Merasim Sokak Saldırısı Davası
Ankara Merasim Sokak'ta 29 kişinin hayatını kaybettiği bombalı terör saldırısıyla ilgili, terör örgütü PKK'nın sözde üst düzey yöneticilerinin de aralarında olduğu 68 sanığın 30'ar kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanmasına devam edildi.
Ankara Merasim Sokak'ta 29 kişinin hayatını kaybettiği bombalı terör saldırısıyla ilgili, terör örgütü Pkk'nın sözde üst düzey yöneticilerinin de aralarında olduğu 68 sanığın 30'ar kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanmasına devam edildi.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın bugünkü duruşmasına 16'sı tutuklu, 17 sanık ve avukatı ile bazı müştekiler katıldı. Duruşmanın bir bölümünü CHP Ankara milletvekilleri Şenal Sarıhan ve Necati Yılmaz da izledi.
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, ses ve görüntü bilişim sistemi (SEGBİS) üzerinden ifadeleri alınamayan sanıkların değişik cezaevlerinden Ankara'ya nakillerinin yapıldığını ve bu sanıkların mahkeme heyeti huzurunda savunmalarını yapacaklarını, bazı sanıkların da Kürtçe ifade vermek istemesi üzerine duruşmada Kürtçe tercümanın hazır bulundurulduğunu bildirdi.
Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun açıklamalarından sonra sanıkların ifadelerine geçildi.
Sanık Kubbettin Onur, tercüman aracılığıyla Kürtçe verdiği ifadesinde, terör örgütü PKK ile bağlantısı olduğunu ancak bombalama eylemiyle bir ilgisi bulunmadığını savundu.
Sanıklardan Ahmet Kahraman'ın, terör örgütü PKK Lice sorumlusu "Porsipi" kod adlı Erhan Özçatlı'nın selamıyla aradığını ve Ulus'ta buluştuklarını, daha sonra çalıştığı inşaat şantiyesine gittiklerini anlatan Onur, Kahraman'ın burada arabadan 3 torba gübre indirdiğini, gübrelerin bir eylem için geldiğini anladığını söyledi.
Sanık Onur, aradan bir süre geçtikten sonra sanık Metin Arslan'ın da "Porsipi"nin selamıyla aradığını ve kendisine araba teslim edeceğini söylediğini belirterek, Ulus'ta buluştukları Metin Arslan'dan saldırıda kullanılan arabayı teslim aldığını, kendisine aracın örgütün arabası olduğu bilgisinin verildiğini kaydetti.
Aracı teslim aldıktan 2-3 gün sonra arabaya ilişkin evrakların geldiğini aktaran Sanık Kubbettin Onur, Diyarbakır'dan tanıdığı "Hacı" isimli birinin selamıyla da daha sonra saldırıyı gerçekleştirdiğini öğrendiği Abdülbaki Sömer isimli kişinin kendisini aradığını, adını "Al" olarak söylediğini ve şantiyede 15 gün birlikte çalıştıklarını anlattı.
Suriyeli şahsın terör örgütüne mensup olup olmadığını bilmediğini, kendisiyle çok az konuştuğunu ileri süren sanık Onur, "Suriyeli Ali ile 3-4 kez Ankara'da, patlamada kullanılan arabayla gezdik. Kara Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri'nin bulunduğu bölgeden geçtik. Etrafa dikkatli bakıyordu, keşif yapıyordu. Suriyeli Ali'nin bomba yaptığını biliyordum ama ne zaman patlatacağını bilmiyordum. Ne yaptıysam vazgeçiremedim. Gübrelerle malzemelerle uğraşırken Ali'ye sordum 'ne yapıyorsun' diye, 'bana karışma' dedi." diye konuştu.
"Aracı Ankara Ulus'ta teslim ettim"
Sanık Metin Arslan da "İnancını yaşamayan yaşadığı gibi inanmaya başlar" diyerek başladığı ifadesinde bir dalalete girdiğini, bunu çok sonraları fark ettiğini belirterek, uyuşturucu bağımlısı olduğunu, bu nedenle terör örgütüyle irtibata geçtiğini ve Lice'de uyuşturucu temin ederken terör örgütünün kendisinden tehditle para istediğini, parası olmadığını söyleyince de "o zaman numaranı ver, sen eski galericisin biz seni arayacağız" diyerek serbest bıraktıklarını öne sürdü.
