Haberler
İsrail ile Lübnan arasındaki ateşkes için saat veren Biden bir de Gazze için mesaj verdi

Biden: Ateşkes yerel saatle 04.00'te yürürlüğe girecek

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Lübnan Başbakanı'ndan ateşkes sonrası kritik çağrı: Derhal uygulayın

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı: İran tehdidine odaklanmak

Netanyahu ateşkesin ardında yatan sebebi açıkladı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

BAE'de öldürülen İsrailli hahamın katilleri Türkiye'de yakalandı

Kuleli Askeri Lisesi'ndeki Erler, Dehşet Gecesini Anlattı (2)

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

ENES CAN - İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında nöbetçi İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından sorgulanan erlerden Şenol Kılıç, "Yüzbaşılar sivil grubun üstüne hedef alıp ateş ettiler.

MURAT KAYA - ENES CAN - İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında nöbetçi İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından sorgulanan erlerden Şenol Kılıç, "Yüzbaşılar sivil grubun üstüne hedef alıp ateş ettiler. G3 silah kullanıyorlardı, çok sayıda ateş edip neredeyse şarjör bitirdiler. Ölen olup olmadığını, karanlık ve uzak olması nedeniyle anlamadım." dedi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından sevk edildikleri nöbetçi İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından sorgulanan Kuleli Askeri Lisesi Lisesi Emniyet ve Muhafaza, Hizmet ve Ulaştırma Bölükleri'nde görevli erler, 15 Temmuz darbe gecesi, İstanbul'da olayların başladığı Çengelköy'de neler yaşandığını anlattı. Sevk edilen askerlerin bir çoğunun terhislerine çok az bir zaman kaldığı dikkati çekerken, Azerbaycan uyruklu misafir bir askeri öğrencinin de o gece gözaltına alınanlar arasında olduğu belirlendi.

"Darp ettiği çevik kuvvet polisinin üniformasını çıkarıp, 'bu size ibret olsun' dedi"

Sorgulanan erlerden Kuleli Askeri Lisesi Komutanı Albay Mürsel Çıkrıkçı'nın habercisi olan er Şenol Kılıç, okul komutanının daha yeni görevi devraldığını ve olayın olduğu gün akşam 16.00 sularında 1. Ordu'dan 4 adet unimog aracın içeriye alındığını vurgulayarak, "Astsubaylar getirmişti. Okul komutanımız bu astsubaylar ile bizzat görüşerek onları 1. Ordu'ya geri gönderdi. Saat 19.30 civarı komutan Çıkrıkçı makamından çıkış yaptı, 'tatbikat olacağını' söyledi. Rütbelilere talimat verip nizamiyede unimoglara askerleri bindirdi. Araçları kendi şoförleri kullandı. Birer rütbeli olan araçlara erleri doldurdular. Sonra araçlar çıkış yaptı." ifadesini kullandı.

İtfaiye aracının üzerine de erlerin bindirilip çıkış yapıldığını, nizamiyede eski ve yeni okul komutanları varken beklediklerini kaydeden Kılıç, "Çelik çapraz bariyerlerle nizamiyeyi kapattılar, geçen araçları uyarmaya başladılar. Sonra çevik kuvvetten 15-17 kişilik bir ekip otobüsle geldi. Okul komutanı bize, 'destek için geldiklerini' söyledi ama zoraki geldikleri belliydi. Üçerli gruplar halinde polisleri dağıttılar, bu kez polisler, 'hızlı bir şekilde evlerinize gidin' diye söylediler. Okul komutanı çevik kuvvetten bir arkadaşı telefonda konuşurken gördü. Sonra çevik kuvvet arkadaşı darp etmeye başladı, çok sinirlendi, kendi tüfeğindeki mermiyi ağza verip, 'vuracağını' söyledi. Zaten öncesinde birkaç sivili de darp etmişti. Erler çok şaşkındı. Çevik kuvveti darp ettikten sonra silahını aldı ve üstündeki üniformayı çıkardı. 'Bu size ibret olsun, kimse kendini düşünmeyecek, bunca şehit varken' dedi bize dönerek." beyanında bulundu.

