Mansur Yavaş'tan Bakan Bozdağ'a: "Biz O İşgal Altındaki Belediyeden Ankara'yı Kurtardığımız İçin Sabah Hacı Bayram'da Şükür Namazı Kıldık, Bismillah...
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a “'Şampanya ile kutlayanları mı yoksa sabah şükür namazı kılanları mı seçeceksiniz' demiş. Aynısını 2019'da bize de yaptılar. Biz o işgal altındaki belediyeden Ankara'yı kurtardığımız için, Ankaralı bizi seçtiği için sabah Hacı Bayram'da şükür namazı kıldık, 'bismillah' diyerek de göreve başladık. Ama kendilerinin bazı gruplarının kadın kollarının geçen seçimi kazandıktan sonra yaptığı eğlenceleri de gördük. Bunların adı siyaset değil. Bunların adı nefret siyaseti korku siyaseti. Korku insana neler söyletiyor" dedi.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a "'Şampanya ile kutlayanları mı yoksa sabah şükür namazı kılanları mı seçeceksiniz' demiş. Aynısını 2019'da bize de yaptılar. Biz o işgal altındaki belediyeden Ankara'yı kurtardığımız için, Ankaralı bizi seçtiği için sabah Hacı Bayram'da şükür namazı kıldık, 'bismillah' diyerek de göreve başladık. Ama kendilerinin bazı gruplarının kadın kollarının geçen seçimi kazandıktan sonra yaptığı eğlenceleri de gördük. Bunların adı siyaset değil. Bunların adı nefret siyaseti korku siyaseti. Korku insana neler söyletiyor" dedi.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile Tekirdağ Cumhuriyet Meydanı'nda miting düzenledi. Yavaş şunları söyledi:
"21 YILDAN SONRA ARTIK SÖYLEYECEK SÖZÜ OLMAYANLAR ANCAK HAKARET VE İFTİRA ATIYORLAR"
"Sevgili Tekirdağlılar bir seçime gidiyoruz. Artık biz de alışkanlık yaptı. Seçime değil sanki savaşa gidiyoruz çünkü rakiplerimiz inanılmaz bir şekilde nefret tohumları saçarak iftiraları atarak bir seçime gidiyor. Ben isterdim ki iktidar yaptıklarıyla ortaya çıksın, yapamadıklarını anlatsın ve yapacaklarını anlatsın. Ama öyle anlaşılıyor ki 21 yıldan sonra artık söyleyecek sözü olmayanlar ancak hakaret ve iftira atıyorlar. Alışkanlık yaptı demiştim. 2019 yılında seçimi kaybedeceklerini anlayınca bize de aynı iftiraları attılar.
"TÜRKİYE BİLİYOR KİMİN MİLLİ KİMİN GAYRİ MİLLİ OLDUĞUNU"
2019 yılında da seçimi kaybedeceklerini anlayınca anketleri görünce şimdi attıkları iftiraların aynısını Ankara'da attılar. İşte sayaçları PKK'lılar okuyacak, DHKP-C'liler de faturaları götüreceklermiş. Bunu ister misiniz falan dediler o zaman. 'Yuh' çekelere şunu söylüyorum. Bu nefret siyasetini, sonuçta sadece bir seçim savaş değil. Biz iyiliğe döndürmek için 'Yuh' da çekmiyoruz. Bu tür iftiralara ancak gülünür, deliler güler diyoruz. Biz de deliler gibi gülüyoruz bunların attığı iftiralara. Neden diyeceksiniz. Seçimi kazandık, devletin bekası gidermiş. O günlerde hep öyle söylediler. Eğer bu belediyeleri Millet İttifakı kazanırsa devletin bekası tehlikeye girermiş. Hemen ilk seçilir seçilmez tabelayı duvara çaktık. O söktükleri TC tabelalarını. 'İşçileri çıkaracak' dediler, hiç işçi falan da çıkarmadık. Baktılar ki söyledikleri havada kaldı. Bu arada İstanbul'da Ekrem Başkan'ı seçimini halkın iradesini zorla gasp ettiler biliyorsunuz. Şimdi diğer 10 belediyede devletin bekasını tehlikeye sokacak hiçbir şey olmadı. Ne yapmaları lazım? Bu sefer İstanbul'da başladılar. İstanbul düşerse Kabe düşer, İstanbul düşerse Mekke düşer, İstanbul düşerse büyük İsrail kurulur. ve en son şunu söylediler; Binali mi Sisi mi, Mursi mi Sisi mi? Daha neler neler söylediler. ve o da tutmadı. O da tutmayınca ne yaptılar? Bize o iftirayı atanlar PKK'lılarla iş birliği yapacak iftirasını atanlar, Osman Öcalan'ı televizyona çıkarıp bir de kuvvetlerini sahaya sürdüler öyle mi? Osman Öcalan PKKlı değil miydi? Peki, İmralı'dan gelen mektup neydi televizyonlarda okudunuz. Bunlar seçimi kazanacağım diye her şeyi yaparlar, her türlü iftirayı atarlar, her yola başvururlar. Onun için de şimdi de aynı şeyleri söylüyorlar. Bugün sabah evden kalktık buraya geleceğiz. Baktık bakanın birisi demiş ki; bunlar İHA'ları SİHA'ları alır hangara sokar. Ben de çok affedersiniz ama ne yediniz ne içtiniz sabah sabah diye sordum. Bir diğeri en son başbakanımız da ben kendisine hiç yakıştıramadım. 'Bu işgal kuvveleriyle istiklal kuvvetlerinin mücadelesi' demiş. Herhalde bizi gavur sanıyor. Ben şimdi ona şöyle cevap verebilirdim; iki de bir milli gayri milli deyip duruyorlar ya Venezuela'dan bahsederdim Hollanda'dan bahsederdim ama o konulara girmeyeceğim. Türkiye biliyor kimin milli kimin gayri milli olduğunu.
