Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu... Saham Koordinatörü Yüksel Genç: "Toplum Nezdinde Barışa Destek Yüksek, Sürece Güven Düşük"
Sosyo-Politik Saha Araştırmaları Merkezi (SAHAM) Koordinatörü Yüksel Genç, TBMM Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda, toplum nezdinde barışa desteğin yüksek, sürece güvenin düşük olduğu belirterek "Kayyum uygulamalarına dair sahada süreç ve kayyum ilişkisini ve güven ilişkisini ortaklaştıran bir gözleme sahibiz. Örneğin İstanbul'a yapılan operasyonlar ve kayyum atamalarının ardından sahanın çok hızlı bir biçimde sürece karşı 'bu süreçten bir şey çıkmaz' söylemini çok fazla kullandığını ifade etmem gerekiyor" dedi. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Kurucu Direktörü Prof.Dr. Güven Sak da sürecin başarılı olmasının bölge ve Türkiye turizmini ekonomik anlamda pozitif etkileyeceğini belirterek "Bölgede yaklaşık 1.3 milyar dolarlık bir gelir yaratabilmek mümkün" diye konuştu.
(TBMM) - Sosyo-Politik Saha Araştırmaları Merkezi (SAHAM) Koordinatörü Yüksel Genç, TBMM Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda, toplum nezdinde barışa desteğin yüksek, sürece güvenin düşük olduğu belirterek "Kayyum uygulamalarına dair sahada süreç ve kayyum ilişkisini ve güven ilişkisini ortaklaştıran bir gözleme sahibiz. Örneğin İstanbul'a yapılan operasyonlar ve kayyum atamalarının ardından sahanın çok hızlı bir biçimde sürece karşı 'bu süreçten bir şey çıkmaz' söylemini çok fazla kullandığını ifade etmem gerekiyor" dedi. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Kurucu Direktörü Prof.Dr. Güven Sak da sürecin başarılı olmasının bölge ve Türkiye turizmini ekonomik anlamda pozitif etkileyeceğini belirterek "Bölgede yaklaşık 1.3 milyar dolarlık bir gelir yaratabilmek mümkün" diye konuştu.
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un başkanlığında TBMM Tören Salonu'ndaki 12. toplantısını sürdürüyor.
Genç: "Kürtlerin çok ağırlıklı bir kısmı gelişen süreci Kürt meselesinin bölgesel pozisyonuyla çok ilişkili olduğuna oldukça ikna"
Komisyonda konuşan SAHAM Koordinatörü Yüksel Genç, Kürt meselesinin bölgesel niteliğinin giderek belirginleşen, olgunlaşan bir mesele olduğuna değinerek "Zaten bu yeni sürecin ortaya çıkmasında bölgesel gelişmelerin çok temel başat olarak ele alınıyor olması Kürt meselesinin tam da bölgesel etkilere yol açan yanıyla da ilgili olarak karşımıza çıkıyor. En nihayetinde sahada yaptığımız araştırmalarda bile toplumun, özellikle Kürt toplumunun çok ağırlıklı bir kısmının gelişen süreci Kürt meselesinin bölgesel ya da Kürtlerin bölgesel pozisyonlarıyla çok ilişkili olduğuna oldukça ikna görünüyor" dedi.
"Saha araştırmalarımızda ilk defa çözüm ve barış sürecinde toplumun bu denli sürdürülebilir bir temkinlilik sergilediğini ölçüyoruz"
Süreç başladığından beri saha araştırmalarının altın kıymetinde olduğunu belirten Genç, sürecin toplumdaki karşılığına ilişkin bazı verileri şöyle paylaştı:
"Saha araştırmalarımızda biz ilk defa bir çözüm ve barış sürecinde toplumun bu denli sürdürülebilir bir temkinlilik sergilediğini ölçüyoruz. Bu çok önemli. Daha önceki süreçlerde toplumsal temkinliliğin bu kadar uzun sürdüğünü söylemek çok güç. Dolayısıyla bunu bir yere mimlemek ve komisyon olarak belki de bunu bir düşünmek gerekiyor. İkincisi tabii ki her gelişim, her önemli kritik aşama ile ilgili açıklama ve adımın kendisi belli kısım yükseliş seyirleri içerse bile bizim de yaptığımız saha araştırma ve gözlemlerimiz toplum nezdinde barışa desteğin yüksek, sürece güvenin düşük olduğu gerçeği değiştirmiyor. Halihazırda da bu iki zıt durumun aşıldığını söylemek çok güç. Ayrıca bölgedeki yurttaşların sürece ilgisinin diri ancak sürece katılımlarını güçlendirecek katılım ve bilgilendirme mekanizmalarının sınırlılığını gözlemlediğimizi ve bu konuda ciddi anlamda şikayetlere sahip olduğumuzu saha araştırmalarımızdan biliyoruz.
