Mescid-i Aksa, Müslümanların İnanç ve Beka Meselesidir"
Kurtlar Vadisi dizi ve filminin senaristlerinden yazar Ahmet Turgut, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallerine tepki göstererek, "Mescid-i Aksa, Filistin toprağıdır.
HİLAL UŞTUK - Kurtlar Vadisi dizi ve filminin senaristlerinden yazar Ahmet Turgut, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallerine tepki göstererek, "Mescid-i Aksa, Filistin toprağıdır. Birleşmiş Milletlere göre Mescid-i Aksa'nın güvenliğine dair bir uygulama yapılacaksa oradaki İslami vakıflar bu işten sorumlu. Oysa İsrail, 'Oranın güvenliğini sağlayacağım' diyerek fiili işgali resmiyete taşımaya çalışıyor." dedi.
İsrail polisinin Mescid-i Aksa'da yaptığı müdahaleleri AA muhabirine değerlendiren Turgut, İsrail'in Kudüs'ü ebedi başkent yapmak üzere harekete geçtiğini dile getirdi.
Siyonizmin Birleşmiş Milletlere ve uluslararası antlaşmalara göre bölgede işgalci konumunda olduğunu ve kendi işleyişi üzerinden değerlendirilmediğine dikkati çeken Turgut, "Zihnimizde siyonizm adında bir canavar oluşturduk. Ama o canavarın işletim sistemine, mantığına çok fazla kafa yormuyoruz". diye konuştu.
Kudüs hakkındaki entelektüel donanım eksikliği nedeniyle zaman zaman siyonist terminoloji üzerinden söylemler geliştirildiğini aktaran Turgut, şunları kaydetti:
"Mescid-i Aksa ile ilgili İsrail'in mevcut politikalarına ya da işgal uygulamalarına tepki gösterilirken bile bazen yanlış söylemler geliştiriliyor. Filistinliler için evrensel azınlık hakları talep ediliyor. Yahut bir köşe yazarı çıkıp, 'Biz Türkiye'de sinagoglara ibadet özgürlüğü vermedik mi? Onlar da Mescid-i Aksa'ya karışmasın' diyor. Bu tam da siyonizmin aradığı bir söylem. Zira Türkiye'deki bir sinagog, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde faaliyet gösteren ve Yahudi vatandaşlarımıza hizmet veren bir mabettir. Oysa Mescid-i Aksa ve Kudüs, İsrail toprağı değil. Üstelik Filistinliler de İsrail'de yaşayan bir azınlık değil. Mescid-i Aksa, Filistin toprağıdır. Birleşmiş Milletlere göre Mescid-i Aksa'nın güvenliğine dair bir uygulama yapılacaksa oradaki İslami vakıflar bu işten sorumlu. Oysa İsrail, 'Oranın güvenliğini sağlayacağım' diyerek fiili işgali resmiyete taşımaya çalışıyor."
"Kudüs bir mektep, bir medresedir"
Ahmet Turgut, İsrail'in bir yeri almak istediğinde önce bu alandan daha fazlasını aldığını, daha sonra da bir kısmından vazgeçmiş gibi göründüğüne vurgu yaparak, "İsrail, sürekli böyle ilerledi Filistin'de. El Halil şehrinde, Hazreti İbrahim, Hazreti Yusuf ve Hazreti İshak'ın yani üç İslam peygamberinin türbesi var. O camiye el koydular. Sonra da 'Caminin bir kısmını da size verelim' dediler. Halbuki o cami, o mabet, o toprak, o şehir, bağımsız Filistin devletinin toprağı. Yarısını vererek güya geri adım atmış oluyor ve diğer yarısını alıyor. Aynısını Kudüs'te Mescid-i Aksa üzerinden tekrarlamaya çalışıyor." ifadelerini kullandı.
9 Aralık'ta Kudüs'ün elden çıkışının 100. yıl dönümü olduğunu sözlerine ekleyen Turgut, kış aylarında Mescid-i Aksa'da tansiyonun daha da yükseleceğini ve Kudüs'ün adının daha çok duyulacağını kaydetti.
Yazar Turgut, Türkiye'nin Filistin konusundaki tepkisinin İsrail'de yankı bulduğunu ve benzer tepkilerin Arap ülkelerinden de gelmesi gerektiğini söyleyerek, bu tepkilerin sürekliliğinin önemine işaret etti.
İngilizlerin 1800- 1850 yılları arasında Kudüs ile ilgili 5 bin makale ve kitap yazdığını söyleyen Turgut, İngilizlerin önce Kudüs bilgisi ve literatürü oluşturduğunu belirterek, 60 yıl sonra Kudüs'ü işgal ettiler. Yani Kudüs için önce akademik bir altyapı hazırladılar. Oysa bizde Kudüs ile ilgili entelektüel veya akademik bir birikim yok henüz. İki üç tane gezi türünde kitap, birkaç da roman var." değerlendirmesinde bulundu.