"Polis karakoluna tam dolu nişan almamızı istedi"

Şafak yüzbaşının okul komutanının emriyle Çengelköy'e doğru yürümeye başladığını ve yanında da harp akademisinden geldiğini duyduğu siyah bereli "Mahmut" isimli yüzbaşı olduğunu ve yol kenarında sağlı sollu gittiklerini aktaran Kılıç, şöyle dedi:

"Okul komutanı bunları yere çöktürdü, karşıda kalabalık bir grup vardı, sanırım sivildiler. Sivil olduklarını bilmiyorduk o sıra. Bu yüzbaşılar grubun üstüne hedef alıp ateş ettiler. G3 silah kullanıyorlardı, çok sayıda ateş edip neredeyse şarjör bitirdiler. Ölen olup olmadığını, karanlık ve uzak olması nedeniyle anlamadım. Aynı üniformaya sahipler. Grup orada dağıldı. Şafak ve Mahmut yüzbaşı fazlaca ilerledi. Biz daha geride, benzin istasyonu yakınında kaldık. Orada olan halkı güvenli bir alana topladık. Okul komutanı halktan karşı gelene kelepçe kaktı, tüm emirleri o veriyordu. Orada 3,5 saat hiçbir şey yapmadan Çengelköy Çınaraltı çay bahçesinin yanında bekledik. 20-25 kişi vardık. Okul komutanı sonra, 'polis karakolundaki polislere tam dolu nişan almamızı' istedi ancak biz nişan almadık. Sonra okul komutanına gelen telefondan sonra okula doğru geri çekildik."

Komutanların saat 15.00'te içtima emri verip herkesin tatbikat için akşam hazır olmasını istediklerini ve akşam 21.00 sularında hücum sesi duyduğunu ifade eden er Niyazi Emre ise, "Bölükteki herkes hazırlanıp toplandı. İçtima alanında 40 kişi kadar toplandık, aşağı bahçeye çıktık. Okul komutanı konuşmasını yapıyordu. 'Korkmayın, gerçekçi bir operasyon olacak, sıkı yönetim ilan edilmiştir, herkes hızlıca mühimmatını alıp geliyor' dedi. Biz de silahlarımızı alıp geldik." diye konuştu.

"Vurmayanı biz vururuz' diyorlardı"

İçtimadan sonra kendilerini iç bahçe dışına çıkarttıklarını ve orada bulunan her öğrenci sınıfına dörder asker görevlendirdiklerini belirten Emre, sonraki süreçten şöyle bahsetti:

"Bunun dışında kalan askerleri de Mustafa Paycı, 'bizi takip edeceksiniz' diye çağırdı. Biz de ardından giderek mevzi aldık. Akşam saat 22.00'de nizamiye dışına çıkardılar. Sonra çevik kuvvetler geldi. İnsanların araçlarını durduruyorlardı. Çevik kuvvet insanlara, 'burası güvenli değil, evlerinize dönün' dedi. Çevik kuvvetten bir kişi diğerlerinin telefonlarını aldı. Bir iki tanesine geri verdi. Biz cami hocasını çağırdık. 'Haberlerde bir şey var mı' diye sorduk. 'Tatbikat değilse yapmayalım' dedik. Cami hocası baktı, 'bir şey olmadığını' söyleyince rahatladık. Bizi gece saat 24.00'de oradan çıkardılar. Okul komutanı Şafak, Mahmut ile ismini bilmediğim yüzbaşı rütbeli bir kişiye, 'öne geçmesini' söyledi. Bir müddet yürüdüler daha sonra Mürsel Çıkrıkçı, Şafak yüzbaşıya, 'atış serbest' diye hitap etti. Karşıda kalabalık varmış. Okul komutanı karşıdaki kalabalığa, 'hemen dağılıyorsunuz, yoksa üzerinize bir tabur askeri yığarım' dedi. Şafak yüzbaşıya da, 'seriye takıp tarıyorsun' dedi. Atış yapanlar en öndeki 3 rütbeliydi. Atış yapa yapa gittiler. Vurulan olup olmadığını görmedim. Muhtemelen vurulmuştur.

