"Kobani Olaylarında Medyanın Toplum Üzerinde Büyük Etkisi Bulunuyor"
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halil İbrahim Gürcan, son günlerde Kobani, Güneydoğu ve Suriye’de yaşanan olaylarda medyanın bilerek veya bilmeyerek toplum üzerinde büyük etkisinin bulunduğunu belirterek, “Bunu milli menfaatlerimiz açısından, başka menfaatler uğruna kullanan yayın organları da var” dedi.
Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halil İbrahim Gürcan, son günlerde Kobani, Güneydoğu ve Suriye'de yaşanan olaylarda medyanın bilerek veya bilmeyerek toplum üzerinde büyük etkisinin bulunduğunu belirterek, "Bunu milli menfaatlerimiz açısından, başka menfaatler uğruna kullanan yayın organları da var" dedi.
Prof. Dr. Gürcan, medyanın kamuoyu oluşturma etkisinin; yoğun olarak derslerde tartıştıkları, işledikleri ve bununla ilgili de örnek olaylara ilişkin araştırmalar yaptıkları konulardan biri olduğuna dikkat çekti.
"Medyanın ciddi olarak gündem oluşturma gücü var" diyen Gürcan, "Bu 1930'lardan itibaren Amerika'da başlayarak araştırılmış ve bunlarla ilişkili olarak iletişim modelleri çıkartılmış. Medya dediğimiz de; radyo, televizyon, dergiler ve en son olarak da sosyal medya (internet ortamı) da çok büyük etkiye sahip. Bunların içinde özellikle sosyal medyanın, gerek insanları olaylara çekme, olaylara katılım ve yandaş oluşturma bağlamında ciddi etkileri bulunuyor. Hatta bir olay, sosyal medyada kartopu etkisiyle kısa sürede çığ gibi büyüyor. Sabahleyin birisinin attığı bir tweet, akşama milyonlarca kişiye ulaşmış oluyor. Dolayısıyla da kendi içinde dinamiği olan bir kamuoyu etkisi meydana getiriyor" ifadelerini kullandı.
"MEDYANIN TOPLUM ÜZERİNDE BÜYÜK ETKİSİ BULUNUYOR"
Prof. Dr. Gürcan, medyanın toplum üzerinde büyük etkileri bulunduğunu da kaydederek, "Medya, Kobani, ya da Güneydoğu ve Suriye'de yaşanan olaylarda, bilerek veya bilmeyerek toplum üzerinde kuşkusuz büyük etkilerde bulunuyor. Bunu milli menfaatlerimiz açısından kullanan yayın organları da var. Bunu başka menfaatler uğruna kullanan yayın organları da var. Burada nasıl bir ayrım yapılacak? Vatandaş hangi gözden bu olayları takip edecek? Hangisine inanacak? Bu ciddi bir sorun. Çünkü kanallara bakıyorsunuz. Özellikle televizyon kanallarının birbirleri arasında çok farklılıklar oluyor. Hangisine inanılacağı konusunda sıkıntılar var ve olayların veriliş şekilleri de çok önemli. İletişimci açısından baktığımızda, siz bardağı dolu tarafından görmek isterseniz, bardağın dolu tarafını gösterirsiniz. Eğer bardağı boş tarafından görmek isterseniz, boş tarafını gösterirsiniz. Birkaç gün önce Başbakanın bir programı vardı ve salonun ön tarafı doluydu. Bu programda bir kısım televizyon kanalları salonunun dolu olan ön kısmını verdi, bir kısım ise boş kısımları gördü. Yani bu bizim medyada özellikle "eşik bekçiliği" dediğimiz kavram kapsamında editörlerin ve gazete yayın politikalarının belirlediği ilkelerine göre yayını yönlendirme olayı söz konusudur. Burada vatandaş, farklı kanalları, farklı internet ortamlarını takip ederek kendi içinde hangisi doğru buna karar vermek durumundadır" diye konuştu.
"MEDYA BİR OLAYIN ÜZERİNE GİDERSE OLAYI BÜYÜTEBİLİR"
Medyanın bir olayın üzerine gitmesi halinde o olayı büyütebileceğini de anlatan Gürcan, şöyle devam etti:
"Mesela geçen sene hatırlıyoruz pirinç, et olayı vardı. Bunlar medyanın manipülatif etkisiyle bir seviyeye getirildi. Sanki "ülkede et krizi var, hayvan kesilmiyor" denildi. Böyle bir mesaj bombardımanı yapıldı. "Gerçekten ülkede bir et krizi var" noktasına gelindi. Bu belli tröstlerin piyasada hakim olmaya çalışan ekonomik sermayenin yönlendirdiği haber biçimi. Bu, belli zamanlarda tavuk eti ve yumurta üzerinde de oynanır. Yani medya, reklam verenlerin de yönlendirmesiyle istediği şekilde halka haber verebilir ve halkın da yönlendirilmesine katkıda bulunabilir. Halkı yanlış bilgilendirme yönünde ya da istediği yöne doğru bilgilendirme konusunda ciddi manipülatif etkiler oluşturabilir." - ESKİŞEHİR