oral Çalışlar, Ayşen Gruda ve Adalet Ağaoğlu yer aldı.

AYŞEN GRUDA: MAĞARALARA GİTMEYE HAZIRIM

Rol aldığı bir reklam filminden sonra Yeşilçam'da Domates Güzeli olarak ünlenen duayen tiyatro ve sinema sanatçısı Ayşen Gruda, söyleşide "Mağaralara gitmeye hazırım, beni dinlerler" dedi. Gruda kendisine sorulan soruları şöyle yanıtladı:

Size göre barışın dili nasıl olmalıdır kullanılan dili nasıl buluyorsunuz?

Benim nüfus kâğıdımda Türk olduğum yazar ama aklı başında bir insan için bunların hiçbir önemi yoktur. Bakın bir belgeselde izledim. Para veriyorsunuz sizin bütün kökeninizi çıkarıyorlar. Ben de bir Kızılderili olabilirim. Dünya birbirinin içinde. Neyin ispatı ve kavgası içindeyiz. O Kürt çocukları da anne, baba kuzusu. Küçük hesaplar yüzünden iki tarafta ölüyor. Dövüşe dövüşe değil masa başında konuşa konuşa halletmemiz gerekiyor. İnanıyorum aklı başında siyasiler, insanlar bunları görüyorlar. Hepimizin çocukları var. Bu savaş çok gereksiz.

Sanatçı olarak katkıda bulunabileceğinizi düşünüyor musunuz?

Ben Siirt'e turneye gittim. Orada askerler gördüm. Kara gözlü bir asker vardı. Boyu küçücüktü. O askeri hayatım boyunca unutmayacağım. Beni gördüler bana el salladılar. Eğer ki bu konuda katkım olacak ise mağaralara kadar gitmeye razıyım. PKK mağaralarına giderim. Çünkü onlar bana bir şey yapmazlar. Onlar da benim filmlerimle büyüdüler. Ben de endişeliyim ki o filmlerin neresinde yanlış yaptığımı düşünüyorum. Bana bir şey yapmazlar. Bu devlet bana bir görev verirse ben korkmadan ama hiç korkmadan mağaralara gidip o insanları ikna ederim. Masal anlatsam bile beni dinlerler.

"BARIŞIN DİLİ FARKLI OLMALI"

Hidayet Şefkatli Tuksal, kendisine sorulan sorulardan birinde Barış'ın Dili konusundaki görüşlerini şöyle açıkladı:

"Barışın dili en azından barıştan önceki dilden farklı olmalıdır. Barıştan önceki dil karşı tarafa yönelik bir karalama, suçlama, karartma dilidir. Kendini yüzde yüz haklı ve üstün, adaletli ve erdemli gösterme üzerine kurulmuş bir dildir; çünkü taktiksel olarak üretilir. Barış dönemi dili de taktiksel olarak üretilebilir ki, şu anda bunun bir örneğini görüyoruz. Hükümetin kullandığı dil, geçmişteki "üstünlük ve haklılık" pozisyonunu sürdüren, milliyetçi reflekslere hitap eden bir dil. Bu aslında eşitlikçi ve sürdürülebilir bir barış için uygun bir dil değil, ancak anlaşıldığı kadarıyla bir süre bu dil bir taktik olarak devam edecek. Ayrıca sürecin tek aktörü başbakan değil, hükümet kanadından başka isimlerin kullandığı dile de bakmak lazım. Mesela Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in "kardeşlik edebiyatı yetmez, kardeşlik hukuku da lazım" sözü, pek çok Kürt siyasetçisinin hislerine tercüman olan bir söz. Ben bir sonraki aşamanın bu söz etrafında oluşan bir dille yönlendirileceğine inanıyorum."

"UMUT VERİCİ GELİŞMELER YAŞANIYOR"

Cumhuriyet tarihinde çok ağır Kürt katliamları yaşandı. Daha önce Ermeniler(1915) Tehcir politikasıyla, Rumlar zorunlu göç(1923) yoluyla "halledilmişlerdi"... Devamını Kürtler yaşadılar" diyen Oral Çalışlar'a göre ise; Sorun asıl olarak bir sosyal sorun iken, ret, inkar ve imha siyasetleri nedeniyle siyasallaştı. Bu siyasallaşma, çok sayıda "isyan" ya da katliamı beraberinde getirdi.