"BUNLARIN ADI NEFRET SİYASETİ, KORKU SİYASETİ"
Bir diğerine de cevap vereyim. Adalet Bakanımız da iki türlü cevap vermiş. 'Şampanyayla kutlayanları mı yoksa sabah şükür namazı kılanları mı seçeceksiniz' diye. Ben Ankara'da bir örnek vereceğim. Aynısını bize de yaptılar. Biz o işgal altındaki belediyeden Ankara'yı kurtardığımız için, Ankaralı bizi seçtiği için sabah Hacı Bayram'da şükür namazı kıldık, 'Bismillah' diyerek de göreve başladık. Ama kendilerinin bazı gruplarının kadın kollarının geçen seçimi kazandıktan sonra yaptığı eğlenceleri de gördük. Bunların adı siyaset değil. Bunların adı nefret siyaseti korku siyaseti. Korku insana neler söyletiyor. O İHA'lar SİHA'lar milletin malı. Nasıl daha önce ROKETSAN'lar ASELSAN'lar HAVELSAN'lar TUSAŞ'lar Türkiye için bir şeyler üretti onlar size devrettilerse siz de elinizdeki ürettiklerinizi ki yaptığınız iyi şeylerin hepsinin Allah razı olsun diyoruz onları getirip yeni hükümetin emrine vereceksiniz.
"O BEBEK KATİLİ CEZASINI ÇEKMEDEN HİÇBİR ŞEKİLDE ÇIKAMAYACAK"
Üç defa terörist başını bırakmak için Terörle Mücadele Kanunu'nu Meclis'e getirdiler. Üç kez. Terörle teröristlerin çete reisinin de bu itirafçılık yasasından faydalanması için. Orada Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin protestosuyla geri çekmek durumunda kalıyor. Şimdide kalkmışlar 'Bunlar Apo'yu serbest bırakacak.' O bebek katili cezasını çekmeden hiçbir şekilde çıkamayacak. Getirdikleri o eski kanun tasarılarına bakın çıkartırsanız gene siz çıkartırsınız. O seçimi kazanmak için her türlü sözü verirsiniz. Yalanladılar ama gene gazetelerde haber var İmralı'ya heyet gitti diye. Göndermediniz mi daha önce? Tamam burada göndermedik diyorsunuz. Daha önce kaç defa gönderdiniz? Şimdi bunu böyle söylüyorsunuz. Aynı görüşleri savunan bir başka partiyi yanınıza aldınız. Söylüyorlar, diyorlar ki yok biz onlarla ittifakta değiliz. İttifakta değilsiniz de aynı listede niye verdiniz? Onlarla madem utanmıyorsunuz 'Onlarla ittifak değiliz' diyorsunuz. Onlardan utanmıyorsunuz da bu milletin karşısına niye getirdiniz. Ben de diyorum ki; ben bu sözleri söyledim diye PKK'nın görüşleri belli Türk bayrağıyla sorunu var HÜDAPAR'ın da Türk bayrağıyla sorunu var. 'Türkiye bayrağı' diyelim diyor, özerklik istiyor, federasyon istiyor hepsi. Genel başkanları televizyona çıktı 'Yemin edecek misiniz' deyince o şerefli Atatürk'ün Meclis'ine 'Evet edeceğim' demedi 'Bir bakacağız' dedi. Ne işin var o zaman o mecliste? Kimle kimin mücadele ettiğini görün. Gerçekler budur.
