"Mora Katliamı ve Anadolu'da Yunan Mezalimi Sempozyumu" başladı
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, "Yunan siyasetinin ve diplomasisinin adeta Türk düşmanlığı ile esir alındığını görüyoruz.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, "Yunan siyasetinin ve diplomasisinin adeta Türk düşmanlığı ile esir alındığını görüyoruz. Yunanistan her zaman 'Ben Avrupa medeniyetini kuran bir milletim' diyor. Avrupa medeniyetini kuran bir ülke 200 yıl önce böyle canice, vahşice, barbarca bir katliama (Mora katliamı) nasıl vesile olabildi." dedi.
Türk Tarih Kurumca (TTK) Ege Üniversitesi (EÜ) ev sahipliğinde düzenlenen "Mora Katliamı ve Anadolu'da Yunan Mezalimi Sempozyumu" başladı.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Kıran, EÜ Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen sempozyumun açılışında, katliam ve mezalimi gösteren her belgenin ibret niteliğinde olduğunu ve dünyaya büyük mesaj verdiğini belirtti.
Yunanistan'ın nefretten beslenen tarih anlayışını her platforma taşımak istediğini vurgulayan Kıran, "Yunan siyasetinin ve diplomasisinin adeta Türk düşmanlığı ile esir alındığını görüyoruz. Yunanistan her zaman 'Ben Avrupa medeniyetini kuran bir milletim' diyor. Avrupa medeniyetini kuran bir ülke 200 yıl önce böyle canice, vahşice, barbarca bir katliama nasıl vesile olabildi." diye konuştu.
Türkiye'nin bugün, bu soruları sormayan bir Batı medeniyeti ile de mücadele etmek zorunda kaldığını aktaran Kıran, ülke olarak bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerini dile getirdi.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Kıran, şöyle devam etti:
"Bize medeniyet diye dayatılan İstiklal Şairimizin ifade ettiği gibi, 'tek dişi kalmış canavarla' da her platformda, her koşulda mücadele etmeye devam edeceğiz. İstediğiniz kadar nefret tohumlarını ekin. O nefret tohumlarını ekip Türk milletine farklı kader çizmeye çalışanların ne hale geldiğinin müşahhas, en somut örneği İzmir. Burada Türk milletini katletmeye gelenlerin nasıl denize döküldüğünü tarihi gerçekler ortaya koyuyor. Biz hem bu tarihi gerçekliği bütün netliğiyle ortaya koymaya devam edeceğiz hem de her platformda siyasi olarak, ekonomik olarak, kültürel olarak her anlamda bu mücadelemizi bütün boyutlarıyla sürdürmeye devam edeceğiz. Bizim tarihimizden en ufak bir tereddüdümüz yok. En küçük bir özgüven eksikliğine, en ufak bir komplekse sahip değiliz. Bu komplekse sahip olanların, nasıl tarihleriyle yüzleşmek söz konusu olduğunda masadan kaçtıklarını da bugünkü örnekleriyle görüyoruz. Yunanistan bunun bir örneği."
"Diplomasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz"
Batı Trakya'daki Türklerin karşı karşıya kaldığı uygulamalara dikkati çeken Kıran, şunları kaydetti:
"Bunu neyle izah edeceksiniz? Hani medeniyeti kurmuştunuz? Hani demokrasinin beşiğiydiniz? Hani demokrasi ve özgürlükleri siz icat etmiştiniz? Nerede özgürlüğünüz? Sizin özgürlüğünüz, tabii ki kendi komplekslerinizin ürünü olan politikaları dikte edebileceğiniz sınıra kadar. Başkalarının özgürlüğüne saygı duymadan kendi özgürlüğünüzü yaşamayı nasıl hak ettiğinizi iddia edebilirsiniz? Bu mümkün olabilir mi ama bugün biz bunlarla da mücadele etmeye devam ediyoruz, edeceğiz. Elbette her zaman diyalogdan ve diplomasiden yana tavrımızı sürdüreceğiz. Bunun bir ispatı olarak işte Yunanistan'a her zaman şu çağrıda bulunduk, gelin bütün meselelerimizi ortak platformda, aynı masada konuşalım. Diyalog olmadan hangi meseleyi çözebilirsiniz?"
"Acıları unutmuş değiliz"
TTK Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin ise Yunanlıların, sürekli haksız ithamlarda bulunduklarını belirtti.
Devlet olarak Yunanistan'ın bu ithamlarına karşılık vermeyi uygun bulmadıklarını anlatan Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu acıları unutmuş değiliz. Büyük devletiz, bunları kaydettik. Özellikle unutmadığımızı belirtmek için devlet arşivlerimizin bu konudaki tek tek hangi eve baskın yapıldığı, tecavüz olaylarına kadar 3 cildini özellikle yanımda getirdim. Suçlarıyla ilgili hukuki belgeler elimizde mevcut. İsyanlar planlı bir şekilde başladı. Uzun yıllar Yunanlılarla beraber yaşadık. Ayrıcalıklı bir konumları vardı. Yapılanları hala anlamlandıramadık. Bu kin, nefret nasıl ortaya çıktı, izaha muhtaç bir konu. Son günlerde kuruluşlarının 200. yılını kutlama bahanesiyle önceki ortaklarını yanına alarak, yine ülkemize karşı ağır ithamlarda bulundular. Türk Tarih Kurumu olarak böyle bir sempozyumla cevap ihtiyacı hasıl oldu."
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muhammet Hekimoğlu da bu sempozyumu, "Mora'da Anadolu'da, Kıbrıs'ta neden Müslüman Türk'ün canına kıymak istediniz, neden bu kadar öfke ve nefret beslediniz ki yüzyıllarca Müslüman Türkler'le beraber yaşadınız? Neden 50 bini aşkın Türkü Mora'da katlettiniz?" sorularını sormak için düzenlediklerini söyledi.
"Yazmadığımız, çocuklarımıza teker teker anlatmadığımız her acımız başkaları tarafından bize kurşun olarak iade edildi." diyen Hekimoğlu, şunları paylaştı:
"Aynı denizden beslenip, benzer yiyecek ve içecekleri yiyip içip benzer şarkıları dinleyen bu topluluklar nasıl oldu da bize böyle düşman oldu. Sizler eğer etnik kimliğiniz, diliniz ve dininizle halen yaşıyorsanız, bu Müslüman Türk'ün hoşgörüsü, insanlık anlayışı, insana saygısının sebebidir. Bu mudur bu hoşgörünün karşıtlığı? Bugün burada bunları konuşmaya geldik. Bugün hakikaten ne oldu da bize bu kadar düşman oldular bunu konuşmaya geldik."
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal da Osmanlı topraklarında milliyetçi isyanların artmasıyla birçok milletin Osmanlı Devleti'ne karşı isyana giriştiğini anımsattı.
Bu ayaklanmaların temellerinin Türkiye Cumhuriyeti devletinin arşivlerinde yer aldığını dile getiren Ünal, bunlardan bazısının sempozyum için açılan 43 belgeden oluşan sergide de görülebildiğini ifade etti.
İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger ise "Çocuklara kini, nefreti öğreten bir millet değiliz. Bugün de barışı tesis etmek üzere milletlere adaleti, refahı tesis etmek üzere medeniyetin mensuplarıyız." değerlendirmesinde bulundu.
Açılış konuşmalarının ardından bilim insanlarının ve tarihçilerin katıldığı oturum bölümüne geçildi.
Yarın da devam edecek sempozyumda, "Mora Katliamı ve Anadolu'da Yunan Mezalimi Belge ve Fotoğraf Sergisi" de ziyarete açıldı.