Mahkeme Başkanı'ndan 'Haberim Yoktu' Diyen Darbeci Albaya; 'Köylü Mehmet Ağa Bile Haberdar Oldu' (2)
PİLOT YARBAY UÇUM: KİMSEDEN KORKUM YOKCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Pilot Yarbay Davut...
PİLOT YARBAY UÇUM: KİMSEDEN KORKUM YOK
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1'i firari 37 darbeci askerin aralarında bulunduğu 47 sanığın yargılanmasına Muğla 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Pilot Yarbay Davut Uçum'un ifadesiyle devam edildi. Muhsin Yazıcıoğlu'nun düşen helikopterini araştırmak için giden kazı kırım ekibinin başında yer aldığı için de hakkında soruşturma yürütülen Pilot Yarbay Davut Uçum, savunmasına, anlatacaklarıyla kimseden lütuf beklemediğini, salondakiler de dahil kimseden korkusunun bulunmadığını söyleyak başladı.
Pilot Yarbay Davut Uçum ardından da, "Ben yaşananları, bu örgütün bana kurduğu kumpas olarak görüyorum. Ben daha önce benzer şekilde mağdur edildim. Bu örgütle geçmişte mahkemelerden geldim, ahlaksızca gerçek dışı olaylarla yeterince beni rencide edip yıprattılar. Bu süreçte de rencide ettiler. Ancak bu süreçte arada mağdurlar da var" dedi.
"BU ÖRGÜTÜN KIYAFETİ BANA UYMUYOR"
FETÖ'nün örgüt kıyafetinin kendisine uymadığını da savunan Pilot Yarbay Davut Uçum, "Benim sosyal yaşantım, ailemin durumuyla örgüt bana uymuyor. Benim ailemin yarısı benimle irtibatını kesti. 1990 yılında askeri okula girdim. Hep araştırıldım. Bu işte, pantolonu FETÖ olan, gömleği darbe olan, ceketi Cumhurbaşkanı'na suikast olan suçlamalar var. Bu pantolondaki leke bana tutmaz. Ben darbe karşıtı bir aileden geliyorum. Pantolonu FETÖ, gömleği darbe olan bir kişiye bu ceket bana giydirilmez" dedi.
HELİKOPTERİ ŞÜKRÜ SEYMEN, İSTEMİŞ
15 Temmuz günü yaşadıklarını da anlatan Pilot Yarbay Davut Uçum, "Nöbetçi amiriydim. Ali Albay'la görev konuşmamız oldu. Komutanlıkta helikopterler bana bağlı, emrimde 150 personel var. Yani alay personelinin yarısı. Ali Albay bana VIP görev olduğunu söyledi. Şükrü (binbaşı) benim devrem, samimi bir arkadaşım değil. Harp Okulundan tanışırız. Önceki süreçte irtibatımız yoktur. Şükrü (binbaşı) ile olan bütün HTS kayıtlarımın lehime benim için korunmasını talep ediyorum. Benim 3 bin 500 saatlik uçuş saatimin yarısı iç güvenlik bölgesinde geçti. Biz, 'amele' olarak tabir ediliriz" dedi.
Aynı gün Binbaşı Şükrü Seymen'in sabah saatlerinde yanına geldiğini de ifade eden Pilot Yarbay Uçum, "Aramızda normal konuşma oldu. Bir şey mi var dedim. 'Bir geçiyordum sana uğrayayım dedim' yanıtını verdi" dedi.
