Orhan Boran Vefat Etti
Usta radyo ve televizyoncu Orhan Boran 84 yaşında hayatını kaybetti.
Usta radyo ve televizyoncu Orhan Boran 84 yaşında hayatını kaybetti. Bugün vefat eden Orhan Boran, yaklaşık 2,5 yıldır kemik iliği hastalığıyla mücadele ediyordu. Eşi Güler Boran, Orhan Boran'ın ölümü için "Çok çok üzgünüm, konuşamıyorum" dedi.
TÜRKİYE'DE STAND-UP GELENEĞİNİ BAŞLATTI
Radyo ve televizyonculuğun duayeni Orhan Boran 30 Haziran 1928'de İstanbul'da doğdu. Televizyonların olmadığı radyolu günlerde, mükemmel Türkçe'si, kibar esprileri, unutulmaz pürüzsüz sesi, nezaketi ve beyefendiliğiyle tanındı.
Edremit Cumhuriyet İlkokulu'nu bitirdikten sonra 1938 yılında yatılı olarak Galatasaray Lisesi'ne girdi. 1946 yılında Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu ve Türkoloji Fakültesi'ne yazıldı. Bu arada tiyatrolarda çalıştı. Ancak tiyatroculuğa ısınamadı. En çok radyoya ilgi duyuyordu. Harbiye'deki İstanbul Radyoevi'nin açılmasından itibaren 1949 ile 1950 yılları arasında okumakta olduğu Türkoloji Fakültesi'ni 3. sınıftan terk edip, Ekrem Reşit Rey'in asistanı olarak girdiği memuriyet hayatında, temsil yayınları rejisörlüğü yaptı. O güne kadar düşünülmemiş olanı yaptı. Kamyonu Taksim'de durdurup insanları konuşturmak gibi yenilikler getirdiği pek çok programın yayınlanmasını kabul ettirdi.
Orhan Boran, 1950 yılında, Elmadağ'da açılan gece kulübünde, sanatçıların sahne sırasını organize etmek üzere bir ek iş kabul etti. İstanbul Radyosu yönetimi, kendi kadrosunda bulunan bir sanatçının gece kulübünde çalışmasını hoş karşılamadı. Orhan Boran, çok sevdiği radyodan ayrılmak zorunda kaldı.
MENDERES'İN UÇAK KAZASINI İLK O DUYURDU
Yeni işinde, Paris, "Théatre des Mathurins" tiyatrosundan edindiği tecrübelerle, yapmış olduğu anonslara, esprilerle renk katması çok beğenildi ve kısa süreli, esprili sohbetler yapması teklif edildi. Her geçen gün daha da beğenilen bu programlar, Orhan Boran'ın deyimiyle "Ayaküstü Gırgır", bugünün stand-up sanatının Türkiye'de başlamasına vesile oldu. Aynı zamanda bir firma reklamı olan "11 soru bilgi yarışması" programını yaptı.
1956 yılında BBC'nin açtığı sınavı, 220 kişi arasından birincilikle kazanarak Londra'ya gitti. Dünya Gazetesi'nin Londra muhabirliğini üstlendi. BBC Türkçe Servisi'nde pek çok program yaptı, haber okudu.
17 Şubat 1959'da, içinde Adnan Menderes'in de bulunduğu uçağın, Londra'nın 40 kilometre güneyindeki Gatwick Havaalanı civarında, iniş sırasında düştüğünü dünyaya ilk duyuran Orhan Boran oldu. Muhabirlikteki başarısı onu, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinde önemli bir yere getirdi ve 25 yıllık yazarlık hayatının başlangıcına vesile oldu.
Boran, 4 yıl kaldığı İngiltere'den, yakın dostu Şakir Eczacıbaşı'nın kendisini çağırması sonucu Türkiye'ye döndü. Firmaların ve bankaların bilgi yarışması programlarına yeniden başladı. Bu arada "Yuki" fikrini buldu. "Yuki" halk tarafından o kadar tutuldu ki bir program olmaktan çıkıp bir fenomen oldu.
