"Kürtler Barış, Demokrasi ve Çözüm Modellerini Tartışıyor" Konferansı Sona Erdi
Ankara’da düzenlenen “Kürtler Barış, Demokrasi ve Çözüm Modellerini Tartışıyor” konferansı geniş katımlı çözüm modelleri tartışmaları ile sona erdi. Konferansın ikinci gününde barış, demokrasi ...
HAYDAR ŞAHİN - Ankara'da düzenlenen "Kürtler Barış, Demokrasi ve Çözüm Modellerini Tartışıyor" konferansı sona erdi. Konferansın ikinci gününde barış, demokrasi ve çözüm modelleri tartışıldı. 24 konuşmacı söz aldı. Ortadoğu'nun geleceğinde Kürtlerin oynayacağı entegrasyon süreci ve Kürtlerin tüm haklarının verilmesi gerektiği vurgulandı.
Suriyeli serbest gazeteci Berzan İso Türkiye'ye gelirken çektiği sıkıntılara değinerek, bir yandan Türkiye'nin ördüğü beton duvarların diğer tarafta IKBY ile yaşanan sınır sorunlarının Kürtleri birbirinde ayırdığını iddia etti. İso, El Nusra ile aralarında geçen çatışmaları anlatarak Rojava hakkında bilgiler verdi. Suriye ile ilgili durum analizi yaptı.
İnsan hakları savunucusu Avukat Redif Mustafa Suriye'deki Kürtlerin durumunu dile getirerek şunları kaydetti: "Esed Kürtleri katlediyordu. Resmi nüfus sayımı yoktu. Kamışlo ve Afrin'de yoğunluklu olarak Kürt halkı yaşıyor. Suriye'de 3 milyona yakın nüfus var. Suriye'deki Kürtlerin hiçbir hakkı yoktu. Rejim tarafından Kürtlerin her şeylerini Arapçaya çevirmeleri isteniyordu. Düğünlerde yanlışlıkla Kürtçe konuşan gençleri hemen gözaltına alıyorlardı. 60 binden fazla insanın kimliği bile yoktu.
Bazı bölgelerden Kürtleri çıkarıp Arapları yerleştiriyordular. Esed ve babası Kürtleri yok etmeye yönelik bir siyaset güdüyorlardı. Gerçi dönemin tüm hakim milletleri milliyetçi bir siyaset güdüyorlardı. Suriye'de direniş başlayınca Kürtler demokratik yollarla eylemler yaptılar. 6 ay boyunca silah patlamadı. Lakin olay silahlı mücadeleye dönüşünce Kürtler buna taraf olmak istemediler.
-"Esed bugüne kadar Kürtlerin sorunlarına dair hiçbir adım atmamıştır"
Ulusal güvenlik uzmanı Necdet Akrawi süreç içinde atılan adımların taktiksel olması durumunda olumlu bir sonuca evirilemeyeceğini ama stratejik bir yaklaşımın daha olumlu sonuçlar getireceğini dile getirdi.
İnsan Hakları Savunucusu Sebih Ataç bugün gelinen noktada tek Kürdistan kurulmasındansa Kürtlerin yaşadıkları ülkelerde söz sahibi olarak bir entegrasyonun başlatıcısı olmalarının daha sağlıklı olacağını dile getirdi.
İran Kürdistan Azadi Partisinden Huseyin Yezdan İran'da yaşayan Kürtlerin yaşadığı sıkıntıları dile getirerek şöyle dedi: "Aynı suçtan yargılanan kişilere farklı muameleler yapılıyor. Tahranlı işlerse beraat olurken aynı sucu bir Kürt işlediğinde sonucu idam oluyor. Çözüme yönelik hiçbir adım atılmıyor. Tamamen güvenlik ve askeri bir çözüm olarak öldürmeyi ve yıldırmayı siyaset edinmişler."
Prof. Dr. Mithat sancar aslen Arap olduğunu Kürtçe de bildiğini dile getirerek şöyle dedi: "Lakin bir akademisyen olarak iki dilde de yazamıyorum. Günlük hayatta iyi kullanıyorum. Nusaybinliyim. Ailemden birçok kişi Kamışlo'dadır. Kamişlo Nusaybinden ayrı bir yer değildir. Rojava dediğiniz yer başka bir ülke değil, başka bir yer de değil. Bu sınırlar dışardan alınmış ama kabul etmediğimiz bir şey. Yaşadığımız dönem Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi dönemidir. Bazıları kötü bir örneklemle olayı ele alıyorlar. Avrupa'da yaşanan 30 yıl savaşları gibi burada da savaşların olacağını söylüyorlar. Sorumuz şu oluyor: 'Ortadoğu barışçıl yolla mı şekillenecek, yoksa kanlı bir şekillenme mi olacak?' Rojava'da başlayan savaş Suriye'nin iç savaşı değil Ortadoğu'nun şekillenme savaşıdır. Daha küçük devletlere mi bölünecek, mezhebi veya etnik yeni devletler mi çıkacak? ya da mevcut devletlerin ötesine geçecek bir düzen mi olacak? Birlikler mi kurulacak? Tabi bu uzun vadeli bir şey. Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi Kürtler üzerinden olacaktır. Siyasi askeri ve başka açılardan Kürtler hesaba katılmak zorundadır.
Kürtlerinde böyle bir dönüm noktasında üzerlerine çok şey düşüyor. Büyük sorumluluk düşüyor. Tabi ki Kürtlerin de aralarında farklılıklar var. Sesini duyurabilen bütün Kürt örgütlerin ortak çalışması olarak Kürt konferansı da çok önemli. Çünkü Kürtlerin karşı karşıya kaldıkları sorunları aşmada çözüm bulma imkanları kurumsallaşacaktır.
