Ömer: Fikrin Hakikati Hürriyetle Olur
Filistinli Dr. Ömer, "Şartlar iyi olursa neden insan kendi vatanında yaşamak istemesin. Bizim de güzel şehirlerimiz, köylerimiz var. Biz de orada yaşamak isteriz" dedi.
Dr. Ramazan Ömer… 47 yaşındaki Filistinli Şair, Yazar Ramazan Ömer 2013'ten beri Türkiye'de. 'Fikrin hakikati hürriyetle olur' diyerek yaşadığı toprakları, gördüğü baskılar yüzünden terk etmek zorunda kalmış. Şu anda Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde akademisyen olarak çalışıyor. Vatana, insana ve özgürlüğe dair şiirlerle sesini duyurmaya çalışıyor. Dr. Ramazan Ömer'le, Türkiye'de yaşadıklarını, edebiyat ve şiirle olan çalışmalarını, Filistin'i ve vatanına olan özlemini konuştuk.
Ramazan Ömer kimdir? Bize biraz kendinizi tanıtır mısınız?
Ben, Ramazan Ömer. Filistinliyim. Şair, araştırmacı ve yazarım. Filistin'de bir üniversitede çalışıyordum. Ama orada siyasi nedenlerden dolayı üniversiteden kovuldum.
Hangi üniversiteydi?
En Necah Üniversitesi. Filistin'in en büyük üniversitelerinden birisi. Nablus'ta.
Kaç yıldır siz Türkiye'desiniz?
Üç yıldır Türkiye'ye geldim. Ben Filistin'de yazarlar birliği başkanı idim. Filistin'de her şey iki yapıdan oluşuyor. Bir tarafta Hamas diğer tarafta Fetih. Orada iki rejim hakim. Biz, Hamas değiliz ama ötekilerin aklında Hamas'mışız gibi düşünüldü. Bu yüzden bizim yazarlar derneğini yaktılar.
Kim yaktı derneğinizi?
Yahudiler ve Mahmut Abbas. Bin 200 dergi kapatıldı ve onlardan bir tanesi bizimkiydi. Bütün üyeler hapishaneye girdi. Bütün faaliyetler durduruldu. Benim gibi çoğu yazarlar Filistin'den ayrıldılar. Bazıları Avrupa'ya bazıları da Türkiye'ye geldiler.
Siz direkt Türkiye'ye mi geldiniz?
Ben, önce Britanya, Londra'yı düşündüm ve en sonunda Türkiye'ye karar verdim. Birkaç arkadaşımla anlaştık ve 'Türkiye'ye gidebiliriz ve orada bu birlikteliği devam ettirebiliriz' dedik. Ve İstanbul'da Filistinli Şairlerin Evi'ni kurduk. İstanbul'da birkaç sempozyum yaptık, kitaplar yayımladık.
Urfa'ya ne zaman geldiniz?
İki yıl önce. Şu anda Urfa'da yaşıyorum. Ben iki yıl önce bir şey düşünüyordum. Urfa özel bir şehir. Hem Türk, hem Kürt, hem Araplar var. Neden biz bu kültürel zenginlikten faydalanmayalım? Bu yüzden ben farklı bir forum kurmak istiyordum. Türkçe, Kürtçe ve Arapça bir forumu kurmaya başladık. Ve iki yıl sonra bu forum ortaya çıktı. Açılması da çok iyi geldi. Şu anda birkaç eksiğimiz var.
Nedir bu eksiklikler?
Kürt ve Türk toplumuna nasıl ulaşabiliriz? Şu ana kadar Türk veya Kürt şair ve yazarları bulamadık. Henüz bizimle iletişime geçmediler. Bu tecrübe, bu deneyim yeni meydana çıktı. Bu yüzden çok çalışmamız lazım. İnşallah başarılı oluruz. Bunun finansal kaynağını da araştırıyoruz. Problemlerden bir tanesi de bu. Çünkü biz, bu birliğin bağımsız olmasını istiyoruz. Biz, siyasetle uğraşmak istemiyoruz. Bizim istediğimiz ne bir siyasi yapılanmaya, ne de bir iktidara çalışmak değil. Sadece kültürel faaliyetler yapmak istiyoruz. Hani, Kürtlerin Irak'a, Türklerin Erdoğan'a veya Arapların Suriye'ye çalışması gibi bir şey yok. Burası zengin bir bölgedir. Asıl olan hem Kürtler, hem Arapların hem de Türklerin burada yaşamasıdır. Bu üç dil anlaştıklarında bir aile gibi olduklarını görüyoruz. Siyaset bozarken, kültürün ilişkileri düzelttiğini görüyoruz. Kültürün yapıcı bir yönü vardır. Örneğin Nazım Hikmet'in, Necip Fazıl'ın şiirlerini ele almamız onların siyasi yönlerini ele almak değildir. Bir insanın siyasi görüşü, dini, ırkına bakmıyoruz. Bizim baktığımız onun neyi öğrettiğidir. Bizim istediğimiz bir şeyler aktarmasıdır. Kültüre katkı sağlaması, bizim istediğimiz budur. Biz, şunu öğreniyoruz ki, Ortadoğu'daki ve Suriye'deki savaştan dolayı Filistin'den, Suriye'den en iyi düşünürler Türkiye'ye geldiler. Ve onlarla kültür zengin olacak. Türkiye bunun için en müsait yer. Ama şu anda Türkiye'deki insanlar bunun farkına varmamışlar. Maalesef Türkiye'deki insanların bize bakış açıları, 'bunlar fakirdir, bunlar çalışmazlar, bunlar muhacirdir, kültürden anlamazlar' şeklinde. Şu anda Arap dünyasının en önemli beş şairi Türkiye'de yaşıyor. Bu Arapların kültürel zenginliğini, dil zenginliğini Türkiye'de tanıtmak istiyoruz. Bu gelen insanlar sadece tüketici bir toplum değildir. Bunların arasında aynı zamanda zengin fikirli insanlar da vardır. Bizim istediğimiz bu ortamın özgür bir şekilde oluşturulmasıdır.
