Nakkaş Semih İrteş: "Restorasyonla eserleri korumak için 'iyi niyet' yetmez" (2)
"Kalem işi" alanında, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen "Yaşayan İnsan Hazinesi" ödülüne layık görülen mimar ve nakkaş Muammer Semih İrteş, eski eserleri restore ederek koruma konusunda iyi niyetin yetmediğini belirterek, "Eski eserlerde kaybettiğimizi bir daha geriye getirmemiz...
"Kalem işi" alanında, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen "Yaşayan İnsan Hazinesi" ödülüne layık görülen mimar ve nakkaş Muammer Semih İrteş, eski eserleri restore ederek koruma konusunda iyi niyetin yetmediğini belirterek, "Eski eserlerde kaybettiğimizi bir daha geriye getirmemiz söz konusu değil." dedi.
Kırk yılı aşkın süredir kalem işi sanatını icra eden İrteş, yaşamı boyunca yaptığı çalışmalarla gelenekli sanatlar konusunda çok sayıda sanatçının yetişmesini sağladı.
Mimar Sinan'ın eserlerinden Nurbanu Valide Sultan Külliyesi'nde yer alan Gelenekli Sanatlar Merkezi Nakkaşhane'de görev yapan İrteş, sanat hayatını, güncel çalışmalarını ve kalem işinin inceliklerini AA muhabirine anlattı.
İrteş, Osmanlı geleneğinde unvanının "nakkaş" olduğunu belirterek, "Kalem işi bir mimari süsleme tarzıdır. Kendi içinde günümüze kadar gelmiş ve çok farklı teknikleri var. Bu işi yapan kişilere de kalemkar denilir. Osmanlı'dan gelen bir tabirle nakkaş tasarım yapanlara verilen bir unvandır." ifadelerini kullandı.
Türk tezyini (süsleme) sanatları alanında uzmanlaşarak yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda esere imza atan başarılı sanatçı, "Mimarlığın verdiği disiplinle nakış ve tezyin sanatlarında belli bir noktaya geldin. Mimar unvanını da mutlaka kullan, diyorlar. Onun için bunu da kullanıyorum. İstanbul Devlet Mühendis ve Mimarlık Akademisi idi o zamanlar adı. Şimdi Yıldız Teknik Üniversitesi oldu. Oradan mezunum." dedi.
"Bilimsel ve akademik çalışmalara önem veriyorum"
Sanatçı İrteş, Topkapı Sarayı'nda, babası nakkaş Sabri İrteş'in yanında çıraklığa başladığı 1960'lı yıllardan bu yana çalışmalarını sürdürdüğünü kaydederek, şu bilgileri verdi:
"Biz üç erkek kardeşiz. Üçümüz de aynı işle, baba sanatının devamını seçtik. Çalışmalarımız o günden bugüne devam ediyor. Zaman içerisinde Topkapı Sarayı'nın restorasyonları ve ülkenin birçok değişik alanlarında hem restorasyon hem de yeni uygulamalarla kalem işi sanatını devam ettirdik. Tabii bu arada kalem işi yani bir mimari süsleme sanatı olan bu çalışmalar, benim günümüzde en çok önem verdiğim çalışmalarım. Bizim eskimez yapılarımızın restorasyonlarının gelecek kuşaklara da sağlıklı bir şekilde kazandırılması amacıyla yapılan hem bilimsel hem akademik çalışmalara çok önem veriyorum. Bu arada 1973'te bu sanatların en büyük üstadı, merhum Süheyl Ünver'in Cerrahpaşa'daki atölyesinde derslere başladım. Çünkü tezyini sanatlarımızın çok büyük bir yelpaze olduğunu biliyor ve onlarla ilgili daha ince teferruata, daha değişik konulara da girmek istiyordum."
Uzun yıllar birlikte çalıştıktan sonra Ünver'den icazet aldığına işaret eden İrteş, "Biz Süheyl Bey'in çalışmalarının dokümantasyonunu yapıp, arşivleyip, zaman zaman onlarla ilgili kitap ve benzeri çalışmalarla, hocanın bize emanet ettiği muhteşem arşivini, genç nesile göstermek, öğretmek ve eğitmeyi kendimize vazife olarak aldık." ifadelerini kullandı.