15 Temmuz sabahı Binbaşı Şükrü Seymen'in 'bir görev olacak' dediğini de ileri süren Pilot Yarbay Davut Uçum, "Bu ne görevi dedim 'boş ver' dedi. Müşterek bir görev olacak diye düşündüm. Görevin mahiyetini söylemedi. 'Belki sen de gelirsin' dedi. Ben de 'Nöbetçiyim öyle basit görevlere gelemem' dedim. 'Ne oldu korktun mu?' dedi. Ama bu aramızda bir espriydi. Şükrü öğleden önce gitti. Akşam benim asıl görevim 17.00 sonra, 18.00 gibi nöbetçi hareket merkezi nöbetçi subayı 'uçuşlar kesik' dedi. Oh ne güzel dedim ben de. Saat 19.00 gibi Şükrü beni aramaya başladı 'helikoptere ihtiyacımız var' Heyecanlı bir ses. 'Şükrü (Binbaşı) sen isteyince helikopter kaldıramam ben' dedim.
Bir süre sonra Kara Havacılık Genel Komutanlığı'ndan beni aradılar. Çünkü uçuş isteği için Kara Havacılık'tan teyit almamız lazım. Kara Havacılık Hareket Merkezi bana 'tamam kalkın' dedi. Yaklaşık 5 dakika sonra Özcan Karacan (kara havacılık komutanlığında yarbay, davanın firari sanığı) tekrar aradı. 'Kara Kuvvetleri Komutanı burada, kurmay başkanı burada. Hemen kalk gerekirse kendin çalıştır' dedi. 'Tek uç' dedi. Ondan yasaklanan uçuşların açıldığını da teyit ettim. Helikoptere gittim. Acil durum vardı. Ali Albay'ı gördüm. Telaşımı görünce 'uçuş var acil kuvvet komutanı talep ediyor' dedim. Kuvvet komutanının takip ettiği uçuşlarda ekstra özen gösterirsiniz. Ali Albay'a, 'komutanım acil uçuş var' dedi. Bana 'ben de geliyorum' dedi" diye konuştu.
Pilot Yarbay Davut Uçum, görevin İstanbul içi olduğunu sandığını, ancak Binbaşı Şükrü Seymen'in kendilerine, onları Çiğli'ye bırakıp döneceklerini söylediğini iddia etti.
İZLEYİCİLERİN ÇIKARILMASINI İSTEMEDİ
Duruşmanın bu bölümünde Mahkeme Başkanı Emirşah Baştoğ, sanık Pilot Yarbay Davut Uçum'a daha rahat ifade vermesi için avukatlar haricinde salonu boşaltabileceklerini hatırlattı. Pilot Yarbay Uçum ise "Hiç önemli değil' yanıtını verince, duruşmaya izleyicili olarak devam edildi.
Çiğli'de yaşananları da anlatan Pilot Yarbay Davut Uçum, telefonunun şarjının olmamasından dolayı kapalı olduğunu, Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ile koordinat verildiği anları görmediğini ileri sürdü.
"SİLAHLI HALK DA POLİS DE GÖRMEDİM"
Marmaris'e geldikleri zamanı da ifade eden Pilot Yarbay Davut Uçum, "Ben silahlı halk görmedim, polis de görmedim. Askerler indikten sonra bir süre havada tur attık ardından yakıt sıkıntısı nedeniyle Dalaman'da denizcilere ait meydana iniş yaptık. Kuleden 'teslim olun' diye söylendi. Ben Ali Albaya (Aktürk) 'neden böyle diyorlar' dedim o da 'ben de anlamadım' dedi. Zaten bu andan sonra olayların anlamsız olması başladı. Helikopter içerisinde Kule bizi duymuyor. İndik kalktık, araziye indik. Kısa bir değerlendirme oldu. Birinci pilot Imsık'ı planladı ama yakıtımız mümkün değildi. Ben mümkünse tekrar gidip alalım dedim. Tekrar aynı meydana gidip indik. Aşağıya indim. İki kişiyle birlikte lavaboya gittim, elimi yıkadım. Hemen döndükten sonra kalktık. Ondan sonra olayların olduğu bölgeye geldik. Marmaris'te olayların yaşandığı yere en uzak bölgeye indik. Polisler yay şeklinde askerleri sarmıştı. Her yerden ateş geliyordu. Bunun terörist olma ihtimali çok anlamlı değildi. Orada o kadar terörist o kadar ateş, orada hemen bağ kurdum. Cumhurbaşkanlığı helikopteri, burada yaşanan olaylar arasında bağ kurdum" dedi.