Çalışlar'ın yazı dizisine açıkladığı görüşlerin bir kısmı şöyle: "...Bu olumsuz gelişmelere rağmen, toplum çözüm umudunu yitirmedi. Geçtiğimiz aylarda yeniden bir hareketlenme oldu. Başbakan, İmralı ile görüşüldüğünü duyurdu. Ardından Ahmet Türk ve Ayla Akat Öcalan'ı İmralı'da ziyaret ettiler.

PKK'nın dağdan inmesine yönelik işaretler artıyor. Hükümet, Kürtlerin demokratik taleplerine ilişkin yeni adımlar attı. Anadilde savunma hakkı yasalaştı. 4. Yargı Paketi adı verilen pakette şiddetle doğrudan ilişkisi olmayanların serbest bırakılacağı belirtildi. Yani yeni ve umut verici gelişmeler yaşıyoruz"

"KÜRT SORUNU MİLLİYETÇİLERİN RIZASINA KALMIŞ GÖRÜNÜYOR"

Ünlü Yazar Adalet Ağaoğlu, "Çözüm önerisine nihayet destek var" diyerek bir siyaset bilimcisi olduğunu hatırlatarak, barış sürecini Ulusalcılara hazmettirebilmenin önemine vurgu yapıyor.

"Devam etmekte olan Kürt sorununda müzakereler silahlı çarpışmalar dışında görüşme/konuşma yolundan gidilerek daha iyi çözülebileceği yaklaşımıyla başladı" diyen Ağaoğlu'nun konuyla ilili görüşlerinin bir kısmı şu şekilde: "Son otuz yıldır karşılıklı ölüm kıyımlarının haddi hesabı yok. Apaçık silah işe yaramadı. Nihayet epeyce sallanarak da olsa, iktidar partisinden gelen barış yolunda çözüm önerisi belki de ilk defa ana muhalefet partisi CHP tarafından desteklenmiş göründü. Ancak PKK'nın silah bırakması şartı özellikle başta BDP olmak üzere bir takım tartışmalara yol açtı. Çünkü neticede silah bırakma işi karşılıklı. Muhalefet partisinin içindeki milliyetçileri (öz Türkçe'den ulusalcıları diyelim) hazmettirmek pek kolay değil. Biraz homurtulardan ibaretmiş gibi görünse de mahkemelerde anadilde savunma hakkı düzenlemesi konuşulurken toplumumuzun ana damarına kadar kazınmış bulunan milliyetçilik ruhu şahlandı. Öyle ki CHP, kendi üstünü hiç örtmemiş ve kafatası ölçme çareleri bulunan MHP ulusçuluğu ile yan yana geliverdi. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, eskiden gelen bir alışkanlıkla ne kadar halı altına süpürmeye çalışsa da, milliyetçilik "derdi" dermanını, TBMM görüşmelerinde "Türk ulusu Kürt milletiyle eşitlenemez" darbesini indirmekte buldu. Ben bunu ırkçılık, faşistlik ve bunun gibi kirli, kaypak ve milliyetçiliği temize çıkartmaktan başka bir işe yaramayacak ölçütlerle ölçenlerden değilim. Sadece partide çoğunluğu bulunan "kadim" milliyetçilerin yanı sıra vesayetin kucağına oturmaktan hiç haz etmemeye başlayan yenilikçilerin toplumda "Kürt sorunu" Türkiye Cumhuriyeti devletimizin milliyetçilerinin rızasına kalmış gibi görünüyor"

Ünlü isimlerin görüşlerinin tamamanını okuyabileceğinizyazı dizisi yarın Ahmet Ümit, Lale Mansur ve Akın Özcer ile devam edecek.

Kaynak: Haberler.Com / Güncel
title