Milli Eğitim Bakanı Tekin, AK Parti'nin Erzurum'daki toplantısında konuştu (1) Açıklaması
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye'deki Fransız okullarıyla ilgili, "Ben bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ulusal ve uluslararası hukukunu korumak adına sorumlu davranan bir Milli Eğitim Bakanı olarak bu okullara gerekli adımları attık.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türkiye'deki Fransız okullarıyla ilgili, "Ben bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ulusal ve uluslararası hukukunu korumak adına sorumlu davranan bir Milli Eğitim Bakanı olarak bu okullara gerekli adımları attık. Bizim koşullarımıza gelirlerse hayatlarına devam ederler. Gelmezlerse de biz de gerekli hukuki prosedürü takip ederiz." dedi.
Bakan Tekin, Erzurum'daki Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi'nde düzenlenen AK Parti Erzurum Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, özellikle siyaset mekanizması içerisinde uyum ve birlikte çalışmanın çok önemli olduğunu söyledi.
Milletvekilleri, belediye başkanları, il başkanları arasında uyumun olmadığı illerin kayıplarla karşı karşıya kaldığını ifade eden Tekin, "İstedikleri şeyleri yapamıyorlar, zaman kaybediyorlar, istenilen yatırımları ve hizmetleri alamıyorlar. Böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya kalıyoruz. İlk bakanlığa başladığımda en büyük endişelerimden bir tanesi buydu fakat ilk toplantımızdan itibaren beni aralarına kabul ettiler ve aralarındaki uyumun ne kadar güçlü olduğunu gördüm. Attığımız her adımı istişare ederek birlikte atıyoruz." diye konuştu.
Tekin, 13 yaşından itibaren siyasetin içerisinde olduğunu anlatarak, şöyle konuştu:
"O tarihlerde bizim yürüttüğümüz siyasi mücadeleyi, siyaset içerisinde yürüttüğümüz etik mücadeleyi ve liderimize ölümüne bağlılık üzerine yürüttüğümüz siyaseti eleştirenler, bizi hakir görenler, bugün bize saygı göstermek durumunda kaldılar. Çünkü biz bu duygu, düşünce ve heyecanla iktidara geldik. İktidarı korumamız da aynı ahlaki ilkelere, heyecana ve motivasyona sahip olmakla kaim olabilir. Fakat önemli bir nokta daha var. Yaptığımız şey istişareyle, uyumla, vicdani muhasebeyle beraber yaptıysak, yola çıktıysak, çıktığımız yoldan bizi asla kimse döndüremez. Biz de AK kadro olarak bu ülkeye, bu millete hizmet etmek, Sayın Cumhurbaşkanımızın çizdiği çerçevede yürümek için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmadan yola devam edecek büyük bir aileyiz."
"Şu an beni eleştirenler, o gün de (dershanelerin kapatıldığı dönem) beni eleştirmiş"
15 Temmuz sürecinin öncesinde Türkiye'de 2013'te kendisini eleştiren ve bugün yaptıklarından dolayı yüklenen kişiler olduğundan bahseden Tekin, bu kişilerin 2013 mayıs ayından 17-25 Aralık'a kadar sadece kendisini hedef aldığını dile getirdi.
Ülkenin üzerine çöreklenen, yurt dışından beslenen, yurt dışından fonlanan, yurt dışından projesi ve yol haritası çizilen bir hareket ve yapı olduğundan bahsettiğini hatırlatarak, "Bu yapı, bu ülkenin bağımsızlığı ve milli devlet olma vasfıyla problemi var. Bizi birilerinin sömürgesi yapmak isteyen, birilerinin arka bahçesi yapmak isteyen bir yapı var. Bu yapıyla mücadele etmemiz gerekir diyordum. Bugün beni eleştirenler, o günde eleştiriyorlardı. 17-25 Aralık sürecinden önce dershane kavgasından yaptıklarımı kimler eleştirmiş ve hangi dili kullanmışlar diye baktım. Şu an beni eleştirenler, o gün de beni eleştirmiş. O gün doğru yolda olduğumuzu sonradan fark ettiler. Bugün de doğru yolda olduğumuzu fark edecekler. Çünkü biz yaptığımız bütün işleri istişareyle yapıyoruz." ifadelerini kullandı.
Tekin, bütün dünyanın gözü önünde İsrail'in "haylaz çocuk gibi" gasbettiği Filistinler'in topraklarında, toprakların ev sahibi olan mazlum Filistin halkına zulmettiğine işaret ederek, bütün dünyanın da bu duruma sessiz kaldığına işaret etti.
