"Marka Şehirler" semineri
Basın İlan Kurumu (BİK) tarafından organize edilen "Marka Şehirler" seminerlerinin üçüncüsü Van'da başladı.
Basın İlan Kurumu (BİK) tarafından organize edilen "Marka Şehirler" seminerlerinin üçüncüsü Van'da başladı.
Kent merkezindeki bir otelde düzenlenen toplantının açış konuşmasını yapan Vali Aydın Nezih Doğan, üç aydan bu yana kentte görev yaptığını, bu süre içinde özellikle kardeşlik hukuku ve ekonomi konuları üzerinde durduklarını söyledi.
Kardeşlik hukuku bağlamında toplumdaki her insanı üretilen değerler bakımından mukaddes gördüklerini belirten Doğan, bunun yanında kentte ekonomi ile ilgili beklentilerinin de olduğunu, bu anlamda BİK tarafından düzenlenen "Marka Şehirler" projesini benimsediklerini ve sevdiklerini ifade etti.
Doğan, birçok afet atlatmış bir kentin normalleşmesi için gayret ettiklerini bildirerek, şöyle konuştu:
"Van'da yaşanan terör ve depremlerin ardından kentteki insanların hayatlarını normalleştirmeye çalışıyoruz. Van, gelecekte kendine bir yer arayacak. Bu yer nere olmalı ve nasıl olmalı. Bunu çalışmalarımızın ortasına koyduk. Van, birçok alanda marka olmayı hak etmiş bir kent. Öncelikle elimizdeki markaları iyi korumalıyız. Van kahvaltısı Van'ın bir markasıdır. Bölgede tarımın önemini geniş katılımlı toplantılarla anlatmaya çalışacağız. Bunları bir ortak proje olarak görmemiz lazım."
Seminere katılan RTÜK Başkanı Davut Dursun da görsel işitsel medya ve ifade özgürlüğü, Türkiye'de görsel işitsel medya düzenlemeleri, görsel işitsel medya sektörü, sağlığa aykırı ve yanıltıcı reklamlara ilişkin sunum gerçekleştirdi.
-"İletişim özgürlüğü" kavramı
Radyo ve televizyon yayıncılarının rahatlıkla yayınlarını yapabilmeleri için ifade ve haber alma özgürlüklerinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğine dikkati çeken Dursun, şunları kaydetti:
"Haber alma özgürlükleri medya için çok önemlidir. İfade özgürlüğü olmadan, bilim ve sanat hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti olmaz. Bizim anayasamız temel özgürlükler için iletişim özgürlüğü kavramını kullanmamakla birlikte, biz yeni anayasa çalışmalarına bunu önermiştik ve temel özgürlükler arasına iletişim özgürlüğü kavramı konulması talebimiz var. Görsel işitsel medyanın izne bağlı olması ve kuralların baştan belirlenmesi sansür değildir. Yazılı medyanın aksine görsel işitsel medya alanındaki düzenlemeler daha sınırlayıcıdır."
Dursun, RTÜK kararlarının idari kararlar olduğunu ve yargıya açık olduğunu, bu nedenle verdikleri kararların yüzde 95'inin yargıya taşındığını bildirerek, bu kararların yüzde 94'e yakınının lehlerine sonuçlandığını ancak küçük bir oranın da aleyhlerine sonuçlanabildiğini anımsattı.
-"Biz sansürcü bir kuruluş değiliz"
Reklamlarla ilgili müeyyidelerin çok büyük bir bölümünün, gıda takviyelerinin genel sağlığı tehlikeye düşürecek şekilde yanıltıcı biçimde tanıtılması nedeniyle verilen kararlar olduğunu anlatan Dursun, konuşmasına şöyle devam etti:
"RTÜK, 3 Mart 2011-31 Aralık 2012 tarihleri arasında toplam bin 509 müeyyide kararı almıştır ve bu kararların yüzde 71'i reklam ihlalleri ile ilgili müeyyidelerdir. 2013'te ise bu rakam 429'dur. Bunlardan 109'u insanı aşağılayıcı nitelikte yayın yapmaktır. Türkçenin kötü kullanılması konusunda da müeyyide uyguluyoruz. Bize en çok dramatik dizilerle ilgili şikayetler geliyor. Özellikle programların kaldırılmasıyla ilgili talepler dile getiriliyor. RTÜK istediği programı yayından kaldırtır şeklinde algı var. Ancak bizim bu konuda bir yayından kaldırma yetkimiz bulunmamakta. Kaldırmak durumu sansür olur, biz sansürcü bir kuruluş değiliz. Programların yayından kaldırılıp kaldırılmayacağı konusu tamamen ilgili kurumların inisiyatifindedir."
Sağlık programları adı altında belli ürünlerin tanıtımıyla ilgili yayınların yapıldığını ve RTÜK'ün bu konuyla mücadelede yetersiz kaldığını anlatan Dursun, dünyanın hiçbir yerinde ilaç reklamının yapılamayacağını ve reçetesiz satılan ürünlerin belli ölçüler dahilinde reklamlarının yapılabileceğini dile getirdi.
BİK Genel Müdürü Mehmet Atalay ise Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Van'da da insanların barış sürecinin etkisiyle rahatlıkla dolaştığını ve eğlendiklerini belirterek, Van'ın sadece Türkiye'de değil, dünyada önemli merkezlerden biri olması için her türlü imkanlarının olduğunu kaydetti.
Van'ın güzelliklerinin dünyanın her yerine ulaşması için kentte görev yapan basın mensuplarının en güzel fotoğrafları, görüntüleri çekerek servis etmesi gerektiğini vurgulayan Atalay, "Basın, hiçbir zaman şantajcı olmamalı, yalan haber yazmamalıdır. Basın hiçbir zaman hakaret etmemelidir. Bunun için bu ülkenin örnek insanlarıyla birlikte beraber bu tecrübe paylaşımıyla yol alacağız" dedi.
Konuşmaların ardından "Medya iletişiminde tecrübe paylaşım günleri" seminerinin ilk oturumu başladı. Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Kazancı moderatörlüğünde spor spikeri Orhan Ayhan, televizyon sunucusu ve program yapımcısı İnci Ertuğrul, Enson haber medya grup başkanı Serkan Kalemciler tecrübelerini katılımcılarla paylaştı.