Haberler

Özel Hava Alay Komutanlığı Personeline İlişkin Darbe Girişimi Davası

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin Etimesgut'taki Özel Hava Alay Komutanlığı personeli hakkında açılan davada savunma yapan tutuksuz sanıklardan Üsteğmen Emre Demir, "Komutanım Albay Ümit Tatan'ın derdest edilmesine müdahale edecek gücüm yoktu.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin Etimesgut'taki Özel Hava Alay Komutanlığı personeli hakkında açılan davada savunma yapan tutuksuz sanıklardan Üsteğmen Emre Demir, "Komutanım Albay Ümit Tatan'ın derdest edilmesine müdahale edecek gücüm yoktu. Derdest edenler de benim amirimdi. Şoka girdim. Kimin ne yaptığını anlayamadım. Sonraki süreçte benim gibi düşünenler olduğunu görünce onlardan cesaret aldım ve alayı terk ettim." dedi.

Darbe girişimi sırasında Etimesgut'daki Özel Hava Alay Komutanlığı'nda yaşanan olaylara ilişkin Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen 27 sanıklı davanın üçüncü duruşmasına Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu yerleşkesinde devam edildi.

Duruşmada, davanın tutuksuz sanıklarından, görevine devam eden Üsteğmen Emre Demir, 15 Temmuz gecesi, eski Pilot Binbaşı Dursun Varlı'nın kendisini arayarak, alaya çağırdığını söyledi.

Acil uçuş olduğunun söylendiğini, bu nedenle bölgeye uçuşa gideceklerini zannederek, çamaşır, diş fırçası, macunu gibi hayati malzemelerinin bulunduğu sırt çantasıyla saat 23.03'te alaya geldiğini belirten Demir, Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ın geleceğinin ve karşılanması gerektiğinin söylendiğini aktardı. Demir, Albay Tatan'ın askeri teamüllere göre karşılandığını anlattı.

Albay Tatan'ın derdest edildiğini ilk etapta anlamadığını, yalnızca komutanın "Halit ( Kabil ) ne yapıyorsunuz?" dediğini duyduğunu ifade eden Demir, ardından önceden hazırlanmış helikopterin önünde Tatan'ın yüzüstü yere yatırıldığını gördüğünü kaydetti.

Demir, Tatan'ın yanında Dursun Varlı, Tabur Komutanı Halit Kabil ve pilot binbaşı Mehmet Sağlam'ın bulunduğunu dile getirerek, "Şoka girmiştim. Ellerinde silahla bekleyenler vardı. Bir hareket yaparsam vurulacağımı düşündüm. Komutanlarımın bunları yapması beni çok şaşırttı." dedi.

Bu sırada yaşanan kargaşadan yararlanıp, arka tarafta karanlığa doğru kaçtığını ve gazinoya geldiğini kaydeden Demir, burada diğer tutuksuz yargılanan üsteğmenler ve tutuklu sanık Yücel Fındık'ın bulunduğunu aktardı.

Gördüklerini anlattığını, gazinodaki televizyonda, sıkıyönetim ilanını ve ardından Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı'nın konuşmasını dinlediklerini söyleyen Demir, bundan sonra alayı terk etmek için girişimde bulunduğunu ifade etti.

Dursun Varlı'dan alaydan çıkmak için izin istediğini vurgulayan Demir, "Bir şeyler uydurmak zorundaydım. 'Komutanım, sıkıyönetim ilan edilmiş, babam hayatta değil. Annem ve kardeşlerim yalnız, erzak falan alamazlar. Ben gidebilir miyim' diyerek izin istedim." diye konuştu. Varlı'nın, "Emir komuta zinciri içinde hareket edeceğiz, buradan bir yere gitmek yok." dediğini söyleyen Demir, subaylarla bir süre daha gazinoda kaldıklarını, sivil kıyafetlerini giydiklerini ve nizamiyeden çıkma planları yaptıklarını anlattı.

Emre Demir, beraberindeki üsteğmenlerle nizamiyeye geldiklerini, nöbetçinin "izinsiz çıkamazsınız" dediğini belirterek, arkadan bir kişinin "izin aldık, çıkabilirsiniz dediler" sözleri üzerine, saat gece 02.20 civarı alayı terk ettiklerini kaydetti.

