ODD'nin yıl sonu otomotiv pazar tahmini 500 bin adet
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bilaloğlu, otomotivde yıl sonu için 500 bin adetlik pazar ön gördüklerini belirterek, "Bu 500 binlik tahmin rakamında yaklaşık 400 bini binek araç, 100 bini ticari araç." dedi.
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bilaloğlu, otomotivde yıl sonu için 500 bin adetlik pazar ön gördüklerini belirterek, "Bu 500 binlik tahmin rakamında yaklaşık 400 bini binek araç, 100 bini ticari araç." dedi.
Bilaloğlu, ODD tarafından düzenlenen ve Genel Koordinatör Hayri Erce'nin de katıldığı online basın toplantısında, 2020 Ocak-Nisan dönemi otomotiv pazar verilerini açıklamasının ardından yaptığı konuşmada, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle eşi benzeri daha önce görülmemiş günler yaşamaya devam edildiğini ve bu salgından sadece sağlık açısından değil, sosyolojik ve ekonomik anlamda da etkilenildiğini dile getirdi.
Virüsün etkilerini öngörebilmek için öncelikle sosyolojik ve ekonomik tahribatın ölçülmesi gerektiğine dikkati çeken Bilaloğlu, "Salgının ve ulusal ve uluslararası alınmış korunma kalkanlarının devam ettiği sürece tahribatı da devam etmekte. Umarım çok uzak olmayan bir süre zarfında, adım adım da olsa değerini artık daha iyi anladığımız hayatımıza döneriz." dedi.
Bilaloğlu, otomotiv sektörünün bu yaşananlardan sonra tedarik zincirlerindeki hassasiyeti ve kırılganlığı azaltmak için harekete geçeceğini düşündüğü belirterek, şunları kaydetti:
"Neticede bu tarz salgınların çıktığı jeopolitik bölgeler belli. Oralardaki mesafelerden dolayı lojistik zorluklar da ortada. Bu tarz bir çöküntüyü bir daha yaşamamak için sektörümüz, özellikle global faaliyette bulunan üreticiler çözümler arayacaktır. İşte tam bu noktada ülkemizin, geçmiş yıllarda hep paylaştığımız ve hepinizin bildiği avantajlar güzel ülkemizi olumlu anlamda ayrıştıracaktır. Dünyada üretim üslerinin yerlerinde değişiklikler olması mümkün. Uzak Doğu'dan üretimini başka ülkelere kaydırmak isteyen şirketler yatırımlarını kaydırırken kendi ülke menfaatlerinin yanı sıra elbette üretim maliyetlerine de önem veriyor olacak. Ayrıca eğitimli insan gücü ve verimlilik konusunu da göz önünde bulunduracaklar. Ülkemiz bu anlamda her zaman olduğu gibi hem insan kaynağı hem de lojistik açısından avantaja sahip."
"ÖTV indirimi gibi, hurda indirimi gibi yapısal değişimlere şu an ihtiyacımız var"
Dünyada otomotivde söz sahibi ülkelerin iç pazarlarının da güçlü olduğunu dile getiren Bilaloğlu, "İç pazarın güçlenmesi ve ülkemiz otomotiv ekosisteminin canlanabilmesi adına tüketim dinamiklerinin hayata geçirilmesi çok daha büyük önem kazanıyor. Bu dinamiklerin harekete geçmesi için ODD olarak, ÖTV indirimi gibi, hurda indirimi gibi yapısal değişimlere şu an ihtiyacımız olduğunu ifade ediyoruz." dedi.
Bilaloğlu, şunları aktardı:
"Otomobilden alınan Özel Tüketim Vergisi'nde (ÖTV) yeni bir reforma ihtiyaç var. ÖTV'nin çevreye duyarlı ve çağa ayak uyduracak biçimde düzenlenmesi gerekiyor. ÖTV'nin yapısı, omurgası, Türkiye Gümrük Birliği'ne girdiğinden bu yana değişmedi. Elbette bu süreçte adaptasyonlar yapıldı ama omurgası hiç değişmedi. Ama bugün aradan neredeyse 30 yıl geçti. O gün, ne elektrikli otomobiller, ne hibrit araçlar ne bugünkü çevre duyarlılığı söz konusu değildi.
İkinci olarak 2019 yılında sona eren hurda teşvikinin daha geniş kapsamlı hayata geçmesi. Türkiye'nin araç parkının yaklaşık yüzde 50'si 10 yaş üstü araçlardan oluşuyor. Bunların çevreye zararı, aktif/pasif güvenliğe zararı, hatta cari açığa zararı düşünüldüğünde, bu konu da yapısal anlamda iyileşmesi gereken bir sistem. Bir diğer konu Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF). İthalat işlemlerinden alınmakta olan yüzde 6 KKDF'nin, dünyada ve ülkemizde yaşanmakta olan pandemi ve bunun yol açtığı nakit sıkışıklığını rahatlatma amacıyla 12 aylık bir süre için kaldırılmasına ihtiyaç var."
Sektörün çok sayıda regülasyona tabi olduğunu ifade eden Bilaloğlu, özellikle gümrük süreçlerini kolaylaştıracak, kamuya yapılan çok sayıda bildirim ve beyan süreçlerini kolaylaştıracak düzenlemelerde esneklik sağlanması da sürecin atlatılmasına yardımcı olacağını vurguladı.
