Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu... Günsiad Başkanı Bedirhanoğlu: "Örgütün Silahlarını Bırakması ve Kendini Feshettiğini Açıklaması Bölgede Yaşayan Bizler Açısından Çok Önemli Bir...

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunda Doğu ve Güneydoğu'dan sivil toplum örgütlerinin temsilcileri dinleniyor. Güneydoğu Sanayici ve  İnsanları Derneği (GÜNSİAD) Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu, daha önceki çözüm sürecinde çalışmış biri olarak bu sefer sorunun çözüleceğine dair beklentilerinin ve umutlarının daha yüksek olduğunu belirterek, “Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla örgütün silahlarını bırakması ve kendini feshettiğini açıklaması gerçekten bölgede yaşayan bizler açısından çok önemli bir eşik ve bu sürecin bence en önemli kritik eşiği de bu olmuştur. ‘Artık çatışma ve şiddet bitiyor’ inancı bölgede yaşayan başta iş camiası olmak üzere toplumun tüm kesimleri tarafından heyecanla karşılanıyor” şeklinde konuştu.

(TBMM) - Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunda Doğu ve Güneydoğu'dan sivil toplum örgütlerinin temsilcileri dinleniyor. Güneydoğu Sanayici ve  İnsanları Derneği (GÜNSİAD) Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu, daha önceki çözüm sürecinde çalışmış biri olarak bu sefer sorunun çözüleceğine dair beklentilerinin ve umutlarının daha yüksek olduğunu belirterek, " Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla örgütün silahlarını bırakması ve kendini feshettiğini açıklaması gerçekten bölgede yaşayan bizler açısından çok önemli bir eşik ve bu sürecin bence en önemli kritik eşiği de bu olmuştur. 'Artık çatışma ve şiddet bitiyor' inancı bölgede yaşayan başta iş camiası olmak üzere toplumun tüm kesimleri tarafından heyecanla karşılanıyor" şeklinde konuştu.

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un başkanlığında TBMM Tören Salonu'nda toplandı. Onbirinci toplantısını gerçekleştiren komisyonda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki iş insanları, korucular ve kanaat önderlerinin temsil edildiği sivil toplum örgütlerinin temsilcileri dinleniyor.

GÜNSİAD Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu, komisyonda yaptığı konuşmada, komisyonun çok saygın bir iş yaptığını belirterek, "Hepimizin arzu ettiği bu süreç inşallah başarıyla sonuçlanır" dedi.

Kürt meselesinin Cumhuriyet ile yaşıt olduğunu söyleyen Bedirhanoğlu, "1 Ekim 2024'te Meclis açılışında önemli bir hamle yaparak DEM'lilerin elini sıkmak suretiyle bu süreci başlatan ve hepimizi de aslında büyük ölçüde şaşırtan, bir o kadar da umutlandıran MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye, süreci sahiplenen ve güçlü desteğini veren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a, destek veren tüm muhalefet partilerine başta CHP olmak üzere ve onların Genel Başkanlarına, bu sürecin başından itibaren büyük çaba gösteren DEM Partisine, eş genel başkanlarına teşekkür ediyorum. Ayrıca çağrılarıyla örgüte silah bıraktıran, fesih kararı aldırtan PKK  lideri Abdullah Öcalan'a da burada önemli riskler aldığı için çok teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.

Sorunun çözümü için daha önce defalarca girişimde bulunulmasına rağmen her defasında bu girişimlerin akamete uğradığını vurgulayan Bedirhanoğlu, şöyle konuştu:

"Bu sefer sorunun çözüleceğine dair beklentilerimiz, umutlarımız ve kanaatlerimiz oldukça yüksek çünkü ilk defa bu kadar yüksek ve güçlü bir destek almaktadır. Yine Meclis'te bulunan partilerimizin kahir ekseriyetinin destek verdiği bir süreçtir. Bu bakımdan bu süreç diğer süreçlere göre daha tahkim edilmiş, daha kuvvetli görülmektedir. Bu sürecin toplumsal desteği gerçekten çok yüksek, siyasal desteği çok yüksek ve bürokratik desteği de çok yüksek.

Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla örgütün silahlarını bırakması ve kendini feshettiğini açıklaması gerçekten bölgede yaşayan bizler açısından çok önemli bir eşik ve bu sürecin bence en önemli kritik eşiği de bu olmuştur. Evet, 'Artık çatışma ve şiddet bitiyor' inancı bölgede yaşayan başta iş camiası olmak üzere toplumun tüm kesimleri tarafından heyecanla karşılanıyor.

Türkiye'nin geleceğini ipoteğe alan bu meseleyi çözmek zorundayız. Kürt meselesi yüzünden geçmişte ciddi bölgesel rasyonel bölgesel kalkınma planlarını yapamamışız. Komşularımızla rasyonel ilişkiler geliştirememişiz. Batı ile ve AB ile ilişkilerimizde bu mesele yüzünden patinaj yapmışız. Bu mesele yüzünden yerel yönetimler yasa tasarısını geliştirememişiz. Yine bu mesele yüzünden demokratik standartlarımızı yeterince geliştirip yükseltememişiz. Yine bu mesele yüzünden iki Türkiye kadar bir miktarı heba etmişiz. Sayıları on binleri aşan canlarımızı yitirmişiz. Çatışma ve şiddet, bölgemizi toplumsal, siyasal, sosyal olarak ve en önemlisi de ekonomik olarak derinden sarstı. Bölge ekonomisini tabir yerinde ise büyük tahrip etti. Türkiye'de geri kalmış 20 ilin önemli bir kesiminin bölge illeri olması tesadüf değil."

Geçmişteki yanlış ekonomik politikaların, çatışma ve şiddetin bir sonucu olarak bölgenin geri kaldığına işaret eden Bedirhanoğlu, "Esasen bölgemizin geri kalmışlığı potansiyel eksikliğinden değil. Bazı bölgeler ve illerimizde yeterince ekonomik potansiyeller olmadığı için yeterince bir gelişme de göstermemişlerdir ama bizim bölgenin çok ciddi ve önemli potansiyelleri var. Tarımda, turizmde, madencilikte, tekstilde, hayvancılıkta, sağlıkta, eğitimde, onlarca sektörde yüksek potansiyel mevcut."

Gerek Habur gerekse 2013 çözüm sürecinde çalışmış ve katkı vermiş biri olarak, bugünkü sürece inancının daha yüksek olduğunu dile getiren Bedirhanoğlu, "Sürecin ilk gününden itibaren Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları olarak, kurumumuz ve ben bu sürece dair bölgede güçlü desteğimizi hemen ifade ettik. Üzerimize düşen her türlü sorumluluğumuzu almaya hazır olduğumuzu da buradan da tekrar ifade etmek istiyorum" dedi.

Bedirhanoğlu, şöyle konuştu:

"Evet, örgüt silah bıraktığını ve örgütü feshettiğini açıkladı. Ama silahları bırakanlar tekrar geldikleri yere gittiler. Oysa hepimiz biliyoruz ki bu sürecin böyle işlememesi gerekiyordu. Bunların Türkiye'ye dönüp normal hayatlarına ve toplumsal hayata katılabilecekleri bir yasal altyapının hazırlanmış olması gerekiyordu. Ümit ederdim ki önümüzdeki dönemlerde böyle bir çalışma yapılır, bunu temenni ediyoruz. Bu bir al-ver süreci değil ama bu süreçlerin tekrar yaşanmaması adına alınması gereken tedbirler olduğunu da biliyoruz. Silahları bırakanların ve kovuşturmaya tabi tutulmuş herkes için yeni bir yasal düzenlemenin yapılmasına, yine yargı reformunun yapılmasına ihtiyaç duyulacak.

