Mansur Yavaş Eskişehir'de: "En Büyük Beka Sorunu Bu İktidarın Kendisi Haline Geldi"
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Eskişehir’de, "Alışmışlar yine her seçim 'Beka…' Seçim biter beka olayı da biter. Ülkedeki mülteciler bekamızı tehdit ediyor. Ülkemizdeki pahalılık artık bekamızı tehdit eder hale geldi. Enflasyon, kira fiyatları hepsi artık bizim beka sorunu haline geldi. İddia ediyorum en büyük beka sorunu bu iktidarın kendisi haline geldi. Çünkü 21 yıldır 1 trilyon 200 milyar dolar bütçe kullandılar 450 milyar dolar dış borcumuz var. Elbette mutlaka güzel şeyler de yaptılar. Ama kötü giden hiçbir şey bunların üstüne yapışmıyor. Hiçbir şey" diye konuştu.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Eskişehir'de, "Alışmışlar yine her seçim'Beka…' Seçim biter beka olayı da biter. Ülkedeki mülteciler bekamızı tehdit ediyor. Ülkemizdeki pahalılık artık bekamızı tehdit eder hale geldi. Enflasyon, kira fiyatları hepsi artık bizim beka sorunu haline geldi. İddia ediyorum en büyük beka sorunu bu iktidarın kendisi haline geldi. Çünkü 21 yıldır 1 trilyon 200 milyar dolar bütçe kullandılar 450 milyar dolar dış borcumuz var. Elbette mutlaka güzel şeyler de yaptılar. Ama kötü giden hiçbir şey bunların üstüne yapışmıyor. Hiçbir şey" diye konuştu.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte bugün Eskişehir'e geldi. Sıhhiye Meydanı'nda konuşan Yavaş şunları söyledi:
"TAM 5 MİLYAR LİRA ESKİ DÖNEMİN BORCUNU ÖDEDİK"
"Beypazarı'nda 10 yıl belediye başkanlığı yaptım. Orada yaptığımız çalışmalardan dolayı Ankara'da aday gösterildim ve üçüncü denememizde Ankara halkını ikna edebildik. Neden öyle diyorum? Çünkü Ankara'da belediyecilik adına yapılan Ankara halkının parasını kendi parası olsa harcamaz ama rahat bir şekilde çılgın projelere harcayan bir yönetim vardı. Bunu da halka anlatmamız son derece zor oluyordu. 2019 yılında aday olduğumda başladılar konuşmaya. 'Bunlar üç koyunu güdemezler', 'Bunlar yapamazlar', 'Bunlar beceremezler', 'Belediyelikten ne anlarlar', 'Beypazarı küçücük bir yer kocaman Ankara'yı nasıl yönetecek' gibi hep böyle kibir küçümseyici davranışlar. Böyle başladılar, seçim sonuna doğru anketlerin durumunu görünce aynen bugün yaptıkları gibi iftiralara başladılar. O yönetilemez denen Ankara'yı o kadar borçla devraldık ve dört yıl içerisinde eskiye ait faizli ve müteahhitlere apar topar kaçırılan yüksek faizli paralardan tam 5 milyar lira eski dönemin borcunu ödedik. Artı bizden önceki yönetim metroyu yapamamış, Ulaştırma Bakanlığı'na devretmiş. Ulaştırma Bakanlığı da Çayyolu metrosunu bitirmiş, benden önceki dönemde belediyeye devretmiş. Demişler ki 'Siz bilet gelirinin yüzde 15'ini bize ödemek suretiyle borcunuzu ödeyin.' 30-40 yıl sürüyor. Fakat 8 Nisan'da görevi devraldık. 28 Nisan'da çıkan bir kararnameyle bundan sonra metro alacaklarımız için bütçenin yüzde 5'ini keseceğiz dediler. İki rakam arasındaki farkı söyleyeyim; eğer maç oynanırken kural değişmeseydi yada biz seçilmeseydik mutlaka değiştirmeyeceklerdi. 80-90 milyon lira bugüne kadar ödemiş olacaktık. Fakat bu şekildeki bir düzenleme sonucu kesilen para 1.7 milyar. Eski parayla 1 katrilyon 700 milyar lira. 1.6 milyar lirayı Ankara'ya yapacağımız hizmetlerden alıp güya bizi cezalandırmak için gasp ettiler. 1,6 milyar lira. Bakınız, buna rağmen 5 milyar borcu ödedik. 1 milyar lira da Çevre Bakanlığı'ndan alacağımız var. Ödemeleri gününde yapıyoruz."