Çengelköy'e geldiğimizde olayın gerçek olduğunu anladım. Yaralı görmedim. Mürsel Çıkrıkçı ileride bir araç içinden sivil çıkararak dövdü. Ben bunu görünce yanında duramadım, arkadaşlarımın yanına çekilmek istedim. Okul komutanı izin vermeyip ileri gitmemi istedi. Ben ileri gidince atış sesleri gelmeye başladı. Araya girdik. İleriye baktık Mahmut yüzbaşı karşıdan gelen araçlara ateş ediyordu. Yanında bir de er vardı, araçlara önce, 'geri dönmesini' söylüyordu, ilerlemeye devam ederse ateş edip vuruyordu. Araç içerisinde bir şahsı vurdu. Bu olaydan kısa bir süre önce Opet benzinliğine gittik. İçeride bir görevli vardı. 'İçeriden çıkmamasını' söyledik. Sonra Uzman Çavuş Recep Ayıkdere içeride bir bayanın oturduğunu gördü. Gece saatleriydi. Kadına, 'korkmanıza gerek yok sizin güvenliğiniz için bunu yapıyoruz' dedi ve oradan çıkarttı. Karşıdan biri ateş etmeye başladı. Biz mevzi aldık. Birkaç el daha ateş edildi. Ben oradan otoparkın olduğu yere geçtim. Mahmut yüzbaşının yanında durmak istemedim. Sürekli, 'vur' emri veriyorlardı. 'Vurmayanı biz vururuz' diyorlardı. O sırada Abdullah Çoban isimli uzman onbaşı sivilleri göstererek, 'ayağa kalkan olursa vur' dedi. 'Nasıl yani?' dediğimde, 'ayağından değil kafasından vur' diye söyledi. Bu uzman onbaşı ara sokaklardan sivilleri toplayarak getiriyordu. Gelmek istemeyen sivilleri Mürsel Çıkrıkçı'ya söyleyerek dövdürüyordu. Mürsel Çıkrıkçı polis karakolunun önüne geçerek, 'acil boşaltın' dedi. Birkaç kişi mevzi aldı. '3 dakikanız var boşaltmazsanız burayı yıkarım' dedi. Ben o anda darbe olduğunu kesin olarak anladım. Sonra polis karakolunu bıraktılar. Sivillere, 'biz geri çekiliyoruz' dedi. Otobüslerle birliğe geri döndük. Sabah da teslim olduk."

"Polisler nasıl darbeye yardım edebilirler?"

Er Görkem İlhan da, unimog araçların girişine şahit olduğunu ve araçları karşıladığını belirterek, "Bu araçlar saat 17.30-18.00 arası geldiler diye hatırlıyorum. 'Araçların aranmadan direk içeri alınması' söylendi. Bizi mühimmatsız ve koruması olan öğrencileri korumamız için verdiler. Dışarıda yol güvenliği için bizi dizdiler. Çevik kuvvet polisleri de vardı. Polisleri de görünce bunu tamamen tatbikat olarak algıladık. Göksel Eren isimli yüzbaşıya, 'İçişleri Bakanlığına bağlı polisler nasıl darbeye yardım edebilirler' diye sordum, o da bana güldü." dedi.