Sahne hayatını 1980 yılına kadar sürdüren Orhan Boran, televizyonlu günlerde de, elinde meşhur kocaman beyaz mendiliyle ekranlardaydı. TRT'de çalışmasının yanı sıra televizyonun da yıldızlarından oldu, reklam filmlerinde oynadı. Şan Tiyatrosu'nda sahnelenen "Müzikal Kahkaha" adını verdiği oyunla şovlarına veda etti. Gazeteciliğe ağırlık verdi ve ülkenin önde gelen gazetelerinde yazarlık, kendi deyimiyle "Kalem işçiliği" yaparak hayatını sürdürdü. 1994'te Show TV'de yayınlanan Şansını Dene yarışmasında yarışmacı olarak görev aldı.
2002 yılında yakalandığı kolon kanseri sebebiyle iki defa ameliyat geçirdi. "Hayatımın son yıllarını saçlarım dökülmüş olarak geçirmek istemiyorum. Öleceksem insan gibi bu halimle öleyim. Şu dünyayı sefil halde terk etmek istemiyorum. Hayranlarım beni hep bu halimle hatırlayacak, saçları dökülmüş olarak değil!" diyerek kemoterapi tedavisini reddetti.
10 Haziran 2005'de, Beşiktaş Kültür Merkezi'nin (BKM), "Orhan Boran Show" adıyla Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu 'nda organize ettiği jübilede, 59 yıl emek verdiği meslek hayatına ve 25 yıl uzak kaldığı sahneye veda etmek üzere son kez sahne aldı.
BORAN'IN YUKİ'Sİ
Orhan Boran; İngiltere'de çalıştığı yıllarda, bir stüdyo çalışması sırasında, teknisyenin bant kaydını zaman kazanmak amacıyla hızlı geçmesi sonucu, konuşma seslerinin hızlı ve ince çıkmış olması, stüdyoda bulunan İngilizleri güldürmüştü. Bu olay onda ilham yaratmış ve "Hiç Türkçe bilmeyenler anlamadan bu kadar gülerse, kim bilir Türkiye'de ne kadar gülerler!" diye düşündürmüştü. İlk defa 1959 Nisan'ında bir pazar sabahı İstanbul Radyosu'nda dinleyicilere "Yuki" adıyla; ismi de tiplemesi kadar şirin, garip bir hayali yaratık tanıttı Orhan Boran.
Türkiye'de 1960'ların unutulmaz radyo kahramanı haline gelen "Yuki", hızla dönen banttaki konuşma sesinden ibaretti. Bu sesi çıkaran mahluk, ne çocuk, ne büyük, ne insandı. Orhan Boran'ın tanıttığı şekliyle; Brezilya ormanlarında yaşayan, nesli tükenmiş bir aileden, tavşan kulaklı, sincap kuyruklu, kazma dişli, zeki bir yaratıktı. Orhan Boran'la sohbet ederler, Yuki 'nin yaşadığı, komik, heyecanlı, gerçek dışı olaylardan, gündelik sorunlardan bahsederler, kimi zaman da ahlaki değerleri gündeme getirirlerdi. Zaman zaman Yuki, şakanın ölçüsünü kaçırır, Orhan Boran'dan güya bir tokat yer, "Viiik!" diye kısa bir çığlık atardı. Çocuk, büyük herkesi 14 yıl boyunca radyo başında tutmayı başarmıştı Yuki
Boran'ın "Kayınbirader" tiplemesi, Yuki 'den farklı olarak, karşılıklı sohbet ettiği bir varlık değildi. Sadece adından, yaptıklarından ve konuşmalarından konu ettiği hayali bir kayınbiraderdi. Bu kayınbirader, zaman zaman çok zeki ve şaşırtıcı, zaman zaman da çok safça davranan bir tiplemeydi. Bazen de sohbetlerine "Şu bizim kayınbirader dün bana dedi ki..." diye başlar; işin içine biraz da kaynanasını katarak, radyo başındaki insanları gülmekten kırar geçirirdi.
(BB) - İstanbul