Paris'in Kalbi Yanarken Benim de Yüreğim Yandı
BEN Notre Dame Katedrali'ni görmeden, 'Notre Dame'ın Kamburu' ile tanıştım. 1960'lı yılların başlarındaydı.
BEN Notre Dame Katedrali'ni görmeden, 'Notre Dame'ın Kamburu' ile tanıştım. 1960'lı yılların başlarındaydı. Beyşehir Lisesi'nde ortaokul 2. sınıfa giderken kütüphanede ünlü Fransız yazarı Victor Hugo'nun bu dev eserini gördüm. Elime aldıktan sonra bırakamadım. Eskiden Notre Dame Katedrali'nin ön avlusuna bebekler bırakılırmış.
İşte bir sabah başrahip Frollo avluya bırakılmış sakat bir bebek bulur.
Ona 'Quasimodo' adını verir ve himayesine alır. Büyütür. Quasimodo'ya zangoçluk (çancı) işini verir. Quasimodo çanlarla yaşayıp, çanlarla kalkar. Ancak bir gün Roman kızı Esmeralda'ya rastlar. İlk görüşte deli gibi aşık olur. Ama başrahip Frollo da Esmeralda'ya ilgi duymaktadır. Esmeralda ise yüzbaşı Phoebus'e aşıktır. Gözü Phoebus'tan başka kimseyi görmemektedir. Başrahip Frollo, yüzbaşı Phoebus ile Esmeralda'nın buluştuğunu görünce çılgına döner.
Hançerini çekip Phoebus'u öldürmeye teşebbüs eder. Başrahip olay yerinden uzaklaşınca suç Esmeralda'ya yüklenir. Kendisinin değil başrahibin yaptığını söylese de kimseyi inandıramaz.
İnfaz edilmesine karar verilir. İnfaz günü Quosimodo, Esmeralda'yı kaçırıp Notre Dame Katedrali'ne getirir. Tanrı'ya sığınanlar cezalandırılmayacağı için askerler infazı gerçekleştiremez. Esmeralda daha sonra Roland Kulesi'nde ölümü bekleyen hemşire Gudule'e teslim edilir. Hemşire Gudule, Esmralda'nın kendisinden 15 yıl önce çalınan kızı olduğunu öğrenir. Askerler gelir Esmeralda'yı almak için. Hemşire Gudule kızını vermek istemediği için yaşanan itişip-kakışma sırasında düşerek başını sert bir şekilde yere vurur ve yaşamını yitirir. Askerler Esmeralda'yı alıp asarlar. Quasimodo asıl suçlunun başrahip Frollo olduğunu düşünmektedir. Frollo'yu itip ölümüne yol açar. Sonra da ortalıktan kaybolur. Ama kısa bir süre sonra cesedi Esmeralda'nın cesedine sarılmış bir şekilde bulunur.
*
İşte dünya edebiyatının başyapıtlarından olan 'Notre Dame'ın Kamburu' beni çok etkilemişti. Duygulandırmıştı. Victor Hugo'nun 1831 yılında yazdığı bu dev eseri sayesinde Notre Dame Katedrali yeniden gündeme oturmuş ve daha sonraki yıllarda 20 yıla yakın bir süre restorasyon çalışmaları yapılmıştı.
*
Ben, Notre Dame Katedrali'ni ilk kez 1969 yılı ekim ayı sonunda Tıp öğrenimi yapmak için Fransa'nın yolunu tuttuğumda gördüm.
Ankara'dan havalanan Türk Hava Yolları uçağı Roma'dan yolcu aldıktan sonra Paris'e ulaştı. Öğrenim yapacağım Strasbourg kentine geçmeden önce birkaç gün Paris'te çalışan bir tanıdığımızın yanında kaldım. İşte o günlerde ismini hep duyduğum Notre Dame Katedrali'ni ziyaret ettim.
1163-1345 yılları arasında inşa edilen bu dev eserin o dönemki koşullarda nasıl yapıldığını hep düşünüp durdum. Tabii Eyfel Kulesi'ni de, Louvre Müzesi'ni de ziyaret ettim Paris'te.
Ünlü Champes-Elysee (Şanzelize) caddesini de. İşte pazartesi akşamı ekran başında Notre Dame'ın yandığını görünce benim de yüreğim yandı.
Gece boyunca ekran başındaydım. Gözüme uyku girmedi. Paris'in, Avrupa'nın, dünyanın sembolü yanıyordu. Yalnız Fransa'nın değil, Avrupa'nın, dünyanın kültürü yanıyordu. Bir dünya kültür mirası yanıyordu. Evet, Paris'in kalbi yanarken benim de yüreğim yandı.