Necip Fazıl ve Salih Mirzabeyoğlu İki Güzel İnsandı"
Yazar Mevlüt Koç, "Necip Fazıl ve Salih Mirzabeyoğlu, 'Hak'tan anlık bir parıltı halinde yayılan zarafet ve asaletleriyle, bineğimiz olan bu dünyayı güzelleştiren iki güzel insandı.
Yazar Mevlüt Koç, "Necip Fazıl ve Salih Mirzabeyoğlu, 'Hak'tan anlık bir parıltı halinde yayılan zarafet ve asaletleriyle, bineğimiz olan bu dünyayı güzelleştiren iki güzel insandı." dedi.
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi'nde "Salih Mirzabeyoğlu ve Büyük Doğu-İBDA" başlıklı bir panel gerçekleştirildi.
Salih Mirzabeyoğlu'nun vefatının 1. yılı dolayısıyla Sultanahmet'teki Kızlarağası Mehmed Ağa Medresesi'nde gerçekleştirilen etkinlik, Kur'an-ı Kerim tilaveti ve Mirzabeyoğlu'nun hayatını anlatan film gösterimiyle başladı.
Açılış konuşmasını yapan Aylık Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Yazar Mevlüt Koç kendini anlatılması imkansız olanı anlatmanın çaresizliği içinde ezilmiş hissettiğini söyledi.
Programın düzenlenmesine vesile olan iki büyük insanın da ömrünün Allah'a bağı olan bütüncül bir yapı ortaya koymakla geçtiğini ifade eden Koç, "Necip Fazıl ve Salih Mirzabeyoğlu, 'Hak'tan anlık bir parıltı halinde yayılan zarafet ve asaletleriyle, bineğimiz olan bu dünyayı güzelleştiren iki güzel insandı. Kurtarıcı fikirleriyle bizi bütünleyen ve selamete erdiren birer kurtarıcı, hayat ve sanatlarıyla bizleri hakka ulaştıran bir köprüydüler." diye konuştu.
"Onların ektiği tohumun meyvelerini topluyoruz"
Koç, her çağın zihni temelini oluşturan, tüm entelektüel hareketlerin aradığı ve ulaşmak istediği bir fikir bulunduğunu anımsatarak, şöyle devam etti:
"Necip Fazıl ve Salih Mirzabeyoğlu, artık yüce ruhlar doğuramaz olmuş bir millete Hakk'ın bir armağanıydı. Köklerinden koparılmış bir topluma yeni bir ruh, yeni bir kimlik vermek, yeni bir hafıza inşa edebilmek için bilinenin üstünde ve ötesinde büyük acılar yaşadılar. Ülke olarak bugün onların mazinin toprakları üzerine ektiği tohumun meyvelerini topluyoruz. Başımızda İslam'la barışık bir iktidar varsa bunda en büyük pay bu insanlarındır. Yüz yıldır hep çevrede tutulmuş görgüsüz bir kitle gözüyle bakılmış bir halk, 15 Temmuz'da kendi iktidarını sokakta kurduysa bunda en büyük pay yine bu insanlarındır."
Her iki ismin de insanlığa yol gösteren birer kılavuz olduğunu vurgulayan Koç, "Nasıl ki Necip Fazıl'ın hayatında aradığı, 'neredesin' diye hasretle beklediği bir 'genç adam' varsa, Salih Mirzabeyoğlu'nun hayatında da 'işte aradığım insan' dediği büyük bir sanatkar vardır." değerlendirmesinde bulundu.
"Bizim bir derdimiz var"
Panel için konuşmacıları davet eden moderatör Orhan Karaağaç da "Bugün gerek fikirleriyle gerek yazdıklarıyla gerek sessizliğiyle gerek bağırışlarıyla çığlıklarıyla her şeye meydan okuyan ve her meydan okumanın bedelini de fazlasıyla ödeyen bir kişi olan Salih Mirzabeyoğlu'nu konuşacağız." dedi.
Karaağaç, bugün de bir dertleri olduğunu belirterek, "Salih Mirzabeyoğlu'nu zindana düşüren dert ne yazık ki bugün de değişmedi. Bizim bir derdimiz var." diyerek sözü konuşmacılara bıraktı.
Baran Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Kazım Albayrak ise Mirzabeyoğlu'nun fikir derinliği yanında üslubunda da samimiyet ve içtenlik bulunduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"İbda mimarı Salih Mirzabeyoğlu'nun kanı, canı ve kalemiyle kendini bir davaya bütün zerresiyle verdiğine herkes şahitlik eder. İnkarcılardan ve çifte standartçılardan olmamak için şahitlik ve dürüstlüğümüz gereği bunu ifade edelim. Ancak hak yemek ve hakkı teslim etmemek Müslümana yakışmaz. Mirzabeyoğlu'nun davasına derinden bağlılığının ve aşkının delili, ortaya koyduğu 60 küsur cilt eser ve ödediği bedeldir."