Demir, kışla içinde, Ümit Tatan'ın derdest edilmeden önceki karşılanması dışında hiçbir eylem ve faaliyette bulunmadığını, bu karşılamanın da askeri disipline uygun yapıldığını söyledi.

Tatan'ın derdest edildiğini gördüğü andan itibaren alaydan çıkmanın yollarını aradığını anlatan Demir, "Komutanımın derdest edilmesine müdahale edecek gücüm yoktu. Derdest edenler de benim amirimdi. Şoka girdim. Kimin ne yaptığını anlayamadım. Sonraki süreçte benim gibi düşünenler olduğunu görünce onlardan cesaret aldım ve alayı terk ettim." şeklinde konuştu.

Terör örgütü FETÖ ile hiçbir bağının olmadığını belirten Demir, darbeye karıştığı kesinleşen bazı subaylar tarafından meslek hayatı boyunca zaman zaman işkenceye maruz bırakıldığını, ordudan ayrılması için baskı gördüğünü, tehdit edildiğini, bu kişiler tarafından sicilinin bozulduğunu söyledi.

Emre Demir, kız kardeşinin Melikşah Üniversitesini kazandığını, bu okulun FETÖ'cülerin elinde olduğunu duyduğu için okula göndermediğini de anlattı.

Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılmadığını, halen görevine devam ettiğini belirten Demir, bu davadan da beraatine karar verilmesini istedi.

Fatih Ceylan'ın savunması

Olay tarihinde Helikopter Tabur Komutanlığında Silahçı Astsubay Kıdemli Başçavuş rütbesinde görev yapan Fatih Ceylan da savunmasında, balık avına gitmek için arkadaşıyla sözleştiğini ancak "acil uçuş var" telefonunun gelmesi üzerine alaya gittiğini söyledi.

Acil uçuş denildiği için helikopteri hazır hale getirmek amacıyla hazırlıklara başladıklarını belirten Ceylan, uçuşun ne olduğunun söylenmediğini, kendisinin de yaralı veya bölgeye VIP uçuş yapılacağını düşündüğünü kaydetti.

Ceylan, bölgeye gidileceği düşüncesiyle gerekli tüm malzemeleri helikoptere yüklediğini, bu sırada Dursun Varlı'nın, "bu kadar malzemeye gerek yok, kaldır" demesi üzerine bazılarını aldığını anlattı.

Hazırlıkların ardından Alay Komutanı Tatan'ın helikoptere derdest edilerek bildirildiğini gördüğünü söyleyen Ceylan, "Elim ayağım boşaldı. Ne olduğunu anlamadım. Oradan uzaklaşmaya çalıştım. Biksi silahı helikoptere yüklemedim. El arabasıyla hangara doğru itekledim. Ardından beni de helikoptere çağırdılar. Hayati tehlikem var, silahım yoktu, bu nedenle dediklerini yaptım." dedi.

Ceylan, ardından helikopterin kalktığını, kendisinin alayda kaldığını, kaçmaya çalıştığını ancak çıkış izni olmadığının söylendiğini belirterek, askerlerin yanına gazinoya gittiğini, burada televizyonda Zekai Aksakallı'nın konuşmalarını duyduğunu anlattı.

Fatih Ceylan, bu saatten sonra neler olduğunu anladığını, alaydan çıkamayacağını anlayınca odasına gidip kapıyı kilitlediğini ve karanlıkta sabaha kadar beklediğini aktardı.

FETÖ'nün yurtlarına gitmediğini, bankasına para yatırmadığını, "ByLock" uygulamasını bilmediğini savunan Ceylan, tahliyesini ve beraatini istedi.

"Albay Tatan, 'Sen de mi Ramazan' dedi"

Olay tarihinde Özel Hava Alayında Kıdemli Başçavuş olarak görev yapan Ramazan Gürkaynak ise darbe girişimi akşamı evinde badana yaptığını belirtti. Evindeyken, telefonunun çaldığını, ilk başta bakmadığını, ikinci kez çalınca 9 yaşındaki çocuğunun telefonu getirdiğini anlatan Gürkaynak, telefonda konuştuğu Kıdemli Başçavuş Murat Yeşilyurt'un alarm olduğunu ve acilen birliğe gitmeleri gerektiğini söylediğini kaydetti.