YAŞANANLARI 17-25 ARALIK SÜRECİNE BENZETTİ
Marmaris'te yaşanan çatışma anlarını havadan görme fırsatı buluğunu da ileri süren Pilot Yarbay Davut Uçum ifdesine şöyle devam etti:
"Orada yaşananlar bana 17 - 25 Aralık sürecini hatırlattı. O zaman da bir gruba mensup polis, bürokrat birilerini almak için gittiklerinde de sıkıntılar yaşamıştı. Burada da polislerle karşı karşıya geliyorsak sıkıntı vardı. Burada yaşananlar artık anlamlı olmamaya başladı. Her şey bundan sonraki bütün sorumluluğu alıyorum. O noktadan sonra çekip gidemezdim. Şunu düşündüm, iki grup, asker ve polis grubu birbirlerine ateş ediyor. Dolayısıyla çatışmasızlık adına bir şey yapmak lazım. Bunun için de elimden gelen her şeyi yaptım. Öleceğimi bilerek oraya doğru yaklaşmaya başladım. Yüzde 50 ölümden kurtulduk zaten. Ben çok rahat görüyorum çatışma anlarını. Benim pozisyonum. Sağ tarafı görecek şekilde. Ben bölgeyi birinci pilottan daha rahat görüyorum. Gördüğüm şu sürekli ağır bir atış vardı üzerimize doğru. Ben orada bir tane mermi yemeden, oradaki herkesi (polisleri kastedip) etkisiz hale getirebilirdim. Arkada makinalı tüfek vardı, o şekilde gerekli baskıyı yapıp o adamları, askerleri alırdık. Hatta polis kendi arasında 'nereye atıyorlar lan bu adamlar' diye polis müdürünün söyledikleri sonradan görüntülerde de çıktı. Bu anda Şükrü Binbaşı'yla telefonda konuştum. Orada ne olduğunu sordum. O da 'bırak onu sıkıştık, çabuk edin' dedi. Yerini anladım, gördüm. Ben geri geri gelmeye başladım. Bana atış yapılan bütün yerleri gördüm, polisler yay şeklindeydiler. Deniz üstünde geri geri gelmeye başladım. Bize yoğun atış gelmeye başladı. Artık bütün hayati sistemler de isabet aldı. Düşmeye başladık. Denize yaklaştığımız sırada helikopter havada tutundu. Arkadaki asker vuruldu. "
GÖKHAN GENERALE HELİKOPTERDE YARALI VAR DEDİM, CEVAP VERMEDİ
Helikopterle Imsık'a gittiklerini belirten Pilot Yarbay Davut Uçum, "Gökhan General'le ilk kez Imsık'ta karşılaştım. Yanına gittim. 'Helikopterde yaralı var, ne yapacağız' dedim. Hiçbir cevap vermedi, helikoptere bindik, İzmir'e döndük. Olayın vehametinden dolayı kimse kimseyle konuşmadı. İndikten sonra da konuşmadık. Askeri inzibatlar geldiğinde ben kendim gittim ve teslim oldum" dedi.