Kürtler olabilecek en geniş birliktelikleri savunmak zorundadır. Kürtlerin bağımsız bir devletinden öte bulundukları ülkelerde söz sahibi olmaları bir entegrasyonu sağlar. Bu Kürtlerin kendilerini yönetmek hakkından vazgeçmeleri anlamına gelmiyor. AB ulus devlet birliğidir. Bu Ortadoğu'ya yabancıdır hatta Ortadoğu'nun genetiğini bozmuştur. Şu süreçte Kürtler geliştirecekleri modelle yeni bir örneğin öncülüğünü yapabilirler."
Süleymaniye Üniversitesi, Politik Bilimler Dekanı Dr. Ümit Fettah da şunları kaydetti: "Kürt ulusal konferansın ivedilikle yapılması gerekiyor. Beğenelim ya da beğenmeyelim diğer ulusları da dikkate almamız gerekiyor. Birlikte varolabilirlik sorununu dile getirmemiz lazım. Çok uluslu yapılardan söz ediyoruz. Spesifik ve politik bir tanımlamadan söz ediyoruz. Son derece kötü koşullar var ne yazık ki. Kürtler olarak tarih boyunca ezildik, haklarımız gasp edildi. Diktatörlükler tarafından zorla baskılandık, sanal, siyasi bir sınırın içine alındık. Teorik çözümler, güvenlik, askeri ya da hukuki çözümler, hepsini tartıştık. Güney Kürdistan'da bu denendi. Hukuki ve anayasal olarak haklarımızı kullanıp hükümetle tartışabiliyoruz. Başka çözümler de var. Türkiye'de de siyasi çözümler gündemde. İran'ın da Kürt halkı için siyasi bir çözümü olması gerekiyor.
Ekonomik, siyasi ve kültürel hakların tanınması gerekiyor. Birlikte yaşadığımız ülkelerin yaklaşımları modern değil. Bu sorunun çoğulculuk yoluyla çözlmesi gerekiyor. Yeniçağ çok kültürlü bir çağ. Biz her zaman diyaloğu başlattık. Türkiye'deki barış ve demokrasi paketinden umutluyuz."
Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Hüseyin Şeyhanlıoğlu da Kürtlerin Ordatoğu'daki rolü üzerinde durdu ve konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ben de Kürtçe konuşmak istiyorum ama İbrahim Tatlıses'in dediği gibi diyeyim; 'Oksford vardı da ben mi okumadım.' Kürtlerin Ortadoğu'nun geleceğinde rolü ve önemi azımsanamayacak büyüklüktedir. Siyaset biliminde bir teori var; deniyor ki 'Dünyaya hakim olmanın yolu Ortadoğu'ya hakim olmakla mümkündür.' Ben de şöyle diyeyim Ortadoğu'ya hakim olmanın yolu Kürtlere hakim olmakla olur. Moğollar ve haçlılar dönemi hariç Ortadoğu'da istikrar vardı. 1900lerden sonra İstikrar tekrardan bozuldu. Ulus devletlerin sonucuydu bu bozulma.
-Kürt halkının yüzde 71'i çözüm sürecini destekliyor. O halde yeniden istikrar olması için çözüm sürecini iyi değerlendirelim
Osmanlı-Kürt ilişkilerinden söz eden Yazar Şakir Epözdemir "Masallarla yaşayanlar gerçekliklerini kaybederler" diyerek Kürtlerin tarihini kısa bir değerlendirmeye tabi tuttu.
Epözdemir 1524 yılında 28 Kürdistan Mirinin bir araya gelerek Osmanlı devleti ile yaptığı ittifaktan başlayarak Cumhuriyet tarihine kadarki tarihi olayları örnek verdi.
Rojava'dan toplantıya katılan Fehime Eli "Bizler Kürdistan'ın 4 parçası olarak buradayız. Gönül isterdi ki dün burada olaydık ama sınırdaki sorunlar nedeniyle bugün buradayız. Demokrasiyi ve barışı imar edeceğiz." dedi.
Fehime Eli sözleri şöyle sürdürdü: "Biz sınır olmadan iki tarafa da geçmek istiyoruz. Türk kardeşlerimiz ve Arap kardeşlerimiz bizi karşılasın isteriz. Ben de o zaman demeliyim ki kardeşlerim beni karşılamış. Zihinlerdeki sınırların da kalkmasını istiyoruz.
Rojava halkı kendilerine yetecek bir yaşama sahipler, zor bir yaşam ama ona sahipler. Rojava halkı birbirine sahip çıkıyor ve istiyorlar ki diğer kardeşleri de ona sahip çıksınlar."
İran Kürdistan Demokrasi Partisi Erbil Temsilcisi Muhammed Salih Qaderi de şunları kaydetti: "Kürt hareketi parça parça durumda. Dört parçaya bölünmüşüz. Bu toplantı birliktelik yollarını aramak için iyi bir fırsat. Bunu sağlayanlara teşekkür ederim. Doğu Kürdistan'da İran tarafından Kürtlere karşı cihad ilan edilmiş durumda. Kirli bir siyaset yürütülüyor. İran Kürtlere karşı bir mücadele içinde. İran'ın kirli politikaları devam ediyor. Kürt coğrafyasına müdahale etmek istiyor ve ediyor. Diktatör Esed ile çalışıyor. Kürtleri inkar ediyor. Güneye de müdahalede bulunmak istiyor.
Biz demokratik yollarla bir siyaset yürütmek istiyoruz. Bize dayatılan usullerle değil kendi usulümüzle mücadelemizi devam ettireceğiz. Her gün idam edilen insanlarımız İran tarafından yürütülen kirli savaşın kurbanlarıdır." - Ankara