"BUNLARIN MANTIĞI ŞU; SEÇİME GİRMEK SERBEST KAZANMAK YASAK"
"Pandemi dönemindeki çalışmalar şeffaf uygulamalar nedeniyle geçen yıl İngiltere'de Dünya Başkent Belediyeleri Başkanı seçildim. Bunu kendimi övmek için söylemiyorum. Buna ihtiyacımız yok. Şimdi de 'Yönetemez' diyorlar ya, 'Bunlar gelirse hiçbir şey yapamaz' diyorlar ya halbuki bize aynı şehirleri söylerken burada sürekli olarak hemen hemen muhalefette yer almış Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı hizmetleri efsane çalışmaları hep görmezden geldiler. En güzel örneğimiz aslında bizim Eskişehir idi. Dolayısıyla seçildikten sonra 11 büyükşehir belediyesine bu engellemelere rağmen çalışmaya başladı. Görüyorsunuz, İstanbul'da otobüs alımı için krediler imzalanmıyor, İzmir'in ki imzalanmıyor, Mersin'in ki imzalanmıyor. Belediye başkanının kendi mi cezalandırılıyor sizce? Hayır halk cezalandırılıyor. O zaman seçimi neden yapıyoruz? Bunların mantığı şu; seçime girmek serbest kazanmak yasak. Böyle bir mantıkları var."
"TOGG DA MİLLETİN MALIDIR, İHA'LAR DA SİHA'LAR DA ANADOLU GEMİSİ DE MİLLETİN MALIDIR. KİMSENİN BABASININ MALI DEĞİLDİR"
"Baktılar ki anketlerde durum değişiyor. Bu sefer başladılar dedikler ki 'İşçilerin hepsini çıkaracak.' Televizyonlardan sahte listeler yayınlandı. 'İşte bakın işçileri çıkaracaklar.' Biz işe alacakları adamların listesini bulduk. 'Milletin ekmeğiyle oynayacak' dediler. Bir tane işçi çıkarılmadı. Bir tane. Daha sonra İstanbul seçimlerine geldik. Onların söyledikleri hiçbir şey olmadı. İstanbul seçimlerini iptal ettiler ikinci seçimlere geldik. Biz de seçilince bütün Millet İttfakı belediyeleri eskiden zorla sökülen TC tabelalarını yerine taktık mı? Devletin bekası lafı İstanbul'un ikinci seçimine kalmadı. Bir şeyler söylemeleri lazım ne söyleyecekler? İstanbul giderse Kudüs gider, İstanbul giderse Mekke gider, Mursi mi Sisi mi, Binali mi Sisi mi? Seçime böyle girdiler öyle mi? Ekrem Bey 800 bin farkla derslerini verdi. Ne Mekke düştü ne Kudüs düştü. Ama şimdi Sisis'yle el sıkıştılar. Dolayısıyla sevgili Eskişehirliler aynı oyun şimdi hala oynanıyor. 'Biz gidersek öyle olur biz gidersek böyle olur'... Bakın, Türkiye Cumhuriyeti 5 bin yıllık bir devlet geleneğine sahip. Osmanlı'dan Cumhuriyet'i geçirmiş birçok kurumlar zaten var bazı kurumlar da Cumhuriyet dönemiyle birlikte var olmuş. Dolayısıyla devletin geçmişinin Hariciyesi de müktesebatı var. Şimdi de yine aynı hafıza devlette var. Devletin milli güvenlik politikaları asla değişmez bunu aklınızdan çıkarmayın. 