Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu... Medav Başkanı Elçi: "Pkk, Kemalizmin Yarım Bıraktığını Tamamlamak İçin Kürtlere Dayatılan Bir...
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplantısında konuşan Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV) Başkanı Tayyip Elçi ,''Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra tek tip toplum oluşturmak için tüm ülke sathında bir kıyım yapıldığını'' ileri sürerek, 'Kemalizm üzerinden gösterilen bu çabalar çare olmayınca üst akıl içerideki uzantılarıyla beraber yeni bir yola başvurarak Kürtleri içeriden vurma taktiğini uygulamaya koymuş ve PKK adıyla bir örgüt kurmuştur. Dolayısıyla PKK, Kürtlerin kurduğu bir örgüt değildir. Kürtlerin devlete karşı baş kaldırma hareketi değildir, Kürtlerin yönettiği bir örgüt değildir. Bilakis Kemalizmin yarım bıraktığını tamamlamak yani Kürtleri dini ve ahlaki olarak dejenere etmek için kurulan ve Kürtlere dayatılan bir örgüttür" dedi.
(TBMM) - Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplantısında konuşan Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV) Başkanı Tayyip Elçi, "Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra tek tip toplum oluşturmak için tüm ülke sathında bir kıyım yapıldığını" ileri sürerek, 'Kemalizm üzerinden gösterilen bu çabalar çare olmayınca üst akıl içerideki uzantılarıyla beraber yeni bir yola başvurarak Kürtleri içeriden vurma taktiğini uygulamaya koymuş ve PKK adıyla bir örgüt kurmuştur. Dolayısıyla PKK, Kürtlerin kurduğu bir örgüt değildir. Kürtlerin devlete karşı baş kaldırma hareketi değildir, Kürtlerin yönettiği bir örgüt değildir. Bilakis Kemalizmin yarım bıraktığını tamamlamak yani Kürtleri dini ve ahlaki olarak dejenere etmek için kurulan ve Kürtlere dayatılan bir örgüttür" dedi.
TBMM Tören Salonu'nda toplanan komisyonun 11. toplantısına, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde faaliyet gösteren çeşitli sivil toplum örgütlerinin temsilcileri dinleniyor. Mezapotamya İslami Araştırmalar Federasyonu temsilcisi Abdullah Sağır, şunları söyledi:
"Ülkemizde yaşayan farklı etnik kesimlerin eğitim ve öğretim başta olmak üzere çeşitli alanlarda ana dillerini kullanmak konusunda yaşadıkları sorunlar yine çeşitli inanç sahiplerinin inançlarını yerine getirmede ve sonraki nesillere ulaştırmada yaşanan sıkıntılar hepimizin malumudur. İslam bizi kardeş olarak ilan etmiş, kardeşlere de barışın yakışacağından dinimiz de bunu emretmiştir. Kuran'ın Kürt, Türk ve Araplar başta olmak üzere hepimizin Adem'in çocukları ve inanlar olmamız hasebiyle kardeş olduğumuzu kabul ettiğini söyleyebiliriz.
Kardeşlik; insani ve kültürel olarak eşitliği, adaleti, fedakarlığı en azından empati yapmayı, dayanışma ve yardımlaşmayı, birbirini desteklemeyi gerektirir. Bir kardeş diğer kardeşlere tahakküm ederek hak gaspına imrenmemeli ve hatta yanaşmamalıdır. Aksi durum sürtüşmeye, zedeleyici kavgaya, huzursuzluğa neden olur. Hak sahibi kardeşlere hakları teslim edildiği zaman tüm olumsuzluklar ortadan kalkar, hakkı teslim eden kardeş övgüye mazhar olur.
"Bu husus kardeş kabul ettiğimiz kişi ve topluluklara hakarettir"
İnsan konuşan bir canlıdır. Konuşma çeşitli şekillerde yapılabilse de en yaygını dille yapılabilmesidir. Bir dili ortadan kaldırmaya ya da pasif duruma düşürmeye çalışmak en başta o dili kullanan insanlardan konuşma yetisini alarak onları insanlardan daha aşağıda yer alan hayvanların derecesine düşürmektir. Bu husus kardeş kabul ettiğimiz kişi ve topluluklara hakarettir. Bu hatta medeni dünya nazarında insanlık suçudur. Bir dili, onunla eğitim ve öğretim yapılmasını engellemek başta dinimizin ana kaynağı olan Kur-an'a aykırıdır. Ana dilde eğitim öğretim görmeye mani olmak kardeşlik hukukunu zedeler. Diyanet İşleri tarafından hutbelerdeki mesajların Kürt halkına net ve açık bir şekilde tebliğ edilmesi amacıyla ana dilleriyle sunulmasını talep etmek insani bir haktır.
