Kurtuluşu İslam Birliğine Bağlı Bir Cennet Vatan: Keşmir
Müslüman coğrafyanın 70 yıldır kapanmayan yarası Keşmir, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nin düzenlediği ’Küresel ve Bölgesel Politikalarda Keşmir’ panelinde enine boyuna tartışıldı.
Müslüman coğrafyanın 70 yıldır kapanmayan yarası Keşmir, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nin düzenlediği 'Küresel ve Bölgesel Politikalarda Keşmir' panelinde enine boyuna tartışıldı. Keşmir problemini tarihten günümüze değerlendiren konuşmacılar, sorunun ancak uluslararası sisteme, tutarlı argümanlarıyla dahil olan bir İslam birliğinin oluşturulmasıyla çözülebileceğini ortak yargı olarak paylaştı.
Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) tarafından Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Topkapı Yerleşkesi konferans salonunda düzenlenen 'Küresel ve Bölgesel Politikalarda Keşmir' paneline konuşmacı olarak GASAM Yönetim Kurulu Üyesi Gazeteci-Yazar Aslan Balcı, İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Genel Sekreteri Av. Ali Kurt, Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Selman Öğüt, Gazeteci-Yazar Merve Şebnem Oruç ve Gazeteci-Yazar Mustafa Uzun katıldı. Panelin dinleyicileri arasında Türkiye-Pakistan Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Muhammet Balta, Pakistan Büyükelçisi Sohail Mahmood, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Genel Sekreteri Alim Türkyılmaz ile GASAM Başkanı Cemal Demir'in yanı sıra çok sayıda akademisyen ve araştırmacı da yer aldı.
GASAM Başkanı Cemal Demir, Müslümanların diğer sorunlarında olduğu gibi Keşmir probleminde de ortak bir tavır ve çözüm geliştirilmesi için sivil toplum kuruluşlarının ve uluslararası örgütlenmelerin gerekliliğini vurguladı.
Hindistan'ın 1947'de Cammu-Keşmir eyaletini işgal ettikleri günü dünyadaki bütün Keşmirlilerin 'Kara Gün' olarak andığını söyleyen Pakistan Büyükelçisi Sohail Mahmood, Cammu-Keşmir'in uluslararası tanınmış bir itilaf bölgesi ve Filistin ile aynı kaderi paylaşan en uzun süre yabancı işgali altındaki bölgelerden biri olduğunu ifade etti. Mahmood, Keşmir meselesinin BM Güvenlik Konseyi gündeminde bulunan çözülmemiş en eski sorunlardan olduğunu da sözlerine ekledi.
"Pakistan ile Türkiye arasında geçmişten gelen sağlam kültürel bağların yanında İslam'dan kaynaklanan sağlam bir bağ bulunuyor" diyen Türkiye-Pakistan Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Muhammet Balta, hemdert olan iki ülkenin birbirinden asla kopamayacağını 15 Temmuz sonrası Türkiye'nin yanında duran Pakistan'ın bir kez daha gösterdiğini ifade etti. Balta, aynı duyarlılığın Türkler tarafından da gösterilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
"Her kaosun altında İngilizler var"
GASAM Yönetim Kurulu Üyesi Gazeteci Yazar Aslan Balcı'nın moderatörlüğünde başlayan panelde, Balcı, Türkiye olarak Keşmir'i Kıbrıs ve Filistin'den ayrı bir yerde görmediklerini belirterek bu üç bölgenin arkasında İngilizlerin olmasına dikkat çekti. Hilafetin yıkılmasına neden olan İngiliz emperyalizminin Hindistan coğrafyasından çekildiği 20'nci yüzyıl başlarında geride sadece kaos bıraktığını, İngilizlerin 200 yıllık, Hindistan'ın 70 yıllık zulmünün bölgeyi Müslümanlar için cehenneme çevirdiğini söyleyen Balcı, kurulacak İslam birliğiyle Keşmir halkının kendi geleceğini tayin etme hakkının yanında durulması gerektiğini ifade etti.