Ayrıca Kürt toplumunun kahir ekseriyetinin üzerinde mutabık olduğu, yani muhafazakarından sekülerine, işçisine, işverenine, sağcısına, solcusuna, herkesin ortaklaştığı birtakım talepler, beklentiler var. Kürtler özellikle yeni bir anayasal vatandaşlık istiyor, herkesi kapsayan. Ana dilin gerek eğitimde kullanılması gerek de siyasal çalışmalarda hayatın her alanında önünü açan yasal düzenlemelerin, varsayılan engellerin ortadan kaldırılmasını istiyor."

Ekonomik açıdan yapılması gerekenleri de sıralayan Bedirhanoğlu, "Bölgede oluşan ve oluşacak olan güvenlik ve istikrarla birlikte bölgenin ekonomik gelişmesini hızlandırmak, dışarıdan yatırımcıları çekmek ve uluslararası sermayeyi de çekmek için bölgenin potansiyeline uygun yeni bir teşvik politikaları geliştirmelidir. Bunun için de mutlaka bölge iş camiasının, sivil toplum örgütlerinin dahil edilerek görüşlerinin alınarak hazırlanması gerekmektedir. Ayrıca kamu yatırımlarına da hız verilmelidir" şeklinde konuştu.

Özlem Külahci Ataman: Bu konu gündelik siyasi çekişmelere kurban edilmemelidir

Doğu ve Güneydoğu İş Kadınları Derneği (DOGÜNKAD) Başkanı Özlem Külahci Tanaman da Kürt meselesinin sosyal hayatta birlikte yaşamayı sağlayan bağları zayıflattığını belirtti. Bu sorunun siyasette kutuplaşmayı keskinleştirdiğini, hukukta temel hak ve hürriyetlerin çıtasını hep aşağıya çektiğini, dış politikada Türkiye'nin yumuşak karnını oluşturduğunu söyleyen Tanaman, "Türkiye'yi istikrarsızlaştırmaya veya güçlü bir aktör olmasını engellemeye niyet edenler bu mesele üzerinden Türkiye'nin hareket sahasını daraltmaya, hamle sayısını azaltmaya çalışıyorlar" şeklinde konuştu.

"Kürt meselesi Türkiye'de rejimin karakterini belirleyen bir meseledir. Bu nedenle bu konu gündelik siyasi çekişmelere kurban edilmemelidir. Toplumun geleceğini biçimlendirme potansiyeli taşıdığından daha geniş bir perspektifle, daha tarihsel bir bakışla ele alınmalıdır" diyen Tanaman, anadilde eğitimin, kapsayıcı ve eşitlikçi bir anayasal vatandaşlık anlayışını geliştirmenin önemli olduğunu söyledi. Tanaman,  "Çözüm uzun vadeli bu talepleri karşılayacak yasal ve anayasal değişiklikler hakkında asgari bir mutabakatın oluşmasıyla bulunacaktır" dedi.

"Dünya tecrübelerinden gerekli dersleri çıkartmakla birlikte kendi tecrübelerimizin de kıymetini bilmemiz gerekiyor. Türkiye PKK'yı ilk defa silah bıraktırmayı denemiyor" ifadelerini kullanan Tanaman, daha önceki çözüm süreçlerine değindi.

Tanaman, kadınların üretime katılmasıyla ilgili çeşitli verileri de paylaşarak, "Artık daha kentli, daha okuryazar, daha orta sınıf, Kürt kimliğine bağlılığı daha fazla ama aynı zamanda Türkiyeli bir Kürt sosyolojisi var. Bu sosyolojide kadınların siyasal ve toplumsal hayattaki ağırlıkları giderek artıyor" şeklinde konuştu.

Özlem Tanaman, şunları söyledi:

"Türkiye kendi sınırları içindeki Kürtlerden emin olmalı ve sınırların dışındaki Kürtlerin kazanımlarından da kuşku, kaygı ya da tedirginlik duymamalıdır. Türkiye geçmişte Irak'ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin kuruluşu esnasında yaptığı yanlışlara Suriye'de düşmemelidir. Irak Kürtleri gibi Suriye Kürtleri de Türkiye için bir tehdit değil bir fırsattır.