"21 YILDIR BUNU DÜZELTEMEYEN BİR İKTİDARDAN İYİLİK BEKLEMEK HAYAL OLUR"
Şimdi İHA'ları SİHA'ları sergileyerek Anadolu gemisini vatandaşa açtılar. Siyasete alet ediyorlar. 4 bin yıllık 5 bin yıllık Mete Han'ın ordusunu şimdiye kadar kimse siyasete alet etmedi. Onlar milletin malıdır. Seçim otobüsüne çevirdiler. Oradan oraya oradan oraya taşıyorlar. 15 Mayıs'tan sonra o geminin üzerine falan çıkıp gezemeyeceksiniz. 15 Mayıs'tan sonrası şöyle bir gerçek bekleyecek. ya Millet İttifakı'nı iktidara getireceksiniz, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu 13. Cumhurbaşkanı olarak seçeceksiniz aksi taktirde 15 Mayıs'tan sonra faturalarla baş başa kalacaksınız, pahalılıkla baş başa kalacaksınız. İşsizler iş bulamayacak, öğrenciler yine hayal kuramayacak. Maalesef bunlarla baş başa kalacaksınız. Diyorum ki Tekirdağlılara önceden kime oy verdiyseniz verin. Eğer 1 yıl 2 yıl 3 yıl öncesine göre durumunuz daha düzeldiyse devam etsinler. Düzelmediyse 21 yıldır bunu düzeltemeyen bir iktidardan iyilik beklemek hayal olur. 21 yıldır yapamadığını hala vadeden bir iktidarla hala devam etmek isteyenler devam eder. Ama belli ki artık deniz bitti. Çünkü Merkez Bankası tam takır. Dövizi sabit tutmak için şimdi de eldeki altınları bozdurup döviz alıp piyasaya döviz sürmek suretiyle artık ne kadar idare edebilecekler bilmiyorum. Durum kötü. Dolayısıyla inşallah ayın 15'inden sonra güzel bir yönetim gelecek.
"16 MİLYARA 16 TANE İL KALKINIRDI"
Bir de söyledikleri şu var, Adıyaman'da söylediler. Aile Bakanlığı demiş ki bunlar gelirse yardımları keser. Yine aynı şekilde bunlar gelirse kamudaki bütün memurları işten atacaklar. Bize de aynısını söylediler. Ankara'da siyasi nedenle hiç kimseyi işten çıkarmadığımız gibi artık işçiler ne mitinge götürülüyor zorla ne de futbol maçlarına götürüyorlar. Peki, niye bu iftiraları atıyorlar? O koltukları bırakmak istemediler. Ankara'daki rant imparatorluğunu bırakmak istemediler. 16 katrilyonluk ANKAPARK'ı birkaç kişiye iş vermek suretiyle toprağın altına gömdüler. 16 milyara 16 tane il kalkınırdı. Şehre girişte gördünüz kapılara harcanan para 350 milyon lira bugünün parasıyla. ANKAPARK'ın yanında teleferik yapılacak bu hayvanat bahçesini gezecekti ihale etmişler. İktidar partisinin il başkan yardımcısına bitmiş gibi neredeyse parasının tamamını almış. Zarar 700 milyon lira. Bunların açığa çıkmasını istemiyorlar. Hepsini savcılığa verdim. İnşallah birçok dosya bekletiliyor ama ayın 15'inden sonra göreceksiniz. Hepsinin hesabı sorulacak. Kul hakkı yiyen, yetim hakkı yiyenlerden hesabı sorulacak. Dolayısıyla bundan bırakmak istedikleri için sürekli olarak bu iftiraları attılar. Sosyal yardımları kesecek dediler. Paket dağıtılırdı eskiden Ankara'da. Şimdi de diyorlar ki 'Aile Bakanlığı'nın dağıttığı bütün yardımları bunlar kesecek' diyorlar. Biz de 'Bırakın kesmeyi arttıracağız' demiştik. Ankara halkı bize inandı paket dağıtma işini ortadan kaldırdı. Başkent Kart vermek suretiyle artık hesaplarına para yatırıyoruz. Eskiden bu koliler tek bir esnaftan alınır içine makarna bulgur doldurulur ev ev dolaştırılırdı insanlar incitilirdi. Şimdi hesaplarına para yatıyor, gidiyor bütün şehrin bakkallarından hem bakkallar kazanıyor hem aileler çocuklarının gerçek ihtiyaçlarını karşılıyor. Yetmedi 60 bin tane çocuk okuldan eve, evden okula Ankara'da ücretsiz taşınıyor. Yoktu eskiden. 16 bin öğrencinin servis ücretini ödüyoruz. 