Haberler
Esed rejimiyle çatışan muhalif gruplar Halep kent merkezine girdi

Türkiye sınırı kan gölüne döndü! Muhalif gruplar kent merkezinde

Katıldığı organizasyonda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kızdıran protesto

Salondaki protesto Erdoğan'ı kızdırdı: Siyonistlerin ağzı, dili olma

Yenidoğan çetesi soruşturması kapsamında kapatılan 13 özel hastaneye kayyum atandı

İstanbul'da 13 özel hastaneye kayyum atandı

CHP lideri Özgür Özel hakkında soruşturma başlatıldı

CHP lideri Özgür Özel hakkında soruşturma başlatıldı

-Medya Sektörüne "Milli Dil" Çağrısı

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

"Acilen bütün kurumlarımızda milli bir dil politikasının oluşturulmasına ihtiyaç var"

Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Osmancık Şube Başkanı, Televizyon ve Sinema Seyircisi Hakları Derneği Başkan Yardımcısı Kazım Sekili, dili etkileyen en önemli iletişim araçlarının televizyon ve internet olduğunu söyledi.

Bu tür yayın organlarının milli bir dil politikasına sahip olmaması nedeniyle dilimizin aşırı derecede bozulmaya yüz tuttuğunu belirten Sekili "Acilen bütün kurumlarımızda milli bir dil politikasının oluşturulmasına ihtiyaç var." dedi.

Medyanın dilimize gereken önemi vermesi gerektiğine işaret eden Sekili, "Dilimizin kullanımı ile ilgili yanlışlıklar gitgide artıyor. Daha da kötüsü bu yanlışları duya duya yanlışlar üzerinde alışkanlık geliştiriyoruz. Yanlışlar, belli bir zaman sonra bizi rahatsız etmediği gibi, bize yanlış gibi de gelmemektedir. Artık insanlar sürekli olarak dilin yanlış kullanımlarının doğru olduğunu düşünmede ve hiç fark etmeden bu yanlış kullanımları hayatlarında kullanmaktadırlar." diye konuştu.

Televizyon ve diğer medya organlarında kullanılan reklamların, yabancı sözcük kullanımlarının ve dilimizi komiklik olsun diye argo bir şekilde kullanmanın dilin bozulmasına ve yozlaşmasına neden olduğunu ve sık sık duyulan sözcüklerin bilinçaltına işlediğini söyleyen Sekili açıklamasına şöyle devam etti:

"Medya patronları, yöneticiler ve medya sektöründe çalışanların bu konuda çok dikkatli olmalılar. Dilimize gereken önemi göstermediğimiz zaman bu düşüncemizi de etkiler. Düşünce kirliliği de kişinin değerleriyle, kendisiyle ve geçmişiyle bağlarının kopmasına neden olur. Bu da millet olarak gerilememizin ve hatta yok olmamızın yolunu açar.

Bütün siyasi kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve devlet kurumları var güçleriyle çalışarak kendilerini dilimizin yozlaşmaması için mücadele etmek zorunda hissetmeliler. Dilin öneminin farkında olmayanları her daim uyarmayı en önemli bir görev olarak bilmeliler.

Aynı zamanda aileler de dil bilincinin daha çocukken oluştuğunu bilerek çocuklarına dil gelişimini iyi bir şekilde vermek zorunda olduklarının bilincinde olmalılar. Çocuklarının gelişimi için aileler, ne güzel oyalanıyor düşüncesiyle çocukları televizyon karşısında yalnız bırakmamalı, mümkün olduğunca birlikte televizyon izlemelidir. Bu, hem çocukların izledikleri programlar hakkında bilgi sahibi olunmasını, hem de sonrasında izlenilen program ile ilgili konuşma ve paylaşma ortamı sağlar. Çocukların davranışlarını şekillendirirken yetişkin davranışlarını model olarak aldığı düşünülürse, anne babanın da televizyon seyretmeye ne kadar zaman ayırdığı önem kazanmaktadır.

Televizyon izleme sürelerinin belli ölçülerde sınırlandırılması gerekir. Bu süreyi çocuğunuzla karşılıklı konuşarak günde 1 saati geçmeyecek şekilde düzenlemeye çalışın. Çocuğunuza televizyon seyretmek yerine yapabileceği çeşitli etkinlikler önerin. Çocuklara yönelik programlar hazırlanırken, program yapımcıları çocukların yaş dönemi özelliklerini dikkate almalı ve özellikle gelişimin en hızlı olduğu okul öncesi dönemde, onların dış uyarılardan çok fazla etkilendiklerini göz önünde bulundurmalıdır."

Kaynak: Bültenler / Güncel
title