Edward Said'in tabiriyle 'yersiz, yurtsuz bir şair' olarak görüyor musunuz kendinizi?
Ben nereye basıyorsam orası benim vatanımdır. Ben neredeysem şiirim de orada yaşıyordur. Ramazan Ömer ve arkadaşlarımın her biri 70 kilodan fazla değiliz ama bizim şiirlerimiz kitaplarımız önemlidir. Evimizi terk ettim. Babam vefat etti, gidemedim. Bir ay önce bir program için Lübnan'a gitmem gerekiyordu, Lübnan da beni kabul etmedi. Ben mutfakta bile bıçak tutmayan bir insanım. Benim bütün gayem ve felsefem bir kağıt ve kalemdir. İnsanlar bana soruyorlar, 'sen neden memleketinden geldin.' Ben de özgürlüğün olmadığını söylüyorum. Filistin de dahil bütün Arap ülkelerinde durum aynıdır. Bütün Arap ülkeleri Yahudilerle çalışıp tek bir elden yönetiliyorlar. Biz aydınlara ve yazarlara 'sen şundan mısın, bundan mısın' diye sorulduğunda 'biz hiç kimseden değiliz' diyoruz. Bizim amacımız özgür olduktan sonra kim kime tabiyse, kim hangi siyasi görüşte biz ona karışmıyoruz. Ama şunu da söyleyeyim. Ülkenin birliği ve beraberliği için söz söyleyebilir.
Örneğin sürgüne giden şairlerde, sanatçılarda ve yazarlarda hep bir vatan özlemi vardır. Mesela Şair Rıza Tevfik 'Uçun kuşlar' şiirinde bunu dile getiriyor. Bunun yanında Fars asıllı Amerikalı keman virtüözü Farid Farjad beş albüm yapmış ve bunların hepsine Anroozha (O Günler) ismini vermiş. Siz de vatan özlemi çekiyor musunuz?
Her yıl Filistin'de 'Yılın dönüş şairi' seçiliyor. 2014 yılında ben seçilmiştim. Bu yıl yeni bir şair var.
Bu seçim şairlerin ülkelerine dönmeleri için mi?
Bu seçim o şairlerin ülkelerine dönmeleri ve çalışmalarına başlamaları içindir. Bu tabi temsili olarak seçiliyor.
Ne kadar Filistinli şair var ülkeden ayrılan?
Arap dünyasında şu anda en aydın insanlar Filistin'dedir. Mahmut Derviş, Semih el Kasim gibi şairler de Filistin'dedir. Bunların birçoğu Arap ülkelerinde üniversitelerde şair ve araştırmacı olarak çalışıyorlar. Kimisi tanınıyor, kimi tanınmıyor. Filistin için bir örnek verebilirim. 5 bin nüfuslu bir köy. Orada 50 profesör, 200 doktor bulabilirsiniz. Caddede tuttuğunuz insan doktor veya profesör olabilir. Yani her insan vasıflıdır. Hangi köy derseniz hepsi öyle. Filistin'de öyle programlar yapılıyor ki, İstanbul'dan daha kaliteli. Edebiyat, sanat ve haftalık programlar gibi…Özellik Filistin'de. Mısır, Ürdün, Suriye'de çok az. Filistin'de çatışan gençler de çok kültürlü gençlerdir. Hem Hamas'ta hem de El Fetih'de İsrail'e karşı savaşan gençler çok vasıflı gençlerdir. Filistin'de üniversitedeki öğrencilerin durumu farklı. Öğrencilerin orada karar verebilme, bir şeyleri harekete geçirebilme yetenekleri var. Filistin'de hem Hamas'ın hem de Fetih'in şairleri var.
Şiirlerinizde daha çok neyi işliyorsunuz?
