Osmanlı'nın İkinci Önemli Mekanı Edirne Sarayı Hayat Buluyor
Prof. Dr. Nurhan Atasoy, Edirne Sarayı'nın, Topkapı Sarayı'ndan sonraki en önemli saray olduğunun bir kez daha ortaya çıkacağını belirtti.
Tarihçi Prof. Dr. Nurhan Atasoy, kazıların ardından Osmanlı İmparatorluğu tarafından 19. yüzyıla kadar kullanılan Edirne Sarayı'nın, Topkapı Sarayı'ndan sonraki en önemli saray olduğunun bir kez daha ortaya çıkacağını belirtti.
Osmanlı Devleti'nin 380 yıl idare merkezi ve resmi ikametgahı olarak kullandığı Topkapı Sarayı'nda 56 yıl araştırma yapan tarihçi Prof. Dr. Nurhan Atasoy, Turkish Culturel Foundation'ın İstanbul Şubesi'nde düzenlenen "Edirne Sarayı: Kazılar, Araştırmalar ve Restorasyon Çalışmaları" konferansında konuştu.
Turkish Culturel Foundation Bilimsel Danışmanı da olan Prof. Dr. Nurhan Atasoy, Balkanlar'da ve eski Osmanlı topraklarında çalışma yapmanın kolay bir iş olmadığını söyledi.
Edirne'nin tarihte önemli bir yeri olduğunu anlatan Atasoy, "Edirne, Osmanlı İmparatorluğu'nun ikinci başkenti ama hiçbir zaman ikinci olup kenarda kalmış bir şehir değil. Orada, 19. yüzyıla kadar devamlı Osmanlı padişahları tarafından kullanılagelmiş bir saray var. Hiçbir zaman terk edilmiş bir yer değil" diye konuştu.
Atasoy, kazıların ardından Topkapı Sarayı'ndan sonra en önemli sarayın Edirne Sarayı olduğunun bir kez daha ortaya çıkacağını aktardı.
Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Özer, Edirne'nin 1361'de Osmanlı iradesine girdiğini ve ilk önce Selimiye Camisi'nin yakın çevresinde bir saray inşa edildiğini söyledi.
İlk sarayın bir süre sonra ihtiyaçlara cevap vermemesi üzerine Edirne Sarayı'nın inşa edildiğini aktaran Özer, "İlk saraya dair elimizde çok bir bilgi yok. İlk sarayın Selimiye Camisi Külliyesi'nin inşası esnasında yıkıldığını ve Selimiye arsasına dahil edildiğini biliyoruz" dedi.
Edirne Sarayı'nın inşasına 2. Murat zamanında başlanıldığını ve sarayın Fatih Sultan Mehmed döneminde tamamlandığını anlatan Özer, sarayın, İstanbul'un başkent olmasına rağmen önemini her zaman koruduğunu ifade etti.
Sarayla ilgili çalışmalara 2009 yılında başladıklarını hatırlatan Özer, daha önce yapılan bazı çalışmaların da zaman içerisinde kesintiye uğrayarak yarım kaldığını kaydetti.
Edirne Sarayı'nın tahmini yayılma alanlarını belirlediklerini ve alandaki eserleri tespit ettiklerini anlatan Özer, harita mühendislerinin yardımıyla eserleri ölçeklendirlerini ve ileriki yıllardaki daha kapsamlı çalışmalara altlık oluşturduklarını aktardı.
Sarayın tamamının koruma altına alınamadığını belirten Özer, mülkiyet sorunu da bulunan saraya ait bazı alanlarda hala ekim yapıldığına dikkati çekti.
Mustafa Özer, "Sarayın yarıya yakını koruma altında değil. Sarayın neredeyse Topkapı Sarayı'ndan daha büyük bir sahaya yayıldığını söyleyebiliriz. Edirne Sarayı'nın yaklaşık 3 milyon metrekarelik bir alana yayıldığını düşünüyoruz" diye konuştu.
Özer, sarayda Kanuni ve Fatih diye iki köprünün olduğunu ifade ederek, günümüzde de bu köprülerin taşıtlar tarafından kullanıldığını söyledi.
Kazıların ardından çok sayıda seramik, çini, güllelere ulaştıklarını dile getiren Özer, kazı, restorasyon ve koruma çalışmalarını, TBMM, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Edirne Valiliği İl Özel İdaresi ve Bahçeşehir Üniversitesinin destekleriyle sürdürdüklerini kaydetti.
Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Özer, "Umudumuz, yıllarca kaderine terk edilmiş Edirne Sarayı'nın yakın zamanlarda başlayan çok yönlü çalışmalarının uzun soluklu olmasıdır. Türkiye'nin olduğu kadar dünya içinde önemli olan kültür mirasının koruma altına alınarak gelecek kuşaklara aktarılmasını hedefliyoruz. Edirne Sarayı'nın hem mimari hem de ortaya koymuş olduğu buluntu açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.