Yıllarca Irak'ta bir Kürdistan yönetiminin kurulması halinde bunun Türkiye için çok büyük bir tehlike olduğunun propagandası yapıldı. Ama kurulan Kürdistan yönetimi Türkiye'nin bölgedeki en büyük bir tehlikesine dönüştü. Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi ve Kürdistan Yurtseverler Birliği ile olduğu gibi Suriye Demokratik Güçleri ile de ortaklaşabilir. Bugün Irak Kürtleri ile kurulan yoğun bir ilişki ağı Suriye Kürtleri ile de kurabilir. Çünkü Suriye Kürtleri Irak Kürtlerine nazaran sosyolojik olarak Türkiye'ye daha yakınlar. Türkiye Suriye'deki bütün taraflarla görüşebilmeli, onları bir masanın etrafında toparlayabilmelidir."

Çözüm önerilerini sıralayan Tanaman, şöyle devam etti:

"Süreç sadece iki tarafa dayanarak yürütülmez. Elden geldiğince çok sayıda aktörü sürecin içine katmak gerekir. Semboller önemlidir. Kadınlar, gençler, işçiler, işverenler ve farklı toplumsal kesimleri bir yol bulunarak sürecin paydaşını kılınmalıdır. Sivil toplum burada çok etkili bir rol oynayabilir. Bu süreç başarılı olsa bile bunun bizim bütün sorunlarımızı çözmeyeceği bilinmelidir. Ağır siyasal yükleri ve bütün toplumsal tepkileri bir sürecin sırtına yüklemekten imtina edilmelidir. Politik ya da ideolojik bütün tasavvurları süreç üzerinden gerçekleştirmeye yeltenmekten uzak durulmalıdır. Kanaatimce bir çatışma çözüm sürecinin iki temel amacı olmalıdır. Bir çatışmaları durdurmak, yani silahları devletten çıkartmak, iki  çatışmayı yaratan nedenleri zaman içinde ortadan kaldırmaya çalışmak. Bu bağlamda Milli Danışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun rolünün çok mühim olduğunu belirtmek gerekir. Komisyonun asli görevinin geçmişe dair hafızayı ve demokratik talepleri kayda geçirmekle beraber süreci ruhuna uygun ve silahları bütünüyle tasfiye edecek bir kanun önerisini hazırlayarak bunu Meclis'in  önüne koymak olduğunu söyleyen Tanaman, "Eski parametrelerle yeni bir düzen kuramayız. Türkiye yıkıcı korkularını bir kenara koymalı, Kürt meselesinin içte ve dışta kendisini rehin almasına bir son vermeli ve kurucu bir cesaretle kalıcı bir barışı inşa  etmelidir. Bunu gerçekleştirebilecek iradeye de bilgiye de birikime de sahip olduğumuz kanaatindeyim."

Devrim Türk: Bu süreç, iş dünyası olarak üzerine titrediğimiz bir süreç

Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) Başkanı Devrim Türk de "Silahların ortadan kalkması, barışın sağlanmasını hedefleyen bu süreç iş dünyası olarak üzerine titrediğimiz bir süreçtir. Dolayısıyla siz değerli komisyon üyelerinin yaptığı çalışmanın kıymetini biliyor ve her biriniz iş insanı olarak ayrı ayrı teşekkür ediyoruz" dedi.

Siyasette kapı aralayacak ve silahları susturmak için yürütülen bu çabanın olumlu sonuçlanması için ellerinden gelen desteği vermeye hazır olduklarını vurgulayan Devrim Türk, "Bizim inancımız şudur; ekonomik, kalkınma ile toplumsal varış birbirini besleyen iki temel unsurdur. Sanayiciler olarak biz farklı kimliklerden, inançlardan, kültürlerden gelen insanlarla aynı sofrayı paylaşıyor, aynı fabrikadan yan yana çalışıyoruz.Bu birliktelik ülkemizin milli dayanışmasının en sonun göstergesidir" şeklinde konuştu.

