"Operasyon Bir Fanteziydi"
Hakkari'de 7 askerin şehit olmasına ilişkin davada suçlanan Yüzbaşı savunmasını yaptı.
Çukurca'da el yapımı mayın patlamasıyla 7 askerin şehit olmasına ilişkin davaya bugün de devam edildi.
Patlamaya maruz kalan 8. Bölüğün komutanı Piyade Yüzbaşı Nurettin Altay, "Kimse kendisini bir tugayın verdiği şehitlerden kahraman göstermesin. Kimse bizi olmayacak yerlere göndermedi, kimse böyle bir "fantezi' yapmadı. Bu operasyon bir fanteziydi. Bize her zaman önce "emniyet' sonra "hareket' öğretisi öğretilir. Bir bölük gece orman içinden gönderilmez. Bu operasyonun bir fantezi farazi olduğu çok açıktır" dedi.
KOMUTANLAR SAVUNMALARINI YAPTI
Genelkurmay Askeri Mahkemesi'ndeki davanın bugünkü duruşmasına tutuksuz sanıklar Tuğgeneral Zeki Es, emekli Kurmay Albay Rıza Atilla Erdoğan, Piyade Yüzbaşı Nurettin Altay, Jandarma Uzman Çavuş Fatih Taylan Çeker, Kurmay Binbaşı Hakan Alaçam patlamada şehit olan bazı askerlerin yakınları ile sanık ve müdahil avukatları katıldı. Davanın bugünkü duruşmasında sanıklar savunma yapmaya devam etti.
Mahkeme Başkanı Mehmet Yüzbaşıoğlu, dün sözlü savunmasını yapan Jandarma Uzman Çavuş Fatih Taylan Çeker'in yazılı ifadesini okudu. Çeker'e mayınların tuzaklanmasına ve teröristler tarafından yerleştirilen EYP'lerin (el yapımı mayın) bulunduğu ve gömüldüğü yerlere ilişkin sorular yöneltti.
Yüzbaşıoğlu, Hantepe civarında yol kenarına gömülen 2 adet 120 mm havan topunun nasıl bulunduğunu ve nereye gömüldüğünün sorması üzerine Çeker, şöyle konuştu:
"Biz yol kenarında 120 mm tuzaklanmış havan toplarını bulduk. Kendi çalışma yapacağımız tuzaklama alanına giderken yanımızda götürdük. EYP'leri gömdükten sonra kendi tuzaklamalarımızı yaptık. EYP'leri kimse bulmasın, biz daha sonra yerlerini kolay bulabilelim diye tuzaklama yaptığımız alana 10 metre mesafeye gömdük. Patlama olayı meydana geldikten sonra onları yerlerinden çıkardık ve imha ettik."
"GEREKLİ TEDBİRLER TUGAY KOMUTANLIĞI TARAFINDAN ALINDI"
Çeker'in ardından savunmasını yapan Emekli Kurmay Albay Rıza Atilla Erdoğan, operasyon öncesinde gerekli tedbirlerin tugay komutanlığı tarafından alındığını belirterek, "Tugay komutanıyla operasyonu birlikte yürütüyordum. Benim bildiğimi o, onun bildiğini de ben biliyordum. Ondan farklı bir şey bilmem veya saklamam mümkün değildi. Bir askerin ayağını burktuğu bilgisi geldikten sonra termal kameraların bulunduğu odaya gittim ve askerin (ayağı burkulan) dost birliklere yaklaştığını ve güvenli bölgeye girdiğini gördükten sonra tekrar taktik komutanlığına gittim, bütün operasyonu oradan yönetildi. Sürekli termal kameralar önünde beklemek gibi bir durumum olmadı" dedi.
Erdoğan'dan sonra savunmasını yapan Kurmay Binbaşı Hakan Alaçam ise davanın başından beri aleyhine bir delil bulunmadığını belirterek, ilk bilirkişi raporunda kendisinin suç ortaya konulmadan suçlamaya gidildiğini savundu. 2. Bilirkişi raporunda kendi ifadesinin dikkate alındığını belirten Alaçam, suçlamaları reddederek beraatını istedi.
"NE MAKSATLA ORAYA GÖNDERİLDİĞİMİ BİLMİYORUM"
Davanın dünkü duruşmasında savunmasını yapan Tümgeneral Zeki Es'in "habersizce güzergah değiştirmekle" suçladığı Piyade Yüzbaşı Nurettin Altay, savunmasında verilen emirler doğrultusunda hareket ettiğini belirtti.
8 yıldır bölgede görev yaptığını ve bugüne kadar hiç suçlama ile karşılaşmadığını ifade eden Altay, patlamada ölenlerin kendi askerleri olduğunu kaydetti.
"Kendi kararımla güzergah değiştirdiğim, operasyonu geciktirmek için dere yatağına girdiğim söyleniyor, bunu söyleyenleri kendi vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum" diyen Altay, bir üsteğmenin tabur komutanın verdiği emre itiraz etme hakkının bulunmadığını belirterek, "Bu operasyon tehlikeliydi ne maksatla oraya gönderildiğimi bilmiyorum. Harekat emirlerinde de yataklarını kullanmamız yazıyordu. Bana kalsa dere yatağından değil, Şimil sırtlarından giderdim " dedi.
"DERE YATAKLARINI KULLANMAMIZ İSTENDİ"
Operasyona istemeyerek çıktığı iddialarına da yanıt veren Altay, "Bu operasyon benim son operasyonumdu, istemesem izin alır gitmezdim, operasyon çok riskliydi ve bölgede 8 yıldır bulunduğum için benden tecrübeli yoktu, orada benim askerlerim vardı benimde askerlerimi bırakmak gibi bir niyetim yoktu, izin almadım ve operasyona çıktım" diye konuştu.