Birliğe gittiğinde, emir üzerine helikopteri hazırlayarak, hangardan çıkardığını aktaran Gürkaynak, uçuş kontrollerini yaparken Albay Ümit Tatan ile bazı sanıkları gördüğünü ifade etti.

Gürkaynak, "Alay Komutanının uçuşa geldiğini sandım. Esas duruşa geçtim. Bana, 'Sen de mi Ramazan?' dedi. O sırada Albay Tatan direnç gösterdi. Korku ve panikle ne yapacağımı şaşırmıştım. Böyle bir olay aklımın ucundan bile geçmezdi. Helikopterin diğer tarafına geçtim. Albay Tatan, helikoptere binmeye direndi. Komutanlardan biri Tatan'a, 'Genelkurmay Birinci Başkanının emri var. Helikoptere binmelisiniz' diyordu." diye konuştu.

Tatan'ın helikoptere bindirilmesinin ardından, kulenin pilotlara kalkış izni vermemesi üzerine Yarbay Halit Kabil'in helikopterden inerek, kuleye telefon etmeye gittiğini bildiren Gürkaynak, bu sırada helikopterde bulunan suyu Albay Tatan'a verdiğini, Tatan'ın ise elini göğsüne götürerek, suyu istemediğini anlattı.

Gürkaynak, "Ne olduğunu, ne yapacağımı bilmiyordum. 'Komutanım, ne olup bittiğinden hiçbir haberim yok' dedim. Bir şey demedi. Kuleden izin alındıktan sonra kalktık. Daha sonra havaalanına indik. Buranın, Akıncı Üssü olduğunu gördüm. Tatan'ı teslim etmelerinin ardından birliğimize döndük." dedi.

Darbeci Tuğgeneral Semih Terzi ve beraberindeki timi taşıyan uçağın geldiğini, bu sırada helikoptere yakıt yüklediklerini aktaran Gürkaynak, sanıklardan Binbaşı Mehmet Sağlam'ın gelerek, uçağın geldiğini söylediğini ve yakıt yüklenmesinin kesilmesini emrettiğini bildirdi.

Terzi ve beraberindeki timden bir grubun, kendisinin bulunduğu helikoptere bindiğini, onları Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Karargahına götürdüklerini ve geri döndüklerini anlatan Gürkaynak, dönüş yolunda çatışmaların olduğunu telsizden duyduğunu ama tam olarak ne olduğunu anlayamadığını ifade etti.

Birliğe ulaştıklarında sanıklardan Binbaşı Dursun Varlı'nın, yaralı olduğu bilgisini verdiğini, helikopterlerinde yeterli yakıt bulunmadığı için kendilerinin gidemediğini, Varlı'nın, "Ben gidiyorum." dediğini kaydeden Gürkaynak, yakıt tankerinin geldiğini, helikoptere yakıt yüklediklerini belirtti.

Gürkaynak, soru üzerine, ilerleyen saatlerde Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın gelerek, "Bundan sonra emir komuta bende" dediğini ve hiçbir helikopterin havalanmadığını bildirdi.

İfadesi sırasında ağlayan Gürkaynak, gözaltına alınıp, tutuklanmasından sonra meslekten çıkarıldığını, ailesinin lojmanı boşalttığını, babasının emekli aylığıyla ailesinin geçimini sağladığını dile getirdi.

Gürkaynak, "Bana kalkışmada görev verilseydi, evin badanasını yapar mıydım? Çocuğum, telefonu getirdiği için suçluluk duyuyor. Serbest bırakılmamı ve görevime iade edilmemi istiyorum." dedi.

Duruşmaya öğle arası verildi.

Kaynak: AA / Güncel
Kayyum kararının ardından harekete geçen CHP, 414 belediye başkanını Ankara'ya çağırdı

Kayyum kararının ardından harekete geçtiler! 414 belediye başkanına çağrı

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi feci şekilde can verdi

Ünlü kebapçı Bedri Usta'nın kardeşi 20. kattan düşerek can verdi

DEM'li eş başkandan Tunceli'de ayaklanma çağrısı: 1938'deki gibi işgal ettiler

DEM'li eş başkandan Tunceli'de ayaklanma çağrısı: 1938'deki gibi işgal ettiler

Görevden uzaklaştırılan başkandan provokatif açıklama

Görevden uzaklaştırılan başkandan provokatif açıklama

title