15 bin ilkokul öğrencisine günlük 15 lira kantin yardımı yapıyoruz ki arkadaşlarının yanında mahsun kamasın diye. Destek alan 200 bin kişi tonu 1 liradan su içiyor. Eskiden tonu eski rakam 30 liraydı tonu. 300 lira yerine şimdi 10 lira ödüyorlar. Dolayısıyla geri kalan yine cebinde kalıyor. 200 bin aileye 2 yıldır aralık ocak şubat aylarında 500'er lira doğal gaz yardımı yaptık. Ankara'da hiç kimseyi üşütmedik destek ihtiyacı olan. Yine 200 bin aileye her ay birer kilo et parası veriyoruz. Başka hiçbir yerde geçmiyor. Sadece parayı ete harcayıp evine götürüyor ki çocuklar et hakkından mahrum kalmasın aç kalmasın diye. Söz vermiştik aç ve açıkta kimseyi bırakmayacağız diye. Onun yanında sınavlara girenlerin ücretleri ödenir, kırtasiye yardımları yapılır, 100 bin çocuğa bayram harçlığı yatırdık hesaplarına vs. Saysam saymayla bitmiyor. Eskiden bir koliydi nasıl suçladılar yardımları kesecekler. Ne olmuş kesilmiş mi artmış mı? Şimdi inşallah Sayın Genel Başkanımız, cumhurbaşkanı olduktan sonra aile destekleri sigortası var. Bu inşallah bütün kadınları kapsayacak hiçbir çocuk mahsun kalmayacak hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek eğitimine de devam edecekler. Bizim bu yaptığımız yapacaklarımızın küçük bir örneği.
"GİRSİNLER ESNAFIN YANINA GİRSİNLER PAZARDA DOLAŞSINLAR DA GÖRSÜNLER MİLLET NE HALDE"
Biliyorsunuz iklim krizi nedeniyle en son pandemi döneminde Ukrayna bize buğday vermedi ne kadar kapalı kalacağı belli değildi. Haliyle kendi insanını düşündü. Daha sonra Rusya-Ukrayna savaşından sonra da gördünüz şu an tahıllar taşınıyor gemilerle. Halbuki ülkemiz bizim neydi? Kendi kendine yeten bir ülkeydi. Bu tarımdaki politikalar nedeniyle hayvancılıktaki politikalar nedeniyle bir şey mi oldu pahalılık mı oldu dışarıdan ithal et. Yine bakliyatı da dışarıdan ithal ettiler, tarımı bitirdiler. Eken azaldı, ürün azalınca bu sefer soğan olmuş 30 lira. Pahalı dersen bunlar soğan kafalı demeye başladılar. 'Millet aç' diyorsun, tatilden gelenlerin arabalarını gösterip 'Millet aç diyenlerin ağzına kürekle vurmak lazım' diyorlar. Artık yukarılardan öyle görünüyor. Girsinler esnafın yanına girsinler pazarda dolaşsınlar da görsünler millet ne halde. Dolayısıyla bizler kırsal kalkınma desteklerine başladık. Eskiden yapılan destek şuydu; bazı yerlere traktör verilmiş bazılarına taş toplama makinesi verilmiş. 35 bin kayıtlı çiftçimiz var bizim bu da ileride yapılacakların örneği diye anlatıyor. 35 bin çiftçiye nohut tohumu, arpa buğday tohumu ve hepsini bunların verdik. Yetmedi belediye olarak sıvı gübre imar ediyoruz, sıvı gübreyi de verdik. Yetmedi mazot yardımı yaptık. Çiftçiliği bırakan bir sürü insan tekrar çiftçiliğe döndü Ankara'da. Çünkü Ankara tarım memleketi. ve 600 milyon lira biz destekte bulunduk 4 yıl içerisinde. Geçen yıl itibarıyla Ankaralı çiftçi tam 4 buçuk milyar lira gelir elde etti. Demek ki destek verirseniz insanlar çiftçilikte yapıyormuş, üretiyormuş. Ama onların malını para ettirmezseniz işi gücü bırakıyorlar tarımı, geliyorlar büyükşehirlerde ne iş yapacağını bilmeden oradan buradan iş arıyorlar. İnşallah yeni gelecek hükümetimiz tarımda da üretimde de çok büyük destekler yapacak. Rekabet Kurumu kasaplar hakkında açmış soruşturmayı. Bu ayın teröristleri de kasaplar oldu hayırlısıyla. Hiçbir başarısızlık bunların üstüne yakışmıyor. Hep suçlu başkası. Eğer sıkışırlarsa sorumlu 'CHP zihniyeti' diyorlar. 21 yıldır bunları başaramayan insanların artık başaracağından ümidimiz yok. En azından yeni bir hükümet getirmekle bir şans veriyorsunuz. Denenmişi denemeye gerek yok."