"Aramızdaki fikir ayrılıkları teferruata düşer"
Star Gazetesi yazarı Ardan Zentürk, Eskişehir'de resim hocası olan Cevat Ülger'in isminin Mirzabeyoğlu'nu anlatan belgeselde karşısına çıktığını, duygulandığını ve inanamadığını kaydetti.
Mirzabeyoğlu'nu özellikle 15 Temmuz 2016 sonrasında yakalanan ortak ruhun en önemli temel taşlarından biri olarak gördüğünü aktaran Zentürk, "Eğer ülke dünyanın en büyük güçlerinin saldırısı altındaysa, geleceğiniz, çocuklarınız, torunlarınız yarın bir gün emperyalizmin emrindeki birtakım alçakların yönettiği komplolar ve kumpaslar sonucu insan gibi yaşayamayacaksa, aramızdaki fikir ayrılıkları teferruata düşer. Önemli olan dedelerimizin yaptığı gibi yeniden hep beraber omuz omuza, sırt sırta vermemiz. Fikir, hedef ve yaşam tercihlerimizin bir önemi yok. 15 Temmuz gecesi ben 7 saat 44 dakika o stüdyodan hiç çıkmadım. Bana 'çık' dediler 'çıkmayacağım' dedim. 'Bu iş bitmeden bu stüdyodan çıkmayacağım, yahut ölüp çıkacağım yani cesedimi alacaksınız başka çaresi yok.' Niye? Çünkü o iman geldi." ifadelerini kullandı.
Emperyalizmin insanların birbirine düşmesini istediğini belirten Zentürk, "Eğer antiemperyalist mücadelede ortak cephemizi oluşturamazsak ne bayrağımız kalır ne ezanımız, hiç bir şey kalmaz." dedi.
"Neye düşman olacağımızı öğretmiş adamlarımız var"
Gazeteci yazar İsmail Kılıçarslan da "Gücümüz bu dakika neye yetecekse onu yapmak ancak sağlıklı bir anmaya vesile olabilir diye düşünüyorum." ifadesini kullandı.
Müslüman mazlumların hapse atıldığı 28 Şubat sürecine değinen Kılıçarslan, "Müslüman mazlumlar hapislerde cereme çekiyor, işkencenin bin türlüsüne maruz kalıyordu 28 Şubat'ta ve biz başvurduğumuz her mevkiden şöyle bir cevap alıyorduk: 'Ya ortalık biraz karışık.' Kime gittiysek 'durum biraz karışık' dediler. 'Müslüman mazlumlar var içeride kardeşim bunları serbest bırakın' dediğimiz herkes çok uzun bir süre bize 'Ortalık biraz karışık' dedi. Ama 15 Temmuz gecesi mutfak terliklerimizle falan gidip vatan kurtardık. Kim karşısında durursa dursun bu toprakların hakiki mayası, hakiki hikayesi, direniş hattı İslam'dır. Bizi kim ne kadar ötekileştirmiş olursa olsun, vakti zamanı geldiğinde Necip Fazıl, Seyyid Abdülhakim Arvasi, Sezai Karakoç ve Salih Mirzabeyoğlu'ndan öğrendiğimiz gibi çıkarız, gereğini yaparız. Sonra da hangi kovukta yaşıyorsak o kovuğa geri döneriz. Çünkü dünyanın süslü iktidarı, üç kuruşluk malı ve mülkü Müslümanların ayaklarının altındadır ki biz onlara Müslüman diyelim." değerlendirmesinde bulundu.
Darbe olduğunu öğrenince ayağa kalkan ve 15 Temmuz gecesi memleketi kurtarmaya gidenlerin üzerinde Necip Fazıl'ın da Salih Mirzabeyoğlu'nun da emeği olduğunu vurgulayan Kılıçarslan, "Neye düşman olacağımızı öğretmiş adamlarımız var bizim elhamdülillah." dedi.
Büyük Doğu Fikir Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Kuloğlu ise asıl meselenin 'Büyük Doğu ve İbda' fikriyatının nasıl öğrenileceği ve öğretileceği olduğunu vurgulayarak, Mirzabeyoğlu'na yönelişin duygudan öte somut birikimlere dönüşmesi gerektiğini söyledi.
Salih Mirzabeyoğlu olarak tanınan Salih İzzet Erdiş, 10 Mayıs 1950'de Erzincan'da doğdu. Lise yıllarında Necip Fazıl Kısakürek ile yolları kesişen ve ilk yazılarını Babıali'de Sabah gazetesinde yayınlayan Mirzabeyoğlu, 68 yıllık ömrüne yaklaşık 60 kitap sığdırdı.
16 Mayıs 2018'de hayatını kaybeden Mirzabeyoğlu, 18 Mayıs'ta Fatih Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından, Eyüp Sultan Mezarlığı'nda Necip Fazıl Kısakürek'in yanına defnedilmişti.
İBDA/C davasından hükümlüyken talebi üzerine yeniden yargılanmasına karar verilerek tahliye edilen Salih Mirzabeyoğlu, "her türlü kuşkudan uzak, hukuka uygun kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği"nden beraat etmişti.