Muharrem Erbey: Mücadeleye Kaldığımız Yerden Devam Edeceğiz
KCK ana davasından tahliye olan 48 kişi içerisinde yer alan İHD eski Genel Başkan Yardımcısı Av. Muharrem Erbey, bir basın toplantısı düzenledi.
"KCK" operasyonları kapsamında 24 Aralık 2009 tarihinde tutuklanan ve KCK ana davasında yargılaması devam ederken, geçtiğimiz hafta cezaevinden tahliye olan İHD eski Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır eski Şube Başkanı Av. Muharrem Erbey, tahliyesinin ardından ilk basın mensuplarının karşısına geçerek, basın toplantısı düzenledi.
İHD Diyarbakır Şube binasında düzenlenen basın toplantısına Erbey'in yanı sıra İHD Şube Başkanı Raci Bilici, Şube Sekreteri Abdusselam İnceören ve Şube Yöneticisi Emin Ermin katıldı.
BİLİCİ: KAYBEDEN HAK İHLALLERİ YAPANLAR OLDU
Basın toplantısında ilk olarak konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Bilici, mücadele arkadaşlarının aralarına katılmasından mutluluk duyduklarını belirterek, ancak içeride halen birçok siyasi tutsağın olduğunu, onların da bir an önce serbest bırakılmasını istediklerini söyledi.
Hiçbir zaman umutlarını kaybetmediklerini ifade eden Bilici, "Çünkü biz haklıyız insan hakları mücadelesinde. Bizim yaptığımız, devletin yaptığı insan hakları ihlallerini dile getirmekti, bunların üzerine gidip deşifre etmek, kamuoyuyla paylaşmaktı. Muherrem Erbey de bunları yaptı. Bunları yaptığı için devlet rahatsız oldu ve onu tutukladı. Ama biz yine buradayız, yine bir aradayız. Kaybeden hak ihlali yapanlardır, kaybeden hukuku hiçe sayanlardır, kaybeden özgürlüklere saygısı olmayanlardır. Ve bizler sürekli kazanacağız, çünkü biz insanlık mücadelesi, insan hakları mücadelesi veriyoruz" diye konuştu.
ERBEY, "BİZLER KİŞİSEL BİR TALEPLE ALANLARDA DEĞİLİZ"
Bilici'nin ardından, halen İHD MYK Üyesi olan Erbey sözü aldı. İnsan hakları derneğinin uzun yıllardan beridir onurlu bir insan hakları mücadelesi sürdürdüğünü belirten Erbey, "Bizler kişisel bir taleple alanlarda değiliz. Mağdur olan insanların hakkını aramak için bu mücadeleye girdik. İnsan Hakları Derneği, bu mücadelede 20'den fazla kayıp verdi. Yine yüzlerce üyesi tutuklandı. Sanırım en uzun tutuklu kalan kişi de ben oldum" diye konuştu.
"DESTEKLER MORAL MOTİVASYON SAĞLADI"
Bu mücadelenin ve verilen bedellerin ne kadar haklı olduklarını gösterdiğini vurgulayan Erbey, "Ben 4 buçuk yıla yakın cezaevinde kaldım ve bu süre içerisinde gerek İHD, gerekse diğer insan hakları kuruluşlarının desteğini aldım. Ayrıca yazar kimliğimden kaynaklı uluslararası PEN üyeleri ve çok sayıda kuruluştan destek aldım. Bu destekler moral ve motivasyon sağladı" dedi.
"TOPLUMU TEKTİPLEŞTİRMEYE ÇALIŞAN BİR OTORİTEYLE KARŞI KARŞIYAYIZ"
Erbey şöyle devam etti: "Bizler doğru olana inandığımız, vicdanımızın sesine kulak vererek yaptığımız çalışmalardan dolayı tutuklandık. İddianamemizin tamamında somut olarak karşımıza çıkartılmış yasadışı bir işlem veya illegal bir çalışma söz konusu değil. Tümüyle mağdurun yanında yer aldığımız için, işkence mağdurlarının davalarına baktığımız için, gaz bombasıyla yaşamını yitiren Mehmet Uytun'un yaşatılmasına çalıştığımız için, doktorlarla yaptığımız görüşmelerden dolayı, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını istediğimizden dolayı ve benzeri çalışmalardan dolayı tutuklandık. Benim şahsımda aslında İnsan Hakları Derneği'ne gözdağı vermeye çalıştılar. Tektipleştirmeye çalışan bir otoriteyle karşı karşıyayız. Kendi politik kabullerini topluma, insanlara, kurumlara zorla kabul ettirmeye çalışan bu otorite, yaptığı hukuksuzlukları ortaya çıkarmaya çalışan kim olursa olsun onları tutuklamıştır. Sadece Kürt siyasal hareketi değil, Türkiye'de tüm muhalif olan insanların tutuklanması, cezaevlerine konulması alışık olduğumuz bir durum değil. Tüm bunlar ortaya çıkarıyor ki, baskıcı bir yönetimle karşı karşıyayız."