Kendisini bıraktıktan bir zaman sonra kendisini "Porsipi" kod adlı Erhan Özçatlı isimli terör örgütü mensubunun aradığını, araç temin etmesini istediğini anlatan sanık Arslan, bu tarihten sonra birkaç kez terör örgütüne araç temin ettiğini, her araç başı 2-3 bin lira para aldığını, bu araçları hangi iş için kullandıklarını sorduğunda "senin soru sorma hakkın yok" diyerek yine tehdit edildiğini, terör örgütü mensuplarıyla her görüşmesinde bir sonraki randevunun yeri ve zamanının da kararlaştırıldığını söyledi.
Arslan, patlamada kullanılan aracı da İstanbul'da Hasan Avsan'dan, çalıntı olduğunu bilerek 9 bin liraya satın aldığını, Lice'ye götürdüğünü, "Porsipi"nin "keşke aracı buraya kadar getirmeseydin, araç Ankara'ya gidecek" sözleri üzerine tekrar aracı Ankara'ya götürdüğünü, "Porsipi"den ismini ve numarasını aldığı Kubbettin Onur'a aracı Ankara Ulus'ta teslim ettiğini anlattı.
Aracı teslim ettikten sonra aynı gün İstanbul'a döndüğünü, sanık Hasan Avsan'dan temin ettiği sahte plaka ve evrakları da 2 gün sonra Ankara'ya, sanık Kubbettin Onur'a gönderdiğini belirten Arslan, bombanın araca nasıl yerleştirildiği konusunu bilmediğini ileri sürdü.
"Örgütün baskısı altında, örgüte araç temini yaptım"
Mahkeme Başkanı Ademoğlu'nun, "Terör örgütüne neden araç temin ettin?" sorusuna sanık Arslan, "Örgütün baskısı altında, örgüte araç temini yaptım. Karşınızda, elinde silah olan birileri var, az çok tahmin etmeniz lazım. Kafanızı kuma gömmek var, kim olduğunu, erdemlerinin farkında olmamak var. Ben şahsım adına en büyük hakareti yapıyorum, insanlıktan çıkmıştım. Ben pişmanım, Allah bizi ıslah etsin, ülkemize güzel bir gelecek nasip etsin, olaydan dolayı çok pişmanım." diye konuştu.
Sanık Mustafa Bulut da silahlı terör örgütü kapsamında yargılanmaktan büyük utanç duyduğunu belirterek, "Bu suçlama bir Türk oğlu Türk için onur kırıcı ve insanın haysiyetiyle bağdaşmamaktadır. Cezaevinde, şehitlere sevinenlerle aynı ortamda kaldım, bu benim onurumu kırıyor. Böyle bir suçtan dolayı sizin karşınızda olmaktan utanç duyuyorum." dedi.
Gayrimenkul işleriyle uğraştığını, daha önce noter işleri yaptığını, sanıklardan Turgut Kahraman ile de dolandırıcılık yaptığını ifade eden Bulut, saldırıda kullanılan aracı da sahte evraklarla İzmir'den kiraladığını, aracı İstanbul'a getirip yine sahte evraklarla satmayı düşündüğünü ancak hazırladıkları sahte evrakların İstanbul'da bir noterde anlaşılması üzerine aracı satamadığını anlattı.
Aracı satamayınca arkadaşı Turgut Kahraman'a kullanması için verdiğini, daha sonra aracın diğer sanıklardan Metin Cura'ya ve Hasan Avsan'a nasıl geçtiğini bilmediğini, aracı Turgut Kahraman'ın bu kişilere sattığını savunan sanık Bulut, aracın satıldığını da patlamanın ardından emniyet güçlerinin evine gelmesiyle anladığını iddia etti.
Sanık Bulut, "Ben suçluyum, suçumu kabul ediyorum. Birçok dolandırıcılık, sahtecilik işleri yaptım. Her defasında cezaevine girdim, çıktım, pişman olmadım, yapmaya devam ettim. Bu olay, benim miladım oldu. Allah kimsenin başına böyle bir şey getirmesin. Benim suçum evrakta sahtecilik, dolandırıcılıktır. Bu yaşıma kadar terörle, örgütle, partiyle işim olmamıştır. Bu yaşımdayım, bir sefer oy kullanmışımdır, o da cezaevindeydim mecbur kaldım. Oy kullanmaya bile gitmem ki benim siyasi görüşüm olsun. Ben bu aracı kiralayıp, değerinde satıp, kendime yarar sağlamak için böyle bir işe girdim." diye konuştu.
Sanık Metin Cura da patlamada kullanılan aracı sanık Turgut Kahraman'dan 5 bin liraya aldığını, diğer sanık İsmail İpar'a araçtan söz ettiğini, onun da aracı 7 bin liraya Metin Arslan'a sattığını kaydetti.
Duruşmaya, sanık ve bazı tanıkların dinlenmesi için yarına ertelendi.