"Ocaktaki saha araştırmasında sürecin olumlu sonuçlanıp sonuçlanmayacağı sorusuna 'evet' diyenlerin oranı yüzde 18.9'du"
Dolayısıyla sürecin toplumsallaşması ve toplumsal rızanın geliştirilmesi açısından sürece dair daha şeffaf olmaya, daha samimi olmaya, güven verici olmaya dair söylemlerin sahada çokça kullanıldığını ve aslında bu çalışmaları yürütenlerin de en çok bu duygu hanelerini güçlendirmeye dönük yaklaşımlar içerisinde olmasının anlamlı olacağını da belirtmek istiyoruz. Ocak ayında ağırlıklı Kürt yurttaşların dahil olduğu araştırmada 'sürecin olumlu sonuçlanacağını düşünüyor musunuz?' sorusuna sadece yüzde 18.9'u 'evet' yanıtını vermişti, yüzde 29.7'si 'kısmen' yanıtını vermişti. Aslında süreç başladığında toplumdaki güvensizlik katsayısı oldukça altta bir yerdeydi. 6 ay sonra mayıs ayında PKK'nin kongre kararlarını açıkladıktan sonra kongre kararlarını destekleyip desteklemediğini sorduğumuzda her dört katılımcıdan üçü PKK'nin silahsızlanma fesih kararını desteklediğini beyan etmişti. Ama 'bu adım barış kalıcı barışı getirir mi?' dediğimizde 'evet, kalıcı barış getirir' diyenlerin yüzde 36.8 gibi bir oranda kaldığını ve bunun barışı en çok konuşan bölge yurttaşları içerisinde gelişmiş bir araştırma olduğunun altını çizmek gerekiyor."
"İnfaz Yasası paketinin beklentileri karşılamadığını ölçtüğümüz saha çalışmasında insanların güvensizlik katsayısı bir anda dip yaptı"
Genç, yaptıkları saha araştırmalarında sürecin kalıcı barışa evrilebilmesi için öncelikli sorumluluğun Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ve onun akabinde AK Parti ve MHP yani Cumhur İttifakı işaret ettiğini belirterek "Aslında çözüm için PKK kadar hatta çok daha fazla Meclis'e ve Türkiye'deki iktidar ve muhalefet siyasetine de toplumun çok yüksek sorumluluklar yüklediğini ya da beklediğini bize söylüyor. Sahanın yüzde 65'i infaz kanununda değişiklik bekliyor. Üstelik Türkiye'de hatırlarsanız birkaç ay önce Meclis'e bir infaz yasası paketi gelecekti. O paketin beklentileri karşılamadığını ölçtüğümüz bir saha çalışması sırasında insanların güvensizlik katsayısının bir anda dip yaptığını gözledik. Yapılan herhangi bir beklenti dışı tutumun sahayı çok hızlı bir biçimde güven-kaç merkezine çektiğinin unutulmamasını, bunun en önemli nedenlerini de geçmiş pratikler olduğunun altını çizmek isterim" diye konuştu.
"İstanbul'a yapılan operasyonlar ve kayyum atamaları ardından saha çok hızlı bir biçimde 'bu süreçten bir şey çıkmaz' söylemini kullandı"
Terörle Mücadele Kanunu'nun kaldırılmasına dönük yüzde 60'ı aşan bir beklentinin olduğuna değinen Genç, "Umut hakkının yasal olarak tanınmasını bölgenin yüzde 68.9'unun önemsediğini, süreci yürütenlere yasal güvenceyi sağlanmasına dair yüzde 66.7'lik bir beklentinin oluştuğunu, kayyum uygulamalarının sonlandırılmasına dair beklentinin yüzde 71.2 olduğunu, bir siyasi affın mutlaka gerektiğine, hızla öncelikle yapılması gerektiğine inananların da yüzde 60'ı aştığını bildirmek gerekiyor. Kayyum uygulamalarına dair sahada süreç ve kayyum ilişkisini ve güven ilişkisini ortaklaştıran bir gözleme sahibiz. Örneğin İstanbul'a yapılan operasyonlar ve kayyum atamaları ardından sahanın çok hızlı bir biçimde sürece karşı güvensizlik söylemleri ifade ettiğini, 'bu süreçten bir şey çıkmaz' söylemini çok fazla kullandığını müsaadenizle ifade etmem gerekiyor" dedi.
Sak: "Bölgede yaklaşık 1.3 milyar dolarlık bir gelir yaratabilmek mümkün"
TEPAV Kurucu Direktörü Prof.Dr. Güven Sak da sürecin başarılı olmasının bölge ve Türkiye turizmini ekonomik anlamda pozitif etkileyeceğini belirterek "Türkiye'ye insanlar en çok İran'dan geliyor. Yaklaşık 100-150 bin civarında turist geliyor. Günü birlik gelenlere bakarsanız 750 bin civarında turist geliyor. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa, Çin'e bakarsanız binden daha az turist geliyor. Bu bölgede İranlı turist kadar Amerikalı ve Fransız turist Türkiye'ye gelirse bunun sonucu ne olur diye baktığınızda yaklaşık 1.3 milyar dolarlık bir gelir yaratabilmek mümkün. Bunlar yapılamaz mı? Aslında bu rakamlara ulaşabilmek mümkün. O sizin de yürüttüğünüz faaliyetlerin başarısıyla ve imajın değişmesiyle yakından alakalı" diye konuştu.
"Türkiye'nin eko ve kültürel turizm stratejisine ihtiyacı var"
Bunun sonucunda bölgedeki istihdamın da artması gerekeceğine işaret eden Sak, "Şimdi turizm sektöründe 5 binden az kişi çalışıyor. Yalnızca Van için baktığımızda istihdamın 23 bine doğru yükselmesi mümkün. Bu bir turizm ekosistemi aslında. Bu ekosistemin her aşamasını güçlendiriyor olmamız gerekiyor. Turizm aslında bir kobi destekleme programı olarak tasarlanmak durumunda. Türkiye'nin bu çerçevede bir eko ve kültürel turizm stratejisine ihtiyacı var çünkü bizim Antalya'da alıştığımız gibi tesis turizmine değil kobilerin bölgede desteklenmesine yönelik yeni bir turizm anlayışına ihtiyacımız var" dedi.