"Güney Asya'nın Mazlum Coğrafyası: Keşmir"
Panelin ilk konuşmacısı İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Genel Sekreteri Av. Ali Kurt, Keşmir probleminin doğuşuyla ilgili ayrıntılı bir değerlendirme yaptı. İngiltere'nin iki asır sömürdüğü bölgeden önüne geçemediği ayaklanmalar nedeniyle 1947'de çekilerek geride çözülmesi zor denklemler bıraktığını ifade eden Kurt, dünyanın neresinde bir karışıklık varsa altında mutlaka Anglosakson siyasetin yattığını bir kez daha gördüklerini belirtti.
"Keşmir, Günay Asya'nın mazlum coğrafyalarından biri. Keşmir, uluslararası güç odaklarının alt kıtaya yönelik hamlelerini belirleyen en önemli akupunktur noktalarından biri oldu ve bu özelliğini devam ettiriyor. Çin ve Hindistan'ın beslediği bu sorun, iki ülkenin de nükleer güçleri olması nedeniyle Keşmir'i dünya güvenliği noktasında da bölgesel bir problem olmaktan çıkarıp uluslararası bir boyuta taşıdı" diyen Kurt, bölgeye dair tespitlerini sürdürdü.
Pakistan ve Hindistan arasında taksim edilen bölgede, İngilizlerin Keşmir'i Hint Mihrace Singh himayesine bırakmasıyla yüzde 90'ı Müslüman olan Keşmir halkının Pakistan'a ilhak talebinin Mihrace tarafından kabul görmediğini aktaran Kurt, alelacele hazırlanan bir anlaşmayla Hindistan ile birleşme kararı alındığını ancak bu belgenin günümüzde hala yazılı olarak sunulmadığını belirtti. Hindistan'a bağlandıktan sonra Keşmir halkının kendi geleceğini belirleme hakkına saygı duyulan söylemlere rağmen günümüze kadar bir referandum yapılmadığına dikkat çeken Kurt, bu haksız tutuma karşı Keşmir halkının da direnişe geçmesinin son derece olağan karşılanması gerektiğini ifade etti. Kurt, olayın boyutlarının artmasıyla BM'nin 1948'de ateşkes ilanı ve referandum kararı vermesine rağmen bu karara uyulmamasını ise BM'nin çözüm üretme fonksiyonun ortadan kalkması olarak yorumladı.
"Keşmir meselesinin çözümüne en büyük engel, ülkerin riyakarca tutumu"
Keşmir'in Azad Keşmir, Hindistan işgalindeki Cammu Keşmir, Çin'in el koyduğu Aksai Çin ve uluslararası toplumun alacağı inisiyatife göre geleceğini belirlemek üzere Pakistan'ın kontrolündeki Kuzey Keşmir olmak üzere 4'e bölündüğünü söyleyen Kurt, aslında hak ve adalet bakışıyla, uluslararası hukuk ekseninde çok basit çözümlenecek bu sorununun ülkelerin riyakarca tutumları nedeniyle hala çözülemediğini, 1947'den bu yana 4 büyük savaş yaşandığını, 100 bin mazlum insanın öldüğünü ve 2 milyon insanın mülteci olduğunu dile getirdi.
Uluslararası hukuk çerçevesinde bir türlü çözülemeyen bu sorun her iki devletin uluslararası kamplardaki tarafını da belirleyen en önemli faktör oldu diyen Kurt sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hindistan, bağlantısızlar hareketine liderlik yaptı, Pakistan ise Batı taraflı bir tavır aldı. BM'nin kararlarını Hindistan'ın uygulamaması Keşmir'in jeopolitiğini zayıflattı. Afganistan savaşında gelişen ABD-Pakistan ilişkileri 11 Eylül'den sonra soğudu. Bu, süper güçlerin ilişkilere menfaatlerine göre yaklaştığını bir kez daha gözler önüne serdi. 1987 seçimlerinden sonra siyasi çözümsüzlüğe karşı umutları yok olan Keşmir halkının, Afgan mücahitlerinin de desteklediği meşru müdafaa niteliğinde başvurdukları silahlı direnişi maalesef yeni dünya düzeninde DAİŞ ve benzeri örgütlerin etkisiyle bir terör olayı olarak lanse edildi. Aslında bu, bir halkın özgürlük mücadelesidir."
