Mezar Taşları Akademik Çalışma Oldu
Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Araştırma Görevlisi Emre Yıldız ile doktora öğrencisi Toros Mutlu, ünlülerin mezarlığı olarak bilinen Paris’teki Pére Lachaise ve İzmir’in en eski mezarlıklarından Paşaköprü mezarlığındaki mezar taşlarındaki yazıları inceleyerek kitap haline getirdi.
Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Araştırma Görevlisi Emre Yıldız ile doktora öğrencisi Toros Mutlu, ünlülerin mezarlığı olarak bilinen Paris'teki Pére Lachaise ve İzmir'in en eski mezarlıklarından Paşaköprü mezarlığındaki mezar taşlarındaki yazıları inceleyerek kitap haline getirdi.
Mezarlıkları, geçmişin kültürünü, yaşayış tarzını ve izlerini aktaran birer müzeye benzeten Yıldız ve Mutlu, "Ünlü insanlar yaşarken yaptıklarıyla zaten ölümsüzler, bu çalışmayı yaptığımızda bizim gibi sıradan insanların ise mezar taşlarıyla ölümsüzleştiklerini gördük. Hiç tanımadığınız, adını bile bilmediğiniz sıradan insanların mezar taşlarında iç titreten hikayeler var. Onlar tıpkı ünlülerin yaşarken ölümsüzleştiği gibi mezar taşlarıyla ölümsüzleşiyor. Ölümsüzlük, diğer insanların aklında kalmaksa eğer, taş kırılsa da okuyan kişi de iz bıraktığı için ölen kişinin de bir nevi ölümsüzlük kazandığını gördük" dedi.
PARİS'TEN PAŞAKÖPRÜ'YE
Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü Araştırma Görevlisi Emre Yıldız ve doktora öğrencisi Toros Mutlu, Sanatta Yeterlilik Tipografi ve İmge dersi kapsamında, Paris'teki Pére Lachaise mezarlığında mezarları bulunan Edith Piaf, Chopin, Moliere, La Fontaine gibi dünyaca ünlü isimlerin mezar taşları ile İzmir Paşaköprü mezarlığındaki sıradan insanların mezar taşlarını karşılaştıran bir çalışma yaptı.
Mezar taşlarını yazı karakterleri açısından incelediklerini aktaran Yıldız ve Mutlu, sıradan insanların mezarlarının mezar taşlarındaki yazı tiplerinden çok, anlatılan hikayelerle ön plana çıktığını kaydetti. Çalışmalarının yakın zamanda kitap haline geleceğini ifade eden Emre Yıldız, şöyle konuştu: "Ünlü insanların ya eserlerini okuyup ya da müziklerini dinleyip merak ederek mezarlarını ziyaret etmeye gidersiniz. Oysa bizim gibi sıradan insanların mezarlarında ise durum tam tersi. Bir yakınınızın mezar ziyareti için gittiğinizde mezar taşlarındaki iç titreten hikayeler gözünüze çarpar, okuyunca o kişi sizin için bir anlam ifade etmeye başlar ve hakkında sizi düşünmeye sevk eder. Paris ve İzmir'deki iki mezarlığı araştırdık, 70 mezar taşını inceledik. Çalışma sırasında, daha yaşarken ölümsüzleşen ünlü insanların mezar taşlarının sade ve gösterişsiz olduğunu, Türkiye'deki mezar taşlarında ise bütün hayat hikayelerinin anlatıldığını gördük."
AÇIK HAVA MÜZESİ GİBİ
Toros Mutlu, mezar taşları, kitabeler ve anıtların bizlere ölülerimizden sağ kalan kalıntılar olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Birer açık hava müzesine benzetiyoruz mezarlıkları. Kimi zaman geçmişin birer kanıtı oluyor kimi zamansa geleceğe dair uyarılarda bulunuyorlar. Kitapta bir sayfa ünlü bir ismin mezar taşına ve eserlerinden alıntılara, Paşaköprü'deki bir kişinin ise hem mezar taşına hem de üzerinde yazan hikayesine yer verdik. Font ve tipografik olarak da inceledik. Türkiye'deki mezarların, çok daha tek tip olduğunu gördük, ancak müthiş bir özgün hikayeleriyle karşımıza çıktı. Kimisinde bir uçak kazası, kimisinde trafik kazasında yaşamını yitiren bir genç kızın anne ve babasıyla olan okuyanı ağlatan diyalogları, zamansız ölüme olan isyanlar, kişilerin isimlerin yanı sıra lakapları, kimisinde yalnızca teneke bir plaka ve kırık taşlar var. Türkiye'de mezar taşının amacına ulaştığını görüyoruz. Belki o taş kırılacak, bir daha hatırlanmayacak, ama okuyan insan belki de ömrünün sonuna kadar hatırlayacak."
TÜRKİYE'DEKİ MEZAR TAŞLARINDA AĞIT GİBİ YAZILAR
"Londra'dan uçtuk sevinçle, Zagreb semasında koptu kıyamet. Öldüğünü görmeden seninle yaşıyorum. Sana, kim 'öldü' derse onlara şaşıyorum. Bir fani idin göçtün. Tanrı rahmet eylesin. Hakikatte bizimle berabersin. Ecel aman vermedi, görmedim anne baba"
"Kalkamıyorum gelin, gelin anam babam iyi edin beni. Bu yaşta kamyon mu alacaktı seni, böyle mi toprağa yatacaktın, bizi dertlere mi atacaktın? Bir zalimin arabası altında tüm umutlarımızı yitirdik, yavrumuzu toprağa verdik"
"33 yaşında düştüm bir derde. Menenjit dediler, 18 günde yenildim bu illete. Mağrip mi yoksa makber mi ya Rab. Sonunda oldum ben de bir kara toprak." - İZMİR