"İş yapış modelleri ve süreçleri büyük değişim kaydediyor"
ODD Başkanı Bilaloğlu, bu sürecin oluşturacağı ekonomik hasarın toparlanmasının öncelikle öz sermaye kayıplarının restorasyonunu gerektirdiği belirterek, "Bu durumda tüm iş süreçleri yeniden gözden geçirilecek, tüketici hassasiyetleri ve beklentileri anlaşılmaya çalışılacak, verimlilik artışı için çabalar ön plana çıkacaktır. Yeni yatırımların ertelenmesi söz konusu olabilir. Sürdürülebilir şirket olma becerisi bu dönemde kritik önemde olacaktır." diye konuştu.
Tüketici hassasiyeti ve beklentilerine de değinen Bilaloğlu, şunları söyledi:
" 'Yeni normal' düzende, konunun uzmanları insanların temel talep ve ihtiyaçlarının çok değişim göstermeyeceğinde hem fikir. Ancak, belirttiğim gibi iş yapış modelleri ve süreçleri büyük değişim kaydediyor, kaydetmeye de devam edecek. Sektörümüze yansımasına bakacak olursak, satıştan servise giderek artan dijital hizmet çeşitliliği, bireysel mobilite isteğiyle birlikte artan araç sahipliği, buna ters oranda azalması beklenen araç paylaşım uygulamaları ve yatırım maliyeti nedeniyle ötelenecek elektrifikasyonun yaygınlaşması diyebiliriz."
"Yıl sonu pazar tahminimiz 500 bin adet seviyesinde"
ODD Başkanı Ali Bilaloğlu, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Şubat toplantısındaki yıl sonu otomotiv pazar tahminini bu ay yaklaşık 100 bin aşağı çekmelerine yönelik bir soruyu cevaplayan Bilaloğlu, yıl sonu için 500 bin adetlik pazar ön gördüklerini belirterek, "Bu 500 binlik tahmin rakamında yaklaşık 400 bini binek araç, 100 bini ticari araç. Her iki segmentte de eşit oranda düştü beklentimiz." dedi.
"Yeni oturma düzeni hafif ticariye olumlu yansıyabilir"
Hafif ticari araç tarafında tüketici alışkanlıklarının değişmesinin olumlu yansıyabileceğine işaret eden Bilaloğlu, "Evet belki bir miktar daha az ticari araç satılma ihtiyacı olacak çünkü turizm sektörü bu sene canlanma ihtimali düşük sektörlerden bir tanesi ve hafif ticari aracı en çok talep eden sektörlerden biri. Ama şöyle bir varsayım var; araçlarda herhalde Kovid-19 sonrası farklı bir oturma düzeni olacak. Yani eskisi kadar sıkışık oturulamayacağından araç sayısı artacaktır. Yani geçmişte 100 kişi 10 araçla taşınıyorken belki ileride 100 kişi ancak 20 araçla taşınabilecek. Bunun için bunun bir etkisi de olacak." diye konuştu.
Pandeminin etkisinin yoğun şekilde hissedildiği nisan ayı satış rakamları açısından Türkiye'nin Avrupa'ya kıyasla daha olumlu ayrışmasını değerlendiren Bilaloğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye otomotiv pazarının son dönemde 2017'de doğal büyüklüğüne ulaştığını söyleyebiliriz. Yani demografiye, gelir seviyesine ve motorizasyon oranlarına bakıyoruz. Böyle baktığınızda aslında Türkiye'nin her yıl 1 milyon civarı araç satabilecek bir formunu görüyorsunuz. Bunu yüzde 10 altı ya da üstü de olabilir ama bu civarda bir pazar beklenir. Pazar 2018 de ve 2019'da daraldı. Biz 2 yıl üst üste daralan pazar sürecinden çıkacakken koronavirüsle etkilendi pazar. Ama burada şunu da unutmamak lazım. 2 yıldır ertelenen bir talep de birikti. ve bu ertelenen talep ve araç ihtiyacı var piyasada. Bu yüzden biz geçen yıla baktığımızda çok fazla daralmıyoruz."
"Avrupa'da iflas oranları inanılmaz yüksek bir seviyeye çıktı"
İkinci olarak bir diğer etkenin de kurumsal satış tarafında olduğunu aktaran Bilaloğlu, şöyle devam etti:
"Orada da son 2 yılındaki dengeleme sürecinde şirketlerin çoğu, yani sağlıklı bilançoya sahip olmayan şirketlerin çoğu zaten sistemin dışında kaldı. Yani 2020 yılına çok sağlıklı, güçlü şirketler girdi. Avrupa'da durum böyle değil. Avrupa'da iflas oranlarına bakarsanız inanılmaz yüksek bir seviyeye çıktı. O yüzden bir sürü şirket şu an bu gerçeklerle karşı karşıya kaldı. Mesela kurumsal satış tarafında biz bir azalma görmüyoruz. Müşterilerimize 'bu yıl daha az araba almak istiyor musunuz?' diye soruyoruz ama hepsi hayır biz satış ve alış hedeflerimize sadık kalacağız diyorlar. Bunun gerekçesi şu an Türkiye'deki şirketlerin çoğusu güçlü ve bilançosu sağlam şirketler. Avrupa'da durum öyle değil. Onlar bizim geçmiş 2 yılda yaşadıklarımızı şu an yaşamaya başladılar."