80'li yıllarda ROKETSAN, HAVELSAN gibi kuruluşlar, ASELSAN gibi kuruluşlar kuruldu. Ülkemizin savunması için kuruldu. O günden bugüne kadar da hizmetlerini sürdürüyor, üretimini sürdürüyor. O zaman hiçbirisi çoğu gencin yaşı yetmez ama işte bunu biz yaptık falan oldu filan oldu diye hükümet bu milli kurumların hiçbirisini siyasetine alet etmedi. Ama şimdi görüyoruz. TOGG, İHA, SİHA Anadolu gemisi vs. bunlar sanki hükümetin parasıyla yapılmış milletin parasıyla yapılmamış gibi sunularak sergileniyor ve biz gidersek bunlar batar diyor. Asla batmaz. Sizden öncekiler ROKETSAN'ı, HAVELSAN'ı, ASELSAN'ı nasıl bırakıp gittiler o günden bugüne geliştirildiyse o TOGG da milletin malıdır, İHA'lar da SİHA'lar da milletin malıdır, Anadolu gemisi de milletin malıdır. Kimsenin babasının malı değildir. Devletin milletin tertemiz paralarıyla imal edilmiştir. Bize düşen yeni hükümet kurulduktan sonra çok daha iyilerini yapmak ve üstelik bu hizmette bu sektörde çalışmak isteyen gençlerin önünü açmak, artık bu kadar üniversite mezunu gençlerle birlikte çok daha güzellerini yapmak, ülkenin savunmasına katkıda bulunmak."
"BU ÜLKEDE BEBEK KATİLİNİ CEZAEVİNDEN CEZASI BİTMEDEN ÇIKARACAK HİÇBİR GÜÇ YOKTUR"
Dediler ki Mansur Yavaş gelecek bu artık herkes tarafından duyulduğu için söylüyorum, 'Sayaçları PKK'lılar okuyacak, DHKP-C'liler de'… 'Yuh' yapmayın da gülün bu laflara kahkaha atın. Bu laflara deli inanmaz. Vatandaşı korkutmak için bunları söylediler. Şu anda Ankara'da sayaçları da okuyan faturaları da götüren tertemiz vatansever Türk evlatları. Şimdi de aynısını söylüyorlar 'Biz gidersek ülke bölünür.' Bu ülkeyi hiç kimse bölemez. Televizyonlarda gösteriyorlar Kandil'dekilerin eşkıya başının bunların ekmeğine yağ süren konuşmalarını ekranlara koyuyorlar ama aynı şahıslar şunları söylüyor 'Bizimle en fazla irtibatı bu hükümet kurdu.' 'Bize üst düzey bir sürü bürokratı gönderdi anlamadık' diyorlar. 'Şimdi bunlar bize niye kızıyor yani aramız çok iyiydi de seçim yüzünden niye bozuldu' diyorlar. Bu ikiyüzlü bir siyasettir. Bu ülkede bebek katilini cezaevinden cezası bitmeden çıkaracak hiçbir güç yoktur. Yine bu ülkede eli kana bulaşmış teröristleri af yoluyla çıkaracak da hiçbir Allah'ın kulu yoktur. Bunun karşısında herkes duracaktır. Zaten af alan böyle nitelikli çoğunlukla yapılabilecek şeylerdir. O zaman niye iftira atıyorsunuz? Bizim altı tane siyasi genel başkanının iki yıldır üzerinde çalıştığı bir mutabakat metni var. Neler yapacağı neler yapmayacağının hepsi orada yazılı. Dolayısıyla böyle bir taahhüt hiç kimseye verilmedi. Dolayısıyla Kandil'den gelen bu lafları da reddediyoruz. Şu andaki iktidarın ekmeğine yağ süren bu konuşmaları da reddediyoruz. O konuşmaları alıp bize yamamaya kalkan iktidarın da sözlerini reddediyoruz. Bu sözler yakışsa yakışsa kendilerine yakışır. Artık nefret siyaseti bitecek. Korku siyaseti bitecek. Çok daha iyi yönetimler gelecek."