Milli birliği zedeleyen durumlardan birisi de fikirleri nedeniyle haksız yere cezaevine giren tutsakların durumudur. Durumları bir an önce düzeltilmelidir ve af konunu geciktirilmeden çıkartılmalıdır. Bir diğer konu toplumun yarısını oluşturan kadınların durumudur. Kadınlar da erkeklerle eşit durumdadırlar. Medeni dünyanın kadınlarla ilgili gelişmişlik düzeyi kadınlara tanınan özgürlük ve sunulan imkanlar ile doğru orantılıdır. Kadın ne kadar özgür ve yeterli imkanlara sahipse o toplumun gelişmişlik düzeyi de yükselmiştir. Kadınlara yönelik olumsuz yaklaşımlar toplumsal zihniyet sorunudur."
"Çimentomuz İslama dair ne varsa hepsi yok edilmeye çalışılmıştır"
Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV) Başkanı Tayyip Elçi, şunları söyledi:
"Osmanlı'nın dağılması ve Cumhuriyet'in kurulmasının ardından ne oldu da bu ayrılık gayrılık fitnesi, sen ben kavgası başladı diye irdelememiz lazım. Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra tek tip toplum oluşturmak için tüm ülke sathında bir kıyım yapılmış; Kürdüyle Türkiyle herkes bundan nasibini almıştır. Ancak sırf Kürt olduğu için kimliğinden dolayı Kürtler ikinci bir zulme daha maruz kalmışlardır. Zira bu dönemde ulusalcılık ve milliyetçilik adına ırkçılık bir devlet politikası haline gelmiş tüm farklı renklerine ve dillerine rağmen herkes Türkleştirilmeye çalışılmış, başka diller yok sayılmış ve anayasaya tüm vatandaşlar Türk diye eklenmiştir. Böylece bizi birleştiren temel unsur, çimentomuz İslam'a dair ne varsa hepsi yok edilmeye, ayrıştıran ırkçılık nemalandırılmaya çalışılmıştır. Bütün bunlara rağmen Kürtlerin devlete karşı bir isyan girişimi olmamıştır. Dillerini, kültürlerini korumuş sözde medenileştirme adı altında uygulanan ahlaki dejenerasyonlardan 1980'li yıllara kadar pek etkilenmemişlerdir. Kemalizm üzerinden gösterilen bu çabalar dışarıdan medenileştirmeye çare olmayınca üst akıl içerideki uzantılarıyla beraber yeni bir yola başvurarak Kürtleri içeriden vurma taktiğini uygulamaya koymuş ve PKK adıyla bir örgüt kurmuştur. Dolayısıyla PKK, Kürtlerin kurduğu bir örgüt değildir. Kürtlerin devlete karşı baş kaldırma hareketi değildir, Kürtlerin yönettiği bir örgüt değildir. Bilakis Kemalizmin yarım bıraktığını tamamlamak yani Kürtleri dini ve ahlaki olarak dejenere etmek için kurulan ve Kürtlere dayatılan bir örgüttür."
"Anayasa'daki vatandaşlık tanımının yeniden düzenlenmesi gerekir"
Çözüm önerilerini sıralayan Elçi, "Anayasa'daki vatandaşlık tanımının yeniden düzenlenmesi gerekir. Keza milliyet kavramı da farklı anlamlarda kullanılmaktadır. İkincisi herhangi bir ırka mensup birisi kendisini tanımasında bir beis yoktur. Ülkemizle ilgili tanımlamalar yapılırken de Türk değil Türkiye olarak tanımlanması lazım ki farklı etnisiteye mensup tüm vatandaşlar bir aidiyet hissine sahip olabilsin. Kürt meselesi güvenlik ve ekonomiyle iligili bir mesele olmasının ötesinde kültürel, tarihi, sosyolojik, siyasi ve dini boyutlarıyla kompleks bir meseledir. Çözümü de ancak bu alanın uzmanları tarafından tüm boyutlarıyla masa etrafında tartışılarak kısa, orta ve uzun vadeli stratejilerle çözülebilir" diye konuştu.
MEDAV temsilcisi Fethullah Ayte ise, "Medreselerin öneminin korunmasını ve devlet aklıyla desteklenmesi, çağdaş eğitim materyalleriyle desteklenmesi büyük önem taşıyor. Bu kurumların doğru bir vizyonla örülmesi sadece dini eğitimin değil aynı zamanda toplumsal barış ve huzurun da teminatı olabilir. Müderrislere göre Kürtlerle Türkler arasındaki en güçlü bağ etnik mensubiyet değil müslümanlık ve aynı vatan çatısı altında birleşmiş olmalarıdır. Medreseler Türklerin İslam'ın muhafızı, Kürtlerin de o muhafızların fedakar destekçileri olduğunu görürler" dedi.