Kuyuya Sayaçta Geri Adım
Üç yıl önce çıkarılan 6 bin 111 sayılı Torba Yasa'da, Yeraltı Suları Kanunu'nda değişiklik yapılarak, limiti aşan kuyuya sayaç takılması zorunluluğu getirildi.
Üç yıl önce çıkarılan 6 bin 111 sayılı Torba Yasa'da, Yeraltı Suları Kanunu'nda değişiklik yapılarak, limiti aşan kuyuya sayaç takılması zorunluluğu getirildi. Yasa, 25 Şubat'ta yürürlüğe girmeden AK Parti milletvekilleri harekete geçerek, yasa değişikliği teklif etti. AK Parti İzmir Milletvekili, TBMM Anayasa Komisyonu ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ali Aşlık, partisinin İzmir İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında, teklifte yasanın emredici olmaktan çıkıp, düzenleyici hale gelmesini istediklerini söyledi. Aşlık, 25 Şubat'a kadar yeraltı suyu kullanan herkesin kuyusuna sayaç takmasının zorunluluğunun önüne geçebilmek için verdikleri yasa değişikliği teklifinin önümüzdeki hafta komisyondan çıkıp en geç 8 Şubat'ta meclisten geçeceğini öne sürdü. Aşlık, yasanın nerelere sayaç takılacağına DSİ'nin teklifi ile Bakanlar Kurulu'nun karar vermesini, sürenin yine Bakanlar kurulu tarafından uzatılabileceğini, sanayi amaçlı kullanımlarda yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içinde sayaç takma zorunluluğunun getirilmesini teklif ettiklerini anlattı. Aşlık, şunları söyledi:
"Baraj yapılan ihtiyaç duyulmayan yerlerde sayaç takma zorunlu olmayacak. Daha önceki yasa ihtiyaç var mı yok mu diye bakmıyordu. Torba yasa içinde düşünülmeden çıkarılmış katı kuraları olan bir yasaydı biz esneteceğiz. Tarım amaçlı açılıp ticari amaçlı kullanılan yerlerde sınırlama getirilecek. Sayaç takılacak yer var takılmayacak yer var. Barajlar yapıyoruz barajlar yapılacaksa neden sayaç zorunluluğu getirelim. Ticarette esnetmeyeceğiz. Uygulanabilir yasa çıkarmak lazım. Sayacın takılması oradan para alınacağı anlamına gelmiyor. Başından 'Senin ihtiyacın şu kadar bundan fazla kullanırsan para alırız' diyoruz. Hor kullanmanın önüne geçmek için bu yapılıyor" dedi.
TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ DEĞİL
"Belediye başkanının vatandaşın yasaya aykırı bir şekilde balkon yapmasına izin veriyor. Seçim zamanı da, 'Bana destek vermezseniz balkonunuzu yıkarım' diyerek, göz yumduğu kanunsuzluğu seçimlerde istismar ediyor. Böyle bir ahlak, hukuk, siyasi anlayış olmaz. Eksikler üzerinden siyasi rant devşirmek kabul edilemez. Bazı belediye başkanları ticaret odası seçimleri öncesi iş yerlerine imar ve ruhsat müdürleriyle gidip, 'Eğer benim destek verdiğim listeye destek vermezseniz sizi kapatırım' diyor. Türkiye hukuk devleti olsa, savcılar şikayet anında belediye başkanın yakasına yakışır ve gereğini yapar. Türkiye hukuk devleti olacak. Türkiye yeterince hukuk devleti değil. Hukuk devleti değil. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak. Yargıda da ahbap çavuş ilişkileri devam ediyor. Yapanlar var. Bundan sonra hukuka aykırı ne görürsem İzmir Milletvekili Ali Aşlık olarak suç duyurusunda bulunacağım. İşlem yapmayan hakim ve savcıyı HSYK'ya şikayet edeceğim. HSYK'yı da kendiniz seçtiğinize göre kimse 'Müdahale var' diyemez. Bundan sonra İzmirli'ye de hukuksuzluk yapılamayacak. Biz her şekilde haksızlığa uğrayanın yanında olacağız. Derin bürokratik yapı, yönetmelikleri istediği zaman vatandaşın lehine yorumlamak yerine istediği kişiye göre yorumluyor. O yanlışı yapan bürokratı sürmekle olmuyor. O yanlışı gittiği yerde de yapacak. Bürokrasi bilsin ki yapıkları her yanlışı adım adım takip ediyoruz."
Ceza Muhakemeleri Kanunu ile gerçekleşen anadilde savunma hakkına da değinen Aşlık, yapılanan anadilde savunma hakkı değil kişinin en iyi bildiği dilde, tercüman parasını kendisinin ödemesi koşuluyla savunma yapması olduğunu söyledi. Aşlık, şunları söyledi:
"İngiliz vatandaşı sanık oldu devlet ona tercüman veriyor. Vatandaş Türkçe'yi biliyor ama daha iyi bildiği bir dil var. Ona bir tercüman vermemek haksızlık değil mi? Bu düzenleme ile iddianameyle ilgili savunmasını Türkçe'yi bilmesine rağmen başka bir dilde yapabilecek. Bu konu istismar edilmesin diye tercüman paralarını sanığın kendisinin ödemesi şartını koyduk. Kişi, istediği tercümanı getiremeyecek. O bölgedeki adalet komisyonunun belirlediği tercümanlara görev verilecek. Bu çok insani bir şey. Bunun anadilde savunma ile ne alakası var? AK Parti'nin kırmızı çizgilerinde resmi dil Türkçe. Başkent Ankara. Üniter yapı değişmeyecek, bayrak ve başkent değişmeyecek. Anadilde savunma tabirini kullanmak Türkiye'de var olan sorunu kaşıyıp derinleştirmekten başla bir şey değildir. Bu sorun var. Uluslararası boyuta taşınmak isteniyor. Türkiye Iraklaştırılmak, dayatılan sorunla güçsüzleştirilmek isteniyor. Bu süreç konuşma değil yaraları sarma sürecidir. Anadilde eğitim sözünü kullanmamak lazım."
28 ŞUBAT'IN DOĞURDUĞU KURUMLARI KALDIRACAĞIZ - İzmir