Özel Yetenekli Öğrencileri Örgün Eğitime Kavuşturmak İçin Çalışıyoruz"
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ahmet Emre Bilgili, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurdukları araştırma ve uygulama merkezine bağlı bir ortaokul ve lise açtıklarını belirterek, "Zeka ve kabiliyet olarak en üst noktada bulunan öğrencileri örgün...
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ahmet Emre Bilgili, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurdukları araştırma ve uygulama merkezine bağlı bir ortaokul ve lise açtıklarını belirterek, "Zeka ve kabiliyet olarak en üst noktada bulunan öğrencileri örgün eğitime kavuşturmak için çalışma içerisindeyiz. Bu işe devam edecekmişiz ve kontenjanımızı artıracakmışız gibi gözüküyor." dedi.
Çocuk Vakfı ve Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından Şişli Nuri Akın Anadolu Lisesi'nde 8'incisi düzenlenen "Zeka ve Yetenek Eğitimi Buluşmaları"nda konuşan Bilgili, üstün yetenekli çocuklarda tanılama yapıldıktan sonra ebeveynlerde problem yaşama kaygısının arttığını belirtti.
Rehberlik ve özel eğitim çalışlarıyla ilgili en önemli kurumun Bilim ve Sanat Merkezleri (BİLSEM) olduğuna işaret eden Bilgili, Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nde göreve başladıktan sonra BİLSEM'leri iyileştirme kararı aldıklarını anlattı.
BİLSEM'lere öğrenci seçme yaşını düşürmek, nitelik ve nicelik olarak iyileştirmek için çalışmaya başladıklarına dikkati çeken Bilgili, "Özellikle FETÖ'nün milli eğitime çok hakim olduğu dönemde BİLSEM'ler bir çocuk devşirme merkezi olmuş, üniversiteye hazırlık kursu haline gelmişti. Kütüphaneleri üniversite kitaplarıyla doluydu. Ondan sonra BİLSEM'lerde şu anda ilkokul birinci ve üçüncü sınıftan tanılamaya başladık. Böylece daha gerilere gitmiş olduk." diye konuştu.
"BİLSEM'lerin kalitesinin düşmemesini gözetiyoruz"
İlk BİLSEM'in Ankara'da 1995 yılında açıldığı ve 23 yıllık tecrübesi olduğunu aktaran Bilgili, şöyle devam etti:
"Şu an 81 ilimizin tamamında BİLSEM var. Birçok ilimizde de BİLSEM'lerin sayılarını artırmış durumdayız. Büyük ilçelerimize de BİLSEM açıyoruz. Toplamda 126 BİLSEM, 35 bin 204 öğrencimiz var. Öğrencilerimiz okullarına gidiyorlar, ek eğitim almak için de buralara geliyorlar. BİLSEM'in öğrenciler ve veliler açısından en önemli sorunu erişilebilirlik. Bu sorunu çözmeye yönelik yeni BİLSEM'ler açıyoruz. Ama bir şeyin sayısının artırırken, kalitesinin düşmemesi için de dengeyi gözetiyoruz. İstanbul'da 11 tane var, bütün ilçelerinde açmak niyetindeyiz. Eğer Türkiye'de 50 BİLSEM daha açabilirsek erişilebilirliği makul bir düzeye getirmiş olacağız. BİLSEM'lerin müfredatını da eğitimlerini de zenginleştirmeye çalışıyoruz."
Destek odalarının erişilebilirlik sorununu kısmen çözmek için getirilmiş bir çözüm olduğuna işaret eden Bilgili, destek odalarında BİLSEM gibi zengin bir içerik sunamadıklarını söyledi.
BİLSEM'e giden öğrenciler arasında tek ölçüt zeka olmasa da çeşitli farklılıklar olduğunu dile getiren Bilgili, şu bilgileri verdi:
"Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü'müze bağlı İstanbul'da bir araştırma ve uygulama merkezi kurduk. Bu uygulama merkezine bağlı bir ortaokul ve lise açtık. Zeka ve kabiliyet olarak en üst noktada bulunan öğrencileri örgün eğitime kavuşturmak için çalışma içerisindeyiz. Elimizde burada nasıl bir program uygulayacağımıza dair ciddi bir hazırlık yok. Bu Çamlıca'da açtığımız tamamen yatılı olan bu okulda, öğleye kadar ders sonrasında ise proje ve etkinlikler icra ediyoruz. Bu okulun programını yapmak için TÜBİTAK ve iki tecrübeli akademisyen hocamız çalışıyorlar. 5-6 ay içerisinde programımız tamamlanacak. Bu okulun pratik eğitimi de bir tecrübe ortaya çıkarıyor. Bu bir pilot çalışma. Bu işe devam edecekmişiz ve kontenjanımızı artıracakmışız gibi gözüküyor."
"Çocuk hakları anlayışıyla bir eğitim modeli ön görüyoruz"
Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin de 8'incisini düzenledikleri Zeka ve Yetenek Eğitimi Buluşmaları'nda özel yetenekli öğrencilerin, ailelerinin ve öğretmenlerinin sorunlarını ele aldıklarını belirtti.
Örgün eğitim sisteminin özel yetenekli öğrencilerin istediğini karşılamadığına dikkati çeken Şirin, "Bu buluşmalarda 2 ana düşünce ortaya çıktı. Eğitim sistemimiz zeka ve yetenek eğitimi modellemesi yapmış bir sistem değil. Eğitimi tüm bileşenleriyle bir ekosistemde zeka ve yetenek eğitimi olarak yeniden yapılandırmalıyız. Yüzde 100 çocuk hakları anlayışıyla bir eğitim modeli ön görüyoruz." şeklinde konuştu.
Eğitim Reformu Girişimi Direktörü Batuhan Aydagül ise okula giden çocukların her şeyiyle yaşama hazır olacağı beklentisinin yanlış olduğunu, öğrenmenin hayatın içinde gerçekleştiğini anlattı.
Eğitimin popüler kültür ve maddiyata dayalı bir noktaya geldiğinin altını çizen Aydagül, "Çocuğunuz işinin garanti olduğu bir dönem kalmadı. Çocuğun yetenek ve zeka düzeyi ne olursa olsun erken yaşta oynayarak öğrenmeye başlıyorlar. Eğitim bir milli güvenlik meselesi olarak görüldüğü için çocukların bir şeyler öğrenmesinden çok devletin milli güvenlik meselesi olarak görülüyor. Türkiye'nin eğitim sistemi bütün yaşadıkları zorluklara rağmen yürüyorsa, bunu öğretmenlere borçluyuz." değerlendirmesinde bulundu.
Programın açık mikrofon bölümünde ise özel yetenekli öğrenciler, aileleri ve öğretmenleri yaşadıkları sorunları ve istedikleri eğitim sistemini anlattı.