Maden Şehidi Oğlunun Mezarı İçin Evini Taşıdı
Zonguldak’ta geçtiğimiz yıl grizu patlamasından cenazesi 6 gün sonra çıkan Ahmet Şeker’in annesi, oğlunun mezarı için evini taşıdı.
Her gün evinin yakınındaki mezara giden anne, oğlunun acısını yaşıyor.
7 Ocak 2013 tarihinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında taşeron firmada çalışan 8 maden işçisi hayatını kaybetti. İşçilerden Ahmet Şeker’in cenazesi de 6 gün sonra çıkartıldı.
Dilaver Mahallesi’ndeki aile kabristanlığına defnedilen Ahmet Şeker’in iki çocuğuna da geride kalan yakınları bakıyor. Kozlu ilçesinde yaşayan anne Havva Şeker ise oğlunun mezarına yakın olabilmek için oturduğu evi gelinine bırakarak Dilaver Mahallesi’ne yerleşti.
Evinin üst tarafında bulunan kabristana her gün belirli aralıklarla gelen anne Şeker, torunlarının oyuncaklarını da oğlunun mezarına getiriyor. Eşi Mehmet Şeker ile yaşayan anne Havva Şeker yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Oğlum geçtiğimiz yılın ocak ayında metan gazı patlamasında kaybettim. Oğlumuza 10 gün sonra kavuştuk. Cansız bedenine kavuştuk. Oğlumu bile göremedim. Göstermediler. Ben Kozlu’da yaşıyordum. Şimdi buraya Dilaver Mahallesi’ne geldim. Babaannesinin dedesinin yanına defnettik. Yüce rabbim bizden çok sevmiş. Ona Kur’an okuyorum, Yasin okuyorum. Onunla dertleşiyorum. Ben şanslı anneyim. Oğlum şehit oldu. Peygamberimize yakın bir mertebe. Ben birebir yaşamaya çalışıyorum. Oğlumun çocukları için inek bakıyorum, tavuk bakıyorum. Kedilerim, köpeklerim var. Onlarla birebir yaşamaya çalışıyorum. Avunmaya çalışıyorum ama avunulmuyor.”
“YÜREĞİM DELİNDİ”
Her gün gözyaşı döken anne Havva Şeker, oğlu ile birlikte yan yana yatan kayınvalidesi ve kayınpederinin mezarının başına giderek dua ediyor. Sıklıkla Ankara’ya giderek oğlunun hakkını savunduğunu ifade eden anne Havva Şeker, kendisini “Bu kadar dilenme” diye eleştirenlere de tepkisini dile getirdi.
Gücünün yettiği kadarıyla geride kalan çocuklarına bakan Şeker, yaşadığı acıyı şöyle dile getirdi:
“Her gün gözyaşı döküyorum. Oğlumu kaybettim. Yüreğim delindi. Yürek delinince yara kapanmıyor. Ölünceye kadar benimle gidecek. O yara kanadıkça oğlumu özlüyorum. Özledikçe o yara kanıyor. Uzak yerlerde kalamam diye buraya oğlumu buraya defnettik. O sebeple de ben de buraya taşındım. Şimdi çocuklarım oturuyor, çocuklarım ve torunlarım rahat etsin. Torunum Muhammet Ali var. Kızım var 2 yaşında, onun oyuncağını babasına getirip götürüyorum. Torunum ‘Babaanne benim oyuncaklarımı babama getirir misin?’ diyor. Ne olursa olsun onların babalarını geri veremiyorum. Yün yastıklarda da yatırsam babalarını geri getiremiyorum. Ayakta durmaya çalışıyorum ama bazı günler artık gücüm tükeniyor. Millet beni yıkmaya çalışıyor. Ben TBMM’ye kadar da gittim. Oralarda da söyledim. TBMM’ye gidip hakkımı savunmak dilenmekse eğer dileniyorum. Çünkü oğlumun hakkını dileniyorum. Gerekirse mendil açacağım, Ankara’ya yine gidip oğlumun hakkını isteyeceğim. Onlar benden bıkacaklar ama ben oraya gitmekten asla bıkmayacağım.”
Anne Havva Şeker, kabir ziyaretinin ardından evinin yolunu tutuyor.
ONUR ALTINDAĞ-SERTAÇ ÖZDEMİR