Turgut, meydanlarda "Kahrolsun İsrail" diyenlerin dahi Mescid-i Aksa'nın neresi olduğunu bilmediğini dile getirerek, şu bilgileri verdi:
"İnsanlarımızın çoğu sarı kubbeli Kubbet-üs Sahra'yı Mescid-i Aksa zannediyor. Bu konuya vakıf olduğunu söyleyen kardeşlerimiz de 'Sarı kubbeli değil, arkadaki siyah kubbeli bina Mescid-i Aksa'dır' diyor. Oysa o da Mescid-i Aksa değil, Kıble Cami. Yani her iki yapı da Mescid-i Aksa değil. Zira Mescid-i Aksa bina değil, 144 dönümlük bir arazi. Üzerinde kırktan fazla yapı olan bir alan. Özetle biz, daha Mescid- i Aksa'nın bina olup olmadığını çözememiş bir toplumuz. Mesele çok daha derin elbette. Üniversitelerimizde Kudüs, Filistin ve İsrail kürsüleri kurulması lazım. Düşünce kuruluşları, enstitüler yoluyla bölgeye dair derin etütler, analizler yapmamız gerekiyor."
Kudüs'ün bir mektep, medrese olduğunu aktaran Turgut, "Kudüs'ün müfredatında birçok konu var. O müfredat sadece anti-siyonizm, sadece anti-emperyalizm içermiyor. Kudüs müfredatının ana başlıklarında kamil insan, olgun toplum, yetkin düşünce, seçkin akıl, temiz kalp var. Bunların her birini hatırlayıp ihya ettikçe Kudüs'ü fethedebilir, Kudüs'ü tekrar insanlığa kazandırabiliriz. Bunu başardığımız zaman Kudüs, Yahudi için de Hristiyan için de güvenlik ve selamet beldesi olabilir." dedi.
"Mescid-i Aksa, Filistin'in vatan davası değil. Müslümanların inanç ve beka meselesidir"
Yazar Turgut, üniversiteler, alimler, kanaat önderleri ve sanatçıların bu konuda üzerine düşeni yapması gerektiğini söyledi.
Kurtlar Vadisi Filistin filminin giriş sahnesini hatırlatan Turgut, "Filmin hemen başında bilinçli bir argüman seçtik. Siyonist asker, 'İsrail'e hoş geldiniz!..' deyince Polat Alemdar hemen itiraz etti. 'Hayır Filistin'e geldim' dedi. Zira bahsettiğimiz topraklar İsrail değil, Filistin. Orayla ilgili bir meseleyi anlatırken 'Filistin Sorunu' tabirini değil 'İsrail Sorunu' tabirini kullanmamız daha reel. Şunun da altını çizmemiz gerekir. Mescid-i Aksa, Filistinli kardeşlerimizin vatan davası değil. Tüm Müslümanların inanç, haysiyet ve beka davasıdır. Ağlama duvarı denen yer aslında Burak duvarıdır. Benzer şekilde Mescid-i Aksa'nın ya da Kudüs'ün bizler için 5 asırlık değil 3 bin yıllık dava olduğunu da öğreneceğiz. Zira bizler Hz. Davud'un asli varisleri olarak 3 bin yıldır Kudüslüyüz. Mescid-i Aksa'nın bina değil, bir arazi ve o arazinin anlatmış olduğu değerler kümesi olduğunu bileceğiz." açıklamasını yaptı.
Kudüs'ün düşüşü ve yüz yıllık ayrılığı Kapı Yayınları'ndan çıkan "Kalbim Kudüs'te Kaldı" adlı romanda anlatan Turgut, Filistin ve Kudüs'ün hep siyasi argümanlar eşliğinde hatırlandığına dikkati çekerek, "Sanat, edebiyat, tiyatro ve sinemada, adına ister dini diyelim ister seküler, ister trajedi olsun ister drama, sanat eserlerinin Kudüs'ü konu edinmesi gerekiyor. İngiltere örneğini verdik. 5 bin kitap yazılıyor sonra gidip Kudüs'e işgal ediyorlar. Bizim Kudüs için yüzlerce, binlerce eser üretmemiz lazım. Sinema, tiyatro, edebiyat, yaşamın, sanatın her dalına dair. Bunun devlet aklıyla da sivil toplum kuruluşları eliyle de vatandaşın talepleriyle de oluşması lazım." dedi.