15 Temmuz ile bu olay arasında çok ciddi bir bağlantı kurduğunu söyleyen Tekin, "Bunun altını çizerek söylemek istiyorum. Bu benim akademik anlamda da tespitim. Türkiye'de FETÖ bir B planı oluşturmaya, hükümetle savaşmaya ne zaman karar verdi acaba? Ben Milli Eğitim Bakanlığındaki veriler üzerinden şunu söyleyebilirim. Elimde bununla ilgili onlarca done var. 2009 yerel seçimlerinden sonra FETÖ mesela okullar konusunda bir B planı yapmaya başlamış. Farklı okul gruplarını uluslararası fonlarla, Yahudi destekli fonlarla, farklı okul gruplarını satın alıp farklı görüntülerle bilhassa çağdaş görünümlü Atatürk posterlerinin abartılı laiklik ve Cumhuriyet vurgularının olduğu okulları haline dönüştürmüş." değerlendirmesinde bulundu.
"FETÖ ile 15 Temmuz'da, bugün İsrail'in Gazze'de yaptıklarını özdeşleştiriyorum"
2009 seçimlerinden önce çok kritik bir olay yaşandığına dikkati çeken Tekin, şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımız Davos'ta dönemin İsrail Cumhurbaşkanına aleni bir biçimde posta koydu ve kabaca 'Ben seni katil olarak tanımlıyorum ve seninle mücadele edeceğim' dedi. One minute diyerek bunu yaptı. Bu olayın üzerine Türkiye'deki FETÖ yapıları Cumhurbaşkanımıza ve Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetini alaşağı edecek B planlarını hayata geçirmeye başladı. 2009'dan sonra MİT krizi, Gezi Olayları, 17-25, 15 Temmuz. Bakın bunların hepsi tekrar söylüyorum, 31 Mart 2009 yerel seçimlerinden sonra yapılanlar. Ne yapmışlar biliyor musunuz arkadaşlar? Kendi müntesiplerini farklı şapkalarla hatta gazetelerde sayfa sayfa ilanlar verdiler, 'haindir, hain ilan ediyoruz' diyerek farklı siyasi partilerin, farklı sivil toplum örgütlerinin, farklı organizasyonların içerisine kendi adamlarını sızdırdılar, gönderdiler. Böyle bir B planının içerisine girdiler. Dolayısıyla ben 2009 Cumhurbaşkanımızın Davos çıkışını bu kavga açısından önemli bulduğum için FETÖ ile 15 Temmuz'da, bugün İsrail'in Gazze'de yaptıklarını özdeşleştiriyorum. İkisi birbirinin devamı niteliğinde hususlardır."
Tekin, "Kabaca şunu söyleyebilirim, diyebilirim ki İsrail bugün yaptığını belki 2009 yerel seçimlerinden sonra veya 15 Temmuz'dan sonra yapacaktı ama bugün Türkiye'deki özellikle muhalefetin güçlenmeye başlamasıyla birlikte İsrail dünyada artık kendisine karşı çıkabilecek bir güç olmadığını düşünmeye başlayarak aymazca, hayasızca bir biçimde Gazze'de saldırılarını sürdürüyor. Dolayısıyla 15 Temmuz vesilesiyle ben bunu sizlerle paylaşmak istedim." dedi.
Yaklaşık 15 yıllık bir periyotta derslik başına düşen öğrenci sayısı ile öğretmen başına düşen öğrenci sayısının yarıya düştüğünü aktaran Tekin, Türkiye'de ortaokul ve üstü düzeydeki bütün okullarda internet bağlantısı olduğundan bahsetti.
Tekin, son günlerde kamuoyunda kendisi üzerinden çok fazla tartışma yapıldığını anlatarak, "Ben iki tane hususu sizinle paylaşmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi özellikle bugün sabah medyada görmüşsünüzdür, saçma sapan bir eleştiri var. Ben iki tane Fransız okuluna resmi yazı yazdım. Şimdi enteresan bir kitle var. Yalan yanlış şeyleri uyduruyorlar ve yazıyorlar. Onu bir açıklamam lazım çünkü bura benim açımdan önemli bir şey. Biz Cumhuriyetle beraber Lozan Anlaşmasını imzaladık ve Lozan Anlaşması'nda Cumhuriyetimizin kurucu kadrolarımızın altına imza attığı Türkiye'de yabancı okullarımız var. Bu okullarımızın her türlü eksiğini gidermek, bu okullara yardımcı olmak, Milli Eğitim Bakanlığı olarak o zaman metnin altına imza atan ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün taahhüdü." şeklinde konuştu.
