Malatya Kültürü Neyi Anlatır"
Malatya'da "Malatya Kültürü Neyi Anlatır" adlı söyleşi düzenlendi.
Malatya'da "Malatya Kültürü Neyi Anlatır" adlı söyleşi düzenlendi.
Malatya Girişim Grubunca bir otelde düzenlenen söyleşide konuşan şair Cumali Ünaldı, 2006 yılında Malatyalı İşadamları Derneğinin aynı adlı söyleşinin ilkini gerçekleştirdiğini belirterek, oraya kendisinin daveti üzerine Hrant Dink'in de katıldığını söyledi.
Ünaldı, Dink'in burada 1915'te emperyalist batının kendilerine "Osmanlı'ya karşı sizin arkanızdayız, Osmanlı'ya karşı çıkın" dediğini, kendilerinin de karşı çıktığını ancak dönüp baktıklarında arkalarında kimsenin olmadığını söylediğini anlattı.
Ünaldı, Dink'in, "bugün aynı oyun Kürtlere oynanıyor. Bütün Kürtlere, Leyla Zana dahil olmak üzere bunu söylüyorum. Biz bu oyuna geldik, siz gelmeyin, diyorum" dediğini aktardı.
Ünaldı, "Bugünün Türkiye'sinde söylenecek tek söz Hrant'ın bu sözü" dedi. Ünaldı, Dink'in menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybettiğini ve bu söyleşide aralarında olmadığını söyledi.
Ünaldı, Fransa'nın "Ermeni soykırımını" reddedeni hapse atma yönünde karar aldığı döneme değinerek, "Hrant, bana telefon açtı. Dedi ki 'Paris'e gideceğim. Ermeni soykırımı yoktur, diyeceğim. Beni hapsetsinler. Bunu şunun için yapıyorum. Bizim Türklerle bir sorunumuz varsa oturur konuşuruz. O söyler, biz söyleriz, o söyler, biz söyleriz karşılıklı ağlarız. Ondan sonra da kalkar birbirimize sarılırız. Bir daha da o konulara dönmeyiz. Onları hiç hatırlamayız' dedi" diye konuştu.
Cem Vakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan da birlik ve beraberliğin önemini vurgulayarak, Malatya'nın iki cumhurbaşkanı çıkarmış, bir çok devlet adamı ve bürokrat yetiştirmiş önemli bir kent olduğunu kaydetti.
Eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak da Atatürk'ün "İstikbal göklerdedir" sözüne dikkati çekti.
Parlak, "Ancak bugün bakıyoruz ki istikbal yerde. Yeni nesil elinde ipad, otobüste oturuyor. Yanında hamile bir kadın. Kalkıp yer vermiyor. Oysa biz böyle görmedik. Biz bir büyümüz içeri girdiği zaman ayağa kalkardık. Biz bu saygıyla yetiştirildik. Hasta ziyaretine gitmeliyiz. Taziyeye gitmeliyiz. Yolda bir yaşlı gördüğümüzde elindeki poşetleri alıp, yardım etmeliyiz. O açıdan eğitim çok önemli. Yeni kuşaklara iyi bir eğitim veremezsek olmaz" diye konuştu.
Malatyalı Hayırsever Ermeniler Derneği (HAYDER) Başkanı Hosrof Köletavitoğlu da Türkler ve Ermenilerin acıları birlikte paylaşıp yollarına devam etmesi gerektiğini söyledi.
Köletavitoğlu, 1955'te Malatya'da doğduğunu, çocukluğunun Salköprü Mahallesi'nde geçtiğini anlattı. Türk komşularıyla birlik ve beraberlik içinde yaşadığını kaydeden Köletavitoğlu, kadınların yemeklerini beraber yaptığını, erkeklerin de kentte aynı birliktelikte yaşadığını aktardı.
Dayısının 80'i aşkın Türk ailenin kirveliğini üstlendiğini dile getiren Köletavitoğlu, terzilik yapan babasının 1968'de 45 santimetre kar yağan bir gecede vefat ettiğini belirterek, "Ertesi gün babamın tabutunu o karda taşımak üzere bir naylon araba getirdiler. Komşularımız geldi. Babamın tabutunu naylon arabaya koyacaklar. Bir tanesi bağırdı 'bir dakika, ustamızı arabaya koymayın, biz sırtımızda taşırız' dedi. O arabaya sadece beni çocuk olduğum için onları takip edebileyim diye koydular. Babamı sırtlarında Ermeni Mezarlığı'na kadar sırtlarında götürdüler. Nereden baksanız 1,5 kilometre yol. Karda bata çıka götürdüler" ifadelerini kullandı.
Köletavitoğlu, "Ermenileri dışlamayalım. Dışlamadığınızı biliyorum ama dışlamayalım" dedi.
1915 olayları
Köletavitoğlu, şöyle devam etti:
"Ermeni sorunu şu anda bir endüstriye dönüşmüş durumda. Tam bir endüstri. Birileri bundan faydalanıyor. Birileri 'bu yoktur' diyerek çok büyük paralar harcayarak lobiler yapıyor. Birileri 'var bunu söyleyerek şunu şunu yaparım, başına bela açarım' diye demokrasinin kılıcı gibi kullanmaya kalkıyor. Bu kadar para, bu kadar zaman, o kadar efor eğer gelişmemiz için kullanılacak olsa inanın çok daha çabuk ilerleyecek durumdayız. Bir diğer nokta da bu meselenin temcit pilavı gibi her sene belli sezonlarda önümüze gelmesinden gerçekten çok rahatsızız. Ayrıca toplumsal her olayda çirkin sıfatlarla çağrıştırılmak, beraberce çağrıştırılmak da bizi rahatsız ediyor. O yüzden bizim insanlar olarak, bu toprakların insanları olarak bu yaşadıklarımızı tüm Anadolu için, Anadolu'daki herkes için çok trajik bir olay olduğunu kabullenmemiz, bununla yüzleşmemiz lazım. Hepimiz geçmişimizi de geleceğimizi bununla daha da özgürleştireceğiz diye düşünüyorum."