"Kürt meselesinin şiddetten ve çatışmalardan arındırılarak demokratik siyasi bir zeminde konuşulması ve Türkiye'nin iş dinamikleri ile çözüm aranması çok kıymetlidir" diyen Devrim Türk, şunları kaydetti:

"Sermayenin bölgenin kalkınmasında oynayacağı rol önemli olmakla birlikte yeterli olmadığını görüyoruz. Altyapı eksiklikleri, ulaşım ve lojistikte yetersizlikler var. Demir yolunun her tarafa ulaştırılıp yük ve yolcu taşımacılığına aktif kullanılması gerekir.

En önemli dezavantajlarımızdan biri  bölge olarak liman ve Türkiye'deki diğer tüketim pazarlarına olan uzaklığımızdır. Ülke genelinde yaşanan finansal erişim sorunu bölgede daha fazla hissedilmektedir. Güvenlik gerekçesiyle finansa erişim daha zor ve maliyetlidir. Süreç sonunda yapılacak düzenlemelerle sınır ticaretinin geliştirilmesi, bölge ve ülke ekonomisinin ülke ekonomisine katkısının artırılması sağlanmalı. Yatırımı geliştirici uzun süreli vergi avantajı da sağlayan 'kalkınma programı' olmalı. Bölge nezdinde gelişmiş bölgeler ile aynı düzeye gelene kadar daha düşük oranda vergiyi de kapsayan düzenlemeler yapılmalı. Bölgesel teşviklerin teknoloji, tarımsal ve bölgeye uygun sanayiye yönetilmeli, genç ve kadın istihdamına odaklanacak Türkiye Dayanışma ve Kalkınma Fonu kurulmalı. Kamu-özel ortaklığı ile yatırımlar yapılmalı."

Kürt sorununun Türkiye'nin demokrasi sorunuyla iç içe geçmiş bir sorun olduğunu söyleyen Devrim Türk, şöyle konuştu:

"Kapsayıcı bir demokrasi olmadan tamamen çözülmesi çok zor. Uzun vadede hayata geçecek reformlar var, bir de hemen günlük hayata etkisini gösterecek reformlar vardır. Kısa vadeli hayata etki edecek hızlı bir reform serisine ihtiyaç vardır. Silahlar sustuğunda ve sorun çözüldüğünde neler kazanacağız? Güvenlik maliyetlerinin azalması, kamu kaynaklarının üretime, altyapı ve sosyal yatırımlara yönlendirilmesine imkan verir. Yatırım ve doğrudan yabancı sermaye risk primi düşer. Güvenlik riski azaldığında yatırımcı algısı düzelir. Doğrudan yabancı sermaye ve özel sektör yatırımları artar. Bu etki özellikle bölgesel kalkınma projeleriyle çarpan etkisi yaratır. Bölgede ekonomik canlanma, istihdam ve üretim artışı, silahsızlanma ve barış ortamı, üretim tesislerinin yatırımını, tarımsal verimliliğe ve küçük orta ölçekli işletmelerin büyümesine hızlandırır. İşsizlik düşer, iç göç azalır. Altyapı ve lojistik problemlerinden daha yüksek veri uzun vadeli projeler, yollar, demiryolu, lojistik koridorları, sınır ticareti düzenlemeleri güvenlik endişesi olmadan hızlanır. Tesislerin işletme maliyetleri düşer ve dış ticaret kolaylaşır. Turizm ve hizmet sektöründe canlanma olur. Kültürel miras ve eko turizminden elde edilen gelir yükselir. Bu, bölge ekonomisini çeşitlendirir. Nitelikli iş gücünün geri dönüşü şiddetin sonlanması halinde gençler ve nitelikli çalışanlar bölgeye dönme iş kurma eylemine girer. Beyin göçü tersine dönebilir. Bu uzun vadeli üretkenlik artışı demektir."

Kaynak: ANKA / Güncel
title