"BİZLER SADECE İNSANLARIN HAKLARINI SAVUNDUK"
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiçbir dönemde bu kadar despotik bir yönetimin olmadığını kaydeden Erbey, "Tüm bunlar bize ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor. Ben hakimle konuşurken; bırakalım şiddeti, ben insanlarla yüksek sesle konuşmaktan bile kaçınan biri olduğumu söyledim. Dolayısıyla şiddete bulaşmayan, sadece insan hakları alanında çalışma yürüten insanlarız. Bizler devletin içerisinde olan bazı güvenlik güçlerinin yasadışı davranışlarını deşifre etmeye çalıştık. Hiçbir söylemimizde devleti tümden karşımıza alan bir faaliyet içerisine girmedik. Tüm çabamız, iddia düzeyinde olan ihlallerin savcılık makamı tarafından soruşturulup, varsa mağduriyete yol açan bir durum onun cezalandırılması içindi. Bizim çalışmamızın temeli insanlara yardım etmek üzerine kurgulanmıştır, hak ihlallerini ortaya çıkarmak üzerine kurgulanmıştır" dedi.
"KALDIĞIM YERDEN MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİM"
Cezaevi sürecinin kendisine çok şey kattığını dile getiren Erbey, "Cezaevinde daha duru bir hale geldim, arındığımı hissettim. Dünyayı, insanları, yaşamı daha yakından tanıma fırsatı buldum. Çok değerli insanlarla tanıştım cezaevinde. İHD ile olan bağım, insan hakları mücadelesine olan bağlılığım asla sona ermeyecek. Hasta tutsaklara ilişkin çalışmalara devam etmek istiyorum. Yine Cumartesi Anneleri benim büyük bir yaram, büyük bir meselem. O konuda arkadaşlarla beraber çalışmaya devam edeceğim. Buradan hem bize destek olan herkese teşekkür ediyorum, hem de bu süreçten ne kadar güçlendiğimizi paylaşmak istiyorum sizlerle" diye konuştu.
"HASTA TUTSAKLAR ZORLA REHİNE OLARAK TUTULUYOR"
Mücadelelerine kaldıkları yerden devam edeceklerini vurgulayan Erbey, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Buradan cezaevinde olan arkadaşlarımıza selamlarımı göndermek istiyorum. Onların mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda, içeride kalan arkadaşların dışarı çıkması konusunda, keza hasta tutsakların tahliyesi konusunda üzerime düşen tüm görevleri yerine getirmeye çalışacağım. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkındaki kanun ve TCK, hasta tutukluların derhal salıverilmesini öngörüyor. Şu an yasalar ihlal ediliyor, Anayasa ihlal ediliyor, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlal ediliyor. İçerideyken yasa ile ilgili geniş bir çalışma yaptım ve tümü için dilekçeler yazdım. Birebir araştırdım. Ve şu anki yasalara göre onların tahliye olması gerekirken, siyasal egemen otorite onları zorla içeride tutuyor. Hasta tutsaklar asla ve asla devam eden müzakerelerin konusu olmaması gerekiyor, onların dışarıda olması lazım. Vücutları artık ilaç bile kabul etmiyor. Her gün ağrı kesicilerle, çeşitli ilaçlarla ayakta durmaya çalışan arkadaşlarımız var. Özellikle vurgulamak istiyorum; hasta tutuklu ve hükümlü arkadaşlarımız zorla, siyasi rehine olarak cezaevinde tutulduğunu paylaşmak istiyorum."
"İNANILMAZ BİR KAOSLA KARŞI KARŞIYAYIZ"
Öte yandan aynı davadan yargılandıkları başta Hatip Dicle olmak üzere diğer tüm siyasi tutukluların da bir an önce salıverilmesini isteyen Erbey, "İçeride kalan arkadaşlarımız ile bizim aramızda hiçbir fark yoktur. Cezaevine niye girdiğimizi de bilmiyorum, niye içeride onca yıl kaldığımızı da bilmiyorum, neden bırakıldığımızı da bilmiyorum, diğer arkadaşların neden içeride kaldığını da bilmiyorum. Dolayısıyla dosyalar çok tuhaf bir şekilde ele alınıyor, yargılamalar çok tuhaf bir şekilde dönüyor. Hala 5 yıl içerde olduğu halde ifadesi alınmayan insanlar var. Ben cezaevindeyken arkadaşlarımıza dilekçeler yazıyorduk. Binlerce dilekçe yazdık. İnanılmaz bir kaosla karşı karşıya olduğumuzu rahatlıkla ifade edebilirim. Basit sıradan bir yürüyüşle, bir yerde görünmekle veya birinin ifadesiyle insanlar 15-20 cezayla yargılanabiliyorlar. Tüm bunlar içimizde büyük bir yara açıyor. Bunlara bakarak, biz insan hakları savunucuları olarak ne kadar haklı olduğumuzu, ne kadar önemli bir mücadele verdiğimizi tekrardan görüyoruz. Tekrar etmek istiyorum; mücadelemiz bitmedi, daha yeni başlıyor. Bugün kayıp yakınlarının eylemine oğlumla birlikte katıldım. Bundan sonraki zaman içerisinde daha çok çoğalarak mücadele etmeye devam edeceğim."
Erbey, konuşmasının sonunda, cezaevlerinde yaşadıklarını, yaptığı çalışmaları, hayata bakış açısındaki değişiklikleri ve verdikleri mücadelenin önemini anlatarak, bundan sonra daha aktif bir çalışma yürüteceklerini sözlerin ekledi.