Özgür Özel, İntihar Eden Kaymakamın Veda Mektubunu Okudu - Yeniden
Özgür Özel, intihar eden kaymakamın veda mektubunu okudu (1)CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel TBMM Genel Kurulu'nda, 18 Temmuz'da açığa alınan, 20 Temmuz'da intihar eden Ahmetli Kaymakamı Necmi Akman'ın ağlatan veda mektubunu okudu.
Özgür Özel, intihar eden kaymakamın veda mektubunu okudu (1)
CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel TBMM Genel Kurulu'nda, 18 Temmuz'da açığa alınan, 20 Temmuz'da intihar eden Ahmetli Kaymakamı Necmi Akman'ın ağlatan veda mektubunu okudu.
CHP Grup Başkanvekili Özel'in TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma şöyle:
OHAL KARARNAMELERİ DERHAL MECLİS'E GELMELİ
"15 Temmuz darbe girişimini yaşamış olan ve bu darbe girişimine karşı parlamenter demokrasiyi hep birlikte savunmuş olan Meclisin ağustos ayı boyunca çalışmasına hiçbir itirazımız yok ancak Meclis açık olduğunda yapması gereken en önemli iş, ilk gün ilan edilirken de sakıncalarını dile getirdiğimiz olağanüstü hal uygulaması içinde gündemine aldığı, yayınlanan kanun hükmünde kararnamelerin zaman geçirilmeksizin Meclise gelmesi, burada görüşülmesidir. Açıkça, Anayasa'ya aykırı bir biçimde OHAL Kanunu'ndan yararlanarak, OHAL durumundan yararlanarak çıkarılan kanun hükmünde kararnameler, Anayasa'nın tanımladığı yetkinin dışına çıkmakta, OHAL'in amaçladığı kapsamın dışında düzenlemeler yapmakta ve ilan edilen OHAL süresinin dışına da etki yapacak düzenlemeler yapmaktadır. Bunların içinde doğru olanları var, yanlış olanları var ama yanlış olan, bunu Meclis denetiminden kaçırarak, darbeye, istisnasız tüm grupların direndiğini herkesin ifade ettiği, bundan büyük bir onur ve gurur duyduğumuz bu Meclisin, OHAL ilanıyla işlevsizleştirilmesini, Meclise -en hafif deyimle- bir siyasi nankörlük yapılmasını kabul etmemiz mümkün değil.
Bazı düzenlemeler var, doğrudur ama OHAL kapsamında yapılan kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmesi Anayasa'ya aykırıdır. Biz, hep birlikte burada sabahlara kadar çalışmaya, darbecilerin cezalandırılmasıysa, ne gerekiyorsa yapılmasına, bunların, devletin tüm kurum ve kuruluşlarından ayıklanmalarına destek veriyoruz. Ama, bu mücadelenin hukuk içinde yapılması konusunda Meclisin iradesini ortaya koymak gerekir ama "Meclis bir yerde dursun; Meclis, bizim söylediğimiz birkaç tane göstermelik işle meşgul olsun ama biz, devleti, sıfırdan, yeniden dizayn edelim." anlayışı, doğru bir anlayış değil, sağlıklı bir anlayış değil.
İSTİHBARAT ZAAFİYETİ YOK DİYENLERİ DARBEYİ ENİŞTEDEN ÖĞRENDİ
On dört yıl boyunca zaten bugünkü Cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışmış MİT'in, Cumhurbaşkanlığına bağlanması talep ediliyor. On dört yıl boyunca zaten Cumhurbaşkanına bağlı çalışmış -dönemin Başbakanı sıfatıyla- ve biz, "Suruç'ta istihbarat zafiyeti var." demişiz, ilgili Bakan itiraz etmiş; "10 Ekim saldırısında istihbarat zafiyeti var." demişiz, gözümüzün içine baka baka "Yok." denmiş; 700 evladımız şehit olmuş, bombalı saldırılarda 300 sivil hayatını kaybetmiş, "İstihbarat zafiyeti yok." denmiş ama darbe gecesi darbe, maalesef, enişteden öğrenilmiş. Eğer o bir kişiye bağlı olan MİT doğruları yapıyorduysa ve bundan sonra yapacaktıysa o zaman böyle bir düzenlemeye ne gerek var, nasıl böyle bir şey talep edilebiliyor? Bu yüzden bir kişinin yönettiği akıl ve onun hükmettiği bir Parlamento grubunun ülkeyi darbe sürecine getirdiği, ne kendisini ne bizleri ne Cumhurbaşkanını bu darbe girişimi karşısında koruyamadığı açık. Demek ki ortak akla ihtiyaç var, demek ki Meclis üzerinde vesayet kurmaya değil, karşı karşıya kaldığınız durum karşısında Meclisin çoğulcu yapısının sizi vesayet altına almasına, sizi korumasına, bir tek akla değil, çok aklın bizleri hatadan uzak tutmasına ihtiyaç var.