Göksel yüzbaşının kendisinden, insanları evlerine gitmeleri için uyarmasını istediğini ve bir helikopterin 2 kez gelip 2 kez gittiğini gördüğünü aktaran İlhan, şöyle konuştu:

"İlerleyen saatlerde Yüzbaşı Ferhat Bayar'ın, araçları, 'asker yönetime el koydu, hemen evlerinize gidin' diyerek uyardığını, soru soranlara tüfek dipçiği ile vurmaya başladığını gördüm. Sonra camilerden anons geçildi. 'Demokrasiye sahip çıkın' deniyordu. Yüzbaşı Bayar ve Astsubay Gökhan Ceren camiye saldırarak, kapıları yumruklamak suretiyle insanları çıkarttılar. Sonrasını göremedim. Okul bölgesinden bir ateş sesi duyduk. 'Yere yatıp mevzi almamız' söylendi. Öğrenciler de yattılar. Sonra askerler ve çevik kuvvetler çağrıldı. O esnada çevik kuvvetle sohbet etme fırsatı bulduk. Çevik kuvvet polisleri biber gazı getirerek yolu kapattılar. Gelen araçlara, 'geri dönmelerini' söylediler. Kendilerine karşı çıkan birkaç araç içindekileri de Ferhat Bayar yüzbaşı ve Erdal Kılınç yarbay darp ettiler. Biz askerler ve çevik kuvvet polisleri ile orada rehin alınmış gibiydik. Erdal Kılınç isimli yarbay halka, 'hainler hepinizi öldüreceğim' dedi. Bize de, 'ateş edin yoksa kafanıza sıkarım' dedi. Biz de havaya doğrultarak ateş açtık. Polislere de, 'biber gazı atmalarını' söylediler. 2 tüp biber gazı sıkıldı. Sonra birkaç kişi daha geldi. Bunun üzerine Erdal Kılınç yarbay ve Ferhat Bayar yüzbaşı halka hedef alarak ateş açtı. Ben ara sokağa attım kendimi. Bu nedenle ölen olup olmadığını görmedim. Yaralısı olan araca, '1 dakika süre verdiğini hepsini vuracağını' söyledi. Sonra, '20 saniyeleri kaldığını' söyledi ve ateş açmaya başladı. Gördüğüm kadarıyla kimse vurulmadı.

Erdal yarbay, 'gördüklerimizi vurmamızı' söyleyerek Beykoz yönüne doğru ilerledi. Ferhat yüzbaşı ve Erdal yarbay, 'gördüğümüzü vurmamızı' istediler. Erdal yarbay çok agresifti. Muhtemelen yaralıyı o vurdu. Ferhat yüzbaşı çalışan bir silah istedi. Ben de bozuk silahımı aldım ki etrafa zarar vermeyeyim diye. Sabaha kadar bekledik. Ses çıkartanlara Göksel Eren yüzbaşı, Erdal Kılınç yarbay ve Gökhan Ceren astsubay daha yukarılara doğru hedef almadan ateş açtılar. Sonra iç bahçeye geçtik. Doldur boşalt yapıldı. Şu an hatırladım. İbrahim Karataş yüzbaşı da halka ateş eden rütbeliler arasındaydı."

Azerbaycanlı misafir askeri öğrenci de ifade verdi

Hakimlikçe Azerbaycan uyruklu Nazim Memedov'un da ifadesi alındı.

Kuleli Askeri Lisesi'nde misafir öğrenci olduğunu ve askeri lisede okuduğunu belirten Memedov, "Son sınıfım. Azerbeycan'da devlet okulunda mezun olarak Kuleli Lisesi'ne geldim. 'Mezuniyet var' diye çağrıldık. Bu normal bir durumdu. Mezuniyete çıktık, okul komutanı değişimi oldu. Bu temmuzdan temmuza 2 senede bir olur. 2 senesi bitmişti. Biz de okula onun için gelmiştik. O sırada öğrenciler tatildi. Yakın bir arkadaşımın babası ve dayısı gelmişti. '15 Temmuz'da da kalalım' diye düşündük. Olay günü dolaştıktan sonra okula erken döndüm. Arkadaşlarımı gördüm, kokteyl olduğunu söylediler. Ben çağrılanlar arasında yoktum. Ancak İstanbul'da olduğumdan misafirhanede kaldım." dedi.

