Medeniyetler İttifakı İstanbul Konferansları
Medeniyetler İttifakı Türkiye Eşgüdüm Kurulu Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa, Medeniyetler İttifakı'na 128 ülkeyle 24 uluslararası kuruluşun dahil olduğunu belirterek, "Biz istiyoruz ki İstanbul'u bu medeniyetlerin merkezi halinde, canlı, yaşanır halde, bunları gösterecek hale getirelim." dedi.
Medeniyetler İttifakı Türkiye Eşgüdüm Kurulu Başkanı Prof. Dr. Bekir Karlığa, Medeniyetler İttifakı'na 128 ülkeyle 24 uluslararası kuruluşun dahil olduğunu belirterek, "Biz istiyoruz ki İstanbul'u bu medeniyetlerin merkezi halinde, canlı, yaşanır halde, bunları gösterecek hale getirelim." dedi.
Medeniyetler İttifakı Türkiye Eşgüdüm Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Uluslararası Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MED-AR) işbirliğiyle hazırlanan Medeniyetler İttifakı İstanbul Konferanslarının ikincisi, Fatih Ali Emiri Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.
"Şehir ve Medeniyet" konulu konferansta konuşan Karlığa, medeniyetler ittifakının küresel bir insanlık girişimi olduğunu belirterek, "Medeniyetler İttifakı'nın öncü gücü olan Türkiye, 20 ayrı medeniyete sahiplik eden ve onlarca medeniyetin temelini oluşturan birlikte yaşama, ötekine saygı ve bir barış ve hoşgörü anlayışının simgelendiği bir ülkedir. Medeniyetler İttifakı'na 128 ülke ve 24 uluslararası kuruluş dahil oldu. Biz istiyoruz ki İstanbul'u bu medeniyetlerin merkezi halinde, canlı, yaşanır halde, bunları gösterecek hale getirelim." diye konuştu.
Bir kente kendi kimliğini kazandıran, ana rengini veren şeyin kentlerin sahip olduğu ruh olduğunu dile getiren Karlıağa, şöyle konuştu:
"Kente ruhu veren ana güç o kenti kuran ya da o kenti yönetenlerin bağlı bulunduğu değerler silsilesidir. Bu değerler manzumesi sahip bulunduğu bütünlük, evrensellik, gerçeklik ölçüsünde bir canlılık getirir bir kente. Bu sayede o değerler manzumesi çevrede, eşyada, insanda hayat bulur. Kent olma ruhu ile beraber kentlilik bilinci de oluşur. Bu da bizi doğrudan medeniyet bilincine götürür. Yer seçiminden tutun da kentsel plan ve projelere kadar her şey belirli bir düşünce ve felsefi düşünceyi yansıtır. Bunun olmadığı yerlere gerçek anlamda kent demek mümkün değildir. Büyük İslam ve Türk düşünürü Farabi'nin ifadesi ile bunlar türedi kentlerdir. Bu kentler zamana karşı da direnemezler, yok olup giderler. İstanbul büyük kayıplara uğramış bir şehir olmakla beraber İstanbul ruhu bu kentin her bölgesinde görülüp hissedilmektedir."
Prof. Dr. Sadettin Ökten ise medeniyetin birçok şehirde yansımaları olduğunu ama bunların içerisinde bir tanesinin simge şehir olduğunu anlattı.
Ökten, "İslam medeniyetinin ikinci büyük hadiseyle ortaya çıkan simge şehri ise İstanbul'dur. İstanbul sadece tek bir İstanbul'dan ibaret değildir. İstanbul'dan, Anadolu'da, Suriye'de, Irak'ta hatta ve hatta Orta Asya'da, Balkanlardan, Avrupa'dan birçok imaj, nesne, olgu harcı vardır. Onların hepsini bir kompozisyon halinde tecelli ve teberrüz ettiği yerdir İstanbul. Dolayısıyla hiçbir zaman bir başka şehri dışlayamaz ve bu da mümkün değildir. " diye konuştu.
Prof. Dr. Edibe Sözen ise gittiği şehirlerde medeniyetin izlerini aradığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"9.-12. yüzyıl bizim kültürel hafızamızdır. O kültürel hafızada kütüphaneler, tecrübeler, hayatlar, hikayeler, kentler var. Bütün bunları yeniden değerlendirmek durumundayız. Çünkü Batı kendi kültürel hafızasını şu üç ayağa dayandırıyor. Mısır'da olan İskenderiye Kütüphanesi, Vatikan Kütüphanesi ve Washington'daki Ulusal Arşiv. Bu üç kütüphane bugün Batı medeniyetinin temel hafıza örneklerini bize sunuyor. Bizim hafıza örneklerimizde, İslam medeniyetinin yeşerdiği bu havzada ne varsa yeniden değerlendirmek ve üzerine okuma yapıp artan İslamofobiye karşı Batı dünyasına cevap vermemiz gerekiyor."