'Kuraklık Allah'ın Bir Cezası'
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Saim Yeprem, 'Kuran'da Tarihte Bazı Milletlerin Kuraklık Nedeniyle Sıkıntıya Uğradıkları ve Bunların Onlara Ceza Olarak Verildiğini Hatırlattı.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Saim Yeprem, Kuran-ı Kerim'de fizik kuralları anlamında kuraklıkla ilgili bir ifade bulunmadığını, ancak geçmişte bazı milletlerin kuraklıktan dolayı sıkıntıya uğradıkları ve bunun onlara ceza olarak verildiğinin yazılı olduğunu bildirdi.
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Doç. Dr. Enbiya Yıldırım da, Kuran'ın bazı ayetlerde suyun önemine dikkat çekildiğini belirtti. Yıldırım, "Örneğin Vakia suresi'nde tatlı suyun Allah'ın kudretiyle lezzetli olduğu ve içilebildiği, bu hale gelmesinin düzeneğini inşa edenin Allah olduğu belirtilmektedir. Bir diğer ayette Enbiya suresinde canlı olan her şeye su ile hayat verildiği ifade edilmektedir" dedi.
Bunun yanında Kur'an'ın, geçmiş kavimlerin susuz kalmalarından bahsettiğine işaret eden Yıldırım şöyle devam etti:
"Örneğin Bakara suresindeHz. Musa ile birlikte Tih çölünde susuz kalan kavmi ondan su istemiş, o da Allah'ın emri üzerine asasını taşa vurmuş ve buradan on iki göze su fışkırmıştır. Her kabile bu gözelerden birini kendileri için su kaynağı olarak kullanmıştır.
Bunun yanında Hz. Yusuf kıssasında anlatıldığına göre, Mısır kralının gördüğü rüyayı yorumlayan Hz. Yusuf, 7 yıl bolluk olacağını, ardından da 7 yıl kıtlık geleceğini söylemiştir. Rüyanın yorumunu çok beğenen kral, Hz. Yusuf'u zindandan çıkarmış, onu maiyetine almış, bilahare de maliye bakanı yapmıştır. Kıtlık yılları için de hazırlık yapmıştır. Kıtlık gelip çattığında da Mısır'da fazla bir sıkıntı yaşanmamıştır".
Kuraklık ve diğer felekatelre konusunda Kur'an önceki kavimlerden bazılarının zelzele, sel, dondurucu rüzgar, volkanik patlamayla başlarına taş yağması gibi felaketlerle helak edildiklerinden bahsedildiğini anlatan Yıldırım, şu yorumu yaptı:
"Ancak Hz. Muhammed, peygamberlerinin mesajlarını kabul etmeyen ve onlara her türlü işkence ve eziyetleri yapan kavimlerdekine benzer toplu helakların artık olmayacağını belirtmiştir. Bu nedenle, Arap ülkeleri başta olmak üzere susuzluk sorununun yaşandığı ülkelerdeki durumu Allah'ın Müslümanları cezalandırması olarak görmek doğru bir yaklaşım değildir. Bu nedenle, inanan-inanmayan her insana düşen görev, bulunduğu coğrafyanın tabii kaynaklarını akıllıca kullanması, doğaya sahip çıkmasıdır."
-YAĞMUR DUASI-
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Saim Yeprem, yağmur konusunda ANKA'nın sorularını yanıtlarken, duanın her dinde olan bir ibadet türü olduğunu söyledı. Yeprem, "Yağmur duası diğer dualardan farklı bir dua değil. Dua, insanoğlunun başı sıkıştığında Allah'a yönelmesi anlamına geliyor. Ve bu Kuran-ı Kerim'de istenmiştir" dedi.
Yeprem, namaz vakti gibi duanın da bir vakti bulunduğunu belirtirken, duanın vaktinin de ihtiyaç olduğunu ifade etti. "Örneğin fevkalede paraya ihtiyacınız var, sıkıntıya düştünüz, işte dua vakti gelmiş demektir" diyen Yeprem, edilen duanın kabulü için gerekenlerin yerine getirilmesinin şart olduğunu kaydetti.
Yeprem şöyle devam etti:
"Duanın kabulü ibadetin kabulü demektir. Biz yağmur yağması için dua ederiz, bu bir ibadettir, ancak bu duanın kabulü için de gereken şartların yerine getirilmesi gerekir. Dünyayı hoyrat kullanmayacaksın, ormanları yeniden canlandıracaksın, suyu israf etmeyeceksin, barajlar yaptıracaksın, derin kuyular açacaksın. Bu da fiili duadır. Hastaysan Allah'tan şifa dileyip, doktora gideceksin, ilaç içeceksin. Yani kişi hem fiili duayı, hem de ibadet olan duayı yapacak. Kişinin buzdolabına ihtiyacı varsa para biriktirecek, gidip alacak, ancak dua da edecek. Para biriktirmeden sırtüstü yatarak Allah'tan buzdolabı istemek olmaz. Çaba harcandıktan sonra kabul olmayacak dua yoktur. Bu nedenle yağmur duası da edilebilir. Yani yağmur duası batıl bir inanç değildir."(ANKA)