"16 BİN İLKOKUL ÇOCUĞUNUN SERVİS ÜCRETİNİ BİZ ÖDÜYORUZ"
"Hani Ankara batardı? Bakın Ankara'da yaptığımız bir kısım çalışmaları da bahsetmek istiyorum. 'Sosyal yardımları kesecek' dediler. Eskiden koliler ramazan kolisi gibi dağıtılırdı ev ev. İnsanlar incitilirdi. Gelir gelmez Başkent Kart diye aynen kredi kartına benzer bir kart çıkarttık. Eskiden yine bir esnaftan hep de aynısından alınırdı 150-200 milyonluk makarna, bulgur vs. bunların ona ihtiyacı var mı yok mu demeden kapı kapı dağıtılırdı. Onlar da ortadan kalktı. Şu anda Başkent Kart'a para yüklüyoruz. Ankara'daki 4-5 bin civarındaki bakkaldan gelip çoluğunun çocuğunun ihtiyacını gidip güzelce karşılıyorlar. Kim yardım alıyor kim yardım almıyor hiç kimse bunu bilmiyor. Yani bir elin verdiğini diğer el görmüyor. Bu ailelerin çocuklarının okuması lazım. Çünkü babaları yardım alıyordu. Bu yardım kültürünü özellikle oy almak için sürekli kullandılar. Oy versin diye kullandılar. Onların çocukları da yardım alıyor bari onları çocukları yani üçüncü kuşak yardım almasın diye çocuklarının eğitimine çok büyük destekler veriyoruz. Şu anda o ailelerin 60 bin tane çocuğu Ankara'da ücretsiz okuluna gidiyor. 16 bin tane çocuğun ilkokul çocuğunun servis ücretini biz ödüyoruz. Kitap kırtasiye vs her türlü yardımlarını yapıyoruz. Bunların iyi eğitim alması için ve geçen yıldan beri evlerinde üşümemesi için tam 200 bin aileye üçer aylık periyotlarla 500'er liralık doğal gaz yardımı yaptık, hiç birisini üşütmedik. Yine bu ailelerin çocuklarının bir çoğunun gelişim bozukluğunu tespit ettik. İyi protein alamadıkları için çocuklar hem öğrenme hem gelişim güçlüğü çekiyor. 16-17 aydır düzenli şekilde 200 bin aileye birer kilo et parası yatırmak suretiyle ki başka yerde harcayamıyoruz sadece illaki eve et alacak yoksa kart çalışmıyor bu şekilde onların protein almalarının da önünü açıyoruz. Dolayısıyla yardımlar kesilecek derken nerden nereye geldik."
"DEVLET MEMURLARINI BUNLAR GELECEK SİZİN HEPİNİZİ İŞTEN ATIYOR DİYE KORKUTUYORLAR. O NEDENLE BUNLARI ANLATIYORUM"
"Geçenlerde Adıyaman tarafına gitmiştik. Kuvvetli bir şekilde Aile Bakanlığı'nın yaptığı yardımları bizim gelince keseceğimizi söylüyorlar. Devlet memurlarını bunlar gelecek sizin hepinizi işten atıyor diye korkutuyorlar. O nedenle bunları anlatıyorum. Demek ki söyledikleri her şey yalan, bir değişim olduğu zaman demek ki çok daha güzellerini yapacak bir sürü insan var. Çılgın projemiz yok dedik Ankara'da. Ankara halkının tertemiz parasını boşa harcayacak hiç çılgın projemiz yok dedik. Kimin neye ihtiyacı varsa onu yapacağız dedik. Seçildik rozetimizi çıkarttık. İhtiyacına göre hiçbir Allah'ın kulunu hiçbir şekilde ayrıma tabi tutmadan kimin ne ihtiyacı varsa onlara el attık. Pandemi döneminde de yine aynısını yaptık. Şu anda deprem bölgelerinde de aynısını yapıyoruz."