'Bunu teorik olarak anlatmak mümkün, bunu Anayasa'ya atıflar yaparak, İç Tüzük'e atıflar yaparak geçmişte, tek başınıza, çoğulcu değil çoğunlukçu anlayışla yaptığınız hataları uzun uzun anlatabilirim ama bugün başka bir yöntem tercih edeceğim. Bakın, bir kanun hükmünde kararnameyle adeta haklıyı, haksızı dinlemeden, ayırmadan dünya kadar askeri personel bir gecede ordudan atıldı, dünya kadar devlet memurunun görevine son verildi. Bunların ben belki de yüzde 90-95'inin doğru kararlar olduğuna ve yapılması gereken işler olduğuna da şahsen inanıyorum, ümit ederim de hata payı en azla tutularak bu iş olur ama bir KHK'yla insanların yargılanma, suçsuzluğunu ispat etmeye çalışma, kendilerini savunma haklarına engel olduğunuzda bakın ne oluyor' Manisa milletvekillerimiz salonda, bir Ahmetli Kaymakamımız vardı bizim. Ahmetli Kaymakamından iktidar partisinin Ahmetli teşkilatı ve Belediye Başkanı hiç memnun değildi. Devlet adamı gibi kaymakamlık yapıyordu, teşkilatın emrinde çalışmayı reddediyordu, sürtüşüyorlardı ama hizmetlerine bakınca da ben muhalefet partisi milletvekili olarak kendisiyle gurur duyuyordum. Onu nereden hatırlayacaksınız, biliyor musunuz? Ahmetli'de öğrenciler güneşte, protokol gölgedeyken öğrencileri protokole oturtup protokolü güneşe alan kaymakam. O kaymakama iktidar partisinin ilçe başkanı, yöneticileri de dediklerini yapmadığı için gıcık oluyorlar ve o gün de tepki gösteriyorlardı. O kaymakam yapılan bir ihbarla -her yolu denediler kurtulmak için, olmadı- Fethullahçı yapıldı, görevine son verildi 17 Temmuzda. Kendisi 20 Temmuzda korumasının silahıyla kendisini vurdu.
AÇIĞA ALINAN KAYMAKAMDAN AĞLATAN VEDA MEKTUBU!
Beyler, birazdan gruplara dağıtacağım, bir tane veda mektubu bırakmış. Bu veda mektubunda 15 Temmuz gecesini anlatıyor; Vali Bey'i aradığını, darbeye karşı direnmek gerektiğini söylediğini, valinin "Aferin evladım." dediğini, görevinin başına geçtiğini, vekalet ettiği Salihli ilçesini aradığını, "Tam teçhizat polisleri hazırlayın, darbeciler gelirse çatışacaksınız." talimatını verdiğini, Ahmetli İlçe Emniyet Müdürüyle birlikte personele çelik yelek ve uzun namlulu silah dağıtarak hazıra aldıklarını. Devam ediyor rahmetli anlatmaya, diyor ki: "Gördes Kaymakamını aradım, 'Derhal ilçene dön, emniyeti, direnişi hazır hale getir. Bu darbeye karşı hep beraber direnmeliyiz.' dedim. İzmir'deydi Gördes Kaymakamı." Sonra "Alaşehir Kaymakamını aradım o gece ve dedim ki: 'Ne yapıyorsunuz" Tertibat aldıklarını ve sonuna kadar direneceklerini söyledi. Memnun oldum, 'Aynı durumdayız kardeşim.' dedim." diyor. Buraya bir es vereyim. Alaşehir'de trafik kazası olunca 5 tarım işçisi hayatını kaybetti. Gittim, Alaşehir Kaymakamına "Bu görüşme oldu mu?" dedim, "Abi, aynen öyle oldu." dedi. Buradaki tüm kaymakamlar hayatta, görevde, tek tek arayıp sorabilirsiniz "O gece sizi arayıp bunları dedi mi?" diye. Demirci Kaymakamıyla görüşmesini, Salihli Belediye Başkanının -ki MHP'lidir- MHP'li belediye başkanının "Biz de darbeye direniyoruz, siz de direnin Kaymakamım." dediğini, Gölbaşı'ndaki Kaymakamı eskiden tanıdığını, sabaha karşı Gölbaşı rahatlayınca aradığını, Kaymakam Şahin Aslan'a "Ağabey geçmiş olsun.? dediğini, onun da "Çok şükür Gölbaşı tamam, bizim hakimiyetimizde ancak çok şehit verdik." dediğini, üzülerek bunu takip ettiğini söylüyor Ahmetli Kaymakamı Necmi Akman.