Gece saatlerinde bir arkadaşının söylemesi üzerine televizyona baktığını ve olanları oradan öğrendiğini anlatan Memedov, "Sadece asker sokağa çıktı diye gördüm. Türkiye genelinde bir faaliyet olduğunu anladım. Misafirhane okulun aşağı tarafındadır. Diğer askerleri görme ihtimalim yoktu. Dışarıda kalan arkadaşım babası ile geri dönecekti. Ancak olaylar nedeniyle dönemediler. Bana etrafta komutan olup olmadığı soruldu telefonla, nizamiyeye doğru gittim, bir karartı gördüm. Bölüktü sanırım. Misafirhaneye geri döndüm. Tekrar aradılar, 'okulda kimsenin olmadığını, yapacak bir şey olmadığını' söyledim. Kapıyı kapatıp uyudum. Sabah uyandığımda diğer Azeri olan Amrah Amirov isimli arkadaşım geldi. O da misafirhanede kalıyormuş. Onunla birlikte çantalarımızı topladık dışarıya çıktık. Nizamiyeye gittiğimizde polisler vardı. Bizi çağırdılar. Olaylara katılıp katılmadığımızı sordular. Biz de, 'bilgimiz yok' dedik. Yine de bizi götürdüler." şeklinde konuştu.

"Bölük komutanı teslim olmak için çıkmamızı engelledi"

Diğer erlerden Önder Altin, "15 Şubat'tan beri askerim. Terhisime 9 gün kaldı. 10 Mart'tan beri Kuleli'de dış birlik olarak askerlik yaparım. Olay gecesi birden, 'tatbikat var' dendi. Bize dolu mühimmat verdiler. 'Herhalde doğuda sıkıntı var' diye bana söylendi. Ben de eşimi arayıp sordum. Sıkıntı olmadığını söyledi. Saat 21.00-22.00 arası tatbikat emri verildi. " dedi.

Mustafa Karaca ise, "Cuma günü sabah tek gün için kamera gözetlemesinde sabit emniyet adında görevlendirildim. Mühimmatları izliyordum. Öğlen 14.00 sularına kadar her şey normaldi. İsmini bilmediğim bir başçavuş geldi. 10 sandık mühimmat getirdiler. Hizmet bölüğüne de 3 asker gelerek saat 14.00'den akşama kadar şarjör doldurdular. 15.30-16.00 sularında bölük komutanımız Yüzbaşı Şafak Gündüz askerlerin hepsini içtimada topladı ve 'tatbikat olduğunu, akşama hazırlıklı olmamız gerektiğini' söyledi. Nöbetteyken Kartal istikametinden bir helikopter geldi ve kulenin tüm ışıkları söndü. 21.00 sularında gelen helikopter 22.30'da gitti. Sabah 06.00'ya kadar bulunduğumuz yerden ayrılmadık. Darbe olduğunu öğrendik, korktuk. Herkes kendi bölüğüne ayrılmıştı. Aşağıda anons sesleri geldi. 'Teslim olun bir şey yapmayacağız' şeklinde. Okul komutanı kapıları kapatmış. Bölük olarak sivil elbiselerimizi giydik teslim olacaktık. Bölük komutanı bizim çıkmamızı engelledi. Sonra polisler gelerek bizi gözaltına aldılar ve götürdüler." ifadesini kullandı.