"DESTEK VERDİK BU İNSANLAR TARIMA, ÇİFTÇİLİĞE, HAYVANCILIĞA GERİ DÖNDÜLER"
"Kırsal kalkınma çalışmalarıyla biz Ankara'da 600 milyon lira 4 yılda 35 bin çiftçiye destek olduk. Geçen yıl itibariyle bu insanlar yeniden tarıma çiftçiliğe ve hayvancılığa döndüler. 4,5 milyar lira gelir elde ettiler. Kooperatifler kurdurduk kadınlara. Onların ürettiklerini Başkent marketler de satıyoruz. Dolayısıyla üretimi, istihdamı sürekli olarak teşvik ediyoruz. İşte Millet İttifakı'nın programında da tarıma ve hayvancılığa çok büyük destekler yapılacağı yazılı. Neden? Çünkü pandemi döneminde Ukrayna bize buğday vermedi kendimize lazım olur diye. Kırsal kalkınmada kendi belediyemizin ürettiği gübreyi veriyoruz, tohumu veriyoruz. Mazot yardımı yapıyoruz. Dolayısıyla o çiftçi ayakta kalsın ki artık bu iklim krizi nedeniyle yaklaşan büyük bir felaket açlık ve kıtlık felaketine karşı Ankara'da tarımı canlandırıyoruz. Şimdi dün diyor ki Sayın Hazine Bakanı, bakın diyor 'Bizim sayemizde Ukrayna'dan buğday geliyor bizim sayemiz de Afrika da aç kalmıyor' diye. Bununla övünüyor. Oysa çocukluğumuzdan beri kendi kendine dünyada yeten ender ülkelerden birisi Türkiye ve Türkiye bir tahıl ambarıydı. 21 yılda neden tarımı bu hale getirdiniz? 'Çiftçileri neden bu hale getirdik de dışarıdan buğday alır hale geldik'i sorgulamıyorlar maalesef. Ben 3 bin 500 tane ihalemi açık yaptım, Youtube'da bunlar duruyor. 100 yıl da geçse 200 yıl da geçse bunlar orada bizim şeref vesikamız olarak duracak. Bundan sonra hükümette açık ihaleler yapacak rekabeti sağlayacak elde ettiği tasarrufları da mutlaka size harcayacak.
"EN BÜYÜK BEKA SORUNU BU İKTİDARIN KENDİSİ HALİNE GELDİ"
Alışmışlar yine her seçim 'Beka.' Seçim biter beka olayı da biter. Ülkedeki mülteciler bekamızı tehdit ediyor. Ülkemizdeki pahalılık artık bekamızı tehdit eder hale geldi. Enflasyon, kira fiyatları hepsi artık bizim beka sorunu haline geldi. İddia ediyorum en büyük beka sorunu bu iktidarın kendisi haline geldi. Çünkü 21 yıldır 1 trilyon 200 milyar dolar bütçe kullandılar 450 milyar dolar dış borcumuz var. Elbette mutlaka güzel şeyler de yaptılar. Ama kötü giden hiçbir şey bunların üstüne yapışmıyor. Hiçbir şey. Soğan pahalı olur soğancılar terörist olur depoları basarlar, sebze pahalı olur pazarcıların tepesine çökerler onları göçertmek için 31 Mart'a kadar seçimlere kadar Tarım Kredi'den zararına satış yaparlar hiç demezler ki çiftçinin hali ne olacak. Et pahalanır dışardan ithal ederler. Bunu yapmak yerine kendi çiftçisini kendi hayvancılık yapan aileleri desteklese daha iyi olmaz mıydı? Yurt dışına niye gitsin o paralar? Şimdi de bu ayın teröristi, Rekabet Kurumu inceleme başlatmış kasaplar olacak. Görürsünüz internette yazıyor."