Operasyon için harekat planında lafzi olarak belirtilen istikametler ile görev bölgelerine gitmeleri için verilen krokilerdeki istikametlerin farklı olduğunun altını çizen Altay, krokilerde kendilerine verilen güzergahın Şimil sırtlarından 700 metre kuzeyde olduğunu ancak harekat planlarında dere yataklarının kullanılmasının istendiğini kaydetti.
Operasyonda birliklerin krokilerde kullanılan istikametleri kullanmadığını ifade eden Altay, sözlerine şöyle devam etti:
"Krokide güzergah, Şimil sırtlarının yaklaşık 700 metre kuzeyinden geçmektedir. Ama, operasyonda lafzi olarak Şimil sırtları belirtilmiştir. Operasyon sırasında hiçbirimiz krokideki yolu kullanmadık. Başlangıçta, kılavuz noktası olarak belirtilen yere kadar tabur da biz de aynı istikameti kullandık.
Görüş şartları 5-10 metreydi, taburla aramızda 15 dakika fasıla vardı. Kılavuz noktasına geldiğimizde önde bulunan ve güvendiğim Levent Teğmen'e elimdeki sopayla ilerleyeceğimiz Şimil sırtlarını gösterdim. O da bana öndeki taburun bu şekilde değil, patlamanın olduğu dere yatağı doğru gittiğini söyledi.
Bizimde önümüzdeki birliği takip etmemiz istenmişti. Hem kılavuzun sözleri hem dere yatağının Hantepe'den görülecek olması dolayısıyla patlama istikametine girdim. Şüphe duymadım. Zaten harekat emrinde de dere yataklarını kullanmamız emri mevcuttu. Aksi bir istikamete girmemiz halinde Hantepe'den bunun görülerek uyarılacağını düşünmüşümdür."
"BU OPERASYONUN BİR FANTEZİ, FARAZİ OLDUĞU ÇOK AÇIKTIR"
Operasyonun başlangıç noktasını ve birliklerin görev bölgelerine gidiş noktalarını, patlamanın meydana geldiği bölgeden çekilen fotoğraflarla anlatan Altay, Zeki Es'in davanın dünkü duruşmasında yaptığı savunmada söylediği "Kayseri Komando Tugayı 2005 yılında düzenlenmek istenen bir operasyonda 25 şehit vermişti" sözlerine atıfta bulunarak, şöyle konuştu:
"Kimse kendisini bir tugayın verdiği şehitlerden kahraman göstermesin. Kimse bizi olmayacak yerlere göndermedi. Kimse böyle bir "fantezi' yapmadı. Bu operasyon bir fanteziydi. Bize her zaman önce "emniyet' sonra "hareket' öğretisi öğretilir. Bir bölük gece orman içinden gönderilmez. Bu operasyonun bir fantezi, farazi olduğu çok açıktır. Gece orman içinden asker gönderilmez."
Hiçbir zaman görevden korkmadığını ve kaçmadığını belirten Altay, 500 civarında operasyona çıktığını, operasyon sırasında bir timin bile birlikten koparak kaybolabileceğini ifade etti.
"Ne olursa olsun, operasyonu planlarken fanteziden kaçmak gerekir" diyen Altay, bölgenin sıkıntılı olduğunun zaten bilindiğini, operasyon yapılacak alana kendilerine bildirilen şartlarda gidilemeyeceğini söyledi. Bölük komutanlarına askeri gece orman içinden götürmek istemediğini ifade ettiğini ancak kimsenin kendisini dinlemediğini aktaran Altay, patlama meydana geldikten sonra helikopterlerin alana ancak 3,5 saat sonra gelebildiğini belirtti.
"ASKERLERİMİ BIRAKIP ELİMDE TELSİZLE OPERASYON YÖNETMEDİM"
Kendi canını ortaya koyduğunu, risk alarak, yasak olmasına karşın bölüğün başında yürüdüğünü, şehit verilmesine engel olamamanın kendisi için çok ağır olduğunu ifade eden Altay, "Ben orada askerimle aynı şartlardaydım. Ben askerimi orada bırakıp, elimde telsizle operasyon yönetmedim. Bir bölük komutanın birliğin başında yürümesi asker için çok kıymetlidir. O anda elimden gelen buydu ve bende bunu yapabildim" dedi. İndikleri dere yatağında tuzaklama olduğunu bilmediğini sözlerine ekleyen Altay, kendilerine verilen tuzaklı mayın koordinatları ile patlamanın meydana geldiği alan arasında 180 metrelik bir fark bulunduğunu belirtti.
"ZEKİ ES'E EK SAVUNMA İÇİN SÜRE VERİLDİ"
Altay'ın savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Mehmet Yüzbaşıoğlu, Zeki Es'e iddianameyle atılı, "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebep olmak" suçuna ilişkin eylemlerin; sübutu halinde Askeri Ceza Kanunu'nun (ASCK) bir yıldan 10 yıla kadar hapis cezası öngördüğü "büyük zararlar veren itaatsizliğin cezaları" başlığındaki 89. maddesinden veya "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebep olmak" suçu yönünden; ayrıca ASCK'nın "madununa(astına) suç yapmak için emir verenlerin cezası" başlığındaki 109/2. maddesinden ve üç aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngören "itaatsizlikte ısrar edenlerin cezası" başlıklı 87. maddesi ile cezalarda artırım öngören 50. maddesindeki suçlarından ceza verilmesi ihtimaline binaen ek süre verdi. Mahkeme Başkanı Yüzbaşıoğlu, ayrıca diğer sanıklara son sözleri için süre vererek duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.