MUHSİN YAZICIOĞLU OLAYINDA DA SANIKTI, YENİ BİLGİLER VERDİ
Bu davayla ilgisi olmadığı halde Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmesinden sonra hakkında başlatılan soruşturmaya yönelikte konuşmak istediğini söyleyen Pilot Yarbay Davut Uçum, şunları anlattı:
"Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili kaza kırım olayında da sorun yaşadım. Herkes bunu tartışıyor, bu olaylarla bağ kuruyor. Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopteri 25'inde (25 Mart 2009) düştü. 28'inde aramak için bölgeye giden Özel Kuvvetlere ait helikopter de kırım yaptı. İki helikopter arasındaki mesafe ise 50 metreydi. Biz de ayın 29'unda (29 Mart 2009) orada sadece Yazıcıoğlu'nun helikopteri var diye düşünülüyor. Orada 2 tane helikopter vardı. Arasındaki mesafe de 50 metre. Biz 29'unda gidip Özel Kuvvetlere ait helikopteri incelenmeye başladık. Genelkurmay tarafından yazılan bir emirle oraya gittik. Benim işim sürekli kaza kırımlara gittim."
Muhsin Yazıcıoğlu olayında kamuoyunun vicdanını rahatlatmak için 8 askerin öne sürüldüğünü de iddia eden Pilot Yarbay Davut Uçum, "Eğer gerçekten suikast ise ben 29'unda gittim. Rahmetli Yazıcıoğlu'nun helikopterinin incelenmesi yapılmış, gazetecinin cesedi bulunamamış, binlerce personel onu arıyordu. Benim helikopterin başında fotoğrafım yok. Yüzbaşı rütbesinde subaydım. O helikopteri de tahliye edemeseydik parçalayacaktık. O helikopteri gayretle TSK'ya kazandırdık. 30 milyon dolar kazandırdık. 29'unda gittiğim olayla ilgili mesul tutuldum. Sivil havacılık yetkilisi olan personel araştırmasını yaptı. Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin enkazını terk etti. Şimdi araziye terk edilmiş helikopter üzerinden cihazları soküldü. Ben yokum ama diğer arkadaşlara da aynı şey söylendi. Seyrüsefer cihazı sökülmüş, onun navigasyondan farkı yok. Bu cihaz suikastı aydınlatmaz" dedi.
O dönemin özel yetkili savcısı ve mahkemesi tarafından yargılandığını da vurgulayan Pilot Yarbay Uçum, "Örgütle hiçbir bağım yok. Sadece orada bulunmak, helikopterle alakamız yok. Binlerce insan (Yazıcıoğlu'nun düşen helikopterini kastediyor) enkazı çeviriyor. Bizi Balyoz davasıyla birleştirmek istediler. Bu örgüte mensup olduğunu düşündüğüm insanlar tarafından yıpratıldığımı, olaya çekildiğimi düşünüyorum. Ben bu insanlara yakın bir insan olsaydım, bu insanlar beni bu şekilde yıpratmaz harcamazlardı" dedi.
ORTAOKULDA FETÖ EVLERİNE GİTTİM
İddianamede FETÖ üyeliğiyle suçlandığının da hatırlatılması üzerine örgüten evlerine ortaokul yıllarında gittiğini itiraf eden Pilot Yarbay Davut Uçum, "Örgütle hiçbir bağım yok. Yaşadıklarım bunu destekler nitelikte. 1989- 1990 yıllarında ortaokulda okuduğum sırada bizimle aynı sokakta bizim sokakta, bu örgüte bağlı kişiler vardı. Biz onları Nurcu olarak bilirdik. Evlerine gider ders çalışırdım. 2000'li yıllardan sonra bu adamın amacının ne olduğunu birçok insandan önce bilen birisiyim. Üç dört kere gittim evlerine. Böyle bir yöntemle hangi kuruma girmek istiyorlarsa giriyorlar. Maltepe Askeri Lisesi'ne gittikten sonra bir daha görüşmedim. Ama her fırsatta benimle bağlantı kurmaya çalıştılar. Harp okulunda okuduğum sırada mahallede daha önce gördüğüm kişiyi gördüm. Onu tersledim. Ondan sonra bir daha görmedim. İrtibatım bu insanlarla budur. Elerinizde istihbaratın raporu vardır. Benim içim rahat. Abimin bankada hesabı olabilir ama abimin ne günahından ne sevabından sorumlu değilim" dedi.