Muammer Semih İrteş, tezyini sanat çalışmalarına 1980-2010 arasında Topkapı Sarayı'ndaki nakkaşhanede devam ettiğini söyleyerek, şunları aktardı:
"Bu kursun ilk açılışı Suheyl Ünver Bey ile yapıldı. Hoca 1940'lı yıllarda bu sanatlarla ilgili çalışmalara başlamış ve 1970'li yıllarda tekrar burası bakanlık tarafından açılarak hocanın eğitimleri devam etmiş. 1980 yılında da yine Cahide Keskiner Hocanın başkanlığında bu çalışmalar sürdü. Tabii bu hocalarımın çalışmalarından ve onlardan feyz aldım. Yine önemli bir usta, Azade Akar hanımefendi, Süheyl Bey'in baş yardımcısı ve asistanıydı. Ondan da bu konularda çok feyz aldım. Birçok hocanın dizinin dibinden ayrılmadım. Onların yaptığı çalışmalar ve tecrübeler, beni bu konuda farklı yönlere yönlendirmeleri, benim sanat hayatımda gerçekten önemlidir."
"Mimarlık, bakış açımı geliştirdi"
Sanat tarihçisi ve yazar Prof. Dr. Nurhan Atasoy'un tavsiyesi üzerine mimarlık eğitimine devam ettiğini belirten İrteş, "Çünkü onun söylediği bu yolda, mimarlıktan aldığım disiplin, benim tezyini sanatlardaki tasarımımda çok farklı bir şekilde bakış açımı geliştirdi." değerlendirmesinde bulundu.
İrteş, 1990'lı yıllarda Fatih'te bir nakkaşhane açtıklarını aktararak, "Burada kıymetli arkadaşım Mamure Öz ile birlikteydik. Sema Nakkaşhane'deki çalışmalarımızı yaklaşık 18 sene kadar sürdürdük. Daha sonra da hep beraber bu mekana yani Nurbanu Valide Sultan Tekkesi'nin külliye binasında 'Nakkaş Tezyini Sanatlar Merkezi' ismi altında hem kitabi tezyinatı yani tezhip sanatını, hem de mimari tezyinatı devam ettiriyoruz." dedi.
Kubbenin üzerindeki alemden tabanındaki halıya kadar hepsinin bir üslup birliği içerisinde yapılması gerektiğini vurgulayan sanatçı, bu anlamda üç boyutlu projeler hazırladıklarını dile getirdi.
Usta sanatçı, Konya Mevlana Türbesi, Bursa Ulu Cami ve Topkapı Sarayı'nda Sultan 3. Ahmet'in has odasının arasında bulunduğu pek çok projeyi özenle yürüttüklerini yurt dışında ise Moskova, Maryland, Grozni ile Köln'de tezyinat ve restorasyon çalışmaları yaptıklarını söyledi.
Mimar ve nakkaş İrteş, yapılarda kayıpların yaşanmasının çok üzücü olduğunu, bunun sebepleriyle ilgili mutlaka çalışmalar yapılması gerektiğini aktararak, "Eski eserlerde kaybettiğimizi bir daha geriye getirmemiz söz konusu değil." şeklinde görüşlerini ifade etti.
İyi niyetli alınan kararların uygulanamadığını savunan İrteş, "Mesela Edirne'de Üç Şerefeli Cami'nin tezyinatları 15. yüzyılın ikinci çeyreğinde yapılmış. Erken dönem kalem işi... Sıva altında bulunmuş orijinaller vardı. Tamamen yenilendi. ya niçin yeniliyorsun? Raspa altında bir takım orijinaller varsa, onları o şekilde korumamız lazım. Birtakım koruma yöntemleri var, öyle yapmamız lazım." dedi.
"Gençlerin bu işe gönül verip devam ettirmeleri lazım"
Sanatçı İrteş, gelenekli sanatlara ilgi duyan gençlere tavsiyede bulunarak, şöyle konuştu:
"Bu işe merak salan birçok gencimiz var. Bu konularla ilgili ilk etapta veya sonrasında metayı çok fazla düşünmemeleri gerekiyor. Önemli bir vazife yaptıkları düşüncesini, kalbinde taşımaları lazım. Bu işe gönül verip devam ettirmeleri lazım ama tabii ki sonuç itibariyle her şey yaşam için metaya dayanıyor. Bir işin içine parasal boyut girdiği zaman birçok şey değişiyor."
Kalem işi alanında 2015'te aldığı "Yaşayan İnsan Hazineleri" ödülüne de değinen İrteş, "Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın böyle bir şeyi vermesi, bizi seçmesi tabii ki çok gurur verici ve çok anlamlı. Bu ödülü sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi'nin elinden almıştım. O da ayrı bir mutluluktu." ifadelerini kullandı.
İrteş, verilen ödüllerin teşvik edici olması dolayısıyla devamlılığı sağladığı görüşünü aktardı.
Kendisini çok şanslı gördüğünü sözlerine ekleyen İrteş, "Benim de 2 evladım var, Selim ve Sevgi. Onlar da yine bu sanatların devamlılığını üçüncü kuşak olarak devam ettiriyor. Bundan dolayı da çok mutluyum." değerlendirmesini yaptı.