Hem vatanı hem de bireyi ele alan şiirler. 'Ölüm zindanlarından bir hikaye' diye bir kitap yazdım. Orada hürriyetten bahsediyorum. Beni sözlerimden, şiirlerimden ve fikirlerimden dolayı beni tutuklayıp, 10 gün, 15 gün hapse atıp ondan sonra serbest bırakıyorlardı. Filistin'de, Ürdün'de ve İsrailliler tarafından hapse atıldım.
İşkence gördünüz mü?
Ürdün'de işkenceye tabi tutuldum. Fiziksel şiddet en güzelidir. Ama Yahudiler cezaevlerinde bizi daha çok nefsi olarak yoruyorlar. Bizi daha çok iç taraftan vuruyorlar. 'Aileni vuracağız, çocuğunu öldüreceğiz, arkadaşlarını bize söyleyeceksin, bize casusluk yapacaksın' diyorlar. Bize daha çok psikolojik işkence yapıyorlardı.
Filistin'e tekrar dönmeyi düşünüyor musunuz?
Filistin'e gidip cezaevine girmekten korkmuyorum. Benim şu anda orada çalışma iznim yok, yasak. Ailemi ve çocuklarımı ikame etmek beni eziyor. Türkiye'de bize çok az bir maaş veriliyor. Filistin'de daha çok maaş veriyorlar. Ben Suudi'de veya Katar'da olsaydım çok daha fazla kazanırdım. Orada çağırıyorlardı. Çok iyi imkanlar sağladılar. Fakat fikirsel çalışmalarından dolayı engelleneceğimi bildiğim için orada çalışmadım. Ben Türkiye'de çalışma ortamını bulduğum için buradayım. Ama şartlar kötü olursa Filistin'e geri dönerim. Arap ülkelerinden özellikle Suriye'den savaş yüzünden insanların Türkiye'ye gelmeleri zorlandı. Birçoğu özgürlük ve yaşam için denizde boğuldu. Bu insanlar niçin mukaddes olan Mekke ve Medine'ye gitmediler? Şartlar iyi olursa neden insan kendi vatanında yaşamak istemesin. Bizim de güzel şehirlerimiz, köylerimiz var. Biz de orada yaşamak isteriz. Eğer bir gün Türkiyede Arap ülkeleri gibi olursa burada da duramayız.
Türkiye-İsrail ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
Ben şu anda Türkiye'de bulunuyorum. Hükümet veya başka bir yerin taraftarı değilim. Türkiye'nin Ortadoğu'da Amerika'yla veya İsrail'le ilişki yaşaması Filistin'e zarar vermedikçe ben buna bir şey diyemem. Arap ülkeleri ve Türkiye'nin 60 yıldır İsrail'le ve Amerika'yla çalıştıklarını biliyoruz. Biz, hiçbir şekilde 'Türkiye haindir' demiyoruz. Bu devletlerin siyasi olarak yaptıkları şeydir. Bizim şairlerin amacı devletlere karşı gelmek değildir. Devletlerin bir araya gelmesidir. Üç gün önce İstanbul'da olan olay gibi 'bunu kim yaptı' diye bakmayız. Önemli olan bunun müzakere ve diyalog halinde çözülmesidir. Taraf tutmadan buna bakmamız lazım.
İsrail-Filistin arasındaki ihtilafın sona ermesi için çift devletli bir çözümü nasıl buluyorsunuz?
Mümkün değil.
Neden?
Çünkü bu bir işgal. Zaten Filistin Urfa gibi bir yer. 15 milyon Filistinli var. 12 milyonu dışarıda ve Yahudiler bunların geri dönmelerini yasaklıyor. Tamam, istiyorlarsa 12 milyon gelsin. Seçim yapılsın. Yahudi bunu ister mi? Yahudiler 7 milyon. Benim evim Yafa'da. Ve Yafa İstanbul gibi bir şehir. Bunlar Filistin'in en güzel yerlerini almışlar bizden. Şimdi Almanya gelse İstanbul ve Ankara'yı alsa, size de Urfa'yı verelim dese olur mu? Bu aynen iki tane eşin var birisini senden almak gibi bir şeydir. Vatanın bir kısmı verilemez. 100 yıl önce Yahudilerin nüfus sadece 10 bin idi. Şimdi 7 milyon oldular?
Dışarıdan mı geldiler?
Evet. Rusya'da bir Yahudi sıkıldı. Karda yaşamak istemedi. Yahudiler ona vatandaşlık verdiler ve bu Yahudi benim evimi, toprağımı aldı ve beni sürdü. Bu mümkün değil. Bizim en büyük düşmanımız en yakın komşularımızdır. Mısır, Ürdün, Irak, Suriye… Bunlar bir araya gelseler Filistin sorunu bir ayda biter. Yahudiler çok zayıf. Bir genç Tel Aviv'e silahla girdi. Yedi gün İsrailliler evlerinden çıkamadılar. Çok zayıflar. Ama kim destek veriyor. Ürdün, Mısır…
(Kaynak: Gazeteipekyol)