"(Fransız okulları) Benim literatürümde resmi olmadığı için bu çocuklar okullaşmamış gözüküyorlar"
Taahhüt doğrultusunda okullara saygı duyduklarını ve hiçbir sıkıntı çıkarmadıklarını vurgulayan Tekin, şunları kaydetti:
"Tam tersine o okulların da ihtiyaçlarını gidermek için biz kendileriyle iletişim halindeyiz. Kim bunlar? Türk vatandaşı olan azınlık mensupları ve Lozan'daki mektup teatileriyle Lozan sonrası mektup teatileriyle kendilerine söz verdiğimiz yabancı okullar var. 12 tane yabancı okul var, Fransız, Alman, İtalyan okulu var. Bunlara biz Lozan'da taahhüt ettiğimiz için hiçbir problem çıkartmıyoruz. Onlarla ilgili hiçbir sıkıntımız da yok fakat enteresan bir biçimde Fransa bu mektuplarda da olmayan sadece müstemleke ülkelerine yakışan şekilde davranarak, Türkiye'de iki tane daha okul açmışlar. İki tane okul açmışlar ve bu okulu da açarken de 'biz buraya Fransızları alacağız sadece' demiş olmalarına rağmen şu an öğrenci sayısı yüzde doksan oranında Türk vatandaşı. Şimdi bu çocuklar bizim sistemimizde legal ya, ben 12 yıllık zorunlu eğitimi uygulamakla mükellef bir bakanım. Dolayısıyla o okula giden bir Türk vatandaşının eğer bende kaydı yoksa, ben o çocuğu okullaştırmadığım için görevimi yapmıyorum demektir. Ben şimdi diyorum, çocuklar nerede? Okulda. Hangi okulda? Bizim kaydımızda yok, nereye gidiyorlar. O iki Fransız okuluna. O benim literatürümde resmi olmadığı için bu çocuklar okullaşmamış gözüküyorlar."
Tekin, Fransız Büyükelçisi ile görüştüğünü bildirerek, "Ya bu yaptığınız doğru değil. Ben müsteşarken yazmıştım yazıyı. Oyaladılar bizi, 'ya evet haklısınız, işte düzeltelim', okula müfettiş gönderiyoruz, okula almıyorlar. 'Türk öğrenci var mı' diye bakalım diye almıyorlar müfettişi. Şimdi 'siz bizi denetleyemezsiniz' diyorlar. Sonra çocuklar mezun oluyorlar. Oradan mezun çocuk diplomasının denkliğini bize getiriyor diyor ki diplomamın denkliğini ver. Yani vatandaşla beni karşı karşıya getiriyor. Yetmedi bu çocuklar ayrıcalıklı bir pozisyonda YÖS sınavlarına giriyorlar. Yani yabancı öğrenciler için yaptığımız yüksek öğretim kurumu sınavlarına giriyorlar. Yani bir kere de adaletsizlik var orada." açıklamasında bulundu.
Konuyla ilgili görüşmelerden bahseden Tekin, şunları dile getirdi:
"Şimdi diyoruz ki bunlara, 'gelin konuşalım', 'işte geliriz, yarın geleceğiz, öbür gün geleceğiz, işte şöyle oldu' deniliyor. Büyükelçiyi davet ettik, geldi, 'ilk fırsatta çözeceğiz' dedi. Ne zaman konuştuk bunu, aralık ayında. İlk fırsatta çözeceğiz demesinin üzerinden 7-8 ay geçti, hala lütfedip bizi muhatap almıyorlar. Ben de diyorum ki ya kardeşim bak biz sizin müstemleke sömürge, sömürdüğünüz ülkeler gibi değiliz. Biz bağımsız ve milli bir devletiz. Dolayısıyla bizim literatürümüze göre burada eğitim vermek istiyorsanız, bizim koşullarımıza göre hareket edeceksiniz. Gelin bu okulları meşru hale getirelim. Bunun karşılığında da sizden biz de Fransa'daki Türk vatandaşları için bazı taleplerimiz olacak. Sen benim oradaki vatandaşlarımızın taleplerini reddet, Türkçe, Türk kültürü derslerini engelle, burada kafana göre hareket et. Ondan sonra da biz resmi yazı gönderdik, 'okullara Türk öğrenci alamazsınız' diye. Şimdi de büyük köşe yazarlarına yazılar yazdırıyorlar. Öyle saçma sapan bir yazı yazmış ki mesela çok büyük bir gazeteci diyor ki 'Milli Eğitim bu okullarda din kültürü dersi veremediği için okulları kapatıyor.' Gerçekten ahlaksızca bir yalan bu. Bu vesileyle ben bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ulusal ve uluslararası hukukunu korumak adına sorumlu davranan bir Milli Eğitim Bakanı olarak bu okullara biz gerekli adımları attık. Bizim koşullarımıza gelirlerse hayatlarına devam ederler. Gelmezlerse de biz de gerekli hukuki prosedürü takip ederiz. Bunu da bu vesileyle paylaşmış olayım."
(Sürecek)