Haberler
İsrail ile Lübnan arasında sağlanan ateşkes antlaşması yürürlüğe girdi

Ateşkes başladı! Biden'dan dikkat çeken Türkiye açıklaması

İsrail ile Lübnan arasında sağlanan ateşkes antlaşmasının detayları belli oldu

Tarihi antlaşmanın detayları belli oldu! Gündem yaratacak "gizli madde" iddiası

Milyonların gözü bu toplantıda! Asgari ücret için öne çıkan rakam 23 bin TL

Milyonların gözü bu toplantıda! İşte asgari ücret için öne çıkan rakam

Merkel anılarını yazdı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a uzun bir bölüm ayırdı

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili kısım dikkat çekti

Ökk Darbe Girişimi Davası

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirme teşebbüsüyle ilgili 68 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Gölbaşı'ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirme teşebbüsüyle ilgili 68 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi.

Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıkların yanı sıra sanık yakınları ve taraf avukatları katıldı.

Sanıklardan eski kurmay albay Ümit Bak, duruşmanın öğleden sonraki bölümünde esasa yönelik savunmasına devam etti.

Genelkurmay Başkanlığından 22.30-23.00 arasında üçüncü emrin geldiğini ve bunun "sıkıyönetim direktifi" olduğunu belirten Bak, "Çok şaşırdım. Birisi bize şaka yapıyor sandım. Gözlerim büyüdü, ürktüm." dedi. Bu emir Genelkurmay Başkanlığından geliyorsa, emrin TSK'nın yönetime el koyması, yani darbe yapıldığı anlamına geldiğini ifade eden Bak, darbenin ülkeye yarardan çok zarar getirdiğini düşündüğünü söyledi.

Bak, altında ıslak imza olan emre biraz göz gezdirdiğini, ardından da masasına koyduğunu iddia ederek, usulüne uygun çekilmiş olmasına, yazılı olmasına rağmen konu ve kapsamının suç teşkil ettiğini bildirdi.

"Kabak gibi suç"

Birinci ve ikinci emrin suç teşkil etmediğini ileri süren Bak, üçüncü gelen mesajla ilgili şöyle konuştu:

"Bu emirlerin konu ve kapsamı bariz, kabak gibi suç teşkil ediyordu. Ayrıca 'yurtta sulh konseyi' diye bir oluşumu da o güne kadar duymamıştım. Emrin yazılı olması dahi beni kurtarmazdı. Ben de bu emirle ilgili bir şey yapmamaya karar verdim ve kenara koydum. O emir, gece boyunca odamdan dışarı çıkmadı. O emri nöbetçi heyetine göstermedim, tebliğ etmedim. Konuştuğum hiç kimseye darbe lafını kullanmadım. Ast birliklere göndermedim. Mehmet Ali Çelik ve odama geç saatte gelecek Murat Aydın'a bilgi maksatlı göstermem dışında emri hiç kimse görmedi."

Kışlada kimseyi derdest etmediklerini, alıkoymadıklarını, kimseyi bağlamadıklarını savunan Bak, o gece orada bulunan personelin de ÖKK'nin kendi personeli olduğunu bildirdi.

Bak, o dönem Özel Kuvvet Okulu Komutanı olan Kurmay Albay rütbesindeki Ömer Faruk Bozdemir'in bir ekiple nizamiye karşısına geldiğini ve içeri girmek istediğini de belirterek, nizamiyeden kendisine bu kişilerin silah kullanabileceğinin bildirildiğini aktardı.

Bunun üzerine onlara ikazda bulunulmasını, komutan emri gereği içeri alınmayacaklarının iletilmesini, ateş açılsa dahi hedef alarak, yaralama veya öldürme maksadıyla ateş edilmemesini emrettiğini ileri süren Bak, bunlara rağmen nizamiye personelinin üzerine ateş açıldığını iddia etti.

Bak, üzerine ateş açılan nizamiye personelinin de kanunlar gereği karşılık vermiş olabileceğini savunarak, İsmail Oğuz'un da bu sırada yaralanmış olabileceğini öne sürdü.

"Nizamiyedeki personel, babası da gelse içeri girmesine müsaade etmezdi." diyen Bak, personelin verilen emri uyguladığını iddia etti.

Terzi'nin gelişi

Darbeci tuğgeneral Semih Terzi'nin o dönem Silopi'de görev yaptığını, Zekai Aksakallı'dan sonra ÖKK komutanlığına getirilmesinin beklendiğini ileri süren Bak, Aksakallı ile telefonda görüştüklerinde Terzi'den bahsetmediğini iddia etti.

"Semih Terzi'nin FETÖ'cü ve darbe girişimi içinde olduğunu kesinlikle bilmiyordum." diyen Bak, Aksakallı'nın Terzi'nin darbeci olduğunu ve bunun için Ankara'ya geldiğine yönelik bir şeyden bahsetmediğini savundu.

Bak, kışlayı Semih Terzi'ye teslim edeceklerine yönelik, birilerinin derdest edilmesi, yere yatırılması gibi bir kanıt da olmadığını öne sürdü.

Semih Terzi ile yaptığı görüşmelerde darbeyle ilişkilendirilebilecek bir husus bulunmadığını da iddia eden Bak, "Semih Terzi durdurulmasaydı eminim kötü şeyler yapabilirdi. Bu konuda itirazım yok." diye konuştu.

Bak, şehit Astsubay Ömer Halisdemir'i de şahsen tanıdığını, mesajlar geldiği sırada onun da neler olduğunu anlamaya çalıştığını ve koridorlarda dolaştığını anlattı. Bak, "Hatta 2-3 kez benim odama kadar geldi. Semih Terzi'yi vurma emrini aldığı bilmiyordum. Kendisini tehdit etme, hapsetme gibi bir davranışımız olmamıştır. Terzi ile gelen ve onu şehit eden personel ile de ne olay öncesi ne olay sonrası bir anlaşma, bir irtibatımız olmamıştır." ifadelerini kullandı.

Terzi geldikten sonra Mihrali Atmaca ve onun ekibince 03.17'de derdest edildiklerini ve oradan ifade için götürülene kadar devre dışı kaldıklarını söyleyen Bak, nizamiye tarafından silah sesleri geldiğinde de müdahale etme şansı olmadığını öne sürdü.

Duruşmaya, yarın Bak'ın savunmasıyla devam edilmek üzere ara verildi.

Kaynak: AA / Güncel
title