Nişantaşılı "Çiçek Çocuklar"
Sabah yazarı Taksim Gezi Parkı eylemcilerine halkı sordu.
Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu Taksim Gezi Parkı eylemleriyle ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
Babaoğlu, iktidar ve muhalefetin her seferinde halk sloganları atmasıyla ilgili siyasal itirazların veya sözlerin "halk" kavramının ardına sığınılmadan dile getirilmesi gerektiğini yazdı.
İşte o yazı:
Duvara "Sistemin Allah belasını versin!" yazmış birileri.
Çocukça geliyor ilk bakışta!
Ama durup düşünürseniz ve anlamaya da niyetiniz varsa...
Bu siyasal bedduanın hem isyanın niteliği hem de isyan edilen dünya hakkında bize çok derin şeyler anlattığını anlarsınız.
Biraz ilerde ise sürekli "halk"tan söz eden sloganlar var.
Maç öncesi taraftar kalabalığıyla Nişantaşılı "çiçek çocuklar" karışımı bir manzaranın üzerinde halkın direnişinden, halkın öfkesinden, halkın devriminden dem vuran pankartlar asılı.
Bu manzaraya bakınca insan sormadan edemiyor: Halk nedir? Neyin nesidir? Ne zaman birileri "halk adına" konuştuğunu söylese; "o kadar uzatma canım, kendi adına konuş!" demek isterim. Ya da somut olarak hangi sosyal kesimi kastettiğini sorarım.
Ama kabul ediyorum, bayağı yakışıklı bir havası vardır halk adına konuşmanın veya durup dururken kendini halktan saymanın!
Sözlüklere bakarsanız, "halk" bir genel kabul olarak "yönetilenler"dir.
O yüzden eski monşer medyanın dalga geçtiğimiz "halk kıyılara hücum edince vatandaş denize giremedi" ifadesini çok da yabana atmamalı! Tabii o zaman denize giremediği için şikayet eden imtiyazlılar, bugünün imtiyazlarını kaybetmiş "halkçıları"dır, ayrı konu!
Radikaller, Marksistler, solcular ise "halk" kavramını kabaca "ezilen sosyal sınıf ve kesimler"in toplamı olarak tanımlarlar.
İyi de...
Hani daha geçenlerde şehrin en güzide ve en pahalı semtinden kornalar çalarak geçen şık araba konvoyundakiler neden "Halk geliyor, siz gidiyorsunuz!" diye bağırıyordu?
Bana sorarsanız...
En doğrusu, siyasal itirazların veya sözlerin "halk" kavramının ardına sığınılmadan dile getirilmesidir.
Haklı olmak için "halk" olmak gerekmez!
İlle de bir çoğunluğu arkasına alınca haklı olacağına inanmak, daha baştan demokrasiyi kapı dışarı etmektir.
Fakat bütün bunlardan daha önemlisi şudur ki...
Siyasilerin kastettiği anlamda somut sosyal bir olgu olarak halk yoktur.
Halk, siyasi bir tasavvurdur. Elbette her seferinde bir çoğunluğa tekabül eder.
Bu yüzden de ne siyasetin ne de aktivistlerin ona diktiği dar gömleğe sığar!
Bu söylediklerimin ötesinde bir halk varsa eğer...
Hani folklorun halkı (Volk) veya kamuoyunun öznesi (public) gibi bir şey...
Onu da olur olmaz biçimde iktidarın ve muhalefetin heveslerine bulaştırmamakta yarar var.
Hani Eşrefoğlu demiş ya...
Halk ta'n eylemek nemiz
Cümle küstahlık bizdendir.