YARGILAMA HAKTIR, YARGISIZ İNFAZ SUÇTUR
Sonra diyor ki: "Ben halkı WhatsApp grubundan sokağa çağırdım; Ahmetli'de, Salihli'de hep birlikte direndik ama 17'sinde birileri bana paralelci demişler diye görevden aldılar." Bunun tamamını okuduğunuzda çok hazin şeyler var. Mesela, kızına diyor ki: "Ben doktor ol istiyordum, sen diş hekimi; yüksek puan aldın, ne istiyorsan onu yap. Kızım, artık baban öldü diye benim istediğimi yapma, sen neyde mutlu olacaksan o mesleği seç." diyor. Anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor, en sonunda eşine diyor ki beyler "Ben, 2002'den önceki eski Türkiye'den çok rahatsızdım, sağ olsun Recep Tayyip Erdoğan geldi, ben onun için çalıştım. Bana bu kara lekeyi çalanlar..." diyor, diyor, diyor, en sonunda şunu söylüyor beyler: "Hemen hemen hiç varlığımız yok, biliyorum, size pek bir şey bırakamadığım için üzgünüm. Sakın Başkomutanımıza, Hükümetimize kırgınlık göstermeyin, olağanüstü zamanlarda böyle şeyler olur, her şey birbirine karışır. Siz, Allah'a emanet olun." diyor, kendisini vuruyor. Bu Kaymakam Samsun'a gitti, Diyanetin fetvası gereği cenaze namazını kılmadılar. Ailesini tabutunu elden ele gezdirdi, gömülecek yere kabul etmediler -gömütlüğe, mezarlığa- köydeki evlerinin bahçesine gömdüler bu adamı. Şunun için anlatıyorum bunu: Bunu hepimiz okuyacağız, hepimiz ibret alacağız. Yargılanma bir haktır, yargısız infaz bir insanlık suçudur. Hepimiz çok kinliyiz, çok sinirliyiz. İnanın, ben bu FETÖ örgütünün yerle bir olmasını hepinizden on kat fazla istiyorum, hem de on yıllardır istiyorum ama bunu yaparken bir tane böyle hata yaparsak ne olacak?
Bir kefalet koyacaksak ortaya, İlhan Cihaner FETÖ'cü savcı tarafından alınırken İlhan Cihaner'in arkasında duran Erzincan Merkez Komutanı, Saldıray Berk'in arkasında durduğu için Ergenekon 2'den -sonra birleşti- yargılanan Merkez Komutanı Murat Yılmaz -biraz önce Sayın Bakana da anlattım- bugün FETÖ'cü olmaktan bir gecede ordudan atıldı, oysa ki altı yıldır Ergenekon yüzünden terfi alamayıp general olamıyordu. Öyle hatalar, öyle yanlışlar yapılıyor ki bu süreçte herkes elini vicdanına koysun. Hepimiz çok hırslıyız, hepimiz çok kızıyoruz ama "hukuk" dediğiniz böyle zamanlarda hepimiz adına bu ülkeyi, bu devleti, bu milleti hatadan uzak tutmak için var. Yargılanma bir haktır, yargısız infaz insanlık suçudur. Siz yargısız infaz yöntemiyle milyonları cezalandırsanız bir tek bu kaymakamı geriye getiremediniz mi yaptığınız işin bir kıymeti olmaz."