Sorunun ancak İslam coğrafyasının sahiplenmesiyle çözülebileceğini söyleyen Kurt, "Bütün Müslümanlar, 21. yüzyılda bir halkın kendisine reva görülen yönetime karşı direnişini desteklemek mecburiyetindedir. Tek çıkış yolu birliktir" diyerek sözlerini tamamladı.
"Keşmir'i anlatmada STK'lara büyük görev düşüyor"
Türk kamuoyunun Keşmir sorununu ancak küresel ölçekte yankılandığında gündemine aldığı eleştirisini yapan Gazeteci-Yazar Merve Şebnem Oruç, uzaktan Keşmir halkının sorunlarına çözüm üretmenin mümkün olmadığını, Keşmir halkını anlamak için o coğrafyayı yerinde görüp sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla Türk kamuoyuna doğru anlatılması gerekliliğini ifade etti. Geçen temmuz ayında Keşmirli direnişçi Burhan Wani'nin yargısız infaz edilmesi sonrası hiç dinmeyen sorunun daha büyük bir hal aldığını söyleyen Oruç, Hindistan ordusunun terörle mücadele adı altında insan haklarını ihlal etmesinin durdurulması gerektiğini aktardı. Kurtuluş Savaşı yıllarında Pakistanlıların yardımlarını Türk milletinin asla unutamayacağını dile getiren Oruç, önceki konuşmacılar gibi İslam birliğinin tek çözüm olduğunu aktardı.
"Sorunların çözümü için bilmek ve bilgiyi kullanmak önemli"
BM'nin 1948'de aldığı referandum kararının bugüne kadar uygulanmamış olmasını tam anlamıyla hukuksuzluk olarak niteleyen Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Selman Öğüt, bugün dünyanın her yerinde Müslüman kanı dökülmesini sistem problemine bağladı. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin 'Nizamsız hak, nizamlı batıla yenilmek zorundadır' sözüne atıfla Müslümanların davalarında bilinçli ve sistemli olmaları gerektiğini söyledi. Uluslararası arenada söz hakkı olan bir Müslüman birliği için önce bilgiye değer verilmesi gerektiğini aktaran Oruç, ancak bu bilgi sayesinde uluslararası örgütlerin kurulabileceğini aktardı.
"Hindistan coğrafyasının Kıbrıs'ı Keşmir'dir"
"Üst akıl dünyanın her tarafına Kıbrıslar serpiştirmiştir. Hindistan coğrafyasının Kıbrıs'ı Keşmir'dir." diyerek söze başlayan Gazeteci-Yazar Mustafa Uzun, bölgede Hindistan'ın uyguladığı olağanüstü hallere dikkat çekerek bu meselenin çözümünde Türkiye'nin kendi iç meselesiymiş gibi davranması gerektiğini belirtti.
Hindistan'ın faklı milletleri bir arada bulunduran yapısı nedeniyle bölünmekten korktuğunu ifade eden Uzun, ülkenin bu korkuyu bastırmak için savunmasına büyük yatırım yaptığına dikkat çekerek Hindistan ve Pakistan'ın ellerindeki nükleer güç nedeniyle 3'üncü Dünya Savaşı'nın bu gölgede başlayacağını düşündüğünü ifade etti.
"Küresel ve Bölgesel Politikalarda Keşmir" paneli hediye takdiminin ardından son buldu.
Keşmir, 1947 yılında bölgedeki İngiliz hegemonyasının kalkmasının ardından kurulan Hindistan ve Pakistan devletleri arasında günümüze kadar çözülmeyen sorununun adı oldu. Müslümanların yoğunlukta olduğu bir bölge olmasına rağmen yönetimi bir Hint mihracesine bırakılan Keşmir halkının Pakistan'a ilhak taleplerini görmeyen uluslararası sistemin riyakarca tutumu nedeniyle 1947'den bu yana iki ülke 4 kez savaştı, on binlerce insan hayatını kaybetti. Keşmir problemini tarihten günümüze değerlendiren konuşmacılar, sorunun ancak uluslararası sisteme tutarlı argümanlarıyla dahil olan bir İslam birliğinin oluşturulmasıyla çözülebileceğini ortak yargı olarak paylaştı. - İSTANBUL