"NEFRET SİYASETİNDEN BIKTIK. AZARLANMAKTAN BIKTIK. DÜŞMAN GÖRÜLMEKTEN BIKTIK. MUTLAKA BU DEĞİŞİME İHTİYAÇ VAR"
Değerli arkadaşlar kimse kimsenin ne milliyetçiliğini ne dinini sorgulama hakkına sahiptir. Biz de iddia ediyoruz ki en az onlar kadar vatanseveriz ve milliyetçiyiz en az onlar kadar Müslümanız. Bu ülkenin bölünmemesi için hepimiz canımızı vermeye hazırız. Dolayısıyla bir başkasını terörist olarak adlandırmak bizlere yakışmıyor. Burada iş bulamıyor çocuk 'Yurt dışına gideceğim' diyor veya bazı meslek sahipleri 'Yurt dışına gideceğim' diyor. 'Giden gitsin nankörler' deniliyor öyle mi? Gençlere 'asalak' deniliyor öyle mi? Madem bu gençlere iş bulamayacaktınız her yere üniversite adı altında Türkiye'nin her yerine bu kadar üniversiteyi neden açtınız? Türkiye'de hangi mesleklere hangi sektörler ihtiyaç var niye bunları planlamadınız? Genler iş beğenmezmiş, öyle bir şey yok. Televizyonda da söyledim. Gençler yurt dışına çıkma imkanı bulursa gidiyor garsonluk da yapıyor. Türkiye'de niye yapamıyor? Alnının terini alamıyor. Emeğinin karşılığını alamıyor. Evet patronlar firma sahipleri maliyetimiz artıyor diye onları yok parasına çalıştırıyor. Oysa elektriğe gelen enerjiye zamlara o patronun artık Türkiye'de 'gıkı' çıkmıyor. Ağzını açana da maliyeciler geliyor. Dolayısıyla nefret siyasetinden bıktık. Azarlanmaktan bıktık. Düşman görülmekten bıktık. Mutlaka bu değişime ihtiyaç var. Artık Allah hepimize farklı farklı yarattığına herkes farklı fikirde olacak farklı düşüncede olacak değil mi? Kimi ailesinden kimi çevresinden çeşitli fikirlere sahip olacak. Bunlar elbette yan yana gelecek. Kimse kimse gibi düşünmek zorunda değil. Ama bizler sizin gibi düşünmüyoruz diye altı siyasi parti yan yana gelmiş ve Türkçe'nin en güzel cümlelerinden biri olan uzlaşmış, uzlaşmayı bilmiş 2 bin 400 maddelik bir planı ortaya koymuş. Biz niye zillet olalım? Niye illet olalım? Bugüne kadar Sayın Cumhurbaşkanı adayımızın ben Cumhur İttifakı'nı destekleyenlere karşı, kendisi gibi düşünmeyenlere karşı bir tek kötü lafını duymadım. Benim bildiğim iyi Müslümanın ağzından bal damlar, hiç kimseye hakaret etmez, yalan söylemez. ve bu nedenle diyorum ki inşallah Millet İttifakı olarak 14 Mayıs'ta birleşe birleşe kazanacağız. Kavga etmek yerine yan yana geleceğiz. Türkiye için yan yana geleceğiz. ve inşallah 13. Cumhurbaşkanımızı 15 Mayıs'tan sonra Çankaya Köşkü'ne oturtacağız. Ben de emrivaki yapıyorum; Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak diyorum ki 'Sayın Genel Başkanım siz Ankara'dan İstanbul'a kadar yürüdünüz. Biz sizi Kızılay'da karşılayacağız, kortej eşliğinde Çankaya Köşkü'ne kadar yürüteceğiz' dedim. İnşallah bu teklifimde kabul edilir."