Mahkeme Başkanından Yargılanan Gazeteciye "Dağa Çıkmayı Düşündün Mü" Sorusu
Ankara merkezli operasyonda tutuklanmalarının ardından ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçundan haklarında dava açılan 11 gazetecinin yargılanmasına bugün başlandı. Mahkeme Başkanı, gazeteci Öznur Değer’e, “Dağa çıkmayı düşündün mü” diye sordu. Değer, “Şu anada buradayım ve gazetecilik yapıyorum. Benim bir iradem olamaz mı? Kendi iradem ile çalışamaz mıyım” diye yanıt verdi.
Ankara merkezli operasyonda tutuklanmalarının ardından 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçundan haklarında dava açılan 11 gazetecinin yargılanmasına bugün başlandı. Mahkeme Başkanı, gazeteci Öznur Değer'e, "Dağa çıkmayı düşündün mü" diye sordu. Değer, "Şu anada buradayım ve gazetecilik yapıyorum. Benim bir iradem olamaz mı? Kendi iradem ile çalışamaz mıyım" diye yanıt verdi.
Geçen şubat ayında tutuklanan ve haklarında 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçundan dava açılan 11 gazeteci, bugün Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıktı. Gazeteciler, davanın ilk duruşmasında savunmalarını yapıyorlar.
Davada, gazeteciler Diren Yurtsever, Berivan Altan, Ceylan Şahinli, Deniz Nazlım, Emrullah Acar, Hakan Yalçın, Selman Güzelyüz, Habibe Eren, Öznur Değer ve Mehmet Günhan tutuklu, Zemo Ağgöz tutuksuz yargılanıyor.
Tutuklu 10 gazeteci, duruşma salonuna jandarma eşliğinde getirildi. Duruşmayı gazeteci, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazetecileri Koruma Komitesi'nden (CPJ) Özgür Öğret, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Yöneticisi Cuma Daş, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın-İş Ankara Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara Şubesi ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi temsilcilerinin yanı sıra ve çok sayıda kişi izledi.
Duruşmada ilk savunmayı Öznur Değer yaptı. Değer, gazetecilik faaliyetlerinden dolayı suçlandığını ifade ederek, "Kadın alanındaki haberlerimle birlikte, araştırmacı haberlerim nedeniyle gazetecilik ödülleri de aldım. Musa Anter Gazetecilik ve Basın Şehitleri Gazetecilik Ödülü sahibiyim. 'Gazetecilik nedir' diye sorulduğunda, sadece haber yazan olarak anlaşılıyor. Ancak gazetecilik, bir yaşamdır. Gazetecilik, esası sorgulamaktır. Kendini, toplumu sorgulamaktır. Ben de bu sorgulamayla gazeteciliğe başladım. Gazetecilik, aynı zamanda toplumu bilgilendirmektir. Ben de burada, özellikle 11 ayda tutuklanan 33 gazeteci gibi sorgulamaya devam ediyorum" dedi.
"YAŞAM HAKKININ YOK SAYILDIĞI BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ"
Değer, kendilerine emniyette işkence yapıldığını iddia etti ve savunmasını şöyle sürdürdü:
"2016'dan bu yana üzerinde baskı hissetmeyen kimse yoktur. Ekonomik, sağlık, eğitim, askeri ve başlangıçta temel insani hak olan yaşam hakkının yok sayıldığı bir dönemden geçiyoruz. Ekonomik krizi de hepimiz kendi yaşamımızda hissediyoruz. Siz orada otururken, biz burada otururken yaşıyoruz. Özellikle 2016'dan bu yana en çok demokrasiyi özledik. İnanıyorum ki siz de oturduğunuz yerde demokrasiyi özlemişsinizdir. Çünkü bu toplumun temel ihtiyacıdır.
2016'dan bu yana binlerce insan hakkı ihlali yaşandı. Ben size soruyorum; bu ağır tablo karşısında insan kendisini nasıl rahat hisseder? Ben de bu nedenle gazetecilik yapmaya karar verdim. Çünkü bu ihlallerle karşı karşıya kalanları kimse duymuyor. Kadınların, çocukların sesleri duyulmuyor. Ezilenler, ayrımcılığa uğrayanların sesleri duyulmuyor. Ben de ifade ettiğim bu kesimlerin sesi olmak için gazetecilik yapmaya karar verdim. Bu benim için vicdani bir husustur.
"6 YAŞINDAKİ KIZ ÇOCUĞUNU HATIRLATTI"
Yaşanan hak ihlallerini ifade ettim. Ancak en fazla hak ihlali ile karşı karşıya kalan kesim kadınlardır. Yıllardır kadınlar katlediliyor. Özellikle son 21 yıldır binlerce kadın katledildi. Çocuklar yurtlarda, mescitlerde tacize uğruyor, tecavüze uğruyorlar. En son yaşanan bir örneği vermek istiyorum. Altı yaşında, H.K.G. adında bir kız çocuğu evlendirildi. Bu davayı hepinizin bildiğini düşünüyorum. Siz de izlediğinizde vicdanınızda hissettiniz. Altı yaşındaki bir çocuk nasıl evlendirilir? Peki özellikle H.K.G.'nin yaşadıkları karşısında kendisine insanım diyen kim sessiz kalabilir? Batman'da İpek Er, asker Musa Orhan tarafından tecavüze uğradı, intihar etti ve yaşamını yitirdi. İpek Er, sıradan bir kadın değildi. İpek Er, bir Kürt kadındır, genç bir kadındır ve karşısında bir asker vardır. Musa Orhan'ın zulmünden dolayı İpek Er, yaşamına son verdi. İpek, tüm kadınlara bir miras bıraktı. O miras neydi? Bu İpek'in haykırışıydı. İpek yaşamına son verdiğinde 'Yaşadıklarım yerde kalmasın ve kadınlar intikamımı alsın' dedi."
Değer, tutuklu bulunduğu cezaevinde çıplak aramaya maruz kaldığını ileri sürdü. Değer, "İdari Gözlem Kurulu'nun raporunda 'Sen memurlara yardım etmiyorsun' deriliyor, yani sen hem mahkumsun, sen hem de gardiyanlara yardım etmek zorundasın. O mahkemeler de bunları kabul etmeyince tahliye etmiyorlar" dedi.
"DAĞA ÇIKMAYI DÜŞÜNDÜN MÜ"
Değer'e, çalıştığı haber ajansı hakkında sorular soruldu. Mahkeme başkanı, "Dağa çıkmayı düşündün mü" diye sordu. Değer, "Şu anda buradayım ve gazetecilik yapıyorum. Benim bir iradem olamaz mı? Kendi iradem ile çalışamaz mıyım" diye karşılık verdi.
Küçük çocuğu ile mahkeme salonuna gelmek zorunda kalan Zemo Ağgöz de bu duruşmadan vareste tutuldu. Gazeteci Emrullah Acar da gazetecilik faaliyetlerinin ve çalıştığı kurumun suçlama konusu yapıldığını belirtti ve tüm suçlamaları reddetti.
Duruşma, gazetecilerin savunmaları ile sürüyor.