"Öğrenciler fazlalık görünsün diye gelmişti"

Er Mustafa Sungur da, "Tatbikat olacağı söylendi. İçtimaya katıldım. Bölük komutanımız Şafak Gündoğdu bize, 'yeni komutanımız geldi, görev yerini aldı, akşam tatbikat var, okulun emniyetini nasıl aldığınıza bakacak, sizleri kontrol edecek, fazla sağa sola ayrılmayın' şeklinde söyledi. Akşam 20.00 sularında alarm verilince de herkes hareket etti. Herhangi bir askerin hareket etmeme ihtimali yoktur. Aşağıya arkadaşlarla indim. Boş şarjör ile indiğimizi gören bölük komutanı mühimmat almamızı söyledi. 30-35 öğrenci Mevlüt Acar binbaşının emrindeydi. Öğrencilerin elinde silah vardı ama mühimmat yoktu. Fazlalık görünsün diye gelmişlerdi. Mevlüt binbaşı beni ve arkadaşlarımı çağırdı. Kilitli olan kapının kilidinin kırılmasını istedi. Biz 1.5 saat kadar bekledik. Öğrencileri alıp nizamiyeye gitmemiz söylendi. Önünde silah nöbeti tuttum, dışarıya çıkmadım."

Kemal astsubaya yardım eden askerler serbest

İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği, "kasten adam öldürme ve kasten yaralama" suçlarından tutuklanmaları talep edilen şüpheli erlerle ilgili, kuvvetli suç şüphesinin bulunmaması nedeniyle bu suçla ilgili tutuklama taleplerinin reddedildiğini bildirdi.

Hakimlik, askerlerden ikisini, üzerlerine yüklenen suçu işlemedikleri ve anayasal suç işlemek konusunda kararlı olan örgüt üyelerine karşı koyarak engel oldukları için, aralarında Azeri misafir öğrencinin de olduğu 8 askeri, kuvvetli suç şüphesinin bulunmaması, askeri birlik dışında veya nizamiyede silahlı bir vaziyette ve suçun işlendiği anda bulunmadıkları için ve 4 askeri de, aynı askeri birlikte görevli Astsubay Kemal Vurgun ile birlikte hareket ederek fiillerine kendiliklerinden son verdikleri için serbest bıraktı.

Diğer 36 şüpheli erin tutuklanmasına karar veren hakimlik, tutuklanma gerekçesi olarak da, "şüphelilerin TSK'nın hiyerarşik yapısı içerisinde hareket etmeyerek Türkiye Cumhuriyeti devletini ortadan kaldırmayı amaçlayan ve bu amaç doğrultusunda devletin çeşitli kurum ve kuruluşlarına sızarak kamu hukukundan kaynaklanan gücü kendi amaç ve doğrultularında kullanarak faaliyette bulunduğu kamuoyuna yansıyan birçok hazırlık soruşturması ve kamu davalarından anlaşılan FETÖ/PDY ile bağlantılı olarak hareket ettiği kanaatine varılan 'Yurtta Sulh Konseyi' isimli yasa dışı örgütün faaliyeti içerisinde yer almalarını" gösterdi.

FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla 15 Temmuz günü başta Ankara ve İstanbul olmak üzere Hava, Kara ve Jandarma komutanlıkları bünyesindeki yasa dışı oluşumun emir ve direktifleri doğrultusunda "Yurtta Sulh Konseyi" kurarak darbe girişiminde bulunduğunu belirten hakimlik, yapılanmanın eylemlerine iştirak ettikleri anlaşılan şüphelilerin, üzerilerine atılı "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Cumhurbaşkanına suikast, TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarını işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesine dayanan deliller bulunduğu kanaatine varıldığını bildirdi.

Suçların yasada öngörülen ceza miktarı, önemi, katalog suçlardan olması, tutuklama nedeninin var sayılması, kaçma şüphelerinin olması, FETÖ üyelerinin fırsat bulduklarında yasal gayrı yasal yollarla yurt dışına kaçtıklarının daha önceden görülmesi ve soruşturmanın henüz tamamlanmamasını göz önüne alan hakimlik, şüphelilerin, "kanunsuz emrin yerine getirilemeyeceği ve anayasal düzenin değiştirilmesine yönelik suçun yani halk arasında bilinen adıyla darbenin fiili olarak erlerin katılımı olmaması halinde hayata geçirilemeyeceği" hususuna dikkati çekerek 36 şüphelinin tutuklanmasına hükmetti.

Kaynak: AA / Güncel
title